Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

10 Ekim Davası’nda DAİŞ emirine yüksek güvenlik önlemi


ANKARA – Ankara Tren Garı’nda yapılan katliama dair görülen davada, DAİŞ’in Türkiye emiri Kasım Güler dinlendi. Polis ordusu korumasında tanık sıfatıyla ifade veren Güler, DAİŞ’teki görevlerini anlattı.  

 

Demokrasi güçleri tarafından Ankara Gar meydanında 10 Ekim 2015’te düzenlenen “Barış ve Demokrasi Mitingi”ne katılanlara yönelik yapılan bombalı saldırıda yaşamını yitiren 103 kişiye ilişkin açılan davanın 17’nci duruşması Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam edildi. DAİŞ’li Erman Ekinci ve diğer firari 16 sanığın “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “kasten öldürme”, “nitelikli şekilde kasten öldürme”, “resmi belgede sahtecilik”, “silahlı terör örgütüne üye olma”, “tasarlayarak öldürme” ve “tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme” suçlarıyla yargılandığı davanın duruşmasında, DAİŞ’in Türkiye Emiri olan Kasım Güler hazır bulundu. Erman Ekinci ise Ses ve Görüntü Bilişim sistemi (SEGBİS) üzerinden duruşmaya katıldı.

 

‘ON EKİMİ UNUTMA, UNUTTURMA’

 

Duruşma için gelen aileler Eğitim Sen, Halkevleri, Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipler Birliği (TTB), 10 Ekim Derneği, Haber-Sen, Elektrik Mühendisleri Odası duruşma öncesi adliye önünde toplanarak katledilen 103 kişinin fotoğrafını asmak istedi. Fotoğrafların adliye önüne koyulmasını izin vermeyen polise tepki gösterildi. Halk adliyenin dışına çıkarak pankartın arkasına ellerinde fotoğraflarla “10 Ekimi unutma unutturma” sloganları attı.  

 

10 Ekim Barış Derneği Başkanı Mehtap Sakinci Coşkun, “Sözün bittiği yerdeyiz diyoruz ama bizim sözümüz bitmedi” dedi. Saat 10.00’da başlayan duruşmada kimlik tespitinin ardından tanık sıfatıyla DAİŞ’in Türkiye emiri Kasım Güler çağırıldı.

 

POLİS ORDUSU ALTINDA GETİRİLDİ

 

DAİŞ’in emiri Kasım Güler, Sincan Cezaevi’nden tanık sıfatıyla silahlı çevik kuvvet polisi ordusu eşliğinde duruşma salonuna getirildi. Duruşma boyuncu çevikler adliye sıralarında oturdu. Kasım Güler, beyanlarında, DAİŞ’in silahlı eylem faaliyetlerine katılmadığını belirterek Halep’teki görevinin yiyecek ve giysi “yardımlarını” toplayıp dağıtmak olduğunu ileri sürdü. Eğitim ve hocalık yapmadığını savunan Kasım Güler, 16 firari sanıktan İlhami Balı’yı hudut kapılarında, Ahmet Güneş’i ve Nusret Yılmaz’ı da Antep’ten tanıdığını kaydetti. Sanıklardan İlhami, Ahmet ve Nusret’in de öldüğünü duyduğunu söyledi.

 

MİT ‘PİŞMANLIK YASASINDAN YARARLAN’ DEDİ

 

2021 Nisan ayında MİT’in operasyonuyla Suriye’de yakalandığını söyleyen Kasım Güler, 80 gün boyunca MİT’in elinde olduğunu anlattı. 21 Haziran 2021 tarihli ifadesinin işkence altına alındığını öne süren Kasım Güler, “İfadedeki sözler bana ait ama MİT’in tehditliyle imzaladım. Tek kelime değiştirirsen seni alırız dediler, pişmanlık yasasından yararlan dediler” diye konuştu.

 

PAZARLIK KONUSU NEYDİ?

 

Kasım Güler’in iddialarına ilişkin soru yönelten avukat Mehtap Sakinci Coşkun, “Sizin deyiminizle MİT ile pazarlık yapacak ve bu kadar kurguyu onlara hazırlatan ‘anlaşma konusu’ neydi” dedi. Pazarlık yapılmadığını, işkence yapıldığı için imza attığını iddia eden Güler’in soruya net cevap vermemesi üzerine gerginlik yaşandı.

 

MAHKEME BAŞKANI: TANIĞI SORGULAYAMAZSINIZ!

 

Güler’in avukatların sorduğu sorulara tepki vermesi üzerine, mahkeme başkanı da avukatlara yönelik “Kasım burada sanık değil, tanık. Tanık bildiğini biliyordur bilmediğini bilmiyordur” sözlerini kullandı. Salondan mahkeme başkanına “tanığı savunuyorsunuz” tepkisi yükseldi. Salonu boşaltmak ve Güler’i salondan göndermekle tehdit eden mahkeme başkanı tepkiler nedeniyle duruşmaya 15 dakika ara verdi.  Salondakiler, “Sanık gücünü sizden alıyor” dedi.

 

‘ÖNLEM ALMAYANLAR KATLİAMIN PARÇASI’

 

Verilen aranın ardından Ebul Sâme kod adını kullandığını kabul eden Kasım Güler, dosyaya gelen “Ebul Sâme” kod adlı vali tanımını ise reddetti. 

Kasım Güler’in beyanlarının ardından söz alan Sevinç Hocaoğulları, yıllardır kamu görevlilerinin miting alandaki müdahale ve sorumluluğunun göz ardı edildiğini ve tam tersine ailelere davalar açıldığını kaydederek, açılan davaları tek tek hatırlattı. Sevinç, “Kamu görevlilerinin yargılanmasına dair taleplerimiz oldu. Kimyasal gaz ve plastik mermi kullanan, ambulansları engelleyen tek bir kamu görevlisinin sorumluluğu yok denildi. 7’nci yılında bu eksik tabloyu tamamlamak istiyoruz. Sorumluluğu olan görevlilere tek bir dava açılmazken, yaralılara yardım eden, kan arayanlar yargılandı. Kimyasal gaz kullanan polisler değil, yaralıları taşıyan trafik polisleri yargılandı. Şimdi bir anma yapacağız, olayın yaşandığı Ankara’da insanların acılarını yaşamalarına bile izin verilmedi. Anmaya katılan insanlar gözaltına alındı, polis müdahalesine maruz kaldılar. Yargı ve kolluk katliam mağdurlarına müdahale ederken sorumluları cezasızlıkla karşılıyorlar. Bugün adliye sarayı bile yüksek güvenlikli önlemlerle korunuyor. Yüksek güvenlikli bir adliyede adalet sağlayabilir misiniz? Sağlayamazsınız. 10 Ekim günü o mitingde önlem almayanlar bu katliamın parçası ve sorumlusudur” ifadelerini kullandı.

250 SAYFAYA 7 SAYFA CEVAP

Aradan sonra söz alan Avukat Eylem Sarığolu, soruşturmaya ilişkin Yargıtaya gönderdikleri dosyanın, 250 sayfalık beyanına sadece 7 sayfa ile cevap verildiğinin altını çizdi. Sarığolu şu ifadeleri kullandı: “Yargıtay kararını nereden tutarsak tutalım elimizde kaldığı bir halle karşı karşıyayız. Biz soruşturulmasının yürütülmesine ilişkin taleplerimizi, toplanmayan delilerin toplanmasını belirttik.  7 Kasım 2016’da başlayan yargılama boyunca hep aynı şeyi söyledik, örgütün  şemasını ortaya çıkardık ama tüm taleplerimize rağmen 4. Ağır ‘dosyayı kapatıyorum’ dedi. Altını çizerek söylüyorum Yargıtay’a 200 klasör gitmiş, 200 sayfalık temyiz dilekçesi ve delilere rağmen 26 sayfalık  Yargıtay kararı geldi elimize  bunun 19 sayfası zaten sanıkları değerlendiriyor, geriye kalan 7 sayfada temyize ilişkin görüşler. Bizim taleplerimize ilişkin tek bir cümle ise yok. Bu kadar yazılmış, çizilmiş delil ve dosya varken Yargıtay’ın davayı alelacele kapatması yargının da Yargıtay’ın da dosyaya bakışını gösteriyor. “

KAMU GÖREVLİLERİNE DOKUNULMAZLIK  DUVARI

Kamu görevlileri ilişkin” dokunulmazlık” duvarı örüldüğüne dikkat çeken Sarığolu, çok sayıda DAİŞ’linin takip edildiğini ve örgütsel faaliyetlerini takip eden kamu görevlilerinin ifade için bile çağrılmadığını belirtti. Mahkeme başkanına, “Kasım Güler’e Müslüman Gençler Derneği’ni sordunuz. Neden sordunuz çünkü o derneğin nasıl olduğuna ilişkin bir fikriniz var. Antep’teki yetkililer bu dernekleri görmedi mi orada nasıl örgütlendiklerini ve orada nasıl DAEŞ faaliyeti yürüttüklerini görmediler mi?” diye soran Sarığolu, “İlhami Bali’nin sınır görevi, polislerle girdiği ilişki ve onunla pazarlık yapan kamu görevlilerine ilişkin soruşturma açılsın dedik buna ilişkini Yargıtay kararında tek bir cümle göremedik. Mülkiye Müfettiş Raporları eksik dedik, bu raporları toplayın dedik. Bunların hepsini bir kenara bırakalım, yerel mahkeme kararından sonra dosyaya gelen 9 klasör var incelenmeyen. Örtbas edilmek üzere hasır altı edilmiş ve sonradan öğrendiğimiz klasörler. Katliama göz yumulduğuna ilişkin deliler var. Yargıtay bu klasörleri nereye koydu? Yargıtay bu deliller karşısında gözlerini kapatmıştır, gözlerini kapattığı şey adalettir, kapattığı insanların yaşam hakkıdır, adil yargılanma talebidir. Yargıtay’ın şu an ki tutumu yargı tarihinde kayıtlara geçmek zorundadır. Yargının buna nasıl sırtını döndüğünü tarih yazacak” dedi.

Avukat Senem Doğanoğlu, iki firarı sanık dışındaki sanıkların Suriye’ye olduğunun bilindiğini söyleyerek, anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’nin sanıkların getirilmesini ilişkin Suriye ile yazışmasını talep ettiklerini belirtti.

SANIK AVUKATINA TEPKİ

Avukat Heyam Fidan’ın salondakileri tahrik ederek, “‘Ben Atatürk’ü sevmiyorum, İslamiyet’i savunuyorum’ diyenlere şeriat istiyorsan Suriye’ye Arabistan’a git’ diyenler, burada adeta ağlayarak adalet arıyorlar” dedi. Erman Ekici ve Kasım Güler’i savunmasıyla salonda gerginlik yaşandı. Mağdur aileleri avukata tepki gösterdi. Katledilenlerin yakınlarından biri, “Ben kardeşimi kaybettim. Katilini savunabilirsin ama bize hakaret edemezsin, 7 yıldır burada adalet arıyoruz” diye bağırdı.

SINIRLAR DELİK DEŞİK

Avukat İlke Işık, İstihbarat konusunda tek bir ilerleme bile sağlayamadıklarını söyleyerek, istihbaratın sanıklara yönelik  belge ve bilgi paylaşmadığını kaydetti. Işık, “Sınırların olmadığı, sınırların delik deşik olduğu ve DAİŞ’in kontrol ettiği bir dönemden bahsediyoruz. İlhami Bali sınırlarda pazarlıklar yapıyor. İlhami Bali’ nin bu ülkede konuşulmasına engel olamazsınız, istihbarat ile ilişkisi konuşulmasın istiyorsunuz. İnsanlar hala 2015’te bu ülkede ne oldu diye soruyor” diye konuştu.

KAYIP EVRAKLAR

Sanıklardan Yakup Şahin’in yakalandıktan sonra yer gösterdiği ve mühimmat depolarının adreslerinin verdiği raporların Ankara Emniyeti tarafından adeta ayıklanarak dosyadan çıkarıldığını, delil karartıldığını aktaran Işık, Ankara Emniyeti hakkında hala tek bir soruşturmanın olmadığın ve soruşturma açılması talebinde bulunduklarını mahkeme heyetine beyan etti. Işık, davanın başlangıcından bu yana “Nasıl bir yargılama yapıldığının ne yapılmaya çalışıldığının gayet farkındayız. Ama biz de mücadelemizi ve inadımızı devam ettireceğiz” dedi.

Duruşma 27 Aralık 2022 tarihine ertelendi.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version