Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Öcalan’ın avukatı Uysal’ın davasında mütalaa verilecek


DİYARBAKIR– PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı Nevroz Uysal’ın DTK dosyasından yargılandığı davada, mütalaanın hazırlanması için dosyanın savcıya teslim edilmesine karar verildi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı ve Asrın Hukuk Bürosu üyesi Nevroz Uysal’ın Demokratik Toplum Kongresi (DTK) çalışmalarını yürüttüğü ve sokağa çıkma yasakları döneminde hak ihlallerin tespiti için avukatların oluşturduğu whatsapp grubu nedeniyle “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla yargılandığı davanın duruşması Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada Uysal ve avukatları Halise Dakalı, Mehdi Özdemir ve Mesut Beştaş hazır bulundu.

Suçlamalara karşı savunma yapan Uysal’ın avukatı Halise Dakalı, iddianamede yargılama konusu yapılan tek şeyin mesleki faaliyetler olduğunu söyleyerek, “Müvekkilimiz Cizre yasaklarında insanlık suçu işlendiği için evi yıkılan insanlar, yaşamını yitiren insanlar için yani mesleki faaliyetlerini yerine getirdiği için yargılanıyor. CMK 170’inci maddesine aykırı bir iddianamedir. Ayrıca kolluk tarafından hazırlanan bir iddianamede, var olan suçlara dönük herhangi bir delil yoktur. Mahkemenin ara karar vermesi gerekir” dedi.

‘SAVAŞ SUÇU BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRMEK GEREK’

Kendisine yönelik isnatlara yanıt veren Uysal ise, daha önce savunma yaptığını hatırlatarak, “Esas dosyada savunmamı sunmuştum. Cizre yasakları döneminde kurulan whatsapp grubunda olmam orada yaşana hak ihlallerinden kaynaklıydı. Bahsi geçen gurubun örgüt talimatıyla kurulduğu söyleniyor, fakat bunun hiçbir örgüt talimatıyla alakası yoktur. Devletin suçlarına karşı avukat olarak, Kürt kadını olarak ve Cizreli olarak grupta yer aldım. İlk yasak Muş Varto’da 10 ve 15 Ağustos 2015 yılında Kevser Eltürk’ün (Ekin Wan) yere yüzükoyun yatmış şekilde başında da üç özel harekât jandarma olduğu anlaşılan erkeklerin verdiği fotoğraftı. Muş Valiliği bununla ilgili yaptığı açıklamada sorumlular hakkında soruşturma yapılacağını duyurdu. Bu olaydan sonra diğer kentlerde ve ilçelerde yasaklar başladı. Yaşananları salt bireysel insan hakkı olarak ele almayı da aşan insanlığa karşı suçtur veya hukuksal zeminde savaş suçları bağlamında değerlendirilmelidir. Bu ağır tablo karşısında sessiz ve duyarsız kalamazdım. Bu nedenle üyesi ve olay tarihi itibarıyla İstanbul şube Yöneticisi olduğum ÖHD çağrısına cevap veren onlarca avukattan biri oldum” ifadelerini kullandı.

‘İDDİNAMENİN SEFALETİNİN GÖSTERGESİDİR’

Yaşanan ihlallere karşı ÖHD, sivil toplum örgütleri ve baroların raporlar hazırladığını ve bu raporları kamuoyu ile paylaştıklarını aktaran Uysal, “Aynı raporlar uluslararası alanda AK İnsan Hakları Komiserliğine, BM, İnsan Hakları Komitesi ve genel sekreterliği, AİHM, bağlı olduğumuz hukuk kurumları paylaşıldı. Aynı raporlar AİHM ve BM bireysel başvurularında delil olarak kullanıldı. İç hukukta CBS İdare Mahkemeleri ve AYM’ye sunuldu. Yani bunlar gizli veya örgütsel değil hukuksal çalışmalardır. Bu raporlar dışında Türkiye’de birçok farklı ilde dönemin yetkilileri hakkında suç duyurularında bulunduk. Fakat savcılıklar işlem yapmak yerine kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi. Sonuç olarak somut delilleri ile ortaya konulan insanlığa karşı suçu teşhir etmenin sorumluları yargı önünde hesap vermeye davet etmenin suç olarak değerlendirilmesi, huzurunuzda sanık sıfatıyla bulunmamız; iddianamenin sefaletinin en temel göstergesidir. Yargılanması gerekenler biz hukukçular değil insanlığa karşı suç failleri ve emir verenlerdir. Siyasal iktidara karşı demokratik eleştiri hakkımızı kullanmış olmamız suçluları sarsmış ve şok etmiş olabilir. Oysa vicdanları ve yargı faaliyetini yürütenleri asıl yapması gereken sivillere karşı işlenen, insanlığa karşı suç fiilleridir. Biz suç teşkil eden bir şey yapmadık, hukukçular, avukatlar olarak bu tür uygulamalara karşı çıkmayacaksak kimler karşı çıkacak. Diyecek son sözüm bugün oraya gittik diye bizi yargılayan sizlere karşı ölümleri engelleyemediğimiz için, daha fazlasını yapamadığımız için özür dilerim. Yaşanan katliama savaşa karşı suç olarak hiçbir dünya değer yargısında suç olarak kabul edilemez. Sizin burada vereceğiniz karar da bu gerçeği değiştiremez. Aslında bugün burada Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatı olmam yargılanıyor. Yaşamını yitirenlerin, işkence, baskı görenlerin avukatlığını yapmam yargılanıyor.” diye konuştu.

‘İDDİANAME KABUL EDİLİR DEĞİL’

Tekrar söz alan Avukat Halise Dakalı, müvekkilinin dahil olduğu whatsappa işaret ederek, “Müvekkilim yaşanan insanlık suçlarına karşı o gruptaydı. Evet, o grupta olmayabilirdik, fakat yüzlerce avukat vardı. Müvekkilim Cizre’de katledilen Cemile Çağırga’nın cenazesinin günlerce derin dondurucuda saklanmasına karşı, yol ortasında katledilen Taybet ananın cenazesinin günlerce yerde kalmasına ve çocuklarının günlerce kapıdan bakıp annelerinin cenazelerini alamadıkları için o gruptaydı. Ayrıca birleşen dosyalardan hazırlanan iddianamede haber başlıkları hiç değiştirilmeden kopyalanıp yapıştırılmış. Bu iddianame kabul edilir değil. Örgütün talimatı olamaz. Birleşen dosyalardan müvekkilimin beraatini talep ediyoruz. Yurt dışına çıkma yasağı tedbirinin kaldırılmasını istiyoruz. Çünkü mesleki faaliyetleri sekteye uğruyor” şeklinde konuştu.

 ‘AVUKATLIK FAALİYETLERİ YARGILANIYOR’

Savunma yapan bir diğer Avukat Mehdi Özdemir de, “Önceki beyanlarımızı tekrar ediyor ve meslektaşlarımın dediklerine katılıyorum. Yasaklar döneminde yaşanan ağır insanlık suçlarına sebebiyet verenlerin yargılanması gerekirken avukatlık ve hukuk faaliyetleri yargılanıyor. Hazırlanan iddianameyi kabul etmemiz mümkün değildir. Müvekkilimizin beraatini istiyoruz” diye talepte bulundu.

‘MÜVEKKİLİM SUÇLU OLAMAZ’

Son olarak savunma yapan Avukat Mesut Beştaş, şunları dile getirdi: “Avukatlık faaliyetlerinin yargılandığı gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Müvekkilim yasak döneminde ağırlıklı olarak Cizre’de kalıyordu. O süreçte yaşananlar askeri yetkililerin yargılanmasına neden oluyorsa benim müvekkilim suçlu olamaz. Yasakların nedeni de 15 Temmuz darbe girişimine ortam hazırlamaktı.”

Mütalaasını hazırlamak üzere dosyanın kendisine gönderilmesini isteyen iddia makamı ise yurt dışı çıkış yasağı ve adli tedbir kontrolü uygulanan Uysal’ın adli tedbir kontrolünün devamı yönünde karar verilmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, mütalaasını hazırlamak üzerine dosyanın iddia makamına teslim edilmesine, Uysal hakkındaki adli kontrol tedbirinin devamına karar vererek, duruşmayı 21 Aralık’a erteledi. 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version