Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Nas’la geçen bir yıl: Beş maddede ‘faiz’ hüsranı

‘Nas’la geçen bir yıl: Beş maddede ‘faiz’ hüsranı


Merkez Bankası (MB) yaklaşık bir yıl önce enflasyondaki yükselişe geleneksel para politikası yanıtı olan faiz artışıyla tepki vermek yerine cari fazla hedefleyeceğini belirterek, faiz indirim sürecini başlatmıştı.

MB böylece faizleri artıran dünya genelindeki diğer merkez bankalarından ayrıştı.

 

Merkez, enflasyondaki artışa rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uzun süredir istediği faiz indirimlerine 23 Eylül 2021’de başlamış ve bu tarih itibariyle TL’nin dolar karşısındaki değer kayıpları hızlanmıştı.

 

Erken faiz indirimi mesajı ilk olarak MB’nin geçen yıl eylül başındaki yatırımcı toplantısında enflasyon oranı üzerinde faiz uygulayacağı taahhüdüne atıf yapmamasıyla başlamıştı. Böylece Erdoğan’ın uzun zamandır istediği faiz indirimi için ilk hazırlık Eylül 2021’deki yatırımcı sunumunda oluşturulmuştu.

 

Erdoğan bu dönemde ekonomide kabul gören uygulamaların tersine giderek ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ diye bir ‘teori’ ortaya atmış, bunu ‘nas’a yani dini kurallara bağlamıştı.

 

İlk faiz indiriminin ardından bir yılda resmi enflasyonun yüzde 80’in üstüne çıkmasına rağmen MB, ekonomideki ivme kaybını telafi etmek ve istihdamla sanayi üretimini desteklemek için politika faizini 18 Ağustos’ta beklenmedik şekilde 100 baz puan daha indirerek yüzde 13’e düşürdü.

 

Ekonomi yönetimi bu politikanın, cari fazla hedefi kapsamında ihracatı ve ekonomik büyümeyi canlandırmak için ucuz kredi sağlamayı amaçladığını söylüyor.

 

Parasal gevşemenin ve ardından TL’deki değer kaybının etkileri beş maddede şöyle:

 

TL’deki değer kaybı

 

TL’deki değer kaybı ve enflasyondaki artış uzun süredir Türkiye ekonomisinin başını ağrıtıyor ve böyle bir ortamda MB’nin yükselen enflasyona rağmen politika faizini düşürmeye devam etmesi büyümeyi desteklese de bu adımın enflasyondan risk primine kadar bir çok alanda etkisi hissediliyor. Yabancı yatırımcılarsa tahvil başta olmak üzere para piyasalarından uzaklaşıyor.

 

Yabancı yatırımcının uzaklaşmasının da etkisiyle TL, MB’nin geçen yıl eylülde gevşeme döngüsüne başlamasından bu yana dolar karşısında yüzde 54 değer kaybetti ve gelişmekte olan ülke para birimleri arasında en kötü performansı gösteren para birimi oldu.

 

Gıda fiyatları fırladı

 

Pandemi kaynaklı tecrit uygulamaları nedeniyle yükselen enflasyon, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle daha fazla arttı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali enerji ve gıda fiyatlarının artmasına sebep oldu.

 

Bu durum, Türkiye gibi pek çok tahıl ve diğer gıda maddelerini büyük oranda Rusya’dan ithal eden ülkelerde çok ciddi şekilde hissedildi.

 

Tüketici fiyatları ağustosta aylık yüzde 1,46, yıllık yüzde 80,21’le beklentilerin altında artsa da, yıllık enflasyon 1998 sonundan beri yeni en yüksek seviyesine geldi. Yıllık artış gıdada yüzde 90,25 seviyesinde kaydedildi.

 

TÜFE geçen yıl ağustosta yüzde 19.25 seviyesinde açıklanmıştı.

 

Enerji fiyatları

 

Petrol fiyatlarındaki düşüş ve yükselişler, Türkiye’nin geçen yılki 50 milyar dolarlık enerji faturasını bu yıl 100 milyar dolara çıkaracak.

 

Enerji maliyetinin önümüzdeki dönemde hangi seviyede oluşacağı, mevcut politikada döviz dengesi üzerinde belirleyici olduğu için takip ediliyor.

 

Türkiye enerji ihtiyacının neredeyse tamamını ithal ettiği için dış ticaret dengesi ve ithalat kaynaklı enflasyon oranı petrol fiyatlarındaki düşüş ve yükselişlere fazlasıyla duyarlı.

 

Brent ham petrol vadeli kontratları, geçen yıl eylülden bu yana neredeyse dörtte bir oranında arttı, ama petrol fiyatları TL cinsinden hesaplandığında bu yüzde 170’lik bir artışa karşılık geliyor.

 

Dış ticaret açığı katlandı

 

Hükümet geçen yıl açıkladığı ekonomik program kapsamında düşük faizle üretim ve ihracatı destekleyerek kronik cari açığı fazlaya çevirmeyi hedefliyor. Ama yükselen küresel enerji ve emtia fiyatları nedeniyle bu hedefi tutturmakta zorlanıyor.

 

Dış ticaret açığı temmuzda bir önceki yılın aynı döneme göre yüzde 147 artışla 10,69 milyar dolar oldu. İhracat temmuzda, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 13,4 artarak 18,55 milyar dolar, ithalat yüzde 41,4 artarak 29,24 milyar dolar olarak kaydedildi.

 

Goldman Sachs, öncü verilerin bu trendi doğruladığını açıkladı.

 

Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı ağustos dış ticaret verilerine göre, dış ticaret açığı ağustosta yüzde 161,8 artışla 11,28 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı geçen yıl ağustosta 4,3 milyar dolar seviyesindeydi.

 

Analistler, küresel ekonomik yavaşlamanın ve Avrupa’da beklenen resesyonun dış ticaret açığının düşürülmesinde yeterli olmayacağını söylüyor.

 

Artan CDS ve riskler

 

Türkiye’nin beş yıl vadeli borcunu iflasa karşı sigortalamanın maliyetini gösteren CDS’ler, yüksek enflasyon, TL’deki değer kaybı ve negatif reel faiz oranına yönelik endişelere ek olarak küresel piyasadaki sorunlar ve riskten kaçınmanın da etkisiyle son 12 ayda keskin şekilde yükseldi.

 

S&P Global Market Intelligence verilerine göre, Türkiye’nin beş yıllık CDS’leri 1 Eylül 2021’den bu yana iki katından fazla artarak 742 baz puana ulaştı. CDS arada 900 baz puana kadar yükselmişti.

 

KAYNAK: DİKEN


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version