Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Müebbet verilen askeri öğrenci Fatih Fent:

Müebbet verilen askeri öğrenci Fatih Fent:


Sevinç Özarslan’ın haberine göre, Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeniden yargılanan ve geçtiğimiz mart ayında ikinci kez müebbet hapis cezasına çarptırılan Hava Harp Okulu 4. sınıf öğrencisi Fatih Fent’in mahkemede yaptığı son savunması ortaya çıktı. Fent, “O gece komutan emrettiği için 1 dakika içinde, hatta ceza almamak için ayakkabılarımı bile boyayıp içtimaya öyle gittim. Ne hazindir ki şimdi vatana ihanetle suçlanıyorum. Ben başımı öne eğecek hiçbir şey yapmadım. Türk yargısı için üzülüyorum.” dedi.

15 Temmuz gecesi TRT’nin Ulus’taki yerleşkesine ve Beşiktaş’taki Vodafone Park Stadyumu’na götürülen askeri öğrenciler arasında bulunan ve “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ettikleri iddiasıyla müebbet hapis cezasına çarptırılan askeri öğrencisi Fatih Fent’in (28) İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunmasına Bold Medya ulaştı.

2 Mart 2022’de görülen mahkemede son sözleri sorulan Fatih Fent, üç konuya değinmek istediğini ve hakkında karar verilmeden önce özellikle ikisinin göz önünde bulundurulmasını istedi. O gece komutanlarının içtima emri verince ceza almamak için 1 dakika içinde hazırlandığını, hatta ayakkabılarını boyadığını söyleyen Fent, “Ne hazindir ki şu an vatana ihanetten müebbet cezası isteniyor hakkımda. Gerçekten üzücü bir durum.” dedi.

Fent, “Ben başımı eğmemi gerekecek hiçbir şey yapmadım. 6 yıldır dışarıda vatana, millete hizmet edecektim, yani hizmet ederdim bile demiyorum, o kadar eminim ya. Bu ülkeye çok büyük faydalarım dokunacaktı inanıyorum ama şu an içerideyim. İçeride volta atıyorum. Tutuklama şu an itibariyle benim için bir ceza konumunda.” diye konuştu.

Yargıtay’ın bozma kararı sonrası 2 Mart 2022’de yeniden yargılanan TRT-Digitürk Davası’nda 11 Harbiyeli öğrenciye “darbeye teşebbüse yardım etmek”ten, 26 Harbiyeli’ye “darbeye teşebbüs etmek”ten ikinci kez müebbet hapis cezası verildi.

FATİH FENT’İN SON SÖZLERİNİN TAMAMI:

“Sayın başkan değerli üyeler, aslında şu an heyecanlıyım her ne kadar sanık kürsülerinde konuşma yapmaya alışkın olsak da maalesef insanoğluyuz, son sözleri söylemek biraz heyecanlandırıyor gerçekten. Üç hususa değinmek istiyorum, özellikle ilk ikisini karar vermeden önce göz önünde bulundurmanızı rica edeceğim sizden.

Birinci husus; burada sanık arkadaşlar ifadelerinde bazı şeylere değindiler bugün. Dün veya daha önceki savunmalarında bir kısmı diyor ki ‘Sayın başkan tahliyemi talep ediyorum, gerekiyorsa elektronik kelepçe olsun, gerekirse günde 5 defa imza atmaya razıyım’. Bir kısmı şunu söylüyor sayın başkan ‘Masumum beraatı hak ediyorum ama aksi görüşteyseniz işte 6 yıl 7 yıl gerekirse 12 yıl ceza almaya razıyım. Yeter ki beni tahliye edin ki özgürlüğüme kavuşayım.’

Yani düşünüyorum, bu aslında gerçekten korkunç bir durum, yani bunun farkına varmamız lazım. Yani masum bir insan neden 12 yıl almaya razı şu an. Bunu gerçekten düşünmek gerekiyor. Ki bu insanlar 5 yıl 8 yıl askeri okul ortamında, bir hafta sonu cezası almamak için cumartesi pazar işte izine gidebilmek için çıkabilmek için okulun bütün disiplin kurallarına riayet eden insanlar.

Nedir disiplin cezaları, disiplin kuralları yani hırsızlık yapmak, adam öldürmek değil, bu arkadaşların kendimi de dahil ediyorum bir kısmı her gün ütülü pantolon, gömlek giydi, her gün ayakkabısını botunu boyadı.

Bu insanlar sırf disiplin kurallarına riayet etmek için, kendimden örnek vermem gerekirse, 15 Temmuz akşamı komutan 1 saat içinde özür diliyorum, 1 dakika içinde içtima diye bağırıyor. O 1 dakika içinde ben koğuşuma koşuyorum, üstümü değiştiriyorum, hatta ceza almamak için akşamın 10’unda, 11’inde botlarımı boyadım ve öyle çıktım içtimaya. Yani ne hazindir ki şu an vatana ihanetten müebbet cezası isteniyor hakkımda. Gerçekten üzücü bir durum. Bunun bir kez daha bir kez daha düşünülmesini değerlendirilesini talep ediyorum.

İkinci husus; sabah mahkemeye gelmeden önce işte memurlar alacaklar bizi sayımdan sonra. O esnada televizyon açık. Şöyle bir haber dikkatimi çekti. Haberin içeriğini çok görme fırsatım olmadı ama yargı camiasında yani önemli bir mevkide bulunan bir insan, kocaman bir başlığı gördüm, sadece televizyonda ‘Tutuklanma bir cezalandırma değildir.’

Şimdi arkadaşlar söylediler, bir kısmı işte 6 yıldır içerideyiz yaklaşık, kimi dedi ki 60 küsur aydır içerideyiz, tabi sayıları net hatırlamıyorum, ne kadar tesir ediyor bilmiyorum ama ben farklı bir bakış açısı sunmak istiyorum açıkçası. Müsaade ederseniz şu an salonda bulunan herkesten şu sağ tarafta bulunan ekrana bakmalarını istiyorum. Göreceğiniz şey sağ alt tarafta bir saat ibaresi var şu an 36, 37, 38 yani zaman sürekli akıyor ve oradaki her bir çark tam tur attığında bir sonraki çarkı bir birim arttırıyor.

Şimdi şuraya varacağım, orada yazan 22 ibaresi ben cezaevine girdiğimde 16 idi. Şimdi bunu ben kendimi acındırmak için söylemiyorum. Çünkü ben başımı eğmem gerekecek hiçbir şey yapmadım. Durum tespiti yapmaya çalışıyorum. Ben 6 yıldır dışarıda vatana, millete hizmet edecektim, yani hizmet ederdim bile demiyorum, o kadar eminim ya, bu ülkeye çok büyük faydalarım dokunacaktı inanıyorum ama şu an içerideyim. İçeride volta atıyorum. Tutuklama şu an itibariyle benim için bir ceza konumunda ve şöyle bir ceza yani şubatın mart olması veya 3 Mart’ın 4 Mart olması gibi bir ceza değil. Şu an orada akan her bir saniye benim için bir ceza.

Bir insanın başına su damlatırsanız çok bir etkisi olmaz belki, hissetmez ama o insanın ellerini kollarını bağlayıp sürekli her 5 saniye de bir su damlattığınız zaman o insanı bir süre sonra öldürürsünüz. Şimdi oradaki akan her bir saniye benim başıma damlatılan bir su damlası ve musluk şu an sizin elinizde. Bunun değerlendirilmesini göz önünde bulundurulmasını talep ediyorum.

Şu an aklıma Can Yücel’e ait bir dize geldi. Yakın bir şekilde anlam olarak şunu söylüyor “Ey Türk gençliği her zaman Samsun’a çıkılmaz yeri geldiğinde vatan için volta atmak da gerekir.” Keşke biz şu anda vatan için volta atmak yerine vatan için daha böyle faydalı işler yapıyor olsaydık.

Bunu Özge hanım da belirtti. ‘Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek’ gibi bir durum. Şu an ki manzara şu; bir nehir var debisi yüksek ve nehirde sürüklenen bir insan var, yolun sonu belli şelale ve bu insan sırf o şelaleden aşağıya düşmemek için elinden geleni yapıyor. Can havliyle bir dal olsa da tutunsam diye. Yeter ki 10 yıl verin, 12 yıl verin. Biraz önce arkadaş söyledi. Her şeye razı şu an bence bu çok zor bir durum, üzücü bir durum. Kendim için üzülüyorum, vatanım için, ülkem için, milletim için üzülüyorum, Türk yargısı için üzülüyorum gerçekten.

Üçüncü husus; evet son sözlerimizi söylüyoruz, son sözü söylemek zordur, son sözü söylemek bir şeylere nokta koymaktır ve nokta koymak da zordur. Neden zordur? Çünkü eğer insanın söylemek istediği birçok şey varsa, bu birçok şey arasından bir tanesini ayıklayıp evet işte bu cümle son söz olmaya daha layık demek zordur. Ben de düşündüm, başaramadım, böyle bir şeyi yani son noktayı koyamadım.

O yüzden ben şu an son sözlerimi bitirirken nokta koymak yerine bir parantez açmak istiyorum. Öncelikle aileme, kendilerine şu anda arkada oturuyorlar, avukatlarıma, avukatlarımıza ve ardından maddi manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen daima yanımızda olan arkadaşlarım, diğer bütün tanıdıklarım, sevdiklerim hatta arkadaşlarım, şu an oturmakta olan insanlar ki, onlar şu an arkada oturan 20-30 kişi değil, ben 100’ler 1000’ler milyonlar görüyorum. Hepsine teşekkür ediyorum gerçekten.

Bazı suçsuz insanlar ki kendimi de o kategoride görüyorum, yani insanlar bu suçsuz insanları belki bilip bilmeden taşlarken o insanlar bize gül fırlattılar. Bir kısmı zaten masum olduğumuzu biliyordu. Bir kısmı masum olduğumuza inandı. Bir kısmı da süreç içinde masum olduğumuza ikna oldular. Gerçekten önemli bir tavır önemli bir erdem göstergesi, karakter göstergesi ve insanlık göstergesidir. Saygılarımı sunuyorum.”


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version