Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Doğanoğlu: Zaman aşımı uygulaması hukuk güvenliğini ihlal ediyor


ANKARA – Türkiye yargısının politik bir araç olarak siyaseti tahkim ettiğini vurgulayan avukat Senem Doğanoğlu, “Bu durum yargı önüne götürülen en sıradan vakalardan büyük politik davalara kadar sirayet etti” dedi.

 

Türkiye’de 1990’lı yıllarda işlenen hukuk dışı infaz ve zorla kaybetme suçlarının yargılamaları, aradan geçen on yılların ardından AKP iktidarının sistematik yargı oyunlarıyla sonlandırıldı. Beyaz Toros ile kuşatılmış sokaklarda gerçekleştirilen infazların başat sorumlusu ve tetikçi mekanizması JİTEM’in varlığı uzun yıllar devlet tarafından inkâr edilse de itiraflar, devlet kademesinden gelen kimi açıklamalar ve belgelenen cinayetler, JİTEM unsurunun varlığını tescilledi.

 

JİTEM’in varlığı 1996 yılında meydana gelen Susurluk Kazası, devlet içindeki yasadışı örgüt yapılanmalarının açığa çıkarırken, kazanın ardından hazırlanan raporlar, siyasetçi-polis-mafya ağının kamuoyuna yansımasında önemli rol aldı. JİTEM’in işlediği suçlara dair uzun yıllar sonra hazırlanan iddianameler ile davalar açılırken, kaybettirilen deliller ya da firari sanıklar nedeniyle zaman aşımı ile davalar tek tek düşürüldü. Son olarak Kürt bilgesi ve gazeteci Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da katledilmesine dair süren ve 30 yıldır hakikate “erişilmeyen” dava, 21 Eylül’de görülen duruşmada zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle düşürüldü.  

 

Uluslararası sözleşmelerde yer alan “insanlığa karşı suçlar” kapsamında olan davaların, zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle düşürülmesinin uluslararası hukukta doğuracağı hukuki sonuçları Avukat Senem Doğanoğlu, Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi.

 

‘YARGI SİYASETİ TAHKİM EDİYOR’

 

Kürt halkına yönelik 1990’lı yıllarda gerçekleştirilen katliamların, o yıllarda açılan soruşturmalarla “çok hızlı” kapatıldığını hatırlatan Doğanoğlu, mağdur yakınlarının ve insan hakları savunucuların çabalarıyla yeniden açıldığını ancak maddi gerçeğe ulaşma yerine davaların zaman aşımı ile kapatıldığını söyledi. Yargının politik bir araç olarak siyaseti tahkim ettiğini vurgulayan Doğanoğlu, “Bu durum yargı önüne götürülen en sıradan vakalardan büyük politik davalara kadar sirayet etti” dedi.

 

İNSANLARIN HAFIZASI

 

“İnsanların hafızası yargı kararlarıyla kurulmuyor” diyen Doğanoğlu, birçok dava dosyasında yer alan faillerin beraat ettirilmesini anımsattı. Türkiye’de Türk Ceza Kanunu’na (TCK) “insanlığa karşı suç” ve “soykırım suçları” tanımının 2004 yılında girdiğine dikkat çeken Doğanoğlu, JİTEM davaları ve benzer işkence davalarında yeniden yargılama için açılan davalarda “insanlığa karşı suç” tartışmalarının hukukçular tarafından yürütüldüğünü söyledi. En görünür tartışmalarının 12 Eylül Askeri Darbesi’ne yönelik açılan dava ile Madımak Katliam Davası’nın yaşandığına dikkat çeken Doğanoğlu, “12 Eylül yargılamalarında özellikle işkence suçlarında zaman aşımı işlemeyeceği üzerinden gidildi ve insanlığa karşı suç olup olmayacağı savcılık nezdinde tartışıldı ama mahkeme kararında sadece bir zaman ve uygulanabilirlik tartışması olarak kaldı. Madımak Katliam dosyasının da zaman aşımı ile düşürülmesini isteyen savcı, şu anda Yargıtay’da bütün bu katliam dosyalarına bakıyor ve insanlığa karşı suç tartışmasının sistematik olmadığı için yargı konusu edilemeyeceğini söyledi” diye konuştu.

 

Doğanoğlu, 2020 yılında Dargeçit JİTEM Davası’nda 8 kişinin katledilmesi davasında savcının “zaman aşımı” kararının Sulh Ceza Hakimliği tarafından kaldırıldığını hatırlatarak, “Uluslararası ‘örfi ceza hukuku’ alanındaki suçlarda zaman aşımı işletilmeyeceğini ve böyle bir kararın işletilmesi için gerçek anlamda bir soruşturma yürütülmesi gerektiğine karar verdi” dedi. Doğanoğlu, bu kararın önemli olduğunun da altını çizdi.

 

ZAMAN AŞIMI HUKUK GÜVENLİĞİNİ İHLAL EDER Mİ?

 

Zaman aşımı kurallarının “hukuk güvenliği ilkesini” koruduğuna yönelik kararlara dair de Doğanoğlu, “İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı uygulanmaması ile hukuk güvenliği ilkesi arasında hiçbir çelişki yoktur, çünkü ceza kanunları, anayasal güvenceler ya da devletlerin suç işlememesi gibi meselelerde faillerin tespit edilememesi ya da cezalandırılmaması hukuk güvenliği ilkesini asıl tehdit eden bir durum. Hukuk güvenliğini ihlal eden zamanaşımının uygulanmasıdır” dedi.

 

ULUSLARASI HUKUKTA TÜRKİYE

 

Hem Birleşmiş Milletler (BM) hukukunda hem de diğer insan hakları sözleşme organlarınca yaygın olarak kullanılan “Ağır İnsan Hakları İhlali” nitelendirilmesine vurgu yapan Doğanoğlu, “AİHM’in, ağır insan hakları ihlali, af ve zamanaşımı uygulaması, yaşam hakkının korunması ve soruşturulmasına dair içtihatlarıyla Türkiye aleyhine verilmiş olan birçok kararı var. Ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili Roma Statüsü’ne taraf olsun ya da olmasın uluslararası örfi hukuku, toplumu ve devletleri bağlayan sözleşmeler var. Türkiye BM ya da Avrupa Konseyi üyesiyse toplumların hazırladığı sözleşmeler ya da temel ilkeler gibi sınırlılıklarını çizen şeyler var” sözlerini kullandı.

 

“Yargı makamları AİHM kararlarının tersten okumasını yapmak konusunda bir eğitimden geçiyor” diyen Doğanoğlu, Türkiye’deki yargısal mekanizmanın AİHM’in temel ilkelerinden çok uzun süre önce vazgeçtiğini söyledi.

 

 ‘MÜCADELEMİZ BİTMEYECEK Kİ’

 

Musa Anter’in oğlu Dicle Anter’in, “Ne verirseniz verin, bizim mücadelemiz bitmeyecek ki” sözlerini hatırlatan Doğanoğlu, “Yargı mekanizması en fazla delil toplamak adına faydalı olan bir mekanizma ama kuşkusuz insanların cezalandırılmalar görmeye ihtiyacı var” dedi.

 

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDE ZAMANAŞIMI

 

Birleşmiş Milletler (BM) “Savaş Suçları Ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Sözleşme’nin” 1’inci maddesinde, “İşlendiği ülkenin iç hukukuna göre ihlal oluşturmayan fiiller olarak kabul edilseler bile, ister savaş zamanında isterse barış zamanında işlenmiş olsun, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları, soykırım ve apartheid gibi gayriinsani eylemler bakımından, zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı” vurgulanıyor. Savas¸ Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Avrupa Sözleşmesi’nde ise insanlığa karşı işlenmiş suçların kovuşturulmasında, zaman sınırı bulunmayacağı ilkesi yer alıyor.

 

  

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version