Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Afyon T Tipi Cezaevinde hasta mahpusa şantaj:

Afyon T Tipi Cezaevinde hasta mahpusa şantaj:


Boldmedya’dan Sevinç Özarslan’ın haberine göre, Gülen Hareketi’ne üyelik iddiasıyla yürütülen soruşturmalar kapsamında 29 Nisan 2019’da tutuklanan hasta mahpus Lütfi Koç’a, uğradığı darpla ilgili yaptığı şikayeti geri çekerse denetimli serbestlik hakkı kazanabilmesi için puan verileceği teklif edildi.

Hem korkudan hem de maruz kaldığı kötü muamele düzelir umuduyla şikayetinden vazgeçen Koç’a verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi. Olayı açık görüşte ailesi anlatan Koç, yaşadıklarının Anayasa Mahkemesi’ne, Adalet Bakanlığı’na, Cumhurbaşkanlığı’na, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na bir dilekçeyle iletilmesi istedi.

Üç yıl içinde psikolojik ve fiziksel sağlığı iyice bozulan Koç’un yetkililere ulaştırılmak üzere ailesine gönderdiği dilekçe şöyle:

“ÜÇ SENEDİR HASTALIĞIM TEŞHİS VE TEDAVİ EDİLMİYOR”

“Üç sene önce beynimde biri 19, biri 21 mm olmak üzere iki adet kistlik lezyon tespit edildi. Bu kistler nedeniyle düzensiz ve belirsiz aralıklarla ayda bir veya iki, bazen üç, bazen 6 ayda bir felçler geçiriyorum. Kafamın içinde çok tuhaf elektrik çarpmaları oluyor. Kafamın içinde 24 saat, bir salise dahi susmayan, insanı çıldırtan bir ses, çınlama ile yaşam mücadelesi veriyorum. Üç senedir durumum bu.İki sene önce karnımın sağında, çok anormal, çok büyük, çok belirgin, öyle ki karnımın sağ tarafı sol taraftan iki kat büyük, bir şişlik belirdi. Bu şişlik hala vücudumun dengesini bozuyor. Gün içinde çok anormal öğürme ve geğirmelerim oluyor. Makatımda kanamalar oluyor. Bunlar çok ciddi hastalıkların, çok ciddi semptomları. İki senedir durumum bu. Üç senedir bu ciddi hastalıklarımın ne teşhisi ne tedavisi olmuyor. Sorumluluğu üstümüzden atalım diye sürekli hastanelere, heyetlere getirilip götürülüyorum. Tek amaç, ‘biz işte hastaneye götürüyoruz’ diyerek sorumluluğu üzerlerinden atmaları. Doktorlar ilgisiz. Hatta alay ediyorlar. Üç senedir deli gibi spor yaparak, hatta sarımsak ve limonla, şaşkın ve çaresiz bir halde kendi kendimi tedavi etmeye çabalıyorum.

“SAĞLIK HEYETİ HAKSIZCA RED KARARI VERİYOR”

Girdiğim sağlık heyetleri haksızca red kararları veriyor. Sağlığımla ilgili yaşadıklarım tam bir yılan hikayesine dönmüş durumda. Örneğin İzmir’deki cezaevindeyken sağlık heyeti başlatıldı. 8 ay heyet gününü bekledim. Nihayet Katip Çelebi Hastanesi’nde karar verileceği gün ‘Seni üç ay daha takip edeceğiz, sonra karar vereceğiz.’ dediler.

Bu olaydan bir hafta veya 10 gün sonra Afyon Cezaevine zorunlu sevk edildim. Burada Afyon Devlet Hastanesi’ne heyete çıkarıldım, haksızca red kararı verildi. Tarafsız başka bir hastane talebinde bulundum, itiraz ettim. İtirazım kabul edildi. Fakat yine aynı devlet hastanesinde, yine red kararı verildi. Ben Menemen Cezaevinde kalırken ‘Kardeşlerin arasından seni seçtim, cezaevinden seni sağ çıkartmayacağım’ diye ölüm tehdidi aldım. Başıma gelen her kötü muamele bana bu tehdidini hatırlatıyor.

“BENİM BAŞIMI BELAYA SOKACAKSINIZ”

Doktorlar şikayetlerimin beynimdeki hasarla birebir örtüştüğünü çok iyi biliyorlar. O kadar detaylı anlatıyorum ki bilmemeleri imkansız. Fakat bunu rapor etmiyorlar ya da korkudan edemiyorlar. Heyet için yapılan muayenede benimle ilgili kağıda memur, gardiyan ne yapmasını söyleyince nöroloji doktoru ‘Benim başımı belaya sokacaksınız’ diyerek imza attı.

Başka bir nöroloji doktoru, elinde beyin MR CD’sinde felç geçirdiğim sabitken, felçler arasında bana bir sürü ilaç reçete etmişken, yüzüme karşı ‘Sen felç geçirmiyorsun” diye beni azarladı. Şaştım kaldım. Bana karşı kötü muamelelere varan bu uygulamalara, belki de işkencelere bir delil olması açısından Afyonkarahisar 1 Nolu T Tipi Cezaevine getirildiğim, ilk adımı attığım günün kamera görüntülerinde orada hasta halimle nasıl dövülüp darp edildiğime bakabilirsiniz.

Bunun için TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na dilekçe yazdım. ‘Dilekçeyi çek, düzelir’ dediler. Hem biraz korkudan hem de bir şeyler gerçekten düzelir ümidiyle şikayetimi geri çektim. Maalesef kimse istifini bozmuyor. Aynı kötü muameleler sürüp gidiyor.

“NE DEVLETE NE KURUMLARINA SAYGISIZLIK YAPMADIM”

Dışarıda engelli oğlumdan dolayı ev, iş yeri ve hastanelerde geçen bir hayatım vardı, fakat tutuklanınca yarıda kaldı.

Mahkemeye kendi ayaklarımla irademle çıktım. 6 ay imzaya gittim. Bir yere kaçmaya gerek duymadım. Mahkeme safahatında şu ana kadar ve aslında hiçbir zaman ne devlete, ne onun icraatlarına, ne kurumlarına, ne memurlarına karşı en küçük bir saygısızlık yapmadım. Hem duygu hem de davranışlarımda devletimizin aleyhine olacak en küçük bir kırıntı dahi taşımadım. Hala da taşımıyorum.

“BİR İNTİKAM DUYGUSUNUN HAKSIZ KURBANI OLMAK İSTEMİYORUM”

Ancak haddini bildirme olabilecek uygulamalar özellikle beynimdeki ciddi hasar nedeniyle örtük ve yavaş yavaş işlenen bir cinayete dönüşmüş durumdadır. Kendi hastalıklarıma mı yanayım hasta çocuklarıma mı yanayım, baş edemiyorum. Bir intikam duygusunun haksız kurbanı olmak istemiyorum.

Ayrıca hastane takibinde yüzde yüz engelli çocuğum var. Gözleri görmüyor, kulakları duymuyor, 7 yaşında. 13 yaşında ciddi bir kas hastalığı olan kızım var. Eşim evinin tek çocuğu. 85 yaşında, bakımını yine eşimin üstlendiği hasta annemizle aynı evde oturuyor. Eşimin yardım edecek kimsesi yok. Günlerimizin çoğunu hastanelerde, rehabilitasyonlarda geçirmek zorunda olan bir aileyiz.

“MAKUL BİR ÇIKAR YOL BULUNMASINI İSTİYORUM”

40 aydır tutukluyum. Son bir sene verilirse çıkışıma 13 ay kaldı. Yukarıdaki nedenlerle kendi ciddi sağlık sorunlarım, geçen çok uzun sürede cezaevinde teşhis ve tedavilerimin yapılmayışı, bir kolonoskopi için bile 6 ay beklemem gerekmesi, hasta çocuklarımın mağduriyeti, hasta annemizin mağduriyetleri göz önünde bulundurularak hakkımda acil olarak makul bir çıkar yol, bir çözüm yolu, bir adli kontrol veya denetimli serbestlik uygulanmasını veya teşhisimi koyduracak, tedavimi yaptıracak kadar cezamın tehirini acilen talep ediyorum.”

ÖZEL BİR YURTTA ÇALIŞIYORDU

Özel bir yurtta memur olarak çalıştığı için Gülen Hareketi’ne üyelik iddiasıyla yürütülen soruşturmaları kapsamında 2 Kasım 2018’de İzmir’de gözaltına alınan Lütfi Koç, o dönemde oğlu Muhammed Yahya’nın durumu göz önünde bulundurularak 2 gün sonra denetimli serbestlikle bırakıldı. 29 Nisan 2019’da görülen mahkemede tutuklanmasına karar verilen Koç, 9 Temmuz 2019’da çıkarıldığı mahkemede savunma yapamadan 8 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstinaf Mahkemesi tarafından bozulan bu karar 7 yıl 3 aya düşürüldü.

Dosyası Yargıtay tarafından onaylanan Lütfi Koç, hapse girdiğinden bu yana hastalıklarla mücadele ediyor. Önce kanserden şüphelenildi. Sonra kasık fıtığı oluştu. Daha sonra beyninde iki kist çıktı. Annesi ve teyzesi kanserden vefat eden, babası kolon kanseri tedavisi gören Lütfi Koç, kolonoskopi ve endoskopi için aylarca bekletildi. Doktorlar kasık fıtığından dolayı ameliyat olması gerektiğini ama beynindeki kistler nedeniyle bu ameliyatın çok tehlikeli olacağını, kalıcı felç geçirebileceğini söyledi 18 Aralık 2020’de İzmir Menemen’den Cezaevinden Afyon 1 Nolu T Tipi Cezaevine sevk edilen Lütfi Koç, cezaevine girer girmez darp edildi.

OĞLU ENGELLİ, KIZI KAS HASTASI

Lütfi Koç’un 6 yaşındaki oğlu Muhammed Yahya yüzde yüz ağır engelli. Epilepsi nöbetleri geçiriyor. Görmüyor, konuşamıyor, yürüyemiyor. Züleyha-Lütfi Koç çiftinin, 12 yaşındaki kızında ise iki sene önce kas rahatsızlığı başladı ve Müsküler Distrofi (çocuklarda görülen kas erimesi) tanısı ile takibe alındı. Eğer kızı tedavi edilmezse yürüme fonksiyonlarını tamamen kaybedebileceği söylendi.


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version