“Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi” sloganıyla açıklanan proje için yaklaşık 4 milyon kişi başvurdu. TOKİ, ilk etapta 250 bin konutu 2 yılda tamamlamayı vadediyor. 19 yılda üretilen toplam konut sayısı ise 1 milyon 170 bin.
Konut ihtiyacının karşılanması meselesini bir haftadır yoğun olarak konuşsak da geçmişi yaklaşık 40 yıl öncesine dayanıyor.
Bugün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) ilk yapılanması, 1984’te çıkarılan Toplu Konut Kanunu ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde oluşturulan Toplu Konut Fonu’ydu.
Fonun gelirlerinin bir bölümü konut kredisi olarak tahsis edilirken, bir bölümü ise küçük sanayi, turizm ve altyapı hizmetleri gibi alanlara kullandırılıyor geri kalanı da genel bütçeye aktarılıyordu.
1984-1992 yılları arasında konut üretimindeki payı yüzde 25 olan Toplu Konut Fonu, 1993’te genel bütçe kapsamına alındı.
1985’ten 2002’ye kadar geçen sürede 43 bin 145 konutu tamamlayan, yaklaşık 950 bin konutu kredilen Toplu Konut Fonu’na haiz, Genel İdare dışında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı 2003’te yeniden yapılandırıldı.
2003’te açıklanan Acil Eylem Planı sonrası devletin konut seferberliğinde daha etkin faaliyet göstermesi kararı alındı. Başkanlığın adı da Toplu Konut İdaresi (TOKİ) olarak değişti.
2003’ten bugüne geçen 19 yıllık sürede 1 milyon 170 bin konut üreten TOKİ’nin internet sitesinde yer alan bilgilere göre 2023 hedefi ise 1 milyon 200 bin konuta erişmek.
Ancak 13 Eylül 2022’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi” ile bu hedef için bir miktar daha hızlanılacak gibi.
Başvuru süresi 14 Eylü-31 Ekim’i kapsayan projeye göre 2023-2028 arası 5 yıllık süreçte 81 ilde 500 bin sosyal konut, 250 bin konut amaçlı arsa, 50 bin iş yeri tamamlanacak.
Projenin ilk etabı iki yılda tamamlanacak 250 bin konut.
İlk etap konutlarından 50 bini İstanbul’da, 18 bini Ankara’da, 12 bin 500’ü İzmir’de, 10 bini Gaziantep’te, 8 bin 650’si Bursa’da, 7 bin 500’ü Konya’da, 4 bin 500’ü Kayseri’de olacak.
Maliyetin yüzde 40’ı devletten
Konutların maliyet fiyatı üzerinden yüzde 40 indirim yapılacak. Yani maliyetin yüzde 40’ını devlet karşılayacak.
Buna göre 2+1 konutların fiyatı 608 bin lira olacak. Ödemeleri ise 2 bin 280 liralık taksitlerle 240 vadeye yayılacak. 850 bin liralık 3+1 konutlar için ise ödemeler 3 bin 187 liradan başlayacak.
Bu taksitler ise bugün için geçerli. TOKİ sözleşmesi kapsamında konutun satış fiyatı, her yıl ocak ve temmuz aylarında belirlenen memur zammı oranında artırılacak.
Bakan Kurum: Bütçeye maliyeti yaklaşık 170 milyar lira
Projeyle ilgili merak edilen sorulardan biri de kaynağın nasıl yaratılacağı?
Zira, enflasyonun yüzde 80’in üzerine çıktığı ve seçim harcamaları için önemli bir eşikte olan Türkiye’nin önünde bir de küresel resesyon senaryosu ve Rusya-Ukrayna savaşıyla daha da derinleşen bir enerji krizi var.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre temmuzda inşaat maliyet endeksi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 114,74 arttı. 2020’de ton başında 3 bin lira seviyesinde olan inşaat demiri bile 15 bin liraya dayanmış durumda.
Hürriyet’ten Sefer Levent’e konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a göre projeler için 2023, 2024 ve 2025 bütçelerinde sırasıyla 10, 12 ve 14 milyar liralık kaynak ayrıldı.
Kurum, “TOKİ’nin kendi kaynakları ve projeden sağlayacağımız tahsilatları da düşünürseniz finansman sorunu yaşamayacağımızı belirtebiliriz” ifadelerini kullandı.
16 Eylül’de de Habertürk’e konuşan Bakan Kurum, sosyal konut projesinin bütçeye maliyetinin yaklaşık 170 milyar lira olacağını söyledi ve şu örneği verdi:
“Örneğin 2+1 konutları özel firma 1 milyon TL’ye yapacak biz 600 bin TL’ye vatandaşımıza vereceğiz. Aradaki farkı biz karşılayacağız.
422 milyar TL bu projenin maliyeti var. Bunun yüzde 40’ı yaklaşık 170 milyar TL’sini biz karşılayacağız.”
Kurum’un açıklamasına göre bu tutarın bir kısmı TOKİ’nin bütçesinden diğer kısmı da bütçeden karşılanacak.
Bakanlığın bütçesi ne kadar?
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 2022 başlangıç bütçesi 4 milyar 887 milyon 832 bin liraydı. Revize bütçe ise 5 milyar 635 milyon 323 bin oldu.
Bakanlığın 01 Ocak 2022 – 31 Mart 2022 bütçe gerçekleşme verilerine göre 31 Mart itibarıyla harcanan miktar 1 milyar 243 milyon lira.
Enerji ve personel harcamaları nedeniyle 2022 için öngörülen merkezi yönetim bütçesi yeterli olmayınca 29 Haziran 2022’de alınan kararla genel bütçe gelirinin, 1 trilyon 80 milyar daha artırılmasına karar verilmişti.
TOKİ’nin gelirleri ne kadar?
2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’na göre TOKİ’nin gelirleri şu kalemlerden oluşuyor:
– TOKİ tarafından satışı gerçekleştirilecek olan konut, işyeri, arsa ve arazilerin satışı ile kira gelirler
– TOKİ tarafından sağlanacak kredilerin geri ödemeleri
– Hazine arsaları üzerine yapılan konut ve işyerlerinin arsa maliyet bedellerinin en fazla yüzde 25’ine kadar alınacak katılım pay
– Hazine’nin uygun görüşü üzerine yurt dışından temin edilecek krediler,
– Faiz gelirleri ve 4705 sayılı Kanun kapsamında yurt dışı çıkış harçları (2004 yılından Ağustos 2022 döneminde tahsilatı yapılan 2 milyar liralık yurt dışı çıkış harcının 1 milyar 147 milyon TL’si TOKİ’ye aktarıldı/ 2021’de aktarılan miktar 31,1 milyon lira)
– Talep edilen proje ve uygulamaların TOKİ tarafından yapılması veya yaptırılması için imzalanan protokollerle belirlenen inşaat bedelinin yüzde 3’ünden az, yüzde 10’undan fazla olmamak üzere, ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak idare hizmet payı,
– İdareye yapılacak bağış ve yardımlar
Toplu Konut İdaresi’nin ne kadar gelir elde ettiğine dair en son veri 2019 tarihli Sayıştay Raporu’nda yer aldı.
Buna göre 2019 faaliyet geliri 12 milyar 272 milyon lira seviyesindeyken, dönem net geliri 7 milyar 577 milyon 314 bin olarak gerçekleşti.
2016’da faaliyet geliri 5,4 milyar, dönem net geliri ise 3,2 milyar liraydı.
“Projeye 5 milyon kişi başvurursa bu, 20 milyonu kapsayacak”
Independent Türkçe’ye konuşan İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Hepşen, projeye olan yoğun talebin, konut ihtiyacının önemli bir göstergesi olduğunu söylüyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre bir hanehalkını oluşturan kişilerin sayısı anlamına gelen ortalama hanehalkı büyüklüğü 3,23.
Hepşen’e göre ortalama hanehalkı ve sosyal konut hamlesine başvuran 3,5 milyondan fazla insan göz önünde bulundurulduğunda başvurular, 81 milyonun 13 milyonunu kapsıyor.
“Muhtemelen bu daha da artacak” diyor Hepşen ve ekliyor: 5 milyon kişi başvursa kabaca, nüfusun 20 milyonunu kapsayan bir başvuru sayısından bahsedebilirsiniz.
“En yüksek gelir grubundaki yüzde 10 ila 20’lik grup, daha fazla mülk edindi”
“İlk Evim, İlk İş Yerim” başlıklı sosyal konut projesine başvurmak için kişinin gelirinin belli bir seviye altında olması, üzerine kayıtlı herhangi bir gayrimenkul olmaması gibi şartlar var.
Bu şartlara rağmen başvuru sayısının çok yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Ali Hepşen, “Bugüne kadar 50-100 bin konutlu projeler duyurulmuştu. 500 bin gibi bir rakam biraz iddialı olmuş” diye konuştu.
“Her ne kadar bu projenin başlığında biz “sosyal konut” ibaresi görsek de problem, finansal anlamda konuta erişilebilirliğin gitgide azalıyor olması” diyen Hepşen, şöyle devam etti:
“2022’nin ilk altı ayında gayrimenkulun, yani fiziki varlığın, bir finansal araç olarak değerlendirilmesi ön plana çıktı.
Türkiye’de enflasyonist ortamda varlık sahibi, sermayedar, enflasyona karşı kendisini nerede iyi koruyabileceğine baktığında 90’lı yıllardaki alışkanlıkla beraber gayrimenkule doğru yöneldi.
Bedelinin ne olduğuna bakmaksızın alım gerçekleştirdi. Bir mülkü olan ikinciyi, iki mülkü olan üçüncüyü, üç mülkü alan dördüncüyü aldı.
Kişiler, 1,2, 3 milyon lira verme imkânına sahip değilken sermaye piyasaları tarafından enflasyonun altında gelir elde ettiğini düşünen kesim, sermaye piyasalarında 1 milyon liralık bir bakiyesi varsa gayrimenkule kaydırdı.
Ürün (konut) olmayınca talep fazla olunca zaten fiyatlar yukarı yönlü gitti. Fiyatların her yukarı gitmesi de “erişilebilirlik” sorununu ortaya çıkardı.
Tahminimce en yüksek gelir grubundaki yüzde 10 ila 20’lik grup, daha fazla mülk edindi bu dönemde. Geriye kalan yüzde 80’lik kesim ise hem yüksek kira yüksek ev fiyatları ortamında giderek zorlaşan bir konuta erişebilirlik seviyesine geldi.”
Başvuru ücreti olarak bir defaya mahsus olarak alınan, kurada kendisine konut hakkı çıkmayanlara geri ödenecek 500 liralık meblağı hatırlatan Ali Hepşen, “Aslında toplanan para, önden bir tahsilat anlamında 2 milyar TL gibi bir bakiye. Bu da fena bir rakam değil” ifadelerini kullandı.
“Arsa maliyeti yok, geriye bir tek inşaat maliyeti kalıyor”
Projede sübvanse edilen en önemli maddenin arsa maliyeti olduğunu hatırlatan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi, şöyle devam etti:
“Bir taşınmaz varlığın inşa sürecinden bahsediyoruz. Bu anlamda arsa, çok kıt.
Arsa+üzerindeki yapının inşa maliyeti=gayrimenkulun maliyetini bir bütün olarak karşımıza getiriyor.
Tahsis edilecek arsalar, kamunun mülkiyetindeki arsalar olduğu için ilk etapta arsa maliyeti olmaksızın bir projelendirme söz konusu. Arsa maliyetinin olmaması önemli katalizörlerden bir tanesi. Geriye bir tek inşa faaliyeti kalıyor.
Üretilecek 3+1 konutların brüt alanları 135-145 metrekare arasında olacağını tahmin ediyorum. 2+1’lerin 115-130 metrekare arasında olabileceğini düşünüyorum. Bunun ortalamasını 130 metrekare olarak alırsak 250 bin konut için yaklaşık 32,5 milyon metrekarelik bir inşaat alanı söz konusu olacak.”
Normal şartlarda 250 bin konutun maliyeti 300 milyar lira
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın açıkladığı, 21 Haziran’da Resmi Gazete’de yayımlanan yapı yaklaşık birim maliyetleri tablosuna göre üç kattan yüksek bir konut binasının yapımı için maliyet KDV hariç, genel giderler ve yüklenici kârı dahil 4250 lira.
Bu maliyeti hatırlatan Ali Hepşen, gerçek piyasa değerinde metrekare fiyatının 500 dolar civarı olduğunu söylüyor.
Bu durumda 32,5 milyon metrekarelik 250 bin konut için 16 milyar dolar üzerine çıkıyor. Bu da bugünkü kurla 300 milyar TL’ye yaklaşıyor.
Hepşen’e göre bu maliyete, tüm konutların aynı anda tamamlandığı varsayıldığında ulaşılıyor.
Hepşen, “Kabaca arsa bedeli hariç maliyet, 1 milyon 100 bin liraya geliyor. Açıklanan satış bedelleri 650-850 bin lira. Bu tabloda konutun neredeyse yüzde 40’ı 50’sinin devlet tarafından sübvanse edildiğini görüyoruz” diyor.
Proje için nereden kaynak kullanılmalı?
Bu kaynağın yaratılması için TOKİ’nin kaynaklarının kullanılacağını, genel bütçeden buraya bir aktarım olacağını, arazi satışlarından da bir gelir elde edilebileceğini söyleyen Hepşen’in bir önerisi daha var: Projenin sermaye piyasaları ile entegre edilip piyasadan fon sağlanması.
TOKİ’nin sermaye piyasalarına uzak bir kurum olmadığını söyleyen Hepşen, 2017’de ihraç edilen gayrimenkul sertifikası adlı sermaye piyasası ürününü hatırlattı.
Hükümetin 2016 yılı eylem planında yer alan ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren gayrimenkul sertifikası uygulamasının ilki Mart 2017’de TOKİ’nin öncülüğünde, Makro İnşaat’a ait Başakşehir Park Mavera 3 Projesi için gerçekleştirilmişti.
Pay başına 42,5 liradan halka arz edilen gayrimenkul sertifikası, hasılat toplamı 143,24 milyon lira olmuştu.
“Varlık belli, varlığı kimin alacağı belli, vade belli”
“Finansta önemli kaynak araçlarından bir tanesi, varlığa dayalı menkul kıymet ihraçlarıdır. Bu aslında bir borçlanma senedi ihracı” diyen Hepşen şöyle devam ediyor:
“Özellikle bugünkü durumda varlık belli, varlığı kimin alacağı belli, varlığı aldıktan sonra o varlığa ilişkin geri ödemelerin de bugünden belli olduğu bir yapıdan bahsediyoruz.
Örneğin kura da ben çıkmışsam, benim bugünden ödeyeceğim taksit miktarı belli. Her altı ayda bir memur maaşına bağlı olarak ne kadarlık bir taksit olacağı öngörülebilir. Vade belli; 20 yıl, 240 ay.
Dolayısıyla her bir konut sahibi olacak, 240 ay boyunca, memur maaşına bağlı bir geri ödeme yapısı içerisinde taksitlerini ödeyecek.
Bu kadar düzenli bir nakit akışı söz konusuysa, bu miktarları tahsil edecek taraf TOKİ gibi kamunun bir kuruluşuysa, çok rahatlıkla buradaki nakit akışlarını teminat göstererek bugünden bir borçlanma senedi ihracı gerçekleştirebilir.”
Bu uygulamanın teknik isminin “varlığa dayalı menkul kıymet” olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ali Hepşen, “TOKİ aslına piyasaya şunu diyecek: Piyasa sen bana borç ver. Ben bunun karşılığında kişilerden elde etmiş olduğu taksitleri senin geri ödemelerinde kullanayım” ifadelerini kullandı.
“Emeklilik fonları da dahil edilebilir”
Hepşen’e göre bu mekanizma içerisine emeklilik fonlarını dahil etmek de mümkün.
“Emeklilik fonlarının da en büyük beklentisi geliri kesilmeyen, kendisine düzenli nakit akışı yaratır nitelikte bir yapıda, geri ödemelerin tam ve zamanında sağlanması” diyen Hepşen, bu denklemin doğru şekilde kurulmasıyla sermaye piyasaları üzerinden ciddi bir fon akışının olabileceğini belirtiyor.
Hatta Hepşen’e göre geri ödeme yapısına entegre bir sermaye piyasası aracının ihracı, “bu projenin parası halkın cebinden mi çıkacak?” gibi kaygı duyulan sorunların önüne geçebilir.
Ali Hepşen, “Zaman içerisinde mülk sahiplerinin geri ödemeleri de söz konusu olacak. Kurum bu projeyi finanse etmek için bir borçlanmaya bile gidecek olsa bu borçlanmayı para piyasalarından ziyade sermaye piyasalarından sağlaması gerektiğini düşünüyorum” değerlendirmesini yapıyor.
“Yılda ortalama 62 bin konut üretildi, 125 bin konuta nasıl çıkılacak?”
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Osman Solak ise 250 bin konutun iki yılda bitecek olmasına ihtimal vermeyen isimlerden.
Bu hedefin tutturulup tutturulmayacağını görmek için ise geçmiş rakamlara bakmak gerektiğini söylüyor tecrübeli maliye uzmanı.
TOKİ’nin 19 yılda toplam 1 milyon 170 bin konut ürettiğini, bunun yılda ortalama 62 bin konut anlamına geldiğini söyleyen Solak, şu açıklamayı yapıyor:
“TOKİ’nin iki yılda 250.000 konut üretebilmesi için geçmiş yıllardaki performansını ikiye katlaması gerekiyor ki, dünyayı ve Türkiye’yi bekleyen ekonomik yavaşlama dikkate alındığında, bu oldukça zor görünüyor. Kaldı ki geçmiş yıllarda bütçe dengeleri, Türkiye’nin ekonomik iklimi daha düzgündü.
İki yılda 250 bin konutun bitmesi için senede 125 bin konutun üretilmesi gerek ki bu geçmiş yıllarda hiç gerçekleşmemiş. En fazla 100 bine çıkmış. Bu şu demek: Bu teknik olarak da kaynak bulmak açısından da zor.”
Gelir paylaşımı modeli nedir?
2015 yılında “TOKİ’nin Konut Üretmesinin İktisadi Etkinlik Açısından Değerlendirilmesi” adlı makaleyi kaleme alan Solak, TOKİ’nin kaynak yaratma yollarından biri olan “gelir paylaşımı modelinden” bahsediyor:
“Türkiye’deki kamu arazileri TOKİ’nin envanterinde. İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde yer alan bu tip kamu araziler için özel sektörle işbirliği yaparak lüks konut, rezidans ve AVM gibi projelerle değerlendiriyor. Yani bunları dar gelirliler için yapmıyor.
Bu bölgelerde arsa çok kıymetli. Dolayısıyla “dar gelirlere konut yapmaktansa ben bu arsaları lüks projeler için kullanayım. Buradan elde ettiğim geliri de diğer ‘sosyal konutlar’ için kullanayım” diyor.
Sosyal konutu neden tırnak içerisinde kullanıyoruz? Çünkü Sosyal konutun dünyadaki ve Türkiye’deki tanımı birbirinden farklı. Türkiye’deki sosyal konutlar, gelir paylaşım modelinden elde edilen gelirler çapraz sübvanse ediliyor.”
Üretilen konutun yüzde 15’i lüks segment
TOKİ’nin internet sitesindeki bilgiye göre toplam konut sayısının içinde gelir paylaşımı konutların oranı yaklaşık yüzde 15.
Yani Ali Osman Solak’ın da belirttiği gibi toplamda üretilen konutun yüzde 15’i lüks segmentteki konutlar.
TOKİ’nin konut üretirken dar gelirlilerden çok orta ve üst gelirlileri hedeflediğini söyleyen Ali Osman Solak, bunun başka bir nedeni olduğunu söylüyor.
Solak’ın “Çin’de de Brezilya’da da yapılmak istenen bu” dediği amaç, özellikle durgunluk dönemlerinde, ekonomik büyümeyi canlı tutmak.
“Kamu, bu tip yatırımlara hız vererek, konut üretimini artırıyor ki piyasa canlansın” diyen Solak, şu örneği veriyor:
“2008-2009 krizinde Çin, krize yönelik paketler açıkladı. Bu paketlerin çoğu konut üretimine yönelikti. Brezilya da benzer paketler açıkladı.
Bu iktidarların kriz dönemlerinde başvurduğu bir yöntem. Türkiye’de buna “konut piyasasını regüle etmek” diyorlar ama piyasayı regüle etmek istiyorsanız bunun konut üretmekten daha başka, daha basit yolları var.
Temel amacın, Türkiye’nin son 20 yılda benimsediği, inşaat temelli büyüme modeliyle ilişkili olduğunu düşünüyorum.”
“TOKİ’nin elinde değerli arazi kalmadı”
Solak’ın dikkat çektiği bir konu da TOKİ’nin elinde artık yeteri kadar değerli arazi kalmadığı.
“Tabii ki elinde arsalar hâlâ mevcut, hatta Türkiye’nin arsa ofisi olarak görev yapıyor. Eskiden AK Parti iktidarının ilk yıllarında ayrı bir arsa ofisi vardı. O kapatılınca bu görevi TOKİ devraldı” diyen Solak’a göre mevcut konutlara kaynak transferi için TOKİ hâlâ arsa satışı yapıyor olsa da büyükşehirlerde eskisi kadar değerli arsa kalmadı.
Haziran ayının sonunda merkezi bütçe için ek bütçe çıkarıldığını hatırlatan Solak, “Yılın ilk altı ayında bütçeyi bitirdik. Dolayısıyla bütçe imkânları da sınırlı. Önümüzdeki yıllarda bu daha da sınırlı olacak çünkü hem dünyayı hem de Türkiye’yi bekleyen bir ekonomik durgunluk var. Küresel resesyon, IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar tarafından konuşulmaya başlandı. Türkiye’de şu an bir büyüme olsa da gelecek 1-1,5 yıl için durgunluk bekleniyor” diyor ve ekliyor:
“İster artan inşaat maliyetleri tarafından bakın ister enflasyon tarafından bakın ister yılda 125 bin konut üretecek TOKİ müteahhidi var mı konusundan bakın… Çünkü müteahhitler de rahatsız. Hakedişlerini alamıyorlar.
Bundan 10 sene önce TOKİ eliyle zengin edilmiş çok müteahhit vardı. Şimdi onlar bile rahatsız. TOKİ ihalelerine girmek istemiyorlar. Enflasyon pek çok dengeyi bozdu. Hakedişler, konut maliyetlerini karşılamakta yetersiz kalıyor.”
Doç. Dr. Ali Osman Solak’a göre TOKİ’nin sosyal konut kampanyası, seçime yönelik bir hamle.
250 bin konutun iki yılda değil ama üç ya da dört yılda üretilebileceğini söyleyen Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi, “Neticede iktidarı bu anlamda denetleyecek ya da hesap soracak bir mekanizma yok. İktidar da bunun rahatlığı içerisinde vaatte bulunuyor” diyor.
“İlla ki bütçeye bir yük binecek” diyor Ali Osman Solak ve Bakan Kurum’un bahsettiği gelecek üç yıl için ayrılan 10-12-14 milyar liralık kaynağın yetmeyeceğini savunuyor.
Solak, “Elbette iktidar buna kaynak da bulabilir ama bir yerden kaynak aldığınız zaman başka bir yerin kaynağını boşaltmanız lazım. Başka bir yerin kaynağını buraya tahsis etmeniz gerekiyor” değerlendirmesini yapıyor.
“Seçime gidilirken yeni vergi konulmaz”
Doç. Dr. Solak’a göre AK Parti hükümetinin TOKİ konutlarına kaynak yaratmak için vergileri artırması da seçenekler arasında değil. Bunun nedeni ise “iktidarın seçime giderken yeni vergi koymayı tercih etmeyeceği”.
“Son dönemde çok ciddi anlamda para basıyorlar ve kredi dağıtıyorlar” diyen Solak, “Bu da enflasyon yaratan dolaylı bir vergi aslında. Halkı ürkütmektense bu şekilde vergi almak iktidarın son iki üç yıldır tercih ettiği bir yöntem. TÜİK rakamlarına göre yüzde 80 olan enflasyonu daha da zıplatırsınız. Seçime yönelik göstermelik birtakım adımlar atılacak ama bunun ötesine geçmeyecek” ifadelerini kullanılıyor.
Gelişmekte olan ülkelerden Brezilya ve Çin’de ciddi anlamda konut programları yapıldığını hatırlatan Solak, şöyle devam ediyor:
“Bu anlamda özellikle Çin, Türkiye için model olmuş durumda. Çin’de bir konut krizi yaşanıyor ve tüm dünyaya yayılması bekleniyor.
Kamu eliyle o kadar konut ürettiğiniz de bir kere kaynakları etkin kullanmıyorsunuz. Ülkeye bir maliyet çıkacaktır, bugün olmazsa yarın çıkacaktır. Bu Çin için de Türkiye için de geçerli.”
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – GÖKÇEN TUNCER
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***