Rus haber portalı Lenta.ru’da yer alan Aleksey Afonski imzalı yazıyı Moskova’dan yayın yapan Turkrus.com sitesi çevirdi. “Yedek bulundu: Türkiye, Çin’i kenara itmek ve yaptırımları aşmada Rusya’nın ana ortağı olmak istiyor. Erdoğan neden buna ihtiyaç duyuyor?” başlıklı makale Türkrus.com’da şöyle özetleniyor:
Aleksey Afonski imzalı makalede özetle şu görüşlere yer verildi:
“Yaptırımların ardından pek çok kişi Çin’i Moskova’nın yeni ana müttefiki olarak görüyordu. Rus yetkililer de uzun süredir gecikmiş olan ‘Doğu’ya dönüş’ten sık sık söz ettiler ve Pekin ile daha fazla işbirliği çağrısında bulundular. Bununla birlikte, gerçekte, Şi Cinping liderliğindeki Çin’in Rusya’ya açık destek ifade etmeden imtina ettiği, yaptırımları atlatmak ve etkilerini hafifletmede ona fazla güvenilemeyeceği ortaya çıktı.
“Oysa Çin’den farklı olarak Türkiye, Şubat ayının sonundan bu yana Moskova ile yakınlaşma işaretleri gösteriyor ve son zamanlarda Brüksel tarafından eleştiriliyor. Bu, beklenmeyen bir yardım.
“Ukrayna’da özel bir operasyonun başlamasıyla gelen yaptırımların ardından Moskova, kısıtlamaları aşmanın veya en azından Rus ekonomisi ve vatandaşların günlük yaşamları üzerindeki etkilerini azaltmanın yollarını aramaya başlamıştı. Her şeyden önce, yetkililer ve siyaset bilimciler, çeşitli nedenlerle Batı ile anlaşmazlık yaşayan, herkesin Rusya için ana müttefik olarak kabul ettiği Çin’i hatırladı. Ana beklenti, Çin üzerinden yeni tedarik kanallarının oluşturulmasıydı. Oysa gerçekte, Çin’e mesela petrol satışının yalnızca indirimle mümkün olduğu ve modern ekipman satın almanın (örneğin Huawei’den telekomünikasyon ürünleri) yolunun açılmadığı ortaya çıktı. Çin resmi temsilcileri, kuzey komşularına karşı yaptırım rejimini delmeye yardım konusundaki isteksizliklerini açıkça dile getiriyor.
“Diğer yandan her iki ülkenin liderleri hala karşılıklı işbirliğinin gelişimi ve 2022’nin sonunda 200 milyar dolarlık rekor seviyeye ulaşabilecek ikili ticarete dair yüksek sesli açıklamalar yapıyorlar. Buna paralel olarak Moskova Borsası’nda yuan ile giderek daha fazla işlem yapılıyor. Ancak yetkililerin bu söylemlerine rağmen Çin, yaptırımlar karşısında ‘ideal bir ortak’ olarak adlandırılamaz.
“Öte yandan Türkiye ve yönetimi, son yıllarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek başına şekillendirdiği tamamen farklı bir yaklaşım benimsedi. Ukrayna ihtilafının en başından beri Ankara, kendi ekonomik çıkarlarını öne sürerek Moskova’ya yönelik yaptırımları reddettiğini duyurdu. Örneğin Erdoğan, Rusya-Ukrayna müzakerelerinde arabuluculuk yapmak istediğini, Türkiye’nin Moskova için “dost olmayan” ülkeler kategorisine girmeyeceğini söyledi. Ama daha da önemlisi, Türk siyasetçilerin sözleri hala eylemlerinden ayrılmıyor.”
Makalenin devamında daha sonra THY’nin Rusya için ana uçuş kapısı olmasından dış ticaretteki artışa kadar Rusya-Türkiye ekonomik ilişkilerindeki hızlı gelişme anlatıldı.
Yazı özete şu görüşlerle devam etti:
“Aynı zamanda hem Avrupa Birliği hem de ABD, kişisel olarak Türkiye ve Erdoğan üzerinde çok fazla baskı kaldıracı olmadığını kabul ediyor. Hem Brüksel hem de Washington, Ukrayna buğdayının ihracatının Rusya’nın askeri harekatı koşulları altında yeniden başlamasını sağlayan anlaşmada etkinliğini kanıtlayan Erdoğan’a, Putin ile müzakereci olarak da ihtiyaç duyuyor. Ayrıca Türkiye bir NATO üyesidir ve ona karşı yaptırımlar ittifakta bir bölünme gibi görünecektir.
“Erdoğan, Rusya’ya beklenmedik bir hizmet daha verdi. İlkbaharda Finlandiya ve İsveç, kendilerini Moskova’dan gelebilecek olası tehditlerden korumak için NATO’ya katılma isteklerini açıkladıklarında Erdoğan kendi şartlarını ortaya koydu. Ankara, yalnızca kendi amaçlarının peşinden koşsa da, Rusya’nın şiddetle karşı çıktığı NATO’nun doğuya doğru genişlemesini engelliyor.”
Yazıda “Ancak, Türk makamlarının tüm eylemleri Moskova’yla tamamen uyumlu değil” denildikten sonra Suriye’de askeri operasyon, Ukrayna’ya Bayraktar İHA’larının satışı sorunlarına vurgu yapıldı.
Aleksey Afonski yazısının sonunda şöyle diyor:
“Erdoğan, mevcut durumdan yararlanmaya gayret ederek ve çatışmanın tüm taraflarıyla işbirliği yapmaya çalışarak muğlak bir pozisyon aldı. Önümüzdeki yıl seçime gidecek devletin liderine ‘usta siyasi manevracı’ deniyor ve bu sefer manevraların birçoğu ekonomik beklentilere dayanıyor. Ancak bu haliyle bile Ankara, Moskova’ya hatırı sayılır faydalar sağlayabiliyor ve geleneksel olarak kabul edilen Pekin’den çok daha değerli bir müttefik haline gelebiliyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***