Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Toplumsal Barış Hakkı paneli: Devrimciler birleşirse egemen güçler biter


ANKARA – Toplumsal Barış Hakkı panelinde konuşan HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, toplumsal barış için 3’üncü Yol’un sahiplenmesi gerektiğine işaret ederek, “Türkiye ve Ortadoğu devrimcileri güçlerini birleştirirlerse egemen güçler bitebilir” dedi.  

 

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara İl Meclisi, Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm-Bel Sen) binasında “Toplumsal Barış Hakkımız” başlıklı panel düzenledi. Moderatörlüğünü Dilek Yılmaz’ın yaptığı panele, yazar Ayşe Berktay ve HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir konuşmacı olarak katıldı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ile İmralı Heyeti üyesi Hatip Dicle de online olarak panelde konuştu. 

 

BERKTAY: SAVAŞLAR SİSTEMİ BESLİYOR

 

Bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan panelde ilk sözü yazar Ayşe Berktay aldı. Savaşsız bir hayatın mümkün olmayacağı algısının yaratıldığını ifade eden Berktay, “Tıpkı sömürü, erkek egemen sistem gibi. Daha önce evren, dünya vardı. Dünyada hava, su ve hayat vardı. Savaş yoktu, bir savaşsızlık hali vardı. Barış diye bir kelimeye ihtiyaç yoktu. Barış ve toplumsal barış da öyle. Bu kavramların bu kadar yaygın olması bir yandan güzel. Bu bizim mücadelemizin sonucu. Barış talebinin evrenselliğinin reddedilmezliğinin mücadelesi aslında” dedi. 

 

Savaşın olmadığı dönemler olduğu gibi erkek egemen sistemin de sonsuz olmadığına dikkati çeken Berktay, “Tahakküm ilişkilerini sona erdirilmesi ve kadının özgürleştirilmesi için mücadele ediyoruz. Birilerinin birilerini tahakküm edeceği fikir sonsuz bir fikir değil. Bu tahakküm erkek hukukun kabul edilmesi, kadının köleleştirilmesiyle başlandı. En çok eşitlik ve kadının hakkının söz söylenildiği dönemde en fazla kadın kırımının yaşandığı dönem tesadüf değil. Kadın eşitliği ve özgürlüğü adına ülkeleri işgale kalkışıyorlar. Sömürgeci, ırkçı, cinsiyetçi kapitalizm içerisinde oynayabileceğimiz bir sınır çiziyorlar. Hem erkek egemen sistem hem de savaşlar bu sistemi besliyor. Kadınlar olarak barışa ve barışın toplumsallığına dair örgütlü bir çabamız olması lazım” diye belirtti. 

 

KÜRKÇÜ: MESELE İÇ GÜVENLİK DEĞİL

 

Panele online katılan HDP onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Türkiye ve Kürdistan’ın barışa en aç olan ülkeler olduğunu söyledi. 2013-2015 sürecini anımsatan Kürkçü, “Bunun yol açtığı özgürlüğü hepimizin hatırlaması lazım. Bir barış dinamiği olarak ortaya çıktık ama şimdi savaşa karşı çıkmak temel görevimiz oldu. Mücadelesini ve hakkını savunduğumuz Kürtlerin, Türkiye dışındaki üç parçada maruz kaldığı saldırılara karşı çıkmak da sorumluluğumuz. Biz enternasyonal bir partiyiz. Varlığımızın temeli olan milletin diğer parçaları ile ortaklaşmak gibi sorumluluğumuz var. Türkiye’yi yönetenler Amerika’yı yönetenler gibi bir savaş yönettiklerini kabul etmiyorlar. İç güvenlik savaşı yürütüyoruz diyorlar, bölgesel savaş mantığı ile sürdürülüyor. Kürtlere boyun eğdirmek için Kürdistan’ı kuşatma rejimi sürdürülüyor. Bu iç güvenlik harekâtı değil, daimi olarak sınır operasyonları olarak yürütülüyor” ifadelerini kullandı.

 

SÜREÇ NEDEN BOZULDU?

 

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın açtığı müzakere penceresiyle muazzam bir ortamın yakalandığını söyleyen Kürkçü, süreçte ülkeyi yönetenlerin telaşa kapıldığını söyledi. Kürkçü, “Türklükten başka bir değeri kabul etmemeyi tercih etti. Faşist manifesto Türkiye’deki bütün demokratik girişimlerin önünü kesen bir statüko. Bu statükoya rağmen elde edilen yol öyle muazzamdı ki. Ama bu statükocular, ‘Kürtler kendi yaşam alanlarında kendi kendilerine yönetseler ne olur’ dediler. Bütün stratejik madenlerin yönetimi Kürtlere kalır, enerjinin geçiş hatları Kürtlerin kontrolünde kalır, Kürtlerin kendi kendini yönetmesi var olan devletin gerçekliğini ortadan kaldıracaktı. Barışın sağladığı muazzam gelişmenin yeni bir siyasi rejime ulaşması içinde sebepti. Bunlardan geri dönülerek savaşa geçildi. Barış kelimesi bizim baş ucumuzda durmak zorundadır” şeklinde konuştu. 

 

‘TOPLUMSAL KURTULUŞ’ VURGUSU

 

Türkiye’nin HDP’nin barış dinamiğine ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Kürkçü, “Bir devlete sahip olmak değil, o devletin halk devleti olup olmadığı mesele. Kürdistan’daki devlet, bir halk egemenliği olmuş olsaydı bugün orada TSK arazileri kendi arazisi gibi kullanabilir miydi? Koruyuculuk yapabilir miydi? Kurtuluşun tamamlanması için toplumsal barış yetmez, toplumsal kurtuluşu kurmamız lazım. Hem Kürdistan’da özgürlüğün tamamlanması hem de Türkiye içerisinde demokratik özerklik kapsamında mücadeleyi kurtuluş mücadelesine gündemleştirmek zorundayız. Barış bizim için ekmek ve su kadar önemli. Biz barışı dilenmiyoruz ama bütün savaşlar bittiğinde barış hakkında konuşmadan, savaştan zarar görenlerin hepsini müttefik haline getirmeden olmaz” diye konuştu. 

 

DİCLE: PKK İLE KÜRTLER GÜNDEME GELDİ

 

Panele online katılan Kürt siyasetçi Hatip Dicle, Lozan Antlaşması’yla Kürtlerden “intikam” alındığını ve coğrafyalarının suni sınırlarla bölündüğünü ifade etti. Dicle, “Bu da Kürtler açısından bir soykırıma dönüştü. İnkar, imha ve soykırım yolu açıldı. 1921 Anayasa’nın özü reddedilerek, hazırladıkları 1924 anayasası ile birlikte sömürgeci ve soykırımcı politikanın uygulayıcısı oldular. PKK’nin var oluşu birlikte Türkiye’de Kürt halkının var oluşu yeniden gündeme geldi. Tüm devletin derinliklerinde Kürt soruna dair iki aşama ortaya çıktı. Tüm çabalara rağmen gerilla desteği arttı ve Kürt sorununa dair demokratik çözümün bulunmasıydı. İkincisi ise İttihat Terakki dönemiydi. Derin devlet denilen kontrgerilla denilen süreçte 1922 Newroz kutlamalarında öldürülen sivil Kürde karşı Lübnan’da bulunan Sayın Öcalan’ın çağrısıyla tek taraflı bir ateşkes süreci oluştu” sözleriyle geçmiş dönemlerde yaşanan gelişmelere değindi. 

 

‘ÖCALAN DEMOKRASİ MANİFESTOSU İNŞA ETTİ’

 

Şam’dayken Turgut Özal’ın ölüm haberini duyduklarını aktaran Dicle, Öcalan’ın ilan ettiği tek taraflı ateşkesin devlet tarafından sabote edildiğine işaret ederek, “Başkan Öcalan, demokratik çözüm için yeniden bir ateşkes ilan etti. ABD ve NATO’nun tam desteğini alan Türk devleti, ‘Ya Öcalan Suriye’den çıkarılacak yada Suriye’ye savaş açacak’ denildi. Öcalan, 9 Ekim 1988 günü Şam’dan ayrıldı ama ABD güçleri Türk devletinin yanında yer alarak siyasi yolu tıkadı. Sayın Öcalan 15 Şubat 1999 günü Türkiye’ye teslim edildi. Bu durumu protesto olarak birçoğu cezaevinde olan binlerce insan bedenini ateşe verdi. Başkan Öcalan İmralı’da barış ve demokrasinin manifestosunu inşa etti. Kadın özgürlüğü, ekolojik yaklaşım, demokratik ulus anlayışı üzerinden Kürdistan’da demokratik bir yaşamın temellerini attı. 5 yıldır susan silahlar yeniden ateşlendi. Savaş birkaç yıl devam ettikten sonra adına Oslo görüşmeleri denilen bir süreç başlandı. Merkezi Cenevre’de bulunan görüşmeler yapıldı. Bu gizli görüşmede Sayın Öcalan devredeydi. 2008’de Oslo bir görüşmelerinde yaklaşık 3 yıla yayılarak 10 büyük toplantı yapıldı” bilgilerini paylaştı. 

 

‘ZAFERE YAKINIZ’

 

2014-2015 sürecine de değinen Dicle, devletin gerekli adımları atmadığını söyledi. Dicle, “Rojava devrimi hedeflendi, İŞİD desteklendi, Hakkari’de karakollar yapıldı. Devletin büyük bir savaşa hazırlandığı açığa çıkıyordu. KCK gerillanın alandan ayrılmasını yavaşlattı ve Eylül’de tamamen durdu. Sonradan anlaşıldı ki devlet tüm Kürdistan’da Kürt soykırımını tamamlamayı düşünüyor. Bir yandan İmralı’da görüşmeler yapılırken diğer yandan Ankara’da gerillayı çöktürme planı yapılıyordu, MGK 2014 tarihli toplantısında çöktürme planını resmen onayladı. Erdoğan tarafından müzakere süreci sona erdirildi, Türk ordusu, 41 yıldır devam eden savaşta kimyasal silahlar kullanmasına rağmen özgürlük gerillalarının iradesini kıramadı. Zafere yakınız, barış ve demokrasi mutlaka kazanacaktır” ifadelerini kullandı. 

 

DEMİR: 3’ÜNCÜ YOLA SAHİP ÇIKALIM 

 

En son konuşan HDK Eşsözcüsü Esengül Demir ise, “Barışı nasıl inşa edeceğiz?” sorusunun önlerinde olduğunu dile getirdi. 2015 sürecinde yaşanan kimi gelişmelere değinen Demir, “Böylesi bir süreçte barışı oluşturmak için umutlar birikti. Sistem, 2015 sürecini kabul edilmez sürdürülemez gördüğü için o döneme ilişkin darbesini gerçekleştirdi. Türkiye’nin Kürtlere dönük sömürgeci politikalarını hepimiz biliyoruz. Kürdistan’ı sömürge alanı olarak görüp, savaş siyasetini sürdürdükçe kendisinin bir sömürge haline geldiğinin farkında değil” dedi.

 

Toplumsal inşa süreci ve ortak örgütlenme araçlarının olması gerektiğini vurgulayan Demir, şöyle devam etti: “Devlet dediğimiz mekanizma tekçi ve şiddet uygulayan bir sistem. Bunun karşısında devrimci, dönüştürücü bir alt yapıyı kurmak zorundayız. Bu ülkede yaşayan halklar gerici, dinci politikaya sahip olmak değil, 3’üncü yola sahip olmak lazım. HDK olarak, bu inşanın zeminini oluşturacak örgütsel mekanizma olarak kuruldu. 2015’te bunun meyvelerini gördük bu mümkündür ki Rojava Devrimi’nden görebiliyoruz. Yeni yaşamı hazmedememelerinin sebebi kendi sistemlerinin yıkılma olasılığı. Bu yüzden saldırılar daha fazla çetinleşiyor. Türkiye ve Ortadoğu devrimcileri güçlerini birleştirirlerse egemen güçler bitebilir.”

 

Panel, soru-cevap şeklinde sona erdi.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version