Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

“Siyaset o kadar profesyonelleşmiş ki, bu yazıyı hiçbiri üstlerine alınmazlar”

"Siyaset o kadar profesyonelleşmiş ki, bu yazıyı hiçbiri üstlerine alınmazlar"



+Gerçek için kaleme aldığı ‘Siyaset politikacılara teslim edilemez’ başlıklı yazısında Demirtaş, bazı politikacıların sıkça kullandığı “siyaset üstü yaklaşalım” ifadeleri üzerinde durdu.  

Siyasetçiliği ‘meslek olarak’ görenler için “Bütün siyasi partilerde bu tiplerden az ya da çok vardır” diyen Selahattin Demirtaş’ın yazısı şöyle:   

SİYASET POLİTİKACILARA TESLİM EDİLEMEZ

‘Bu konuyu siyaset üstü, siyaset dışı şekilde ele almalıyız.’

Sanırım siz de çokça duymuşsunuzdur bu sözü. Bugünlerde daha sık kulağıma çalınmaya başlayan bu söz, bu absürt yaklaşım aslında çok şey anlatıyor. Genel başkanların, milletvekillerinin bile hoyratça kullandıkları bu sözle belki de “partiler üstü” demeye getiriyorlardır, bilemiyorum. Ancak günümüz toplumlarında herhangi bir olaya ya da olguya siyaset dışı, siyaset üstü demek ya kurnazca bir aldatmacadır ya da siyasetin ne olduğundan habersiz olmaktır.

Bir konuya “siyaset üstü yaklaşalım” demekle ne demiş oluyorlar? Yani “birbirimize ayak oyunu yapmayalım, sırf partilerimizin çıkarı için gerçekleri çarpıtmayalım, belden aşağı vurmayalım, halkı kandırıp aldatmayalım, en azından bu olayda halkın yararını esas alalım” mı diyorlar?

Evet, aynen bunu diyorlar aslında. Çünkü bu siyasetçiler için siyaset tamı tamına budur. Dürüstçe yapılan işe, toplumun sorunlarını çözmek için verilen samimi uğraşa siyaset denmiyor bunlara göre. Ve yine bu profesyonel siyasetçilere göre siyaset sadece partiler aracılığıyla yürütülen bir uzmanlık faaliyetidir. Sosyal alanda, ekonomik alanda, sivil toplumda, yargıda, üniversitede, sendikada, tarlada, fabrikada, metrobüste, camide, kışlada siyaset yokmuş gibi yanlış bir düşünceye herkes inansın istiyorlar.

HER ŞEY SİYASETİN KONUSUDUR

Oysa aile ilişkileri de politiktir, kadın ile erkek ilişkileri de. İşveren ile işçi ilişkileri de politiktir, yöneten ile yönetilen, ezen ile ezilen ilişkileri de. Kasabın, manavın, fırıncının müşterisiyle alışverişi de politiktir, kiracının ev sahibiyle ilişkisi de.

Orman yangınları da politiktir, kadın cinayetleri de. Doğayla ilişkilerimiz de politiktir. Savaş da politiktir, barış da. Evlenmek de politiktir, boşanmak da. Tatil yapmak ya da yapmamak bile politikayla ilgilidir.

Yaşamda, toplumsallığın içinde olup biten her şey siyasetin konusudur. Kalabalık toplumlar halinde yaşayıp da kendi aramızdaki, egemen ile aramızdaki, diğer toplumlar ile aramızdaki sorunlara çözüm bulabilmek için binlerce yılda adım adım geliştirip bugün bir bilim dalına dönüştürdüğümüz siyaset ne yazık ki en çok kirlenen, yıpranan ve içi boşaltılan kavramlardan birine dönüştü. Öyle ki “bana siyaset yapma” şeklinde bir deyim bile olumsuz anlam yüklenerek günlük konuşma diline girmiş durumda.

Şimdi ben bu yazıyı yazdım diye tüm siyasi çarpıklıklar bir anda düzelecek değil elbette. Ne böylesi safiyane bir amacım ne de niyetim var. Çünkü siyasi partilerde siyaset o kadar profesyonelleşmiş ki, o kadar uzmanlık payesi biçilmiş ki siyasetçilere, bu yazıyı hiçbiri üstlerine alınmazlar. Alınsalar da umurlarında olmaz. Çünkü bu tür siyasetçiler için siyaset bir iştir, bir meslektir.

Duruşlarına şöyle bir baksanız acayip politiktirler. Politikanın her türlü kurnazlığını, girdisini çıktısını, getirisini götürüsünü iyi bilirler; politikanın kurdudurlar. Maşallah hepsi çok iyi politikacıdırlar; bilmedikleri, ahkâm kesmedikleri hiçbir konu yoktur. Her konunun baş uzmanıdırlar, koltuğa oturdukları gün aniden bir aydınlanma yaşarlar ki o güne kadar doğru düzgün kitap bile okumamışlardır. Ama keramet koltuktadır; oturdukları anda ekonomiden sağlığa, dış politikadan tarıma, ulaşımdan hayvancılığa, eğitime yargıya, tarihten antropolojiye, kuantum fiziğinden nükleer tıbba kadar her bilgi bir anda koltuktan vücutlarına zerk edilir.

Kerameti kendinden menkul bu siyasi tipler kendilerini hemen o anda toplumun üstünde, dev aynasında görmeye başlarlar. Ne hadlerini bilirler ne de kendilerini. Siyasetin öznesinin birey ve toplum olduğunu unutuverirler.

KİMSE ÜSTÜNE ALINMAZ

Neden böyleler, biliyor musunuz? Çünkü politiktirler ama ahlaksızdırlar. Erdemden yoksundurlar. Erdemin ne olduğuna dair en küçük bir düşünceleri bile yoktur.

Bütün siyasi partilerde bu tiplerden az ya da çok vardır. Ama dediğim gibi, kimse kendi üstüne alınmaz, kesin öbür arkadaş için geçerlidir bunlar!

Pek çok şeyi seçerken çok titiz davranıyoruz. Bütün geleceğinizi teslim edeceğimiz kişileri seçerken de aynısını yapalım lütfen. En azından bir bakalım, o koltuğa layık mı değil mi.

Bundan da önemlisi, daha iyisine layık olduğunuza inanıyorsanız kendinizi siyasetin öznesi haline getirin. Her yerde örgütlenin, siyaseti asla siyasetçilere bırakmayın. Seçmeniz gerektiği yerde de çok titiz davranın ve liyakatin yanında mutlaka ahlakı da arayın.

Sorunları çözebilmenin ilk adımı budur. Yani herkes siyaset yapmalı ve siyasetin öznesi olmalıdır. 


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version