MARDİN – Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarla Özerk Yönetimi teslim almak istediğini belirten gazeteci Cihan Bilgin, saldırılardan Rusya, ABD ve Uluslararası Koalisyonun sorumlu olduğunu söyledi.
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine dönük paramiliter güçlerle birlikte gerçekleştirdiği saldırılarına her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Saldırıların yanı sıra AKP-MHP iktidar kanadından da peş peşe yapılan açıklamalar ile Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine kapsamlı saldırı tehditleri yapılırken, iktidar yetkilileri saldırılara onay alabilmek için Rusya, İran ve ABD’li yetkililer ile peş peşe görüşmeler yapıyor. Türkiye’nin saldırıları ve saldırı tehditleri karşısında Demokratik Suriye Güçleri (QSD) yetkililerinden gelen açıklamalarda, “meşru savunma hakkının kullanılacağı” vurgulanıyor.
Bölgede yaşanan gelişmeleri ve Türkiye’nin saldırılarını gazeteci Cihan Bilgin değerlendirdi.
ULUSLARARASI SORUMLULUK
Türkiye’nin bir süredir Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarında yöntem değişikliğine gittiğini belirten Bilgin, “Katliama dönük saldırılar yapılıyor. Bu saldırılar 2020 yılının başından itibaren öncü kadınlara dönük, Kongreya Star üyeleri Zehra Berkel, Emine Veysi, Hebûn Mele Xelîl’e dönük saldırılar ile başladı. Kobanê’de bu 3 kadın hava saldırılarında şehit edildi. Ardından 2021 yılında Kobanê’de Abdullah Öcalan’ın kaldığı ev hedef alındı. Bu her iki saldırıyla Kuzey ve Doğu Suriye’de Türkiye’nin SİHA ve İHA’larla gerçekleştirdiği hava saldırıları başlamış oldu. Bu saldırılar ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigması hedef alındı. Öncü kadınlar, DAİŞ’i yenen kadınlar, Dünyaya örnek olan kadınlar hedef alındı. O günden bu yanan saldırılar durmuş değil. Ne SİHA saldırıları ne de bombardımanlar. Ayrıca suikastlar gerçekleştiriliyor” ifadelerini kullandı.
Saldırıların ilk olarak Kobanê’de başlamasının nedeninin Kobanê’nin DAİŞ’in ilk yenildiği yer olması ve Demokratik Özerkliğin ilk olarak burada hayat bulmasından kaynaklandığını ifade eden Bilgin, “Bu Türk devletinin içinde bir ukde olarak kaldığından bugün Kobanê’yi SİHA’larla hedef alıyor. Bu saldırılardan önce DAİŞ saldırıyordu. Devrimin öncülerini şehit etmeye çalışıyordu. Halkın içinde bir katliam yapmak istiyordu. Bu amaçları, çabaları da QSD tarafından engellendi. Şimdi Türkiye bunu yapıyor. Bu sadece Türk devleti tarafından yapılmıyor. Rusya, ABD ve Uluslararası Koalisyon da bu saldırılardan sorumlu” dedi.
SİHA SALDIRILARI ARTTI
Koalisyon Güçleri ile Rusya’nın izni olmadan Türkiye’nin tek bir hava aracının bölgeye giremeyeceğine dikkat çeken Bilgin, “Türk devletinin bir hava aracı bölgeye girdiğinde Rusya, Uluslararası Koalisyon ve Şam hükümetinin bundan haberi oluyor. Girê Spî savaşından bu yana bu bölgeler Şam hükümeti ve Rusya’nın sorumluluğu altında. Ancak bu saldırılar durmuş değil. Bu saldırılara bugüne kadar ne Şam’dan, ne Rusya’dan ne de Uluslararası Koalisyondan bir cevap verilmedi. Hatta Şam hükümetinin askerlerinin hedef alınmasına rağmen ne aynı oranda bir cevap veriliyor ne de Şam hükümeti tarafından resmi bir açıklama yapılıyor” diye konuştu. Saldırıların özellikle mahalleler ve sokaklardaki toplantıların ardından yapıldığını dile getiren Bilgin, “Şu an Dirbêsîyê, Amûde, Qamişlo ve Kobanê hedef alınıyor. Daha önce de buralara bombardıman yapılıyordu ancak şu anki kadar çok bombardıman üst üste yapılmıyordu. Buralarda hem Şam hem de Rusya birlikleri var. Ancak şu ana kadar karşı bir cevap verilmiş değil” dedi.
Son iki haftada SİHA saldırılarının çok arttığını kaydeden Bilgin, Soçi ve Tahran toplantısının ardından Türkiye’ye saldırılar için onay verildiğini dile getirdi. DAİŞ’e karşı mücadelenin önde gelen komutanlarından Jiyan Tolhildan’ın hava saldırısı ile hayatını kaybetmesini hatırlatan Bilgin, Tolhildan’ın Uluslararası Koalisyon ile görüşen heyette yer aldığına dikkat çekerek, “Uluslararası Koalisyon da sadece bir kınama mesajı yayınladı. Bu yeterli değildi” dedi.
SOYKIRIM PLANLARI
Türkiye’nin Tahran’daki görüşmelerinden Şam hükümetiyle 2011 öncesi ilişkilerine geri dönmeyi planladığının ortaya çıktığını belirten Bilgin, “Burada Türkiye ve Şam hükümetinin görüşmesinin temelleri atıldı. Rusya’nın amacı da İran’ın amacı da buydu. Türkiye ile Şam Hükümetini aynı masaya oturtmak. İran da Demokratik Özerkliğe karşı duruyor. Evet, Türkiye’nin saldırılarına ses çıkarıyor ama Türkiye ve Suriye’nin birlikte hareket etmesini istiyor. Suriye, Kuzey ve Doğu Suriye’de etkin olmak istiyor. Rusya da bu amaçlarına ulaşmak istiyor. Bu nedenle Rusya, Soçi’de Türkiye’ye; ‘Suriye hükümetiyle ilişkilerinizi geliştirin. Suriye krizini çözelim’ dedi. Burada neyi amaçlıyorlar? Burada Adana Mutabakatının yeniden bölgede uygulamak istiyorlar. 1998 yılında Suriye ve Türkiye arasında Adana Mutabakatı imzalandı. Biliyorsunuz, PKK Lideri Abdullah Öcalan da bu mutabakatın ardından Suriye’den çıktı. Birçok insan şehit edildi. Tutuklananlar oldu, Türkiye’ye teslim edilenler oldu. Bugün bunu yeniden hayata geçirmek istiyorlar. Özellikle de Kuzey ve Doğu Suriye’de bunu yapmak istiyorlar. Yani Özerk Yönetime karşı, bölge halkına karşı yeni bir soykırım süreci başlatmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.
HEDEF ÖZERK YÖNETİM
Kobanê’ye dönük saldırıların yapıldığı günlerde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Suriye’de Şam yetkilileri ile görüşme halinde olduğunu ifade eden Bilgin, “Bu görüşmeleri güçlendirmek istiyorlar. Kuzey ve Doğu Suriye’ye ilişkin istihbarat da topluyorlar. Bunu sadece Suriye hükümeti vermiyor. ABD ve Rusya’dan da istihbarat alıyorlar. Bu şekilde saldırıyorlar. Kürt halkını bölge halkını soykırımdan geçirmek istiyorlar” dedi. “Suriye muhalefeti” denilen militarist gruplar ile Türkiye arasında çıkan çelişkilerin de bu görüşmelere tepkiden kaynaklandığını kaydeden Bilgin, şunları söyledi: “Türkiye, çeteleri Şam hükümetine teslim etmek istiyor. Bu nedenle Erdoğan, Soçi’ye giderken, Rabia selamı gönderdi. Bu selam çetelereydi. Çünkü onları ne zaman satacakları belli değil. Onlar da artık bu çetelerle ne yapacaklarını bilmiyor. Ya Kürt halkıyla savaştırıp, onları yok edecek ya da Şam hükümetine terörist olarak teslim edecekler. Türkiye ile Şam hükümetinin görüşmeleri devam ettikçe elbette ki, Şam hükümeti bu çeteleri isteyecek. Bir de İdlib üzerine görüşüyorlar. Soçi Anlaşmasında Türkiye’nin İdlib’i Şam hükümetine teslim etmesi isteniyordu. Ama yapılmadı. Şimdi Türk devletinin çetelerini İdlib’ten uzaklaştırmasını istiyorlar. Bunun öncesinde Türkiye ne istiyor? Kapsamlı bir savaşın Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı verilmesini istiyor. Bu şekilde Özerk Yönetimi teslim almak istiyorlar.”
MİLİTARİST GRUPLAR NEDEN AYAKLANDI?
Özerk Yönetim yetkililerinin olmadığı toplantıların Suriye’de çözüm olmadığını yıllar içinde gördüklerini belirten Bilgin, şöyle devam etti: “Kriz her geçen gün derinleşti. Amaçları da bu krizi daha da derinleştirmek. Özellikle Türk devletinin amacı da; bu krizi daha da derinleştirmek, bölge halkını teslim almak. Göçerterek, teslim almak istiyor ki, kendi çetelerini burada toplasın. 2019’da Türk devleti ne zaman ki o işgal haritasını gösterdi, işte bu bölgeleri TOKİ eliyle çetelerin bölgesi haline getirmeyi amaçlıyordu. Bu amacı da halen devam ediyor. Efrîn, Serekanî, GrêSpî, Ezaz, Bab ve Cerablus’taki çeteler de bunu gördükleri için bu ihtimale karşı ayaklandılar. Türkiye bayrağını nasıl yaktıklarını herkes gördü. Türk devletine karşı sloganlar attılar. Ama fazla devam etmedi. Nedeni, Ankara’nın müdahalesiydi. MİT müdahale etti. Türk devleti kendisi müdahale etti ve ayaklanmayı durdurdu. Çeteler de Türk devletinin kendilerini ne zaman satacağını bilmiyor. O nedenle ayaklanıyorlar.”
Bölgeye dönük Türkiye’nin olası saldırısı durumunda önceki saldırılardan çok farklı durumların gelişeceğini kaydeden Bilgin, “Çok tecrübeler kazanıldı bu savaşlarda. Bölgedeki askeri komutanlar da bunu söylüyor. Eskisi gibi olmayacak, saldırılar başladığı takdirde ABD, Rusya ve Şam hükümetinin QSD ile yaptıkları anlaşmalar duracak. QSD güçleri aldıkları resmi kararla savaşı sınırın her noktasına yayacaklar. Kuzey ve Doğu Suriye’nin bir köyüne dönük bile işgal saldırıları olması durumunda geniş bir savaş başlatılacağı yönünde karar alınmış. Türk devleti de biliyor bunu kaldıramayacağını. Bu nedenle SİHA saldırıları ve bombardımanla alt yapısını hazırlamaya çalışıyor. Bölgedeki bu saldırılarla karşısında kimsenin duracak hali kalmasın istiyor. Ama başarılı olamıyor. Çünkü direniş halkın yaşamının bir parçası olmuş durumda” ifadelerini kullandı.
‘HALK KENDİSİNİ ÖRGÜTLÜYOR’
Türkiye’nin asıl korkusunun bölgenin statüsünün kabul edilecek olması olduğunu dile getiren Bilgin, “Güney Kürdistan’ın statüsünden nasıl korkuyorsa aynı şekilde bölgenin statüsünden de korkuyor” dedi. Türkiye’nin saldırıları ile bölge halkını korkutup, göçertmek ve Demokratik Özerkliğe karşı çıkmasını beklediğini kaydeden Bilgin, “Böylece rahatlıkla bölgeye geçerek, işgal etmek istiyor. Bu mantıkla saldırılar gerçekleştiriyor. Bunlar da Şam hükümetinin, Rusya’nın gözleri önünde oluyor. Bunların karşısında halk bunları kabul etmiyor. İnsanlar yaptıkları eylemlerle bunu ortaya koyuyor” diye konuştu. Bölge insanının saldırılar karşısında kendisini örgütlediğini kaydeden Bilgin, “Nasıl ki, verilen direnişte DAİŞ yenildi. Bu inançla Türk devleti ve çetelerini de yenecekleri konusunda kararlılar. Hazırlıklarını yapıyor. Mevzilerini oluşturuyor. Sığınaklarını oluşturuyor. Olası bir saldırıya karşı, işgale karşı kendisini eğitiyor” dedi.
MA / Ahmet Kanbal
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***