Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan’dan ambargoyu delme talimatı gelince ne olmuştu?

Erdoğan’dan ambargoyu delme talimatı gelince ne olmuştu?


YORUM | Dr. CEM ÜNAL

AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomi yönetimi konusunda ne yapmaya çalıştığını anlamadığımızı belirterek geçen haftaki yazımızı bitirmiştik. Muhtemelen şu konuda herkes müttefiktir: Erdoğan’ın ekonomi konusunda herhangi bir bilgisi de yok stratejisi de. 

Çoğunluğu kısa vadeli  olmak üzere “öncelikli amaçları” var. Bu kapsamda “en kısa vadeli amacı” dövizi dizginleyerek TL’yi istikrara kavuşturmak ve bunun için de ne pahasına olursa olsun yurt dışından fon/sermaye girişi bulmak; daha uzun vadeli amacı ise olası erken seçim için seçim kampanyasını finanse etmektir. Bu arayış, RTE’nin Putin ile Suriye’de Esad’la barış yapma önkoşulu  olan bir anlaşma yapmasına yol açmış gibi görünüyor. Seçimleri kazanmak için yabancı fonlara özellikle de Rus fonlarına güvenmenin çok rasyonel olmadığı ve siyaseten de bir o kadar tehlikeli olduğu açık.

Rus sermayesini çekme konusunda Erdoğan’ın elini kuvvetlendiren diğer senaryo ise, ABD ve batı amborgosunu delmek için Rusya’nın Türkiye’yi kullanmasına izin vermektir. Bu senaryo ABD’yi ziyadesiyle rahatsız ediyor. Zira Türkiye, hali hazırda Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmıyor. Bu durum zaman zaman batılı ülkeler ve ABD’de bazı kongre üyelerinin de eleştirilerine neden oluyor. Bu hafta içinde ABD’li Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo, yaptırımların Türkiye üzerinden delinme girişimlerine ilişkin kaygılarını Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Yunus Elitaş’a aktardı.  Ve bu görüşmede ne ilginçtir Türk ekonomisi ve bankacılık sektörüne dair konular da gündeme gelmiş ve Adeyemo, ABD’nin Türk ekonomisinin başarısı konusundaki ilgisi ve ABD Hazine Bakanlığı’nın, bankacılık sektörünün bütünlüğünün korunması için Türk hükümetiyle işbirliğine olan bağlılığını dile getirmiş. Hemen aklıma, Türk futbol takımı başkanlarının başarısız sonuçların ardından antrenör için “Hocamızın arkasındayız, hocamızı sonuna kadar destekliyoruz” demeçlerinden hemen sonra işlerine son vermeleri geldi. Amerika’nın bu ani “işbirliği” vurgusunu ihtiyatlı okumak gerekir kanaatindeyiz. 

Peki bütün bunlar ne anlama geliyor?

Bizim gibi o dönemde ekonomi bürokrasisinde olanlar için bu yaşananlar sadece bir dejavu ya da tarihin tekerrür etmesi olarak gözüküyor.

Gelin hafızalarımızı tazeleyelim: Yıl 2013.

İran’a ambargoların mimarı olarak bilinen ABD Hazine Bakanlığı’nın Terörizm ve Finansal İstihbaratından sorumlu bakan yardımcısı David S. Cohen Türkiye’ye gelerek bakanından bürokratına, banka genel müdüründen TUSİAD yetkililerine ve işadamlarına kadar herkesle toplantılar yapmıştı. Konu  İran’a olan ekonomik ambargoların hassasiyetle uygulanması idi. O dönemde yabancı bir devlet görevlisinin gelip ekonomi bürokrasisine ayar vermesi, açıkçası biraz canımızı sıkmıştı. Zira “resmi olarak” gerekli hassasiyetler zaten gösteriliyordu. Tabi ki perde arkasında Reza Zarrab ve İran’la neler yaşandığını biz de sonradan öğrenecektik. O dönemde bu rahatsızlığı gören Ekonomiden Sorumlu Bakan Ali Babacan, kendisine bağlı kurumlara yazı göndererek yöneticilerin Cohen’in toplantılarına katılımı zorunlu kılmıştı. 

Eminim bu konuda kendisinin malumatı bizimkinden fazladır.

Bizim de katıldığımız bu toplantılarda, ABD çok açık bir şekilde, İran’a olan ambargolara uyulması gerektiğini ve uyulmazsa uluslararası arenada doğabilecek sonuçlara katlanılacağını sert bir üslupla anlattı. 

Türkiye’de yabancı bir bankanın üst düzey yetkilisi, kendileriyle bire bir yapılan bu toplantılarda ambargo konusunda taviz verilmesi durumunda İngiltere’deki “altın-takas” işlemlerinin sona erdirileceği uyarısına/tehdidine maruz kaldıklarını bize aktarmıştı. 

O dönem İran ambargolarının Türkiye üzerinden delinmesi konusundaki ABD’nin hassasiyeti ve işleyen süreç, bugün bu kez Rusya ambargolarının delinmesi konusunda bire bir yaşanıyor.

Tek farkla ki o dönem gerek ekonomi gerekse devletin diğer kademelerinde yanlış yapıldığı zaman bunu gören ve uyaran bürokratlar, maalesef bu dönemde yoklar. Abarttığımı düşünenler için bir anımı paylaşmak istiyorum.

2010 yılının bahar aylarıydı. Bir dizi ekonomik toplantı için o zamanki Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz liderliğinde üst düzey ekonomi bürokratları olarak İran’da bulunuyorduk.

Toplantılar devam ederken, o dönemki İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın finans danışmanı/molla, Durmuş Yılmaz’dan gündem dışı bir toplantı talep etti. Bizim de hazır bulunduğumuz bu mahrem toplantı, büyük bir tecrübe oldu. Zira Durmuş Yılmaz, İranlı muhatabına verdiği cevaplarla vatanseverlik ve devlet adamlığının nasıl olması gerektiğini hepimize gösterdi.  

Molla mealen şunları söylemişti “Biliyorsunuz ABD ve Avrupa bize sıkı bir ambargo uyguluyor. İhraç ettiğimiz petrol gelirlerini, dünya bankacılık sistemi bize kapalı olduğu için İran’a getiremiyoruz. Bu noktada Başbakanınızdan bize 2 öneri geldi: İlki Türkiye Merkez Bankası nezdinde İran Devleti adına hesap açıp, petrol gelirlerini  buraya aktarma veya kamu bankalarını kullanarak petrol gelirlerinin İran’a transfer edilmesi. Sayın Başbakan (RTE), bu konuyu sizinle konuşarak çözüm bulabileceğimizi ve konu ile ilgili size talimat verdiğini bize iletti.”

Dikkatinizi çekmek isterim, yıl henüz 2010.

Yani Reza Zerrab’ın daha ortaya çıkmadığı, önüne kimselerin yatmadığı dönem. Biz bu talep karşısında çok şaşırmıştık. Anlaşılan Dönemin Başbakanı, bir oldu bitti ile İran ambargolarını delme konusunda bizzat teklif götürmüş, Merkez Bankası Başkanına da transferin detaylarını halletme işini vermişti.

Durmuş Yılmaz büyük bir dikkatle Ahmedinejad’ın finans danışmanı Molla’nın talebini dinledi. Ve tane tane, o kendine has üslubu ile mealen şunları söyledi:

“Maruz kaldığınız amborgoyu ve yaşadığınız zorlukları anlıyoruz. Ancak Türkiye olarak bizim de içinde bulunduğumuz uluslararası kuruluşlar nezdinde uymamız gereken yükümlülükler ve uluslararası sözleşmeler bulunmaktadır. Bu dediğinizi yaptığımızda, söz konusu anlaşmalara aykırı davranılmış olacağından Türkiye ve Merkez Bankası olarak çok zor durumlarla ve ağır yaptırımlarla karşılaşabiliriz. Dolayısıyla maalesef öneriniz bizim açımızdan çok uygulanabilir gözükmemektedir.” 

Sizce ekonomi yönetiminde bu konuşmayı bugün yapabilecek kaç bürokrat kalmıştır? Veya hiç kalmış mıdır? 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version