Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Bu topraklara barış gelebilmesinin tek yolu Öcalan’ın özgürlüğüdür’


DİYARBAKIR/İSTANBUL – Beyaz tülbentleriyle onurlu barışın simgesi olan Barış Anneleri, “30 yıldır ne gördük ne görmedik. Köy yakalamaları, zulüm, zorluk, göç, tutuklama, öldürmeler… Ama barış demekten vazgeçmedik. Vazgeçmeyeceğiz” dedi. 

 

Birleşmiş Milletler (BM), savaşların yarattığı tahribatların son bulması amacıyla 2’nci Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi olan 1 Eylül’ü, Dünya Barış Günü olarak ilan etti. 1982 yılından bu yana her 1 Eylül günü Dünya Barış Günü olarak kutlanırken, aradan geçen 40 yılda savaşlar halen yıkıcı bir şekilde devam ediyor. 

 

Savaş ve çatışmanın eksik olmadığı Türkiye’de de, halklar her yıl 1 Eylül gününde barışı haykırıyor. Bu günü en anlamlı biçimde dillendirenlerin başında ise, yaşadıkları tüm acılara rağmen onurlu barış karalılıklarından vazgeçmeyen Barış Anneleri geliyor. İlk 12 Eylül 1982 darbesiyle Diyarbakır Cezaevi önünde seslerini duyuran annelerin mücadelesi 1996 yılında kurulan Barış Anneleri İnisiyatifi ile ete kemiğe büründü. Ömürlerini onurlu barış mücadelesine adayan anneler, coplanmalarına, yerlerde sürüklenmelerine, gözaltına alınıp tutuklanmalarına hatta çocuklarını kaybetmelerine rağmen vazgeçmedi. 

 

30 YILLIK MÜCADELE

 

Diyarbakır Barış Anneleri Meclisi üyesi Raife Özbey, 65 yıllık yaşamının 30 yılını barış mücadelesine adamış bir kadın. Verdiği mücadelede her türlü zorlukla karşılaşan Özbey, yine vazgeçmeyeceğini vurguladı. Özbey, “30 yıldır mücadelenin içindeyiz, 15 yıldan fazladır da Barış Anneleri Meclisi’ndeyim. 30 yılda neler gördük neler; ölüm, zulüm, zorluk, tutuklama göçertilme ve köy yakmaları… Yine de her yerde barış dedik.  Çocuklarımızın, sokaklarımızın ismini barış koyduk. Her yerde barış ismini hayata geçirdik” dedi.

 

‘TÜLBENTLERİMİZ SİMGEMİZDİR’

 

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dikkati çeken Özbey, başta İmralı’daki tecrit olmak üzere tüm cezaevlerindeki tecrit halinin kaldırılması gerektiğini söyledi. Özbey, “Tecrit insanlık suçudur. Kimsenin buna hakkı yok. Zaten dört duvar arasında tutuklular. Tecrit nedir? Ceza içinde ceza nedir? İnfaz yakma nedir?”  diye sordu. Barışın yolunun İmralı’dan geçtiğini dile getiren Özbey, şunları söyledi: “Önderliği bıraksalardı; barış için bir çözüm olacaktı. O zaman barış, öncelikle bizim memleketimize sonrasında da bütün dünyaya gelecekti. Ama bazı egemenlerin çıkarları ve rantları için bu duruma izin verilmiyor” diye belirtti.  

 

“Hiçbir zaman tülbentlerimizin karartılmasına izin vermeyeceğiz. Tülbentlerimiz simgemiz. Sağ kaldığımız sürece beyaz tülbentlerimizle barış taleplerimizi yükselteceğiz” diyen Özbey, “Barış için Amed’te, Ankara’da tülbentlerimiz yere attık. Yine Barzani’nin yanına da gittik. Ama bu talebimizden bir şey anlamıyorlar. Bir kez daha söylüyoruz, gelin hep birlikte ele ele vererek, bu savaşa son verelim. Ne gerilla, ne asker, ne polis hiç kimse ölmesin” ifadelerini kullandı.

 

‘TÜRKİYE’DE ADALET YOK’

 

Türkiye’de birçok hukuksuzluk, adaletsizliğin yaşandığını söyleyen Özbey, hasta ve infazı yakılan tutukluların ailelerinin farklı kentlerde sürdürdüğü Adalet Nöbeti eylemlerine dikkat çekerek, ekledi: “İnfazı yakılan tutukluların yakınları aylardır adliye, cezaevi ve Adli Tıp Kurumu (ATK) önlerinde seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Yine Aysel Tuğluk, Makbule Özer, Mehmet Emin Özkan gibi ağır hasta tutukluların durumu ortada. Serbest bırakılmaları gerekir. Bunların ne suçu var ki tutuyorlar. Emine Erdoğan’a da çağrıda bulunmak istiyorum; onunda çocukları var. O da bir kadın. O da bir gün bu savaşın bitmesi için bir kelime sarf etsin. Bu tutuklamalar, yakmalar, öldürmeler ne zamana kadar devam edecek? Yeter artık diyoruz. Yine Emine Şenyaşar’ın eşini ve iki çocuğunu öldürdüler. O da yetmedi diğer oğlunu da cezaevine koydular. Türkiye’de hak, hukuk ve adalet yok. Olsaydı Şenyaşar ailesine işlerdi.” 

 

‘BARIŞ DEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’

 

Bugüne kadar 5 kez gözaltına alınan ve hakkında 106 soruşturma bulunan Barış Annesi Havva Kıran (62) da, yıllardır barış mücadelesinde yer alan kadınlardan biri. Kıran, şunları belirtti: “Nerede eylem olsa oradaydım. Her şey için hazırdım. 15 yıldan fazladır da Barış Anneleri mücadelesindeyim. Önümüzde 1 Eylül var. En ağır acıları Kürtler ve Kürt anneleri yaşıyor. Bütün annelerin acısı aynı. Hepsi çocuklarını bu savaşta kaybediyor. Annelerin talebi, barış, eşitlik, kardeşlik ve Kürtlerin birliğidir. Ne dedilerse biz ‘barış’ dedik. Ne yapsalar da ‘barış’ demekten vazgeçmeyeceğiz. Savaşı herkes yapabilir, hemen yapılır fakat telafisi zordur. Ama barış kutsal bir şey. Altındır ve herkes o altına sahip çıkamaz. Annelerin talepleri de aynı.  Yıllardır, ‘Kürt, Türk, Arap, Çerkez kim olursa olsun, annelerin gözyaşı ve acısı aynıdır’ diyoruz.  Bir an önce barışın gelmesini ve dünyada hakim olmasını istiyoruz. Akan kanın her yerde durmasını istiyoruz. Bütün zindanların kapılarının açılmasını, zulüm ve zorun kaldırılmasını istiyoruz. Bu barış gününün ayrıcalıklı bir barış günü olmasını istiyoruz.  Kürt topraklarına barışın gelmesini ve annelerin gözyaşlarının dinmesini istiyoruz. Anneler bütün acılarını kalplerinde saklamış ve umarız bu acı barışın vesilesi olur.  Yine söylüyoruz, barış barış barış… Ne olursa olsun, barış sonunda gelecek.” 

 

‘BARIŞTAN BAŞKA ÇAREMİZ YOK’

 

İstanbul Barış Anneleri Meclisi üyesi Feleknas Karabaş, çözümün öldürme ve tutuklama olmadığını belirterek, “Savaş nerede olursa olsun güzel değil. Son kelimemiz, barış, birlik, güzellik. Barış olduğu zaman birlik oluyor, güzellik oluyor. Tüm dünya için konuşuyoruz” ifadelerini kullandı. Herkesin 1 Eylül’de alanlarda el ele vermesi çağrısında bulunan Karabaş, “Barıştan başka çaremiz yok. Sonuna kadar barış demeye devam edeceğiz” dedi.

 

‘TÜLBENTLERİMİZLE ALANDA OLACAĞIZ’ 

 

Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını hatırlatan Barış Annesi Bedia Gökgöz, “Rojava’yı tehdit edip, ‘saldıracağız’ diyorlar. Barış neden tüm dünyaya varda Kürtlere yok? Neden bir tek Kürtler soykırıma uğruyor. Kürtlere neden ölüm reva?” diyerek tepki gösterdi. Barışın sağlanması halinde savaşların olmayacağının altını çizen Gökgöz, PKK Lideri Abdullah Öcalan ve siyasi tutuklulara yönelik tecride değinerek, “Barış gelirse tecritte kalkar. Bunların hepsi barışa bağlı. Hepimiz tecrit altındayız. Evimize gidene kadar eve ulaşacak mıyız, ulaşamayacak mıyız diye endişe ediyoruz. Bu da tecrittir” ifadelerini kullandı. 

 

1 Eylül dolayısıyla bugün Dolmabahçe Sarayı önünde “Barış Masası” kurarak, oturma eylemi gerçekleştireceklerini aktaran Gökgöz, beyaz tülbentleriyle alanlarda olacaklarını söyledi. Gökgöz, şöyle dedi: “Bu rejimin, diktatörün Müslümanlık adı altında yapmadığı hiçbir şey kalmadı. Sen barışa karşı geliyorsun, ‘teröristsin’ diyorsun. Ama bunun zararını görecekler. Biz mücadele etmeye devam edeceğiz. Her şeyden önce insanız ve barış isteyen mazlum bir halkız.  Çocuklarımız soykırıma uğruyor. Herkes kalkıp sesini yükseltsin. Sesimizi duyurmadıkça dünya bizi görmez” diyerek 1 Eylül’de Kadıköy’e çağırdı.

 

‘EKMEK VE SU GİBİ GEREKLİ’

 

“Dünya barışı anneler için çok kutlu bir şey’ diyen Barış Annesi Güler Buğday, “Anneler, kadınlar, çocuklar bombaların altında. Tutuklulara ve savaşın olduğu her yerde zulüm yapılıyor. Güney Kürdistan’da savaş devam ediyor. Her yerde, her sokakta savaş var. Barış insanlara su ve ekmek gibidir” diyerek, barışın önemini vurguladı. Kürtlere yönelik saldırı ve savaşlara dikkat çeken Buğday, “Bugün Kürt halkını bombalıyorlar. Türkiye, Kürt çocuklarına bomba ve tanklarla savaş açıyor. Haksız, hukuksuz, adaletsiz, ahlaksız bir savaş var. Yaklaşık 50 senedir Kürt halkına yönelik haksız, hukuksuz bir savaş yürütülüyor. Kimsenin malında, mülkünde gözümüz yok. Bizde dünya insanları gibi ‘varız’ diyoruz. Kürtler eski Kürtler değil. Çocuklar her şeyi biliyor. Tankların, topların altında büyüdüler. Tutuklamayla, dövmeyle, ölümle hiçbir zaman bitmezler. İnşallah kazanacaklar çünkü haklılar. Kürt hareketi hiçbir zaman savaş istemedi” diye belirtti. 

 

‘ÖCALAN SAVAŞ İSTEMEDİ’

 

Kürt halkının barış ve özgürlük için ağır bedeller ödediğini belirten Buğday, “Kürtler hiçbir zaman savaş istemedi. Bu halkın lideri Öcalan savaş istemedi. Biz onun felsefesiyle yaşıyoruz. O, sadece Kürt halkı için değil bütün halklar için savaş istemedi” diye belirtti. Kadıköy’de yapılacak olan 1 Eylül etkinliği için özellikle kadınlara katılım çağrısı yapan Buğday, “Artık yeter, savaş bitsin, barış olsun diyelim. Temiz bir dünya kadınların eliyle olur. Binlerce Kürt kadını, özgürlük için canını verdi. Kadın özgür olmadıkça toplum özgür olmaz. Bu felsefeyle açıklamaya katılsınlar” ifadelerini kullandı. 

 

KADIKÖY’E ÇAĞRI 

 

Barış Annesi Behiye Duman da, herkesi 1 Eylül’de Kadıköy’e davet ederek, şunları söyledi: “Kürtleri katlediyorlar. Ramazan’da, özellikle bayramlarda Kürtleri öldürüyorlar. Mezarlarımıza, çocuklarımıza saldırıyorlar. Mezardan çıkartıyorlar. Vahşiler. Kürtlere düşmanlık yapıyorlar. Memlekete gittim, köyüme gidemedim. Demokrat olduğunu söyleyen, savaşa, kavgaya ve ölüme karşı olan herkes Kadıköy’e gelsin. Seslerini çıkarsın, bu vahşi savaşı durdursun.” 

 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version