Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

“15 Temmuz’da emri veren Hava Kuvvetleri Komutanı oldu, yerine getiren müebbet hapse çarptırıldı”

Almanya’daki NATO Karargahı’nda görev yaptığı sırada 15 Temmuz nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen Tuğgeneral Mehmet Yalınalp, 15 Temmuz’dan bir hafta önce dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve eşi Leyla Ünal’ın ‘‘Çok yakın bir gelecekte büyük bir fırtına kopacak, ağaçlarda yaprak kalmayacak’’ diyerek generalleri ve eşlerini uyardığını söyledi.

15 Temmuz gecesi Gümüldür Askeri Kampı’nda eşiyle birlikte tatil yaparken dönemin Hava Eğitim Komutanı Hasan Küçükakyüz’ün emriyle askeri birliğine dönen ve olayları yatıştıran bir generalin onlarca kez müebbet aldığını ve emri veren Küçükakyüz’ün Hava Kuvvetleri Komutanı olarak atandığına dikkat çeken Yalınalp, şu an cezaevinde olan aynı generalin olayları yatıştırdığı sırada bir polisin yanına sokulduğunu ve kendisini öldürmek için gönderildiğini söylediğini açıkladı.

NATO’nun Almanya’daki Müttefik Hava Komutanlığı’nda görev yapan ve 26 Ağustos 2016’da görev süresinin bitmesine 1 ay kala TSK’dan ihraç edilen Mehmet Yalınalp 15 Temmuz gecesi yaşananları şöyle anlattı.

DARBEYİ TELEFONUMA GELEM MESAJLA ÖĞRENDİM VE ÇOK ŞAŞIRDIM

‘‘NATO Karargahı’nda Planlama Kolları’ndan sorumlu generaldim. 15 Temmuz akşamı evimde Harakettan ve Kontrol Kolları’ndan Sorumlu ABD’li bir tuğgenaral ve eşi ile Destek Kolları’ndan Sorumlu İngiliz bayan tuğamiralimiz vardı. Eşimle birlikte onları biz evimize yemeğe davet etmiştik. 1 ay sonra görev sürem bittiği için son veda yemeklerimizdi. Yemek sırasında benim telefonuma bir arkadaşımdan ‘Türkiye’de garip şeyler oluyor, televizyona bakar mısınız?’ şeklinde bir mesaj geldi. Bu sırada ABD’li tuğgeneral de NATO Karargahı’ndan telefonla arandı. Ona gelen mesaj daha farklıydı; ‘Türkiye’de şu an darbe oluyor, haberleri izlemeye, durumu takip etmeye devam ediyoruz.’ şeklinde bir mesaj geldi.

Tabi ki ben çok şaşırdım, diğer misafirlerimiz de şaşırdı. Ve yemeği de çok uzatmadık zaten ABD’li tuğgeneral ile eşi ve İngiliz tuğamiral bir süre sonra evden ayrıldı. Benim böyle bir durumda ilk yapmam gereken şey sıralı sicil amirimi aramaktı. ‘Komutanım televizyonda, internette Türkiye’de darbe olduğu yönde haberler var. Bu konuda bir bilginiz var mı? Bana bir emriniz var mı? ‘ diye söyledim. Komutanımız da bana, Mehmet ben de ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorum. Hiçbir şey yapmadan beklemede kal’ dedi.

TSK EMİR-KOMUTA ZİNCİRİ İÇİNDE DARBE YAPIYORSA NEDEN KİMSEYE ULAŞAMIYORUM

Ben de bir taraftan da durumu netleştirmeye çalışıyordum, aynı zamanda Hava Kuvvetleri personeliyim. Karargaha gittim, bir yarbay arkadaşımızla konuştum. Bana, ‘Komutanım durum karışık, bir darbe olduğu söyleniyor ama farklı farklı açıklamalar yapılıyor’ dedi. Benim de kafam karıştı, ya darbe yapılıyordur ya da yapılmıyordur bunun arası olmaz. Çelişkili açıklamalar geliyordu, sağlıklı bir bilgi alamayınca Hava Kuvvetleri Genel Sekreterliği’ni aradım. Ama uzun süre kimseye ulaşamadım.. Bu süreci de çok garipsedim. Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri içinde bir darbe yapıyorsa neden kimseye ulaşamıyorum, neden alışılmışın dışında işler oluyor diye düşümdüm. Aslında bir darbenin yapılıyor olmasına da ülkem adına üzüldüm işin doğrusu. Geçmişte de yaşadık, darbelerin birşeylere karşı çözüm olmadığını da gördük zaten. En sonunda Hava Kuvvetleri Genel Sekreterliği’nde görev yapan bir yarbay benim telefonuma çıkabildi. ‘Durum nedir’ diye sorduğumda ‘Size bilgi veremeyeceğim. Ancak size şunu söyleyebilirim, burada çok büyük sıkıntı yaşıyoruz, sizinle bundan fazlasını konuşamayacağım’ dedi ve telefonu kapattı. Aslında bu da bana çok garip geldi, ben NATO’da belli bir seviyede görev yapan tuğgeneraldim. Hava Kuvvetleri Komutanı’na telefonla ulaşabilecek bir konumdaydım. Ama şunu düşündüm, TSK bir darbe yapıyorsa Hava Kuvvetleri Komutanı’nı arayıp ‘Komutanım bana bir emriniz var mı? diye bir şey söylenmez. Zaten kendi amirimi atlayarak onunla bu şekilde konuşmak da doğru olmazdı.’’

BİZ BU İŞİN İÇİNDE YOKUZ KOMUTANLARI ESİR ALMIŞLAR

15 Temmuz gece yarısını geçtikten sonra saat 02.30 gibi üst amiri tarafından arandığını söyleyen Yalınalp, komutanım bana ‘‘Mehmet komutanları esir almışlar, biz bu işin içinde yokuz, kendi arkadaşlarını emniyete al ve emirlerimi bekle.’ şeklinde direktif verdi. Bahsettiğimi amirim şu an Türkiye’de. Ben de emirlerini yerine getireceğimi ifade ettim. Hem amirimin emirlerini hem de böyle kaotik bir durumda disiplin açısından ne yapılması gerekiyorsa onu yaptım.

BİLİNEN DARBE TEAMÜLLERİNE UYMAMASINDAN ŞÜPHELENDİM

‘Türk Silahlı Kuvvetleri darbe yapmıyor ama içinden bir grup darbe yapıyor.’ şeklinde garip bir haber yayılıyor. Ancak yaşananlar çok garipti. Bir taraftan hükümete darbe yapılıyor bir taraftan da hükümet üyeleri televizyonlardan rahatça açıklama yapabiliyor, TSK’da bir grup darbe yapıyor, TSK’dan başka bir grup onlara karşı darbe yapıyor. Ben hiç TSK’da darbe süreci yaşamadım ama alışılagelen bilinen darbe teamüllerine uymuyor. Gerçekten bir darbe yapılıyorsa darbenin muhatabı olan hükümet üyelerinin çok rahat açıklama yapmaları, bazı askerlerin tutarsız konuşmaları beni daha ilk dakikalardan itibaren kuşkulandırdı. Komutanların esir alınması bana çok garip geldi. Orgeneral düzeyinde insanların esir alınması çok büyük bir olaydı. Bir Genelkurmay Başkanı’nın, kuvvet komutanlarının esir alınması önemsenmeyecek bir şey değil. Olayların nasıl başladığı belli değil. Sabah 5’e kadar bu karmaşa devam etti ve bir şey öğrenemeyeceğimi anladım. Benim asli vazifem emrimde olan askerlerin emniyetini sağlamak, bulunduğumuz görevleri kanun ve nizamlara uygun şekilde gelecek emirlere göre devam ettirmekti. Onu yaptım’’ şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’DE BİR OYUN OYNANIYOR

TSK’da Kuvvet Komutanları ve Genelkurmay Başkanı’nın bilgisi olmadan bir darbe yapılamayacağının altını çizen Mehmet Yalınalp, ‘‘Daha sonra karargahtan eve geldim eşim uykuya dalmıştı. Ben gelince uyandı ‘ne oluyor’ diye sorduğunda ben ‘Türkiye’de bir oyun oynanıyor.’ dedim. Baştan beri olayların akışında bir sunilik sezinledim. TSK’da yaklaşık 30 yıl görev yaptım, 1982’den beri TSK’da bulundum. Öylesine merkezileşmiş bir yapı, öylesine emir-komuta hiyerarşisi var ki bu hiyerarşi içerisinde en üst düzey orgenerallerin özellikle Kuvvet Komutanları ve Genelkurmay Başkanı’nın isteği ve onayı olmadan bir darbe yapılamaz. Bırakın darbe gibi kanunların dışında bir olayı en küçük bir gelişmeyi bile komutanınıza aktarmadığınızda çok ağır tepkiler alınıyordu. Böyle bir dikey hiyerarşik ortamda bilgi gizlendiğinde veya geç verildiğinde çok büyük tepkiler alırsınız öfkeyle karşılanırsınız. Böyle bir ortamda komutanların hiç haberi olmadan bahsedildiği gibi küçük bir grubun Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir darbe hazırlayıp sonra bunu eyleme dökmüş olması bana uçuk gibi geldi doğrusu.

Ertesi gün Genelkurmay Başkanı’nın Başbakanla birlikte açıklama yaptığını gördük, bize bağlı görev yapan arkadaşlarımızla görüştük. Disiplini korumaya çalıştık. Özellikle personeli huzursuz edecek dedikoduların çıkmaması için tedbirleri aldım. Çünkü gerçekten kaotik bir olay, elimden geldiğince birliğimdeki birlik ve beraberliği sürdürmeye çalıştım.’’ ifadeleri kullandı.

GENELKURMAY, İHRAÇ EDİLECEK KİŞİLERİN LİSTESİNİ GÖNDERMEMİ İSTEDİ

25 Temmuz 2016’da Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen yazıyla şaşkına döndüğünü söyleyen Tuğgeneral Mehmet Yalınalp, hiçbir soruşturma ve inceleme yapmadan TSK’dan atılacak personelin kendisinden istendiğini belirterek şöyle devam etti:

‘‘Genelkurmay Başkanlığı’ndan 25 Temmuz 2016’da bize bir yazı geldi. Genelkurmay Personel Daire Başkanı imzalı yazının verdiği emir şu; ‘bugün akşam saat 17.00’ye kadar Kanun Hükmümde Kararname ile atılmaya hak kazanmış personelin listesini yapıp bize gönderin’

TSK İŞLER GARİPLEŞTİ, MEVZUAT DIŞINDA KANUNLAR DIŞINDA İŞLEMLER YAPILMAYA BAŞLANDI

Bakın öncesinde hiçbir soruşturma yok, öncesinde hiçbir inceleme yok. Yani ‘personelin içinden kurbanları seç bana gönder’ der gibi yazıydı. Bu yazı da beni çok şaşırttı. Bir kalkışma yaşandığı ifade ediliyor ama yaşanan bu olaydan sonra TSK tamamen garipleşti. Alıştığımız işlemlerin dışına çıkıldı, mevzuat dışında kanunlar dışında işlemler yapılmaya başlandı. Atılması gereken kişileri neye göre belirleyeceğim. Hangi motivasyonla ben listeyi göndereceğim, kendimi mi kurtarmaya çalışacağım. Yapmadım da zaten. Herşeyden önce vicdani sorumluluk getirir. Yani siz insanları böyle harcayamazsınız. Bir kalemde silemezsiniz mutlaka hukuki süreçlerin yürütülmesi gerekiyor. Ben bu yazıya ‘incelememiz sürüyor herhangi bir tespitimiz yok’ diye cevap verdim. Ne kadar mutlu oldular bilemem tabi bu cevaptan.’’

ABİDİN ÜNAL: İSTİFA ETSİNLER YOKSA 2 GÜN SONRA İHRAÇ OLACAKLAR

15 Temmuz darbe girişiminin ardından erken bir tarihe alınan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında bir terfi beklerken YAŞ öncesi gelen telefonla TSK’dan istifa etmesi istenen Tuğgeneral Mehmet Yalınalp yaşadığı süreci şöyle anlattı: ‘‘Tabi benim beklentim hiçbir olaya karışmamış, olayların tamamen dışında birisi olarak görevimin tamamlanması ve Türkiye’ye dönmem yönündeydi. Üs komutanı olarak bir görev veya mevcut görevimde devam etmeyi bekliyordum. Ancak maalesef olaylar böyle gerçekleşmedi. Tutmuş olduğum notlarda var, 27 Temmuz’da Yüksek Askeri Şura toplantısı yapılacaktı. Bundan iki gün önce Hava Kuvvetleri’nden bir binbaşının beni acil aradığını öğrendim. Tabi binbaşının araması ilginç, bu binbaşının sicil şubede görevli olduğunu öğrendim. Kıdem Şube generallerin özlük haklarını takip eden şubedir. Bu binbaşıya döndüm neden beni aradığını sordum. O da ‘Komutanım istifa ettiniz mi?’ diye sordu. Dedim ki ‘Ne demek istiyorsunuz? Neden istifa edeyim?’ Binbaşı dedi ki ‘Komutanım Hava Kuvvetleri komutanımız size ulaşmadı mı?’ diye sordu. Yok ulaşmadı diye söyleyinca Binbaşı, ‘Hava Kuvvetleri komutanımız siz ve sizin dışında 7 tuğgenerali aradı hepsinden istifa etmesini istedi. Hepsi kabul etti. Size de ulaşmıştır diye düşündüm o yüzden aradım’ ifadelerini kullandı.

İSTİFA DİLEKÇESİNİ İMZALAMAMI İSTEYEN ALBAY DA İHRAÇ EDİLDİ

Bunun üzerine ben ‘Hava Kuvvetleri komutanımızla konuşmadım.’ diye söyleyince Binbaşı. ‘Komutanım istifa edin, yoksa 2 gün sonra ihraç edileceksiniz.’ diye söyledi. Neden ihraç edileceğim diye sorduğumda ‘Komutanım emir aldık, söyleyemem.’ dedi. Ben de hemen binbaşının amiri olan Albay’ı aradım. Bu arada sonradan o binbaşı ve albay da ihraç edildi.

Albay bana ‘Komutanım elimizde bir şey yok, emirler Hava Kuvvetleri komutanımızdan geliyor’ diye söyledi. Hava Kuvvetleri komutanımızı aradım, defalarca aradım. Dönüş olmadı. Emir Subayı ile sekreteriyle görüşebiliyorum ama kendisiyle görüşemiyorum.

Bu arada benim taslak istifa dilekçemi gönderdiler, üstüne fotoğrafımı da yapıştırmışlar, herşeyi hazırlamışlar sadece imza hanesi boş. Hava Kuvvetleri komutanı Abidin Ünal şunu söylemiş; ‘Yalınalp ve diğer generallere söyleyin istifa etsinler, yoksa ihraç edilecekler tüm haklarını kaybederler. Bari emekli general olarak hayatlarını devam ettirsinler. Ben de büyük bir baskı altındayım’ gibi birşeyler söylemiş.

TSK MENSUBU İŞLEMEDİĞİ BİR KABAHAT İÇİN BEDEL ÖDEMEZ

Bu sözlerden sonra büyük bir karar aşamasında kaldım. Açıkçası önce imza atmayı düşündüm çünkü Hava Kuvvetleri komutanı istiyor bunun böyle olmasını. Sonra eşimle de konuşayım dedim. Eşim de ‘Doğrusu ne ise onu yap ben bir şey söyleyemem sen şartları daha iyi biliyorsun.’ dedi. Dilekçeyi imzalamıştım aslında gönderecektim. Tekrar mesaiye gittim ve dilekçeyi gönderecek olan personeli çağırdım ve istifa etmiyorum diyerek önlerinde dilekçeyi yırttım. TSK mensubu işlemediği bir suçtan dolayı istifa etmez. İşlemediği bir kabahat için bedel ödemez.

DARBECİLERİN ATAMA LİSTESİNE ADIMI KİM YAZDI?

Personel Daire Başkanlığı’nda görevli tuğgeneral vardı onu aradım. Neden istifa etmek zorundayım diye sordum. ‘Bilmiyorum Hava Kuvvetleri Komutanımız öyle emretti. Ama biliyor musunuz darbecilerin atama listesinde sizin göreviniz devam ediyor. Bu olabilir sebebi.’ dedi.

Darbecilerin atama listesinde ismi olan başka bir general vardı onu aradım. O da NATO’da görev yapıyordu. ‘Komutanım ben şu an istifaya zorlanıyorum siz de arandınız mı. Darbecilerim atama listesinde siz de benim gibi göreve devam şeklinde isminiz var.’ dedim. O da bana ‘Öyle mi benim listeden haberim yok, kimse de beni aramadı istifa için.’ dediğinde bir kez daha bu darbenin bir oyun olduğu kanaati ben de pekişti. Beni o listeye koyan kim? Neye göre o listeye girdim? O listeyi yayınlayan kim? Ben o insanları tanıyor muyum? O insanlarla nasıl bir ilşikim var? Bu gibi sorular hiç araştırılmadan TSK’dan ihraç edilmeyle karşı karşıya kaldım. Ertesinde Yüksek Askeri Şura toplantısı oldu ve oradan hiçbir ihraç gerçekleşmedi. YAŞ’ta ben ihraç edilmediğim gibi kimse de ihraç edilmedi.

Son güne kadar NATO’daki görevim neyse onu yapmaya çalıştım. Hatta benden sonra gelecek general arkadaşın görevi devralması için gereken hazırlıkları da yapıyordum. Geldiğinde bana ihraç olduğumu tebliğ eden o arkadaşa da elimdeki tüm dosyaları verdim. Hatta dosyların üstünden geçmeyi teklif ettim ‘gerek yok’ dedi. 24 Ağustos’ta Milli Savunma Bakanlığı’nın kararıyla Kanun Hükmünde Kararname gerekçe gösterilerek ihraç edildim.’’

ÇOK YAKINDA BÜYÜK BİR FIRTINA KOPACAK, AĞAÇLARDA YAPRAK KALMAYACAK

15 Temmuz’dan önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nde olan bazı ilginç olayları sonradan duyduğunu anlatan Tuğgeneral Mehmet Yalınalp, 15 Temmuz’dan 1 hafta önce İzmir yakınında bulunan Gümüldür Askeri Kampı’nda dönemim Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın eşi Leyla Ünal’ın kampta tatil için bulunan general ve eşlerine alışılmamış bir tarzda konuşma yaptığını ‘‘Çok yakın bir gelecekte büyük bir fırtına kopacak, ağaçlarda yaprak kalmayacak.’’ dediğini şöyle aktardı:

‘‘Şu an hapiste olan bir generalin eşi anlatıyor; Ramazan bayramı 15 Temmuz’dan 1 hafta öncesine gelmişti. Temmuz aslında TSK izin ayıdır, özellikle generaller YAŞ öncesi izinlerini yoğun olarak kullanırlar. 15 Temmuz’dan bir hafta kadar önce İzmir yakınındaki Gümüldür Askeri Dinlenme Merkezi’nde birçok havacı general ve eşleriyle birlikte tatillerini geçirmek için bulunuyorlar. Ve bayram dolayısıyla Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın eşinin ve bazı emekli yüksek düzey komutanların olduğu bir ortamda birlikte bir yemek yeniyor. Yemekten sonra Hava Kuvvetleri Komutanı ve eşi Leyla Ünal yemekteki generalleri ve eşlerini konuta çay-kahve içmeye davet ediyor. Konuta gidiliyor, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın eşi Leyla Ünal hiç beklenmedik bir konuşma yapıyor ve bu konuşma orada bulunan bayanları çok şaşırtıyor. Leyla Ünal yaptığı konuşmada, ‘‘Çok yakın bir gelecekte büyük bir fırtına kopacak, ağaçlarda yaprak kalmayacak.’’ diyor.

Bu konuşmayı duyan ve bana ve eşime anlatan şu an hapiste olan general arkadaşımızın eşi, ‘‘Ben o zaman bu konuşmaya çok anlam veremedim ve yadırgadım çünkü alışık olduğumuz bir tarz değildi. Ancak olaydan hemen sonra yaşananları görünce anladım ki aslında bize 15 Temmuz’la ilgili bir mesaj verilmiş.’’ demişti.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal ve eşi Leyla Ünal’a burada sorulması gereken soru şudur; 15 Temmuz’dan bir hafta önce neden böyle bir konuşma yaptınız? Hangi bilgiye dayanarak nasıl bri beklentiyle böyle bir konuşma yaptınız? Bu konuşmayı yapmaya neden ihtiyaç duydunuz? Neyi amaçlıyordunuz bunu duyurarak etrafınızdaki insanlara?’’

EMRİ VEREN HAVA KUVVETLERİ KOMUTANI OLDU, YERİNE GETİREN MÜEBBET HAPSE ÇARPTIRILDI

Yine 15 Temmuz’dan önce Gümüldür’de bulunan bir general arkadaşımız şu an tutuklu; eşinden öğrendik. Şuanki Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz, o dönemde Hava Eğitim Komutanı olarak görev yapıyor. Hava Eğitim Komutanlığı’nın karargahında da beraber çalıştığı generaller var. İşte bu kampta bulunan general 15 Temmuz akşamı kampta şortlu eşiyle birlikte deniz kenarında tatillerini geçirirken olaylar başlıyor. TSK’da bir kaos yaşanıyor. Bu general de hemen Hasan Küçükakyüz’ü arıyor. ‘Komutanım ne yapmamı emredersiniz?’ diyor. O da ‘Karargahın emniyetini al ve gelecek emirleri bekle.’ şeklinde talimat veriyor. Arkadaşımız olan general de apar topar gidiyor. Gerçekten de karargahı emniyete alıyor ve kendisine verilen emri yerine getiriyor. Sabaha kadar da aslında yasadışı başladığı ifade edilen askeri faaliyetlere karşı bir takım adımlar atıyor ve Eskişehir’deki Birleştirilmiş Hava Hareket Merkezi’yle koordineli çalışıyor. Kendisine verilen meşru emirler ne ise onu yerine getiriyor. Bu arkadaşımız 15 Temmuz’dan sonra açılan davalarda darbeye birinci derece iştirak ettiği için sanık durumuna geldi, yargılandı ve bilmem kaç kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sebep de şu ; ‘15 Temmuz gecesi darbeyi duyduğunuzda neden mesaiye giderek darbe faaliyetlerine katıldınız?’ Bir general içinde olmadığı bir darbeden mahkum oluyor, hayatı karartılıyor.

GENERALİN YANINA SOKULAN POLİS: SİZİ ÖLDÜRMEM İÇİN GÖNDERİLDİM

Bu bahsettiğimiz arkadaşın yaşadığı bir olay daha var, bulunduğu karargahın yakınındaki başka bir birlikteki olaylara müdahale etmesi için yine hükümetin verdiği meşru emirler çerçevesinde görevlendiriliyor. Sabah erken saatlerde bu birliğe gidiyor, herhangi bir müessif bir olayın çıkmasını önlüyor. General bu arada oradaki polislerle de konuşuyor. Bir polis yanına sokuluyor ve diyor ki ‘Sizi öldürmeye gelmiştim, sizi vuracaktım ve bu maksatla buraya gönderildim.’ diyor. Bu konuşmaya muhatap olan general arkadaşımız darbeyi planlamak ve icra etmekten onlarca kez ağırlaştırılmış müebbet hapiz cezasına çarptırıldı.’’

 

Röportajın tamamını buradan izleyebilirsiniz:

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version