ANKARA – Kobanê Davası’nda iddia makamı, 21 siyasetçi hakkında tutukluluk devam yönünde mütalaa sunarken, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, “Kalıcı barış sağlanmadıkça demokratik Cumhuriyet’ten bahsedilemez” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 14’üncü duruşması 7’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına çok sayıda avukat katıldı.
Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşma, iddia makamının gelen belgeler, müşteki ve tanık beyanlarına dair mütalaasını sunması için söz almasıyla devam etti.
TUTUK DEVAM YÖNÜNDE MÜTALAA
Mütalaasının kısa özetini okuyan iddia makamı, tüm siyasetçilerin tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti. Mütalaasında soyut beyanlarda bulunan tanık beyanları dışında somut delil göstermeyen iddia makamı, siyasetçiler hakkında “kadro elemanı” tabirini kullandı. İddia makamı, ayrıca adli kontrol şartıyla tahliye olan siyasetçilerin üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasına dair taleplerin reddine karar verilmesini talep etti.
Sonrasında söz alan HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, 29’uncu celsede dinlenen tanık beyanlarıyla ilgili daha sonra sistematik bir değerlendirme yapacağını ifade ederken, tanık ifadelerinin SEGBİS çözümlerini talep etti.
‘DAVA PASİF BİR DAİRE ÜZERİNDE DÖNÜYOR’
Mütalaada yer alan tutuk devam gerekçelerini değerlendiren Kubilay, “Bu dava artık giderek pasif bir daire üzerinde dönüyor. MYK çağrımızın savcıya göre ‘devletin birliği bozma’ olarak görülmesine karşılık çağrımızın amacı hakkında cevap vermek istiyorum. İster MYK açıklamasının içeriği bakımından ister Kürt sorununun çözümüne dair programımız bakımından bu çağrı metninde savcının bahsettiği gibi bir amaç olmadığı görülecektir” dedi.
‘HAYALİ DÜŞMANLAR YARATILMIŞTIR’
Kubilay şöyle konuştu: “Türkiye’nin birliğini bozacak asıl zihniyet biz değiliz. HDP MYK çağrısının içerinde görüldüğü gibi muhatap devlet değil, Kobanê’ye ambargo uygulamaya çalışan iktidardır. Çok açık ki devlet içi boş bir kabul değildir. Herhangi bir demokratik protestoyla birliği bozulacak kağıttan bir şato da değildir. Açıkça görüldüğü gibi kâğıt üstünde hayali düşmanlar yaratılmıştır. Çağrıda devletin tamamı ya da kurumlarını hedef gösteren en ufak bir protesto iması bile yoktur. Devletin birliğini bozma olgusu bu kadar küçümsenemez.
KALICI BARIŞ: DEMOKRATİK CUMHURİYET
Bilindiği gibi 2013’te devlet ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşmeler devam ediyordu. O dönemde HDP’nin gündemleri arasında Kürt sorununda süregelen Çözüm Süreci de yer alıyordu. DAİŞ’in Kobanê’yi kuşatmasıyla beraber halkın yardımına koşmanın yaşamsal önemde olduğunu kimse inkar edemez. Çözüm Süreci’yle Kürt sorunu gibi büyük bir siyasi sorun çözülecek, silahlar susacaktı. Türkiye ise 100 yıllık siyasi makus talihini yenmiş olacaktı ve yeni bir yaşamın önü açılacaktı. Bu bakımdan MYK’mız özenli davranmış, HDP ile devleti karşı karşıya getirecek sorun ve üsluptan uzak duruyordu. Kürt sorunu Cumhuriyet tarihi boyunca çok iktidar eskitmiş ama demokrasi sorununun ana turnusolü olmaya devam etmiştir. Kalıcı barış sağlanmadıkça demokratik Cumhuriyet’ten bahsedilemez. Eğer Türkiye Cumhuriyet’in ilk yüzyılından dersler çıkarmak ve ikinci yüzyıla hazırlanmak istiyorsa toplumsal ve siyasal bir iradeyle kalıcı barışı sağlamalıdır.”
Çağrının olaylarla illiyet bağının olduğuna dair iddialar hakkında konuşan Kubilay, “MYK çağrısı AİHM incelemesinden geçmiştir ve Demirtaş’ı haklı bulmuştur. Ben hayatın değiştirilip dönüştürülmesinde iradenin önemi olduğunu bilirim ancak nesnel zemine oturmayan değişimler kırar, döker. Sizin olaylar arasında kurduğunuz bağlar da kırıp döküyor. Son 15 yılda bu ülkede ‘ben yaptım, oldu’ tarzı hâkim olmuş. Yargıya da olmuşsa geçmiş olsun” sözlerini kullandı.
TAHLİYE TALEPLERİ
İddianamede örgüt üyesi olduğuna dair herhangi bir somut delil bulunmadığını aktaran Kubilay, “MYK çağrısı, örgüt talimatıyla yapılan bir açıklamadır” gerekçesine tepki göstererek, “İllegal örgüt üyeliği ciddi bir durumdur. Önüne geleni örgüt üyeliğiyle suçlamayın. Hakkımdaki iddiaların asılsız olduğu ortadadır. Ben HDP’de bağımsız ve sosyalist biri olarak yer alıyorum. Tutukluğumun tek nedeni MYK üyesi olmamdır” dedi ve tutukluluk süresinin fiili bir cezalandırma biçimine dönüştüğünü belirterek tahliye talebinde bulundu.
‘NİYET İNSANİ YARDIM KORİDORU TALEBİYDİ’
Daha sonra beyanlarda bulunan HDP eski MYK üyesi İsmail Şengül, iddianamede aleyhinde herhangi bir delil olmadığını söyledi. Şengül, “Devletin birliğini bozduğuma dair söylenen tek şey HDP’nin 6 Ekim 2014’teki Twitter çağrısıdır. DAİŞ’in giriştiği katliamlara Türkiye kamuoyunun da büyük tepkisi vardı. Birçok siyasi partinin o dönemde konuya dair açıklamaları var. Buradaki niyetin insani yardım koridoru talebi olduğunu görmek gerek. Twit de buna yönelik bir çağrıydı. Şiddetin kullanımına dair herhangi bir iradem yoktur, buna dair bir delil de yoktur” dedi. Şengül, 21 ayın üzerindeki tutukluluk süresinin de göz önüne alınarak tahliye talebinde bulundu.
KIŞANAK: SAVUNMA HAKKIMIZ SAKLI TUTULSUN
Ardından konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı, mahkeme heyetinin iki hafta boyunca gizli tanık ve müşteki dinlediğini belirtirken, “Bir kısmını dinleme ve izleme fırsatım olmadı. Bu süre içerisinde iki kez aile ziyaretimiz oldu. Başka davalarımın da takibini yapmam gerekti. Ayrıca bulunduğumuz yerde tadilat ve taşınma var. Tanıklarla ilgili savunma hakkımı kullanamadım. Bu nedenle tanık beyanlarına dair savunma hakkımın saklı tutulmasını talep ediyorum ve önümüzdeki periyotta bu hakkımı kullanmak istiyorum. Bu söylediklerim Figen Yüksekdağ ve Gülser Yıldırım için de geçerli” diye belirtti. Kışanak, mütalaaya dair yarın beyanlarda bulunacağını söyledi.
‘MAHKEME HEYETİNİN DIŞINDA BAŞKA BİR GÜÇ VAR’
Daha sonra avukat beyanlarına geçildi. Söz alan avukat Veysi Eski, duruşma salonundaki gerilim haline dikkat çekerken, “Bir şeyler oluyor ve biz olanlara dair fikir üretmeye çalışıyoruz. Burada mahkeme heyetinin dışında başka bir güç var. Her gün başka bir sürprizle uyanıyoruz” dedi.
TANIK CEZA TEHDİDİ ALTINDA
Mahkeme heyetinin re’sen delil toplamaya çalıştığını aktaran Eski, “Böyle bir yargılama olmaz. Keşke sizi ikna etmeye çalışma fırsatımız olsaydı. Size karşı suçsuzluğumuzu ispat etme gereği dahi duymuyoruz. Elimdeki bilgileri tanığa soramayacaksam bu bir delil ikamesi değildir. Dün gece saat 01.30’a kadar bulmaca çözmeye çalıştık bu salonda. Tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu, en son maliye dosyasından gözaltına alınmış. Neden açık tanıklığa döndü? Tanık hakkındaki iddia: KCK Mali Komite. Tanığa yönelik yeni suçlama en azından örgüt yöneticiliği olur. Bir ceza tehdidi altında. Bu nedenle kimliğini açıklayıp birtakım yalanlarla bu tehdidin altından kurtulmak istemiş” diye aktarırken “Tanık ‘bir kısım ifadelerimi mahkeme başkanıyla birlikte düzelttik’ dedi. Bizsiz dinlemenizi istemememizin nedeni budur. Biz varken bunu yapamazsınız” diye ekledi.
Duruşmaya 15 dakika ara verildi.
MAHKEME HEYETİ BİR TARAF GİBİ!
Aranın ardından beyanlarda bulunan avukat Cemile Turhallı Balsak, mahkeme heyetinin her duruşmada siyasetçiler aleyhine ara kararlar verdiğine dikkat çekti. Mahkeme heyetinin duruşmalarda usulsüz gizli tanık dinlemesine itiraz eden Turhallı Balsak, “Bize tanık ifadelerini izlettiniz ve tanığa soru sorma hakkımız elimizden alındı. Eğer kimliklerini gizlediyseniz neden bir daha gizli dinlediniz. Ceza tehditi altında olan bizim müvekkillerimiz. Her defasında bütün ceza muhakemeleri kaidelerini hep aleyhte yorumluyorsunuz. Bizim yaptığımız bütün itirazları reddediyorsunuz. Sizde nasıl bir motivasyon var? Bir tarafmış gibi bize karşı direnç gösteriyorsunuz” şeklinde ifade etti.
Davayı başından beri izlediğini ifade eden avukat Kazım Bayraktar, “Yargıladığınızı sanıyorsunuz fakat siz de yargılanıyorsunuz. Hakimler, bağımsızlık iddialarını dava pratikleri içerisinde sunarlar. Taraflar ve toplum da bunu test eder” mesajını verdi.
‘SORGULAMAYI NEDEN ENGELLİYORSUNUZ?’
Anayasa Mahkemesi ve AİHM’in gizli tanık dinlenmesi hakkındaki içtihatlarını hatırlatan Bayraktar, “Örgüt insanları öldürür diye her önünüze geleni gizli tanık olarak dinleyemezsiniz. Bu gerekçelerin kanıtlanması gerekir. Bunun yanında gizli tanığa ‘sen bunları nereden biliyorsun’ diye soran da yok. Gizli tanıkların önceki ifadeleri asla delil kabul edilmiyor. Duruşmadaki ifadeleri esastır. Hadi yüzünü sesini değiştirdiniz. Sorgulamayı neden engelliyorsunuz? AYM’nin hükmü çok açık. Sorgulama hakkını ortadan kaldıramazsınız” dedi.
Bayraktar tüm müvekkiler için tahliye kararı verilmesini talep etti.
Son olarak söz alan avukat Mustafa Kemal Baran, yargılamanın ilerlemesi için ihtiyaç duyulan delilerin bulunmadığını dile getirdi. Baran, “Suç ortaklığı deniliyor fakat mahkeme heyeti buna da bel bağlayamıyor. Elde bir tek tanıklar kalıyor. Bir tanık ortaya çıkarılıyor. Onun açıklarını buluyoruz ve çürütüyoruz ama sonra yaptığımız savunmalara cevap olacak şekilde başka bir tanık ortaya çıkarılıyor. Tam bir Ali Cengiz oyunu var. ABC123 korsan olarak dinlenmiş ve sonra biz gördük ki sonrasında açık tanık olarak yeni bir ifade vermiş. Hafta sonu dinlenen tanıkların SEGBİS kayıtları elimizde olsaydı ona göre savunma yapardık” diye belirtti.
Tanık ifadelerinin usuli yanlışlarla elde edildiğini belirten Baran, siyasetçilerin tahliyesini talep etti.
Oturum, avukatların tahliye talepleriyle son bulurken, duruşma yarın HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın da katılımıyla devam edecek. Duruşma öncesinde Sancar ve bir kısım siyasi parti temsilcilerinin katılımıyla Sincan Cezaevi önünde davada yaşanan hukuksuzluklara dair basın açıklaması gerçekleştirilecek.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***