Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in “Örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan zihniyeti yıkmamız lazım” sözleri iktidarın örgütlenme önündeki engelleri bir kez daha gündeme getirdi. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Hak alma, demokrasi, işçinin ekonomik ve demokratik mücadelelerinin gelişmesi, toplumsal mücadeleye duyarlı sendikaların özel sektörde ve kamuda örgütlenmelerinin önünde birçok engeller oluşturuluyor. Doğal olarak kamu, iktidara bağlı alanlar oluyor. Kamu yöneticileri, iktidar tarafından atanıyor” dedi.
‘DAYANIŞMA İÇERİSİNDE BİRLİKTE MÜCADELE ETMEMİZ GEREKİYOR’
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin bizzat iktidar politikası olduğunu vurgulayan Bozgeyik, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun eksikliklerine dikkati çekti. Türkiye’de çalışanların haklarına yönelik yoğun ihlallerin yaşandığını hatırlatan Bozgeyik, şöyle devam etti: “Var olan yasanın değiştirilerek demokratikleşmesi, işçiler açısından baraj sorunun kaldırılması, yetki süreçlerinin de hızlandırılarak toplu sözleşmenin çok zamana yayılmadan bitirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan ve imzalamış olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) standartlarında anayasasını güncelleyerek bu hak ihlallerinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Tabi bunun kaldırılabilmesi için de işçilerin kamu emekçilerinin ortak birlikte bu antidemokratik uygulamalar karşı örgütlenme özgürlüğünü engelleyen yaklaşımlara karşı dayanışma içerisinde birlikte mücadele etmemiz gerekiyor.”
‘TOPLU SÖZLEŞME HAKLARINA YÖNELİK ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRI MÜDAHALELER OLDU’
Bakan Bilgin’in açıklamalarını değerlendiren Bozgeyik, “Bugün örgütlü, resmi işçi sayısı yüzde 14 gibi görünse de toplu sözleşme yapabilen, grev yapabilen ancak yüzde yedi oranında. Bu sayıdan yola çıkarak işçilerin örgütlenme oranının hem Avrupa hem Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasındaki nicel sayısında düşük bir orandan bahsedebiliriz. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) süreci, 20 Temmuz’da da yayınlamış olduğu OHAL rejimiyle birlikte hem işçiler hem kamu emekçileri açısından örgütlenme özgürlüğüne yönelik çok yoğun hak ihlalleriyle karşı karşıya kalındı. OHAL döneminde onlarca işçi grevi yasaklandı, toplu sözleşme haklarına yönelik uluslararası sözleşmelere aykırı müdahaleler oldu” diye konuştu.
‘SORUN KİMDEN KAYNAKLANIYOR?’
“Örgütlenme özgürlüğü önünde hangi engeller var, kimden kaynaklanıyor, sermaye kesiminden mi, iktidardan mı, sendikalardan mı?” diye soran Bozgeyik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu açıklaması gerekiyor. Açıklayabilmesi açısından da özgür, demokratik bir ülkede bakan olması gerekiyor. Sonuçta Türkiye’de böyle bir durumun da söz konusu olduğunu söyleyemeyiz. Bakanların Cumhurbaşkanı memuru olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Yeni rejimle birlikte her şey Cumhurbaşkanı tarafından yönetildi. Nedenlerinin de kendileri olduğunu bilmeleri gerekiyor.”
‘İŞÇİLERE GÖZDAĞI POLİTİKASI’
Bozgeyik, şunları ifade etti: “Bir fabrikada örgütlenen sendika o iş yeri çoğunluğu sağlamışsa yasa gereği orada bir toplu sözleşme hakkı elde etmiş oluyor. Bunun için yüzde 50 artı 1 çoğunluğuna ulaşması gerekiyor ancak işveren, işçilere baskı yaparak bu sayıyı azaltma yönünde işçileri işten çıkarma tehdidiyle veya işten çıkararak oradaki barajın altına düşürmeye çalışıyor. Doğal olarak da bir yetki sorunu ortaya çıkıyor. Başka bir sendika da orada örgütleniyorsa iki sendika arasında bir yetki mücadelesi devam ediyor. Hukuksal anlamda Türkiye’deki yargı sisteminin de bu süreci çok uzun zamana yaymasından kaynaklı o işyerinde toplu sözleşme süreçleri gecikiyor. Toplu sözleşme süreçleri gecikince işçiler orada ekonomik anlamda uzun süre mağdur ediliyor. İşten çıkarılan işçiler oluyor. Yine birçok işkolunda örgütlenmemiş, yeni yeni örgütlenen sendikalar var. Burada da hem işverenin hem devletin orada örgütlenmenin önünü kesebilmek açısından örgütlenmeye çalışan işçilerin öncüleri işten çıkarılarak oradaki işçilere bir gözdağı verme politikası geliştiriyor.”
‘BÜROKRATLAR SİYASİ PARTİ TEMSİLCİSİ’
İktidarla ilintili sendikalardaki hormonlu büyümeye vurgu yapan Bozgeyik, şunları dile getirdi: “Hak alma, demokrasi, işçinin ekonomik ve demokratik mücadelelerinin gelişmesi, toplumsal mücadeleye duyarlı sendikaların özel sektörde ve kamuda örgütlenmelerinin önünde birçok engeller oluşturuluyor. Doğal olarak kamu, iktidara bağlı alanlar oluyor. Kamu yöneticileri, iktidar tarafından atanıyor. Atanan kamu yöneticileri bir siyasi parti temsilcisi gibi davranıyor. AKP – MHP iktidarı döneminde atanan tüm bürokratlar bir siyasi partinin o kamudaki temsilcisi gibi davranıyor. Doğal olarak orada çalışan işçileri ve kamu emekçilerini baskıyla, mobbingle iktidara yakın sendikalara yönlendiriyorlar. Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (HAK-İŞ) üye sayısının AKP iktidar olduktan sonra dört beş kat arttığını görüyoruz. Yine kamu alanında Memur Sendikaları Konfederasyonu’nun (MEMUR-SEN) üye sayısı 30 – 40 bin iken bugün bir milyonu aşan bir üye sayısı var. Bunları tamamen sanal bir örgütlenme olarak değerlendiriyoruz.”
“Türkiye’de çok yoğun bir ekonomik ve demokrasi krizi yaşanıyor” diyen Bozgeyik, “Her gün yüzlerce işçi işten çıkarılıyor. Yine onlarca işçi iş cinayetine yaşamını yitiriyor. Bu sendikaların, konfederasyonların bunlara karşı bir mücadele yürütmesi gerekiyor” dedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***