Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Halklar ve inançlar arasındaki kadim bağlardan biri: Evvel Temmuz Festivali

Halklar ve inançlar arasındaki kadim bağlardan biri: Evvel Temmuz Festivali


Aradan bir yıl daha geçti ve yine, yeniden Evvel Temmuz Festivali zamanı geldi. Binlerce yıllık geçmişi olan Evvel Temmuz’dan bahsetmek gerektiğinde ister istemez tarihe gitmek durumundayız. Her halkın ve inanç topluluğunun önem verdiği tarih sayfaları farklıdır. Bu da bizlerin renkliliği, çoğulculuğu, zenginliğidir. Aynı coğrafyada yaşasak da bu zenginliklerimizin farkında olamayabiliyoruz. Şüphesiz ki bunun asıl nedeni sistemin coğrafyamızda halklar ve inançlar arasına kurmaya çalıştığı bariyerlerdir. Bu bariyerleri yıkabilir; birbirimizi daha çok tanımak ve tanıtmak için çaba harcayabilir; sevince de kedere de ortak olabiliriz.

 

4000 YILLIK GELENEK SÜRÜYOR 

 

Daha önce bu konuyla ilgili yazdığım yazıları okuyanlar bu kısmın tekrarından dolayı bağışlasın. Böyle bir yazıyı Evvel Temmuz’un tarihçesine kısaca değinmeden geçemeyeceğim.

 

Evvel Temmuz, miladi takvimde Temmuz’un 14. günüdür. Rumi takvime göre ise Temmuz’un 1. günü. Evvel denmesi de ondandır. “Temmuz başlangıcı” anlamına gelir. 4000 yıl öncesine dayandığı söylenen, çok tanrılı dinlerde kırsal hayatın, ekinlerin ve hasadın koruyucusu olarak görülen Tammuz Tanrısı’na kurbanların adandığı, törenlerin yapıldığı bir gün. Doğanın kendini yeniden üretmesinin, çiçeğin tohuma dönüşmesinin, bereketin, bolluğun simgesidir Evvel Temmuz.

 

Evvel Temmuz haftasında yeni giysiler dikilirdi çocuklara. Kimi yoksul aileler bugünü beklerdi yeni kıyafet diktirmek için. Çocukken yeni kıyafetlerimizi giyinip yol kenarında otururduk. Bereket Tanrısı Tammuz’un bize hediyeler getirmesini beklerdik. Tıpkı Noel Baba gibi. Tanrı Tammuz gelmezdi ama biz geleceği umuduyla ertesi yıl yine beklerdik…

 

Evvel Temmuz yani Miladi takvimde 13 Temmuz’u 14’e bağlayan akşam aileler evde hazırladıkları yemekleri Samandağ sahiline götürürlerdi. Burada yer-içer-eğlenirlerdi. Davullar-darbukalar çalar, Arapça müzikler söylenirdi. Yine Samandağ sahilinde bulunan Hz. Hızır Türbesi ziyaret edilir, dualar okunur, dilekler dilenirdi. (Hz. Hızır Türbesi Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın buluştuğuna inanılan yerdedir. Aleviler ve Hristiyanlar için kutsal mekandır.) Türbenin içini dolduran tütsü kokusu dışarı yayılırdı. (Tütsü Arapça adıyla “baxxur” hala Arap Alevilerin bütün dini törenlerinde ve türbelerde dua eşliğinde yakılır.)

 

EVVEL TEMMUZ KUTLAMALARI YASAKLARI AŞARAK DEVAM ETTİ 

 

1980 darbesiyle beraber halkların inançları ve geleneklerine dair her şey yasaklanırken Evvel Temmuz da payını aldı! Halkın bu amaçla Samandağ sahiline gitmesi, Hz. Hızır Türbesi’ni ziyaret etmesi engellendi. Arapça türkülerse, düğünler dahil her yerde yasaklandı. “Meryem Meryemti” ezgisi (Araplarda en bilinen ve her yerde söylenen bir ağıttır) söylendiği için düğünler basıldı.

 

Bu yasakçı anlayış ülkenin tarihi boyunca büyütülmüş, beslenmiştir. Günümüzde de halklar üzerinde kendini ağır biçimde hissettiren tekçi anlayış tarafından sürdürülüyor.

 

Türkiye halklar ve inançlar zengini bir ülke. Sadece Hatay’a baktığımızda Araplar, Türkler, Ermeniler, Kürtler; Süryaniler, Ortodoks Hristiyanlar, Aleviler, Sünniler var burada. Türkiye’nin genel fotoğrafından farklı olarak Hatay’da çeşitli provokasyonlara rağmen halklar ve inançlar farklılıklarını zenginlik olarak gördü. Asimilasyon politikalarına rağmen halklar ve inanç toplulukları kendi renkleriyle var olmak için yoğun çaba harcadı. Hatay’da çok sayıda Türk Sünni yurttaşın Türkiye’deki tek Ermeni Köyü olan Vakıflı’dan övünerek bahsettiğini duyarsınız. Dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi Hatay’dadır. Buradan ilham alarak “halklar mozaiği” benzetmesi yapılması boşuna değildir. Aynı kare içinde farklı renkler birbirini soldurmaya çalışmadan yaşamıştır ve yaşamaktadır.

 

ASİMİLASYON POLİTİKALARINI BOŞA ÇIKARMALIYIZ 

 

Yukarıda bahsettiğim, madalyonun halklar ve inançlar tarafı. Bir de resmî ideoloji tarafı var. Anadilin unutturulması, özgün inançlarından vaz geçirilmesi için Türkiye coğrafyasında Kürtlere, Lazlara, Ermenilere, Çerkeslere… bütün halklara ne yapılmışsa Arap Alevilerine de benzerleri yapıldı. Gelen her iktidar farklı yöntemler izledi. Ama hepsi aynı hedefe ulaşmaya çalıştı.

 

Asimilasyon politikalarına karşı çıkmak, anadilimizi yaşatmaya çalışmak için atılan her adım çok kıymetli. Zira asimilasyon politikaları Arap Alevilerinin anadilini konuşmalarında olumsuz etki yaratsa da hâlâ halkımızın diline, kültürüne ve pek çok geleneğine sahip çıkmaya devam etmesi çok önemli.

 

EVVEL TEMMUZ FESTİVALİ’NİN KISA HİKÂYESİ 

 

Evvel Temmuz Festivali 1990’ların başında dernek binalarındaki etkinliklerle başladı. Benim ilk katıldığım etkinlik yanlış hatırlamıyorsam 1994’ün Evvel Temmuzuydu. Dernekte toplandık. Evde pişirilmiş yemekler tencerelerle taşındı. O gün Hristiyan arkadaşların oluşturduğu bir grup Arapça ezgiler ve “Ğtaba” (Aşık atışmasına benzer) söyleyerek bir müzik dinletisi yaptı. Şiirler okundu. Günün anlamı, yasaklamalar, nedenleri, 1980 darbesinin travmaları ve bunları nasıl aşabileceğimiz anlatıldı. Nicel olarak küçük ama çok etkileyici bir program oldu. O etkinlikte sonradan Türkçe öğrenmiş biri olarak daha çok anadilimi konuşmam gerektiğini, kültürümüz hakkında daha çok farkındalık çalışması yürütmemiz gerektiğini anlamıştım.

 

Ardından Evvel Temmuz etkinlikleri düğün salonlarına taştı. Şiir, müzik, tiyatro vb kültür-sanat faaliyetlerini halk çok sahiplendi. Salonlara sığmaz olduk. Ve gelenek eski mecrasında akmaya başladı; Evvel Temmuz asıl mekanıyla yeniden buluştu: Samandağ sahili. Festival gittikçe büyümeye başladı. Yerel, ulusal ve uluslararası sanatçılara, siyasetçilere, analistlere, kadınlara, gençlere, insan hakları ve doğa savunucularına ev sahipliği yaptı. Gündüz paneller, çeşitli sergiler, çocuk programları, atölyeler, sportif faaliyetler; akşam skeçler, şiirler, müzikler…

 

BU YIL DA OLDUKÇA YOĞUN BİR PROGRAM VAR 

 

Bu sene de çok değerli konuklar var. Akademisyenler Emre Can Dağlıoğlu ve Şule Can ve HDP Samandağ İlçe Eş Başkanı Naim Özbek’in katılımıyla “1915’ten Günümüze Araplar” paneli; Can Terbiyeli, Mişel Metin Uyar, Anna Maria Beylunioğlu, Emre Can Dağlıoğlu’nun katıldığı “Nehna Kendini Anlatıyor”paneli; Esen Özdemir Suna Kafadar ve Hatay Eğitim-Sen Yönetim Kurulu üyesi Sevilay Elmas’ın katılımıyla “Kadınlardan Kadınlara Bir Yol Var” paneli yapılıyor.

 

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TİP Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu, Akan Sönmez’in katılımıyla “Türkiye’de Siyasal Durum ve İttifak Politikaları”; Prof. Dr. İlhan Uzgel, Av. Adnan Eryılmaz’ın katılımıyla “Ukrayna Emperyalist Mücadelenin Av Sahası”; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, Araştırmacı Yazar Bekir Ağırdır, Av. Halil İbrahim Özgün’ün katılımıyla “Tarihsel Kentlerin Gelecek Açmazları” panelleri gerçekleştirilecek.

 

SYKP Eş Genel Başkanı Ahmet Cavit Uğur, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, SMF Sözcüsü Mahir Gürz ve SYKP MYK Üyesi Cansel Aslan’ın katılımıyla “Demokrasi İttifakı ve Üçüncü Yolun İnşası”; Doç. Dr. Melda Yaman, SYKP MYK Üyesi Feyaz Çanak ve Yeşim Dokur’un katılımıyla “2023’e Giderken Öğrenci Direnişlerinin Öğrettikleri”; HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları, CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, Dr. Selim Matkap’ın katılımıyla “Çoklu Kriz Düzeni ve Seçimler” konuşulacak.

 

Çok sayıda panel/söyleşinin yanı sıra; balon ve uçurtma şenliği, Eğitmen Duygu Elataş öncülüğünde yoga etkinliği ve Küratör Adil Okay öncülüğünde “Tabiatın Çığlığı” karma fotoğraf sergisi yer alıyor.

 

Yoğun geçen gündüz programlarının akşamlarındaysa bölgenin sevilen yerel sanatçıları Grup Ciran (Festivalin ilk gün Vakıflı Köyü’nde sahne aldı), Ali Berrak, Semir Ray, Güven müzik, Mehmet Menni; halk oyunları; Grup Nidal, Kaldırım Müzik Topluluğu, Grup Mengene, Hozan Beşir, Hiraizerdüş ve Suavi; Ali İsmail Korkmaz Festival Alanı Deniz Sitesinde sahne alacak.

 

FESTİVAL ARAP ALEVİLERİNİN KÜLTÜRÜNÜ DİRİ TUTMAYA KATKI SAĞLADI 

 

En zor zamanlarda, provokasyonun pompalandığı günlerde bile halkımız akın akın geldi festivale. Körfez ülkeleri başta olmak üzere yurtdışında çalışan Arap Alevi emekçiler tatil günlerini festivale katılmak üzere planlarlar. Sandalye yoktur. Sahne kumsalda kurulur. Ve Samandağ sahilinin kum taneleri ağırlar on binlerce insanı. Esnaf dört gözle bekler festivali. Ödemlerini bugüne göre ayarlar.

 

Festival 22 senedir bu formla yapılıyor. Zaman zaman çeşitli engellemelerle karşılaşsa da bunları aşa aşa geldi bugüne. Her bir çalışma oldukça yoğun emekle sürdürülüyor. En büyük emeği de maddi manevi katkısıyla halkımız veriyor.

 

Festival asimilasyon politikalarına karşı toplumun dilini, kimliğini, kültürünü diri tutmaya katkı sağladı. Ülke ve bölgedeki siyasal ve toplumsal gelişmelerin bilince çıkması için katkı sağladı. Sistemin farklılar ve bizatihi her türlü muhalefetin üzerinden dozer gibi geçmeye çalıştığı bugünlerde toplumun nefes borularını açık tutmak çok önemli. Evvel Temmuz Festivali bu nefes borularından biridir.

 

Lübnanlı sanatçı Julia Boutros’un Horriyye (Özgürlük) şarkısında söylediği gibi, “Kimse bu nefesi kesmeye çalışmasın…”

 

انا بتنفس حرية

ماتقطع عنى الهوا

والاتزيدا كتير عليى

احسن مانوقع سوا

 

هالدنيى بتساع الكل

وحدا الحقيقه بتضل

 

صوت الحريه بيبقى

اعلى من كل الاصوات

……………………………

Ene bitneffes horriyye

Latıktağ ğannil hava

Latşüfe ktire ğleyyi

Ehsen manüvkeğ seva

 

He diniy bitseğ el kil

Vahda-l hakika bıddal

 

Souvt el horriyye bi yipka

Eğle min kil el asvat

…………………………………

Özgürlük benim nefesimdir

Benim havamı kesemezsin

Bunu bana fazla görme

Yoksa birlikte düşeriz

 

Bu dünya herkesi alır

Yalnızca hakikat kalır

 

Özgürlüğün sesi kalır

Seslerin en yükseğidir

 

 

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version