Deneyimli ekonomi yazarı Alaattin Aktaş, bugünkü yazısında Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminin Türkiye ekonomisine ve halka maliyetini irdeledi.
Aktaş, bütçeden KKM’ye dört ayda 37.2 milyar lira gittiğini ve haziran ayı bütçe açığının yarısının bu ödemeden kaynaklandığını belirtti.
“KKM için bütçeden ödenen tutardan 85 milyon vatandaşın her birine binen yük dört ay için 436 lira, vazgeçilen vergiyle birlikte toplam yük 555 lira” diyen Alaattin Aktaş’ın bugün Dünya gazetesinde yayımlanan ‘KKM’ye kundaktaki bebe adına bile dört ayda 436 lira ödendi’ yazısının tamamı şöyle:
Kur korumalı mevduat… Dünyanın gıpta ettiği ekonomik buluş! Bir ülkenin ulusal parasının getirisini başka bir paraya endeksleyip arada fark oluştukça bunu bütçeden karşıladığı müthiş sistem…
Sonuç?
Adeta felaket!
Uygulamanın ilk dört ayında bütçeden çıkan para 37.2 milyar lira. –
– Martta 11 milyar 700 milyon,
– Nisanda 4 milyar 555 milyon,
– Mayısta 4 milyar 843 milyon,
– Haziranda 16 milyar 137 milyon lira…
Yani dört ay toplamında ödenen tutar 37 milyar 235 milyon 235 lira…
Kişi başına 436 milyar lira
TÜİK’e göre 2022’nin yıl ortası nüfusu 85 milyon 410 bin kişi.
Kur korumalı mevduat için ödeme yapılan mart, nisan, mayıs ve haziran aylarındaki nüfus tabii ki daha az. Ama bu kadar ince hesaba gerek yok; yıl ortası nüfus olan 85.4 milyonu esas alınca bile dört aydaki 37.2 milyar liralık ödemeden kişi başına düşen yük 436 lira.
Buna tabii ki hiç geliri olmayan bebekler de dahil, çocuklar da, öğrenciler de, ev hanımları da, yaşlılar da…
Asgari ücretli de dört ayda 436 lira ödedi, emekli de…
Farkında olmadan cebinden 436 lira alınmış olanların çoğu kim bilir bu uygulamayı alkışlamıştır da.
Alkışlamıştır; “Bak döviz nasıl düştü” diyerek…
Ama alkışlayanlar tabii ki döviz birkaç ay içinde nasıl oldu da 8’lerden 18’lere çıktı diye sormamıştır.
Dış güçler mi, dediniz?
Ekonomide ne zaman bir sıkıntı yaşasak sorumlu hep dış güçler ya; dövizdeki bu artışı da aynı bu bilinmeyen dış güçlere bağlayanlar eminim çıkacaktır.
Peki… Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 23 Eylül 2021 tarihindeki Para Politikası Kurulu toplantısında faizi düşürmesini dış güçler empoze etti diyen varsa şunu sorarım:
“Ne yani bizim Merkez Bankamız dış güçlerin emrinde mi?”
Dövizin yükselmesi faizin indirilmesinden dolayı değil diyen varsa onlara da şunu sorarım:
“Peki döviz niye yükseldi, hükümet buna karşı niye önlem alamadı, yoksa hükümet önlem almaya çalıştı da gücü mü yetmedi?”
Faizi eylülde düşürdük, piyasa homurdanmaya başladı. Ne yani olacakları göremediğimiz için mi indirime devam ettik; ekimde, kasımda ve aralıkta da faizi indirdik… Ya da faiz indirimi iyi ise niye yüzde 14’te durduk…
Faiz indirimi ekonomide çarkların dönmesi, özellikle finans kesiminde işlerin yürümesi için gerekliydi. İndirimlerin altında yatan da budur. (Dünya 28 Haziran 2022.)
Bu üç tarihe dikkat!
Son faiz indirimi 16 Aralık 2021 tarihinde yapıldı. Faiz dört aydır sürekli indiriliyor; kur, yanına fiyatları da almış tırmandıkça tırmanıyordu.
16 Aralık’taki faiz indirimi, bu politikanın devam edeceği algısının iyice yerleşmesine yol açtı. Herkes dövize koşuyordu.
Bir dönüm noktası da 19 Aralık 2021 Pazar. Cumhurbaşkanı Erdoğan o gün yaptığı konuşmalarda üstüne basa basa faiz indiriminin devam edeceğini söyledi.
Vatandaş mesajı almıştı; faiz daha da inecek, yani döviz daha da artacaktı. En kısa zamanda döviz almak gerekiyordu.
Geldik 20 Aralık 2021 Pazartesi gününe… Vatandaş yükselmiş olup olmadığına bakmaksızın hangi kurdan bulursa döviz alıyordu. Dolar ilk kez 18 lirayı aştı. Talep duracak gibi değildi; döviz alamayan adeta hayıfl anıyor, bir sonraki gün daha pahalı alacağını düşünüyordu.
20 Aralık akşamı
Ama o da ne; doların 18 lirayı aştığı, vatandaşın döviz bulmak için adeta mücadele verdiği 20 Aralık’ta akşam şapkadan bir tavşan çıkarılıyordu:
Vatandaş ister doğrudan TL hesabıyla, ister döviz hesabını dönüştürerek KKM hesabı açtırabilecek, böylece yıllık yüzde 17 faizi garantileyecek, kur yıllık bazda yüzde 17’den fazla artarsa aradaki farkı da Hazine’den alacaktı.
Daha uygulamanın esasları bilinmiyorken, nasıl oluyorsa vatandaş bir anda döviz satmaya başlıyor ve 20-21 Aralık gecesi döviz neredeyse üçte bir oranında geriliyordu. Dolar 11-12 liralara inmişti.
Müthiş buluş işe yaramıştı…
Tabii ki getirilen düzenlemeyi anlayıp dinlemeden vatandaşın döviz sattığı yoktu, satışı yapan Merkez Bankası ve kamu bankalarıydı.
İşte “Döviz düştü” halayları o günlerde çekildi.
O halayı çekenler, aslında ceplerine uzanan elden habersizdi. Dört ay boyunca her ay ortalama 109 lira ödeyeceklerdi.
Başa dönelim… TL cinsinden açılan KKM hesaplarının bütçeye yükü mart, nisan, mayıs ve haziran aylarında 37.2 milyar lira. Bu tutara DTH’den dönüşle hesap açtıranlara Merkez Bankası tarafından yapılan ödeme dahil değil, o tutarı bilmiyoruz.
Ancak bilinen dolaylı bir yük daha var; vazgeçilen vergi. Tüzel kişilere DTH’den KKM’ye geçtikleri için kambiyo karı kaynaklı vergi muafiyeti tanındı. Bu şekilde vazgeçilen vergi de 10.2 milyar lira.
Doğrudan ödenen 37.2 milyara, vazgeçilen vergi olan 10.2 milyarı da eklediğimizde bilinen dört aylık toplam yük 47.4 milyar liraya çıkıyor.
Bölelim 47.4 milyar lirayı 85.4 milyon vatandaşa; kişi başına yük 555 lirayı buluyor. Tabii ki aslında bu yük 85.4 milyon kişiye dağılmıyor; nüfusun bir kısmı zaten bu parayı alanlar, onların sayısını tam bilip düşerek bir hesap yapabilsek, kişi başına yükün daha fazla olduğu ortaya çıkacak.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***