Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’yı veto etmekle neyi amaçlıyor?

Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’yı veto etmekle neyi amaçlıyor?


TR724 HABER  | ERSAN AY

George Mason Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mahmut Cengiz, “Dünya, Erdoğan’ın bir bütün olarak ülkenin çıkarlarından ziyade kendi çıkarlarını korumak ve hükümetteki konumunu sürdürmek için koz arayışına dayanan siyasetine oldukça aşinadır.” dedi.

George Mason Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mahmut Cengiz,  Homeland Security Today’deki analizinde, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı almış olduğu tavrı değerlendirdi.

Putin’in Ukrayna’yı işgal kararının ardından Batı bloğu ile Rusya arasındaki ilişkiler soğuk savaştan bu yana en kötü seviyeye inerken, Kasım 2019’da Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un beyin ölümünün gerçekleştiğini iddia ettiği NATO’nun popülaritesi önemli ölçüde arttı. Kremlin’in Ukrayna’ya saldırı kararının ardından, İsveç ve Finlandiya tarafsızlığı bir kenara bırakarak ittifaka katılmaya karar verdi ancak beklenmedik bir engelle karşı karşıya kaldılar. Putin’in Ukrayna’daki yanlış hesabı, Rusya’nın umduğu sonucu alamaması, savaşın beklenenden uzun sürmesi ve Amerika’nın üyelik süreci boyunca bu iki ülkeye güvenlik garantisi vermesi ile NATO’ya üye olmanın eşiğine kadar gelen İsveç ve Finlandiya, bu kez Erdoğan’ın vetosuyla karşılaştı. Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’yı Türkiye’den kaçan terör örgütleri için güvenli liman olmakla suçladı.  

Dr. Mahmut Cengiz, Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkma hamlesiyle bir taşla birçok kuş vurmayı hedeflediğini yazdı. Erdoğan’ın iç ve dış politikadaki stratejik hedefleri için yaptığı bu hamleyi Avrupa Birliği, ABD, Rusya ilişkileri ve Türkiye iç politikası açısından değerlendirdi.  

Sweden, Finland, and NATO: Pawns in Erdogan’s Bid for Re-election Amid a Tattered Domestic Economy? https://t.co/mBnE3ERHVA #hstoday

— HSToday (@HSTodayMag) May 31, 2022

Erdoğan neyi hedefliyor? 

PKK terör örgütünün son zamanlarda birkaç küçük çaplı saldırının dışında kayda değer bir saldırının faili olmadığına değinen Dr. Cengiz, PKK’nın eskisi kadar güçlü olmadığını ve Türkiye için geçmişe kıyasla ciddi bir tehdit oluşturmadığını vurguladı. PYD’nin ise Türkiye için sadece sınırlı bir tehdit oluşturduğuna işaret eden Dr. Cengiz, Türkiye’de her yıl binlerce terör olayının rapor edildiğini fakat bunların çoğunun Erdoğan ve rejimini devirmeye çalışmakla suçlanan Gülen cemaati takipçilerine atfedildiğini dikkat çekti. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’un ardından Gülen hareketi üyelerine yetersiz delillerle zayıf terör suçlamaları yöneltildiğine ve yüzbinlerce insanın hapse atıldığına değinen Dr. Cengiz, Türkiye’nin PKK, PYD ve Gülen Cemaatiyle olan ilişkilerindeki gerçeklerin Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkilerinde kafa karışıklığına sebep olduğunu tespitinde bulundu. Her ne kadar İsveç ve Finlandiya’yı Türkiye’den kaçan ‘terör örgütleri’ için güvenli liman olmakla suçlasa da Erdoğan’ın, bu iki ülkenin NATO üyesi olma tekliflerini engelleyerek aslında neyi başarmayı hedeflediğini anlattı.   

AB’ye karşı şantaj ve kabadayılık 

Dünya, Erdoğan’ın geçmişte de AB üyesi ülkelere karşı birçok kez şantaj girişiminde bulunduğuna şahit olmuştu. Son yıllarda Erdoğan’ın elindeki en büyük koz ise göçmen ve mülteci meselesi. 2015’teki dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in öncülük ettiği ve insan hakları gruplarını başta olmak üzere birçok kesimden ciddi tepki toplayan AB-Türkiye göçmen anlaşmasından sonra Erdoğan, AB’nin mülteci karşıtı tavrını kendi çıkarları için AB’ye karşı birçok kez kullandı. Fakat bu şantaj ve kabadayılık gösterilerinin neticesinde Erdoğan, AB liderleri için birlikte görülmekten kaçınılacak adam konumuna düştü ve uluslararası toplantılarda soyutlandı. Fakat Rusya-Ukrayna savaşı Erdoğan için yeni bir fırsat doğurdu. Öyle ki Erdoğan’ın hem Ukrayna hem de Rusya ile olan ilişkileri göz önüne alındığında, birçok AB ülkesinin liderleri Putin’in Ukrayna’daki savaşı sona erdirmesi konusunda Erdoğan’la görüşmeye razı oldular. Erdoğan ise savaşın sona erdirilmesi noktasında kendisine duyulan ihtiyaçtan fazlasıyla memnun gözüküyor. Dış politikada Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak tanınması ve bu görüşmelerin özellikle iç politikada Erdoğan’ın yıllardır inşa etmeye çalıştığı dünya lideri resmini desteklemesi Erdoğan’ı mutlu ediyor. Erdoğan, Ukrayna’daki savaşın ve sonuçlarının ortaya çıkardığı kriz durumunu kendi çıkarları için fırsata çevirmekten çekinmiyor. Erdoğan, ayrıca İsveç’e Türkiye’nin 2019’da kuzey Suriye’ye girmesine yanıt olarak uygulanan savunma silahları ihracat kısıtlamalarını kaldırması çağrısında bulundu. Dr. Mahmut Cengiz, rejimin şantaj ve kabadayılık stratejisinin bir AB ülkesinde başarılı olması durumunda Erdoğan’ın bu stratejiyi istediklerini almak için diğer AB ülkelerinde de uygulamaktan çekinmeyeceğini söylüyor. 

Yaklaşan seçimler için Batı’nın güler yüzü önemli  

Erdoğan’ın ABD ile ilişkiler noktasında da birçok beklentisi var ve kendi kişisel çıkarları için eline geçen kozları kullanmak istiyor. Erdoğan, ABD’nin Türkiye’ye F-16 savaş uçaklarının satışını sürdürmesi için ikna edilmesini istiyor. ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki Kürt gruplara verdiği desteği çekmesi ve Amerika’nın Düşmanlarına Karşı Mücadele Yasası’nın 231. Maddesi uyarınca Türkiye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması diğer stratejik hedefler arasında yer alıyor. Erdoğan ayrıca Biden yönetiminin Halk Bankası soruşturmasını sonlandırmayı reddetmesinden özellikle rahatsızlık duyuyor. Trump yönetimi döneminde, Erdoğan’ın dava üzerinde en azından bir ölçüde nüfuz kullanmasına izin verilmişti. Krizi kendi çıkarları için fırsata dönüştürerek ABD’den de birtakım tavizler almayı uman Erdoğan, aynı zamanda Batı dünyasının gülen yüzünün yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zafer şansını artırabileceğini biliyor ve ABD ile ilişkileri onarmak istiyor. Fakat Türkiye’deki otoriter yönetimi eleştirmekten geri durmayan ABD ve Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmek pek mümkün olmayabilir ve Erdoğan’ın şantaj içeren politikaları ters teperek ilişkileri daha da yaralayabilir. 

Erdoğan, kendisinin güvenli limanı Rusya’yı memnun etmek istiyor 

Rusya uzun zamandır Erdoğan’ın elinde batıya karşı kullanmaya hazır olduğu bir koz olarak bulunuyor ve Dr. Mahmut Cengiz, Erdoğan’ın amacının Türkiye ile ABD arasında gerilim yükseldiğinde Batı’ya Türkiye’nin yönünü değiştirebileceği ve Rusya’ya yaslanabileceği mesajını vermek olduğunu belirtiyor. Batılı ülkelerin demokrasiyi yok ettiği için eleştirdiği Erdoğan, eleştirilere tipik bir yanıt olarak Moskova’yı ziyaret ediyor ve bugüne kadar Rusya kartını etkin bir şekilde kullandığını söylemek mümkün. Erdoğan ayrıca İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesini engellemeye yönelik tutumunun Putin’i mutlu edeceğini biliyor ve bu durumun Putin ile arasındaki kişisel ilişkilere olumlu yansıyacağını düşünüyor.  

İsveç, Finlandiya ve NATO, 2023 seçimleri için ne anlama geliyor? 

Gelecek yıl Erdoğan’ı kazanmak zorunda olduğu bir seçim bekliyor. Dr. Cengiz’e göre, yıllardır süren insan hakları ihlalleriyle ünlenmiş otoriter rejimi ve yolsuzluk dosyalarına ek olarak çatışma bölgelerinde faaliyet gösteren cihatçı grupların finansmanından ve sponsorluğundan sorumlu olan Erdoğan rahat bir emeklilik hayatı hayal edebilecek durumda değil. Geçmişte seçmen kitlesini birleştirmek ve güçlendirmek için laik düzenin kısıtlamalarına son verme, İslami özgürlüğü sağlama, ekonomik istikrar ve Türkiye’nin tüm “Batılı düşmanlarına” karşı güçlü bir lider mesajları veren Erdoğan’ın, seçmenini ikna etmek ve 2023 seçimlerini kazanmak için elindeki enstrümanlar azalıyor. Ekonomik krizin içindeki Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmalarını veto etmesi Erdoğan’ın 2023 seçim stratejisi için ciddi bir önem arz ediyor.  

Dr. Mahmut Cengiz’e göre, ülkenin ekonomik durumunu seçim stratejisinde kullanamayacak olan Erdoğan siyasi İslamcı kimliği ve dünyaya karşı kabadayı tavrını ön plana çıkartacak. Yıllardır kendisini Türkiye’nin tüm “Batılı düşmanlarına” karşı koyabilecek güçlü bir lider olarak tasvir eden bir dış politika mesajı oluşturmaya çalışan Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasına engel olarak NATO’nun genişlemesi konusundaki duruşu ile milliyetçi seçmenin desteğini kazanmayı umuyor. Erdoğan’ın şantaj ve kabadayılık içeren dış politikası milliyetçi kesimin desteğini alma noktasında gelecek yılki seçimlerde işine yarayabilir.  

Erdoğan başaracak mı? 

Dr. Mahmut Cengiz, önümüzdeki süreçte Erdoğan’ın uluslararası siyaset arenasında kozlarını açıkça oynayarak başarılı olup olamayacağını izleyeceğimizi söylüyor. Putin tehdidi, Finlandiya ve İsveç’i çok yüksek ihtimalle NATO’nun kapısını daha da yüksek sesle çalmaya zorlayacak ve bu da Erdoğan’ın AB ve ABD’den istediklerini elde etmesi için daha fazla kozu olacağı anlamına geliyor. Herkesin, AB ve ABD’nin Erdoğan’ın kendi çıkarlarına ne ölçüde boyun eğeceğine şahit olacağını söyleyen Dr. Cengiz, Erdoğan’ın başarması halinde dünyadaki diğer otoriter liderlerin onun tüm ülkenin ve halkın çıkarları pahasına kendi çıkarlarını ön planda tuttuğu stratejisini taklit edeceğini iddia ediyor.  

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version