Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ne yapsanız olmayacak, kurt kuzuyu yiyecekti!

Ne yapsanız olmayacak, kurt kuzuyu yiyecekti!


HABER YORUM | İLKER DOĞAN  

Danıştay Başkanı Zeki Yiğit’in son açıklamaları dikkat çekici. Yiğit, “Benzer davalarda farklı yargı kararları verilmesi, yargıya olan güveni azaltmakta, hukuki güvenlik ilkesini zedelemekte, toplumsal yaşamda belirsizlik ve eşitsizlik oluşturmaktadır.” diyor.

Zeki Yiğit’in sözlerine katılmamak elde değil. Hukukçu değilim; o nedenle Zeki Yiğit’in açıklamalarını uzun uzun irdeleyecek yetkinliğim yok. Şu kadarını söylemekle yetineyim; özellikle bir kesimi yok etmek için, iktidar eliyle yargının siyasetin ‘köpeği’ haline getirilmesi ve ‘kişiye/camiaya özel hukuk’ anlayışı ülkede adalet duygusunu yerle bir etti.

Türkiye’de bulunduğum dönemde bizzat yaşadığım bir örnekle anlatayım;

15 Temmuz sonrası kapatılan kurumda birlikte çalıştığım mesai arkadaşım, sözde talimat verildikten 8 ay sonra Bank Asya’daki maaş hesabına 13 bin lira yatırdığı gerekçesiyle ‘terör örgütü üyeliği’nden 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Benim de hakkımda soruşturma açılmıştı. Suçlama basın sendikasına üye olmam, Bank Asya’da maaş hesabımın bulunması, sosyal medyada yaptığım ve asla suç unsuru barındırmayan bir kaç paylaşım.

DOSYA AYNI, KARARLAR FARKLI

Mahkemeye çıktık. Mahkeme Başkanı, üye hakimle birlikte bilgisayardan banka hesap hareketlerime baktı. Yaklaşık 2 dakika boyunca birlikte incelediler, konuştular. Sonra diğer üye hakimle bir şeyler konuştu ve ardından bana dönerek, “Bank Asya’yla ilgili savunma yapmana gerek yok. Orada anormal bir durum gözükmüyor.” dedi.

Gerçekten de öyleydi. Sözde ‘talimat’ sonrası maaşımın dışında Bank Asya’ya hiç para yatırmamıştım zira bütün param zaten bankadaydı…

Bir sonraki duruşmada hakim değişti. Yeni gelen hakim Bank Asya’yla ilgili bilirkişi raporu istedi. Yargılama başladıktan neredeyse iki yıl sonra yeni hakimin bilirkişi raporu istemesinin temel sebebi ceza verecek başka bir delil bulamamalarıydı… Suç uydurmaları gerekiyordu.

Bilirkişi raporunda, ‘Bank Asya’ya para yatırmadığım’ teyit ediliyor ancak, ‘batmakta olan bir bankada para tutmamın, örgütsel bir tavır’ olduğu varsayımında bulunuluyordu. Bilirkişi niyetimi okuyordu!

HANGİSİ DOĞRU?

Burada iki temel sorun çıkıyor karşımıza; öncelikle aynı dosyada, aynı delil durumuyla iki farklı hakim iki farklı karar veriyor. Bir hakim hesap hareketlerini inceledikten sonra ‘Sorun yok’ derken; diğeri (suç uydurabilmek için) bilirkişi raporu istiyor.

İkinci olarak Bank Asya’ya sözde ‘talimat’ sonrası para yatırmadığım bilirkişi raporuyla sabit. Ancak savcı rolüne soyunan ‘bilirkişi’, uydurduğu varsayımlarla var olan paramı çekmememi ‘örgüt üyeliğine’ delil olarak gösteriyor.

Bilirkişinin ‘tezine’ göre Bank Asya’dan paramı çekmemem ‘örgütsel bir tavır’. Velev ki bu tezin doğru olduğunu kabul edelim; bu durumda bankaya TMSF tarafından el konulduğunda paramı çekmiş olmam gerekmiyor mu? Ancak bankaya el koyduktan sonra da paramı çekmediğim resmi raporlarla sabit… Ama kimin umurunda ki!

Sonuç olarak; arkadaşıma Bank Asya’ya para yatırdığı için ceza veren yargı, beni ise paramı çekmediğim için 6 yıl 3 aya mahkum etti.

İRTİBAT/İLTİSAK HUKUKU!

Danıştay Başkanı Zeki Yiğit’in yaptığı ‘çifte standart’ sorununun temel sebebi de tam olarak bu motivasyon; kurdun kuzuyu yemeyi kafasına koymuş olması!

Ne benim kurtulmam mümkündü ne de arkadaşımın! Biz ne dersek diyelim, ne yaparsak yapalım kurtulamayacaktık. Bank Asya olmasa başka bir ‘suç’ uydurulacaktı; zira kurt kuzuyu yemeyi kafasına koymuştu…

Başka bir delil aramaya ihtiyaç yok; sadece bu gerçek bile söz konusu davaların hukukla zerre kadar ilgisi olmadığını, insanların siyasi saiklerle işinden, aşından, özgürlüğünden edildiğini ispatlamaya yeter…

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version