Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İzotop analizi Sincan pamuğunun izini sürdü: “O kıyafetlerde annemin kanı olabilir”

İzotop analizi Sincan pamuğunun izini sürdü: "O kıyafetlerde annemin kanı olabilir"


NDR’ın DW Türkçe’nin katkısıyla hazırladığı araştırma, dünyaca ünlü Alman firmaların Sincan’da zorla çalıştırılan Uygurlara toplatılan pamuğu tekstil ürünlerinde kullandığını ortaya çıkardı.

Çin’in Sincan bölgesinde yaşayan Uygurlara yönelik sistematik baskısı, sık sık uluslararası kamuoyunun gündemine geliyor. Sincan’da üretilen pamuk ve tekstil ürünlerinin de zorla çalıştırma neticesinde elde edildiği iddiasını ortaya atan çok sayıda uluslararası araştırma ve raporlar bulunuyor. Bunlardan biri de geçen Kasım ayında yayımlandı.

 

İngiltere’deki Sheffield Hallam Üniversitesi’ne bağlı Helena Kennedy Uluslararası Adalet Merkezi tarafından hazırlanan “Pamuk Aklama: Sincan Pamuğu Uluslararası Tedarik Zincirinde Nasıl Gizleniyor” raporu, 100’den fazla küresel markanın Çin’in Sincan bölgesindeki Uygurlara zorla toplatılan pamuğu kullanma riskiyle karşı karşıya olduğunu belgeledi. Dünyaca ünlü Alman tekstil firmaları da bu markalar içerisinde yer aldı.

 

Oysa Alman markaları, zorla çalıştırma nedeniyle Sincan’dan ürün almadıklarını iddia ediyordu. NDR’in (Kuzey Almanya Radyo Televizyon Kurumu) araştırmacı gazetecilik Youtube kanalı STRG_F tarafından yapılan ve DW Türkçe’nin katkı sağladığı araştırma, dünyaca ünlü Alman markaların aksi yöndeki vaatlere rağmen Sincan pamuğu içeren çok sayıda ürün sattığını ortaya koydu.

 

İzotop analizi pamuğun menşeini ortaya çıkardı: Adidas da var Puma da

 

Sincan pamuğunun izini süren ve araştırmaya katkı sağlayan ise giysilerde kullanılan kumaştaki izotopların analiz edilmesine dayanıyor. Söz konusu analiz sonucunda, kullanılan pamuğun dünyanın hangi bölgesinden geldiği tespit edilebiliyor.

 

İzotop analizinde Avrupa’nın önde gelen laboratuarlarından biri olan Agroisolab Jülich ile Niederrhein Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nin ortak çalışmasıyla yapılan araştırmada, pamuğun menşeini saptamak üzere özel bir metot kullanıldı. Agroisolab’den Dr. Markus Boner, elde edilen bulgulara dayanarak “İzotop analizi gayet açık. Analiz ettiğimiz pamuk, diğer ülkelerden ya da Çin’in Sincan dışındaki bölgelerinden tedarik edilen pamuklardan önemli ölçüde farklılık gösteriyor” değerlendirmesini yaptı.

 

Ve bu analiz; Adidas, Hugo Boss, Puma, Jack Wolfskin ve Tom Tailor ile Çinli marka Shein’in piyasaya sürdükleri ürünlerde Sincan bölgesinde üretilen pamuğu kullandığını ortaya çıkardı.  

 

Ünlü markalar iddiaları reddetti

 

Sincan pamuğu kullanıldığı iddiasını ünlü markalara da sorduk, ancak firmalar bu iddiaları reddetti. Adidas başka ülkelerden pamuk tedarik ettiğini, Puma ise ürünlerinde Sincan pamuğu bulunmadığını savundu. Hugo Boss zorla çalıştırma uygulamasına müsamaha göstermediklerini belirtti, fakat Sincan pamuğu iddiasını cevapsız bıraktı. 

 

Jack Wolfskin ürünlerinde Sincan pamuğu kullanılıp kullanılmadığı sorusuna cevap vermedi, ancak zorla çalıştırmanın “kabul edilemez” olduğunu ifade etti. Çinli Shein markası sadece saygın kaynaklardan tedarik sağladıkları yanıtını verdi. Tom Tailor ise sorularımıza yanıt vermedi. 

 

“Cezaevinden çalışma kampına transfer edildik”

 

Sincan bölgesinde yaşayan Uygurlar, Çin’in politikaları nedeniyle insanlık dışı koşullarda zorla çalıştırılıyor. Araştırma kapsamında tanıklar ve mağdurlar, pamuk hasadı ve pamuğun işlenmesi sırasında uygulanan zorla çalıştırma uygulamasının zorlu koşullarını anlattı. Onlardan biri de Erbaqyt Otarbai. 46 yaşındaki Kazak asıllı adamın tanıklığı münferit değil, aksine sistematik zulmü ortaya koyan bir anlatım. İşkenceye maruz kalan Otarbai’nin el bileği, kafası ve omzunda izler var.  

 

Çin’in Sincan bölgesinde aylarca cezaevinde kalan Otarbai, içeride geçirdiği süre boyunca dayak yemiş ve elektroşokla işkenceye uğramış. İngiltere’ye iltica eden eski kamyon şoförü Otarbai, “Beni bir gün duş odasına götürdüler ve elektroşok tabancasıyla işkence ettiler” diye anlatıyor. Otarbai, bir süre sonra cezaevinden çalışma kampına transfer edildiğini, elbise dikmeye zorlandığını söylüyor:

 

“Çalışması çok yorucuydu, çünkü daha önce yaptığımız bir iş değildi. İşini iyi yapmayanlar cezaevine geri gönderiliyordu. Ve kimse oraya dönmek istemiyordu.”

 

“Sincan’da çok büyük bir cezaevi endüstrisi var”

 

Çin’deki baskı sisteminin iç yüzünü en iyi bilenlerin başında polis memurları geliyor. NDR’a Çin’de güvenlik güçlerinin keyfi ve vahşi uygulamaları hakkında bilgi veren, güvenlik sebebiyle ismini değiştirdiğimiz Wang Leizhang, “Belli sayıda insanı gözaltına almamız talimatı veriliyordu. Şüphe halinde birinin telefonunda bulduğunu kriminalleştiriyor ve kotanı dolduruyordun” diye anlatıyor.  

 

Şu an Avrupa’da sürgünde bulunan eski polis memuru, gözaltı işlemi sırasında başlayan şiddetin sorgulama sırasında devam ettiğini belirterek “Uyuyakalan herkes dövülürdü. Aç ve susuz geçen üç günün sonunda herkes her şeyi itiraf ediyordu” diyor. Wang’a göre, gözaltı sonrası zorla çalıştırma tehdidi de vardı:

 

“Çin’deki bütün cezaevlerinde mahkûmlar çalışmaya zorlanıyor ve cezaevi yönetimleri bu yolla para kazanıyor.”

 

Uygurların yaşam koşulları üzerine çalışmalar yapan antropolog Rune Steenberg, Sincan’da çok büyük bir cezaevi endüstrisi olduğunu dile getiriyor. “Bu endüstri, cezaevi ve şirketlerin işbirliği ile dönüyor. Söz konusu işbirliği sonucunda ucuz iş gücü oluşuyor” diyor. Steenberg, Sincan’da 2017’den bu yana hapis cezalarında keskin bir artış olduğuna da dikkat çekiyor:

 

“Hapis cezasına en çok çarptırılanlar, etnik azınlıklar. 2013 ve 2018 yılları arasında hapsedilen insan sayısı neredeyse on katına çıkacak şekilde her sene arttı. Tutuklananlar çalışmaya zorlanıyor.”

 

“175 Uygur’un köyden kampa gönderildiğine şahitlik ettim”

 

Pamuk çiftçisi Eyüp Enwer’den çalışma koşullarını dinlemeye devam ediyoruz. Enwer’e göre, Çin hükümeti yoksullukla mücadele kapsamında özellikle etnik azınlık mensuplarını çalışmaya zorluyor:

 

“Çiftçileri ve genç adamları yüzlerce hektarlık geniş pamuk tarlalarında düşük ücretlere çalışmaya zorluyorlardı.”

 

Şu an Türkiye’de yaşayan Enwer, Çin’deki emek sömürüsünü çok iyi hatırlıyor. Bazı durumlarda hasat zamanı köylülerin yaklaşık beşte birinin zorla çalışmaya gönderildiğini ve bu sayının her sene arttığını anlatıyor.  

 

“Sekiz ila on saat pamuk hasadı yapmak oldukça zor bir iş. Oturamıyorsun, bütün gününü iki büklüm geçirmek zorundasın. Belin ağrıyor. 30 derece sıcakta çalışıyorsun ve gölge alan neredeyse yok. Oldukça yorucu.”

 

Enwer, çalışmayı reddedenlerin cezaevi tehdidi ile karşı karşıya kaldığını da ekliyor:

 

“175 Uygur’un köyden kampa gönderildiğine şahitlik etmiştim.”

 

900 bin hektarlık alana yayılan pamuğun üçte biri elle toplanıyor

 

Çin’de üretilen pamuk, küresel pamuk üretiminin neredeyse beşte birini oluşturuyor. Çin’deki pamuğun yüzde 85’i ise Sincan’dan elde ediliyor. Zorla çalıştırma uygulamasına sadece Sincan’daki fabrikalarda değil, bölgede bulunan pamuk tarlalarında da rastlanıyor. Çin hükümeti ise zorla çalıştırma iddialarını reddediyor. Bu iddiaları, pamuk hasadının neredeyse tamamının makina aracılığıyla yapıldığını söyleyerek geri çeviriyorlar.

 

Bu savdan yola çıkan araştırma ekibi ise uydu ve radar verilerini analiz eden Vertical52 platformu ile ortak çalışma yaparak Sincan’daki tarımsal alanları inceledi. 

 

Araştırma sonuçları, geçtiğimiz sonbaharda 900 bin hektarlık alana yayılan pamuğun yani tüm hasadın neredeyse üçte birinin elle toplandığını ortaya koydu. Vertical52’den Marcus Pfeil, “Bu sayı yaklaşık olarak dünyanın en büyük 10 üreticisi içinde yer alan Avustralya ve Türkiye’de yapılan hasattan elde edilen pamuk miktarına tekabül ediyor” diyor.

 

Güney Sincan’da pamuk hasadının yarısı elle yapılıyor. Pfeil, “Devasa büyük bir alandan bahsediyoruz” diye devam ediyor.

 

ABD Kongresi, Aralık 2021’de Sincan’da üretilen malların Uygurların zorla çalıştırılmasıyla elde edilmediğini kanıtlamasını, kanıtlanmaması halinde ürün ithalinin yasaklanmasını öngören bir yasa tasarısı onayladı. Batılı firmalar geçmişte, birçok şüpheli vakaya rağmen, tedarikçilerine uzman şirketlere denetim yaptırmaları sebebiyle tedarik zincirinde zorla çalıştırma gibi bir durum olmadığı iddiasını ısrarla tekrar ediyordu. Bölgede yıllarca denetim yapan bir uzman, bu iddiaları gerçekçi bulmuyor:  

 

“Batılı şirketlerin Sincan’daki pamuk tedarik zincirinde zorla çalıştırma olmadığını kesin bir dille söylemesi mümkün değil.”

 

Çin’de hükümet izni olmadan zorla çalıştırma koşullarına dair araştırma yapmak, kanunen yasak. Çinli çalışanlarının güvenliğini tehliye atmamak için ismini vermeyen denetçi, “Çin istihbaratının çalışanlarımızı evlerinde ziyaret ettiğini biliyoruz. Çalışma koşulları hakkında bilgi sahibi olmak isteyen biri kendini hemen cezaevinde bulabilir” diyor.

 

“Çin pamuğuna yaptırım, Türkiye’de tekstili baltalamak olur”

 

Türkiye’deki tekstil şirketleri de ürünlerinde kullandıkları pamuğun çoğunu Çin’den tedarik ediyor. Çin’den gelen pamuğun Sincan’da zorla çalıştırılan Uygurların topladığı pamuk olmadığından emin olmak oldukça zor, çünkü Çin pamuğunun yüzde 85’i Sincan’da üretiliyor. Sincan’da zorla çalıştırma uygulaması tedarik zincirinin hemen her aşamasında yer alıyor ve bağımsız denetim yapılamıyor. Dolayısıyla Türkiye’de üretilen ve “Made in Turkey” etiketiyle Avrupa mağazalarında yerini alan giysilerde Sincan pamuğu olma ihtimali epey yüksek.  

 

Araştırma ekibi Denizli’de Çin’den pamuklu iplik satın alan ve Avrupa’yla ticaret yapan bir tekstil firmasıyla da görüştü.

 

Güvenlik sebebiyle ismini vermediğimiz firma sahibi, “Pandemi sürecinde ithal gelen ipliklerin sevkiyatında birçok sıkıntılar yaşadığımız için o dönem aldığımız pamuklu iplik yurt içi ağırlıklı oldu. Ama şimdi yarı yarıya diyebilirim” diyor. Firma sahibi, Türkiye’de tekstil firmalarının çoğunun pamuğu ya da pamuklu ipliği Çin’den tedarik ettiğini, büyük markaların fiyat politikasının katı olması sebebiyle ancak bu şekilde kâr edebildiklerini söylüyor:  

 

“Yurt içinden aldığınız iplikleri Çin’den gelen fiyatlara yakalayamıyorsunuz, o kârlılıkları elde edemiyorsunuz. İçerideki çarkın dönmesi için de belli bir kâr elde etmeniz gerekiyor.”

 

Firma sahibi, Çin’den pamuk ya da pamuklu iplik alınmamasına dair bir yaptırım geldiği takdirde alternatif seçeneklerin oluşturulması gerektiğini savunuyor:  

 

“Çünkü öteki türlüsü, Türkiye’deki tekstil sektörünü baltalamak olur. Ya da böyle bir durumda Avrupa’daki markaların fiyat politikasını değiştirmesi gerekir.”

 

“O kıyafetlerde annemin kanı olabilir”

 

2011’den beri Türkiye’de yaşayan Cevlan Şirmehmet de öğrencilik zamanlarında pamuk toplamak zorunda bırakılmış:

 

“İlkokul, ortaokul, lise öğrencilerine hasat döneminde pamuk toplatırlardı. Ben de topladım. Döndükten sonra o kadar yoruluyorduk ki…”

 

Sincan’da yaşayan ailesiyle en son Ocak 2018’de WeChat üzerinden konuşan Şirmehmet, annesinin nerede olduğunu öğrenmeye çalışırken cezaevinde olduğu bilgisini almış. Annesinden yıllardır haber alamayan Cevlan Şirmehmet, onun da zorla çalıştırıldığı konusunda endişe duyuyor.  

 

“Annem de zorla pamuk topluyor mu? Ben 17 yaşımda zorlandıysam onu tahmin edemem. Alışverişi çok seven biriyim. Büyük tekstil firmalarından alışveriş yapardım eskiden, şimdi yanından geçmiyorum. Çünkü o kıyafetlerde annemin kanı olabilir.”

 

KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – BURCU KARAKAŞ


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version