Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan: Bunların derdi Atatürk’ün ismine sahip çıkmak değil bu ismi kalkan yaparak kendi kirli gündemlerini inşa etmektir

Erdoğan: Bunların derdi Atatürk'ün ismine sahip çıkmak değil bu ismi kalkan yaparak kendi kirli gündemlerini inşa etmektir


Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıkımına başlanan Atatürk Havalimanı’na ilişkin olarak, “Bunların derdi Atatürk’ün ismine sahip çıkmak değil bu ismi kalkan yaparak kendi kirli gündemlerini inşa etmektir” görüşünü savundu.

Erdoğan, “29 Mayıs’ı da Bay Kemal istersen sen de gel, Atatürk Havalimanı’nda kutlayacağız. Sen 700 kişiyi falan topla oraya götür orada engeller kurmaya çalış. Ama biz orada 29 Mayıs İstanbul’un fethini kutlayacağız. O gün ağacı dikeceğiz ve inşallah bahçenin temelini de atacağız. ” diye konuştu. 

 

2023 seçimlerine değinen Erdoğan partisinin grup toplantısında , “Bizim için 2023 bir final değil, büyük ve güçlü Türkiye için yeni bir milat, yeni bir başlangıç olacaktır” ifadesini kullandı. 

 

Erdoğan şunları kaydetti:

 

“19 Mayıs, milletimizin şartların en zor olduğu dönemlerde bile dayatmalara teslim olmayıp kendi yolunu çizme iradesinin sembolüdür”

 

“Yarın 103. Yıl dönümüne ulaşacağımız 19 Mayıs 1919 tarihi milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesinin önemli dönüm noktalarından biridir. Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak tarihimizdeki yerini alan 19 Mayıs, milletimizin şartların en zor olduğu dönemlerde bile dayatmalara teslim olmayıp kendi yolunu çizme iradesinin sembolüdür. Samsun’dan başlayıp Ankara’da devam eden İzmir’de nihai hedefine ulaşan, ardından cumhuriyetin ilanıyla taçlanan bu sürecin şanı da şerefi de gururu da milletimize aittir. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere milli mücadelenin yürütülmesinde ve zafere ulaştırılmasında emeği olan herkesi, şehitlerimizi, gazilerimizi, kahramanlarımızı rahmetle yad ediyorum.  Cumhuriyet bizim ilk değil son devletimizdir.

 

 

Hatta milletçe daha sonra Kıbrıs başta olmak üzere çeşitli coğrafyalarda başka devletler de kurduk. Böylece ecdadımızın binlerce yıl boyunca Asya’dan Avrupa’ya ve Afrika’ya kadar bütün buralarda uzanan kadim dünyanın dört bir yanında hüküm süren devlet kurma geleneğini devam ettiriyoruz.

 

Coğrafyamızdaki son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıl dönümünü ülkemizi muassır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma hedefimize adadık. Tarih büyük olunca, hayaller büyük olunca mücadele büyük olunca bunu yönetecek siyasi iradenin de ona göre teşekkül etmesi gerekiyor.

 

“Türkiye’nin böyle programa, projeye sahip tek partisi AK Parti, tek siyasi birliği Cumhur İttifakı’dır”

 

Türkiye’nin böyle programa, projeye sahip tek partisi AK Parti, tek siyasi birliği Cumhur İttifakı’dır. İnşallah AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak önümüzdeki dönemde de eser ve hizmet siyasetimizde yolumuza kararlılıkla devam edecek, ülkemizi hedefleriyle buluşturmayı sürdüreceğiz. Geçtiğimiz hafta hizmete açtığımız Rize- Artvin Havalimanı, 1915 Çanakkale Köprüsü gibi bu yıl hayata geçirdiğimiz dev projelerden biridir. Dünyada deniz üzerinde 5 tane havalimanı var, 2’si bizim ülkemizde. Ordu- Giresun, Rize-Artvin. Her ne kadar bazı gafiller bu havalimanına bile kulp taktıysa da biz açılış töreninde milletimizin heyecanını, mutluluğunu, şükran duygularını bizzat gördük. Resmi rakam olarak o gün 70 bin kişinin katıldığı böyle bir açılış bizler için ayrıca gurur verici oldu. Ülkemizin Karadeniz kıyısındaki son şehirleri olan Rize ve Artvin’in ekonomik ve sosyal potansiyelini en üst seviyede kullanabilmesine imkân sağlayacak bu havalimanının milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

 

“Bizim için 2023 bir final değil, büyük ve güçlü Türkiye için yeni bir milat, yeni bir başlangıç olacaktır”

 

Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız demokrasi ve kalkınma adımlarının gayesi 2023’ü cumhuriyetin zirvesi değil daha büyük atılımlar için  yeni bir başlangıç haline dönüştürmektir. Ülkemiz, milletimiz, bizim için 2023 bir final değil, büyük ve güçlü Türkiye için yeni bir milat, yeni bir başlangıç olacaktır.

 

Esasen AK Parti’nin kazandığı seçim böyle bir başlangıçtır. İktidara geldiğimiz 2002 Kasım seçimleri, istikrar ve güven arayan Türkiye’nin ilk ayak sesiydi. Vesayete meydan okuyarak girdiğimiz 2007 seçimleri bir demokrasi ve özgürlük haykırışıydı. Eser ve hizmetler siyasetimizin heyecanıyla girdiğimiz 2011 Haziran seçimleri ülkemize çağ atlatma müjdemizin ete, kemiğe bürünmüş haliydi. Türkiye’yi yeniden istikrarsızlık batağına sürükleme çabalarını 2015 Kasım seçimleriyle sandığa gömdük. Darbecilere ve onları maşa olarak kullananlara cevabımızı 2018 Haziran seçimleriyle verdik.

 

2023 seçimleri de büyük ve güçlü Türkiye hedefimizin kilit taşı olacaktır. Tabii bu tablo bizim kadar bölgemiz ve ülkemiz üzerine hesapları da olanların dikkatini çekmektedir. Her dönem olduğu gibi bugün de bu güçler içeride kendi senaryolarına uygun rollere talipli siyasetçi, STK temsilcisi, iş insanı, medya mensubu kılıklı aktörler bulabilmektedir.

 

Hatırlarsınız bir süre önce bölgemizde en çok sorun yaşadığımız devletlerden birinin başkanı Türkiye’de iktidarı değiştirmek için beraber çalıştıkları çevreler olduğunu söylemişti. Tabii bunlar özellikle eskiden ülkemizde başka çevrelerle de çalışıyorlardı. Biz bunların çalıştığı vesayet güçlerinin, darbecilerin, terör örgütlerinin, beşinci kol faaliyeti yürüten sinsi tiplerin tepesine binip hareket alanlarını sınırladıkça alternatifleri azaldı. Kala kala hırsları boylarını aşan bir avuç kifayetsize, ancak ilkokul müsameresi seviyesinde iş çıkartan oyuncuya kaldılar. Kumpasla geldikleri koltuklarını herkese duymak istediklerini söyleyen, yalanı, iftirayı, tehdidi, yüzsüzlüğü siyaset diye pazarlayan, ülkenin ve milletin hayrına söyledikleri tek söz, yaptıkları tek iş olmayan karikatür tiplerin cesaret ve cüretlerinin giderek arttığını görüyoruz.

 

Bunlar milletin irfanını, ferasetini, inancını kimin zaman tek parti zulmüyle, kimi zaman dipçik zoruyla, kimi zaman algı operasyonuyla yenebileceklerini sanan zavallılardır. Milletimiz demokrat partiden beri bunlara şamar üstüne şamar indirmesine rağmen bu habis zihniyetin tarihten ders çıkarmadan hâlâ aynı şımarıkla yoluna devam etmesini ibretle izliyoruz. İnşallah 2023’te bunların yüzlerindeki maskeleri düşürerek defterlerini dürecek ve hepsini de siyaset arşivinin tozlu raflarına havale edeceğiz.

 

Teşkilatlarımıza, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza her fırsatta, sürekli sahada olmalarını, milletimizin gönlünü kazanmak için daha çok çalışmalarını tavsiye etmemin sebebi budur.  Bizim kalbimiz Rabbimizden, gözümüz milletten başka yere dönük olmamıştır, olmayacaktır.

 

Eser ve hizmet siyasetimizden, istiklal ve istikbal davamızdan, demokrasi ve kalkınma programlarımızdan taviz vermeden, samimiyetle çalışacağız, çabalayacağız.

 

Kaftancıoğlu açıklaması

 

Dünya ile birlikte bizi de etkileyen sınamalar karşısında, bu duruşumuzu bozmayacağız. Bunları yaptığımız müddetçe milletimizin desteği hep yanımızda olmayı sürdürecektir. CHP ve şürekası öyle konularla, öyle zırva iddialarla, öyle yalanlarla karşımıza çıkıyorlar ki muhatap alıp cevap vermeyi zül addediyoruz. Buna rağmen milletimize olan saygımız sebebiyle bazı hususları açıklamamız gerekiyor. Önce CHP İstanbul İl Başkanı’nın mahkumiyet kararlarının bazılarının Yargıtay tarafından onanmasının ardından bize yönelik bir saldırı, hakaret ve iftira dalgası başlattılar.

 

Yargı kararları elbette layüsel değildir, eleştirilebilir ama bu eleştirinin yargı mensuplarının ve ülkeyi yönetenlerin kişilik haklarına saldırı derecesine varması siyasetin değil, hukukun konusudur.

 

Nitekim bu süreçte ettikleri her kem sözün, attıkları her iftiranın hesabını hukuk önünde vereceklerdir.

 

“Mantıkla ilgisi olmayan bir SADAT tantanası çıkardılar”

 

Hadi diyelim ki burada bir kuyruk acıları var, onun için sağa sola saldırıyorlar. Ardından hakikatle, akılla, mantıkla ilgisi olmayan bir SADAT tantanası çıkardılar.

 

SADAT, TSK’dan emekli bir grup subay ve astsubayın 2012 yılında savunma alanında danışmanlık faaliyeti üzerine kurdukları bir şirkettir. Bu şirket özellikle de uzun yıllar sömürge altında kalmış İslam ülkelerine yönelik çalışmalar yapıyor. Daha önce de bu şirketle ilgili kimi siyasetçilerin beyanlarına dayalı olarak medyada yalan haberler çıkmıştı.  Mesela 2018 yılında halen CHP ittifakı içinde yer alan bir siyasi partinin genel başkanı hanımefendi ülkemizin çeşitli yerlerinde silahlı eğitim kamplarının kurulduğu iddiasını bir gazete dile getirmişti. Cumhuriyet başsavcılığı bu haber üzerine soruşturma açmış, bu iddianın yalan, bühtandan ibaret olduğunu belgeleriyle ortaya koymuştu. Şimdi de CHP’nin başındaki zat ortada bunu gerektirecek herhangi bir sebep yokken SADAT şirketinin önüne baskın yapar gibi gidip benzer zırvaları tekrarlamıştır.

 

“Biz bu hareketin masum bir gündem oluşturma çabası olmadığını biliyoruz”

 

Biz bu hareketin masum bir gündem oluşturma çabası değil, Türkiye’nin bölgesindeki çatışmalarda üstlendiği arabulucu rolüne ve sınırları dışında yürüttüğü kapsamlı operasyonlarına karşı verilmiş bir cevap olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bu çıkışın suflesinin nereden geldiğini, neyi amaçladığını, niçin yapıldığını da çok iyi biliyoruz.  Başaramayacaksınız.  SADAT’ın yöneticileri, kendileriyle yakından, uzaktan hiçbir alakam olmadığı  halde bunu adeta bizim şu anda kullandığımız darbeci kuruluş olduğunu söyleyecek kadar bu başkan terbiyesizleşiyor.

 

“Bay Kemal, ne dersen de sabahtan akşama yalanla yatıyorsun, yalanla kalkıyorsun”

 

Bay Kemal, ne dersen de sabahtan akşama yalanla yatıyorsun, yalanla kalkıyorsun. Hiçbir zaman senin dürüstlüğüne şahit olmadık.

 

Darbecilere yaptıramadığını sinsi çelmelerle başarıya ulaştıramadığınız işi Bay Kemal gibi karikatür tiple hiç elde edemezsiniz. Biz insanlığımızı, diplomatik nezaketimizi gösterelim de varsın onlar kendi bildikleri yoldan yürüsünler. 

 

Atatürk Havalimanı’ndaki yıkım

 

SADAT tartışması bitmeden Atatürk Havalimanı’nda inşa edeceğimiz Millet Bahçesi’e binbir yalanla saldırmaya başladılar. Bu tesisin adı 12 Eylül darbesine kadar Yeşilköy Havalimanı idi. 28 Şubat’a kadar darbecilerin ihaneti, gizlemek için kullandıkları araç hep Atatürk maskesi olmuştur. 12 Eylül darbecilerinin başı Evren de Yeşilköy’ün ismini Atatürk yaparak aynı yolu izlemiştir. Atatürk ismi üzerinden fırtına koparanların hiçbiri bu hakikati dile getirmez. Bunların derdi Atatürk’ün ismine sahip çıkmak değil bu ismi kalkan yaparak kendi kirli gündemlerini inşa etmektir. Eğer gerçekten Atatürk hassasiyetleri olsaydı havalimanı tabelasından önce kendilerine “Mustafa Kemal’in itleri” diyenlerden hesap sorarlardı. Samimiyetleri olsaydı PKK güdümlerindeki partiyi siyasi ortakları yapıp belediye birimlerini terör örgütü yandaşlarına teslim edenlerden hesap sorarlardı.

 

Kendi ülkesini yabancılara şikâyet eden genel başkanlarından, belediye başkanlarından hesap sorarlardı. Meselenin Atatürk değil, ülkenin ve milletin kazanımları olduğu izahı ihtiyaç duymayacak kadar açıktır. Türkiye’nin havayolu ulaşımındaki ve ticaretindeki hedeflerini karşılamada yetersiz kalan Atatürk Havalimanı’nın faaliyetlerine devamı, şehrin en kalabalık nüfusuna sahip bölgelerdeki etkileriyle de sürdürülemez bir hale gelmişti.

 

Dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi yeni havalimanı inşa ettik. Bundan bile rahatsız oldular. Sadece kargo bölümü Atatürk Havalimanı kadar olan İstanbul Havalimanı ülkemizin kazanımlarında yer etmiştir. Dünyanın ilk üç havalimanından bir tanesi. Atatürk Havalimanı’nın bir pisti oradaki hastaneye hizmet etmek, ihtiyaç halinde kullanmak üzere tutulmaktadır.

 

Kılıçdaroğlu’nun halktan götürülen paralarla yapıldığı bühtanıyla tarif ettiği yeni havalimanı milletin cebinden tek kuruş para çıkmadan inşa edilmiş, milletin cebine para aktaran bir kaynak haline gelmiştir.

 

Dünyanın en prestijli havalimanları arasına giren bu eseri itibarsızlaştırma çabaları beyhudedir. Millet bahçesine çevrecilik adına karşı çıkmaları tam bir garabettir. 

 

İstanbul’un belediye başkanı olduğum dönemde İstanbul’un şeritlerine, orta şeritlerine bir milyon 250 bin ağaç diktik. Ağaca hasret olan İstanbul’u yeşillendirelim diye. Kalkıyorsun bizimle yeşilde yarışmaya çalışıyorsun.Bay Kemal, ne sen, ne de buradaki yandaşların bu tür işleri başaramazsınız. Bugüne kadar kaç tane millet bahçesi yaptınız, bize bunu ispatlayın. Bu hizmete itiraz edenin bırakın çevreciliğini insanlığından şüphe etmek lazım. Bu zat daha eskiden millet bahçesini o kadar sahiplenmişti ki bu projeyi telefonunu dinleyerek kendisinden çaldığımızı iddia edecek kadar ileriye gitmişti. Bay Kemal bizim o kadar boş vaktimiz yok. 132 bin ağacı ile, yürüyüş yolları ile ülkemizin gururu olan bu projeye karşı çıkmakla kalmıyor, buranın yabancılara satılacağı yalanı ile milleti galeyana getirmeye çalışıyor. Bir de burada konutlar yapılacakmış. Yalana bak.

 

Aliya İzzetbegoviç’in karargahını mağara diyerek kendi aklınca değersizleştirmeye çalışan bu zata en güzel cevabı Boşnak kardeşlerimizin sandıkta vereceğine inanıyorum.

 

Bay Kemal, sen mağarada yaşayanlarla siyasi ortaklık yapıyorsun, onlarla yoluna devam ediyorsun. Ortaklığını sürdürdüğün mağaradakilerin hali ortada. Gel bir an önce onlardan kurtul, yoksa halin iyi değil.

 

Sermaye sahiplerinden devletin memuruna kadar herkesi tehdit edip ülkeye yapılan yatırımları engellemenin adı siyaset değil ihanettir.  Bunlar sadece dışarda hazırlanan projelerde kendilerine verilen görevi yaparlar. Ülkenin her kazanımına balta vurmayı siyaset sanan bu güruhu zavallılığı ile baş başa bırakıyoruz. Dikili tek bir ağaçları, hiçbir hizmetleri olmayanların sadece yıkmakla, nefret dili ile kendilerini göstermelerini devraldıları faşist mirasa bağlıyoruz. Varsın onlar İstanbul’a hizmet diye musluk açmaya devam etsinler.

 

“29 Mayıs’ı Atatürk Havalimanı’nda kutlayacağız”

 

29 Mayıs’ı da Bay Kemal istersen sen de gel, Atatürk Havalimanı’nda kutlayacağız. Sen 700 kişiyi falan topla oraya götür orada engeller kurmaya çalış. Ama biz orada 29 Mayıs İstanbul’un fethini kutlayacağız. O gün ağacı dikeceğiz ve inşallah bahçenin temelini de atacağız. 

 

“Son günlerde yaşanan Suriyeli sığınmacılar tartışması da kirli planın parçasıdır”

 

Son günlerde yaşanan Suriyeli sığınmacılar tartışması da kirli planın parçasıdır.

 

Hadi istihbaratçı artığı siyasetçilerin bu konudaki çırpınışlarının sebebini anlıyoruz, onların görev emri bu. Bizi asıl endişelendiren CHP’nin başındaki zatın aynı küçük siyaseti ülkede kin ve nefret tohumları atma pahasına sürdürmesidir. Halbuki parti daha birkaç yıl önce yayınladığı raporda ülkemizin açık kapı politikasının yetersizliğinden, bu insanların sağlık, meslek gibi konularda yeterli hizmetin verilememesinden şikâyet ediyor. 

 

“Enflasyonun en bariz tecellisi olduğu ekonomik sıkıntılar gelişmiş ülkeler başta olmak üzere herkesi kara kara düşündürüyor”

 

Enflasyonun en bariz tecellisi olduğu ekonomik sıkıntılar gelişmiş ülkeler başta olmak üzere herkesi kara kara düşündürüyor.

 

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği

 

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Ukrayna – Rusya arasında cereyan eden savaş güvenlik dengelerini tekrar ön plana çıkardı. NATO, doğu sınırlarını güçlendirmek için çeşitli arayışlar içindedir. Ukrayna krizinin ardından bölgede sergilenen dayanışmanın seferber edilen kaynakları, biraz gözlerimiz dolarak biraz da tebessümle izliyor dersek yeridir. Biz yıllardır terörle mücadele eden bir NATO müttefiki olarak bu tablo ile hiç karşılaşmadık. Müttefiklerimizden hassasiyetimizi anlamalarını, saygı göstermelerini ve destek vermelerini bekliyoruz. Teröre karşı sınırlarımızı korumak gibi hassasiyetimiz vardır. Bu hassasiyetimize hiçbir müttefikimiz beklediğimiz ölçüde saygı göstermediler.

 

PKK ve DEAŞ’ın sınırlarımıza dayandığı bir dönemde ülkemizdeki hava savunma sistemlerinin sökülüp götürüldüğü dönemlerini unutmadık.

 

Sığınmacılar Batı ülkelerine yönelmediği sürece derdimizi paylaşan hiçbir müttefik görmedik. Bunlar kusura bakmasınlar NATO’daki müttefiklerimizdir. NATO ve AB içinde her türlü şımarıklığı sergileyen kimi ülkelere sınırsız hoşgörü gösterseler de müttefiklerimizin bu hassasiyetimizi paylaşmadıkları ortadadır. Önümüze getirilen her teklife sorgusuz sualsiz evet diyeceğimiz anlamına gelmiyor.

 

Hem PKK/YPG terör örgütüne destek verip hem de bizden NATO üyeliği için destek istemek en hafif tabiri ile tutarsızlıktır. İsveç’ten 30 terörist istedik, vermeyiz dediler. Siz teröristleri vermeyeceksiniz ama bizden NATO üyeliğini isteyeceksiniz. Bu güvenlik teşkilatını güvenlikten yoksun hale getirmeye biz ‘evet’ diyemeyiz. Bu yanlış bir kere yapıldı Yunanistan’la. Yunanistan ve Fransa NATO’dan çıkmışlardı, sonradan girmelerine maalesef biz ‘evet’ dedilk. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Pazartesi gelmek istiyorlarmış. Boşuna yorulmasınlar, gerek yok. Tavır ortada. İsveç’te hala yürüyorlar. Bu yürüyüşler hala devam ediyor. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Tek gayemiz ülkemizi istikrarsız hale getirmeye yönelik eylemleri kaynağında kesmektir. Yüzbinlerce Euro’yu bunlara veriyorlar terör örgütü daha çok palazlansın diye. Binlerce TIR, terör örgütlerine gönderilmedi mi? Gönderildi. Bunlar NATO’dan ortağımızdı.

 

“13 ayrı yerleşim bölgesinde toplam 1 milyon nüfusu barındıracak şehirler kuruyoruz”

 

Sınırlarımız boyuna oluşturmayı planladığımız güvenlik bölgesinin önemli kısmını tamamladık. Özellikle bölgedeki muhataplarımızla gereken mutabakatları sağlayıp arada kalan bölgeleri güvenli hale getirmeye çalışıyoruz. Gelin Türkiye’nin meşru, haklı harekatlarına destek verin, ayağımıza çelme takmaya çalışmayın. Biz operasyonlarımızı hiçbir masumun saçının teline zarar vermeden yapıyoruz. 500 bin Suriyeli’nin kendi topraklarına dönüşünü sağladık. 13 ayrı yerleşim bölgesinde toplam 1 milyon nüfusu barındıracak şehirler kuruyoruz. Kalıcı konutların sayısını daha da arttıracağız. Onlar kin tohumu atmanın peşinde biz ise eser siyaseti yapmanın peşindeyiz.”


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version