İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bayramda Rize ve Trabzon’u kapsayan Karadeniz ziyareti, “İmamoğlu cumhurbaşkanlığını istediği için bayram ziyaretini seçim gezisine çevirdi” değerlendirmelerine yol açtı.
CHP Genel Merkezi bu görüşe karşılık olarak “İmamoğlu daha önce de bu tür ziyaretlerde bulundu. Ziyarete fazla anlam yüklenmemeli” açıklamasını yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun aday olmak konusundaki hevesi ve anketlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı daha çok “kazanacak aday” gösterilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın belediyedeki görevlerine devam etmelerinden yana tavır koyduğu biliniyor.
Yavaş, konu hakkında kamuoyu önünde sessizliğini koruyor, İmamoğlu ise tersine gündemde kalmayı sürdürüyor.
Serbestiyet’ten Hilal Köylü’nün sorularını yanıtlayan siyaset uzmanı ve kamuoyu araştırmacısı Tarhan Erdem, “İmamoğlu, bayram ziyareti vesilesiyle yaptığı seçim mitinginden genel başkanlığa bir dilekçe göndermiş oldu. Cumhurbaşkanlığı adaylığı dilekçesini parti genel merkezine yolladı. Resmiyet kazanmamış bir müracaat bu” dedi.
Erdem’in Köylü’nün sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
İmamoğlu; Karadeniz’e bayram ziyaretine gitmemiş miydi? Neden seçim mitingine dönüştürdüğüne ilişkin yorumlar yapılıyor? Öyle mi yaptı?
İmamoğlu; memleketine gitti, cumhurbaşkanlığına aday olduğunu gösterdi. Halka “Beni seçin” diye mesaj verdi. Resmen değilse de, adaylığını ilan etti. Kapalı bir şekilde ilan ettiği için aslında altılı masaya da mesaj verdi. “Benim liderimin dediği olur” mesajı bu. Ama bu mesaj aslında genel başkan üzerinde de büyük bir baskı. Sonuçta CHP’nin adayının kim olduğuna CHP genel merkezi karar verecek, Kılıçdaroğlu karar verecek. Bayram ziyareti vesilesiyle yaptığı seçim mitinginden genel başkanlığa bir dilekçe göndermiş oldu. Cumhurbaşkanlığı adaylığı dilekçesini parti genel merkezine yolladı. Resmiyet kazanmamış bir müracaat bu.
Tarhan Erdem
Normal mi bu yaptığı?
Türkiye’deki her partide olduğu gibi CHP’de de parti içi demokrasi olmadığından adayın kim olduğuna parti lideri karar verecek. İnsanlar çıkıp da “ben adayım” diyemiyor. CHP’de parti içi demokrasi işleseydi, il başkanlarının ya da milletvekillerinin ya da cumhurbaşkanlarının nasıl aday gösterileceği belli kurallara bağlansaydı, genel başkanın kararına bırakılmasaydı bugün böyle bir sorun, sıkıntı ortaya çıkmayacaktı.
Şimdi; mevcut durumda görünen o ki; altılı masanın cumhurbaşkanı adayı kazanacak. Kazanma ihtimali çok güçlü. Ama aday yok ortada. İmamoğlu adaylığını ilan ederek; o adaya, yani kazanacak adaya yakın bir isim olduğunu ortaya koydu. Kılıçdaroğlu’nun işi şimdi çok ama çok zorlaştı.
Kendisi de cumhurbaşkanlığı adaylığını istediği için mi zorlaştı Kılıçdaroğlu’nun işi?
Kılıçdaroğlu tarihi bir zorluk yaşıyor. Kendisini bağladı. Aday olmak istediği bu kadar açık olmasa daha iyiydi. Partiye, devlete bu u kadar hizmet etmiş, genel başkanlık yapmış. Aday olmak hakkı ama Türkiye böyle bir hakkı tartışacak durumda değil. Muhalefet adayının mutlaka kazanması gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nun da aday olduğunda mutlaka kazanması gerekiyor. Siz böyle bir riski göze alabilir misiniz?
Şimdi Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında bir çekişme varmış gibi görünüyor ama aslında yok. Her ikisi de dikkatli ve dengeli davranıyor. Eğer dikkatsiz davranırlarsa bu süreçte hem partide hem de altılı masada problem çıkar. İmamoğlu şimdi çıkıp da “Ben cumhurbaşkanlığımı ilan etmedim” diyebilir ama herkes onun cumhurbaşkanı olmak istediğini biliyor. Kendi içinde haklı bir strateji içinde. Kılıçdaroğlu da, altılı masada karar alınana kadar onu idare etmek durumunda.
CHP’deki bu belirsizlik, altılı masanın cumhurbaşkanı adayı belirlemesini de geciktiriyor mu?
Altılı masa güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmekteki kararlılığını ve cumhurbaşkanı adayındaki kriterleri gösterdi kamuoyuna. Ama neyi, nasıl yapacaklarını hep ileri noktaya bırakıyorlar. Altı ayrı fikri temsil ettiklerini ama ortak bir kimliği savunduklarını, o kimliğin esasının da “demokrasi” olması gerektiğini henüz söylemediler. Ortak bir kimlik tanımlamaları lazım. Ortak bir aday çıkartabilirlerse ortak kimliği de tanımlamış, göstermiş olacaklar. Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına artık karar vermeleri gerekiyor.
En azından muhalefetin kendi aralarında konuşmaya başlamaları lazım artık. Kılıçdaroğlu’na “sen git şu adamla konuş ya da birisini görevlendir aranızdan” diye bazı araştırmalara başlamış olmaları lazım.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş’ın belediye başkanlıklarına devam etmesini istiyor. Haklı mı?
Çok haklı. İmamoğlu bugün Türkiye’nin beşte birinin oturduğu bir kentin belediye başkanı. O belediye başkanının aday olması ciddi olarak tehlikeli. Yani kendisi ya da Türkiye bakımımdan değil. Belediye bakımından yanlış. Aday olacaksın da, o belediye ne yapacak? İstanbul o boşluğu kaldıracak mı? Çok zor. Kemal Bey, bu zorluklardan ötürü İmamoğlu’nun adaylığını haklı olarak altılı masaya götürmeyebilir. Ama nasıl karar verecek, ne yapacak? Bunu çok iyi şekillendirmesi gerekiyor kafasında ve kamuoyunun karşısında. Ortada bir aday var artık. O da İmamoğlu. Güçlü ve İstanbul seçimini kazanmış bir aday. Küçümsenmeyecek bir aday. Kılıçdaroğlu’nun işi cidden zor. Bir yandan altılı masada dengeyi sağlamakla görevli, bir yandan partisinin en doğru kararını vermekle. Bunu yapabilecek mi? Bütün mesele bu. Parti içi demokrasi olsaydı, isteyen istediği gibi adaylığını açıklayabilseydi, her şeye genel başkan karar vermeseydi işler bu kadar zor olmayacaktı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***