CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de işlenen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti davasının Suudi Arabistan’a devredilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a tepki gösterdi.
Erdoğan’ın 2018 yılında kullandığı “Bunlar dünyayı enayi zannediyor. Bu millet enayi değil hesabı sormasını bilir. Ve tabi dedik ki biz herkese açığız. Suudi Arabistan almak istedi, kusura bakmayın o kadar değil. Dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz. Verelim de ondan sonra bunları yok mu edeceksiniz?” sözlerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Enayi diyordu onlara, enayinin de sözünde durmayanın da kim olduğu ortaya çıktı. Devletin egemenlik hakkını Suudi Arabistan’a kimlerin devrettiği ortaya çıktı. Egemenlik hakkını vereceksin, ‘sen yargılaya’ diyeceksin. Niye, para var işin ucunda” diye konuştu.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Hayat pahalılığı, zamlar geçicidir. Müslüman’a karamsarlık haramdır” sözlerine de yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Utanmasalar diyecekler ki ‘bize oy vermemek haramdır’. Bu beylere göre, çalmak, yolsuzluk yapmak, 128 milyar doları iç etmek haram değil, karamsarlık haram. MHP’ye üzülüyorum, köklü bir partiydi. Böyle bir pozisyona düşmemeliydi” dedi.
Kılıçdaroğlu, Suriyeli sığınmacıları ülkelerine kendi istekleriyle geri göndereceğine yönelik söylemini yinelerken, Göç İdaresi’ne, sığınmacılara hangi kriterlere göre vatandaşlık verildiğini, hangi güvenlik soruşturmalarından geçirildiklerini sordu.
Kılıçdaroğlu, Et ve Süt Kurumu ziyaretine ilişkin olarak da, “Ben kapılar açılsın diye değil, evlatlarımızın hukukunu ve hakkını korumak için oradayım, kapıyı açarlar veya açmazlar. Herkesin hakkını hukukunu korumak zorundasınız. Siz bunu yapmazsanız AK Parti’nin devlette yarattığı çürümeyi anlatamazsınız. Sıradan bir basın toplantısıyla olmaz. Özellikle gecekondu bölgelerinde, fakir mahallelerinde Et ve Süt Kurumu’na gitmem, çocukların haklarını savunmam ciddi bir olumlu tepki doğurdu” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu; T24 yazarı Tolga Şardan’ın “Et ve Süt Kurumu’ndaki 70 bin ton et depolama dosyası”nı referans göstererek, “Soygun düzeninin nerelere ulaştığını nasıl anlatacaksınız?” diye sordu.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:
“Bazı anketlerde kararsızlar olduğu söyleniyor. Kararlılığımızı, çözümlerimizi onlara anlatacaksınız. Sevgiyle, hoşgörüyle, kararlılıkla anlatacaksınız. Bunlar kararlı, bunlar çözümler konusunda hazırlar, ülkeyi artık teslim edebiliriz, var olan sorunların tek çözümü CHP diyeceklerdir.
Niçin diyecekler? Memleketin iyi yönetilmediğini görüyorlar. Bir bakanın söylediğini diğer bakanının yalanladığını görüyorlar. Fiyatlara egemen olmadıklarını biliyorlar. Devletin soyulacak bir mekanizma olarak algıladıklarını da biliyorlar. Yönetemediklerini biliyorlar.
“Toplumu bölmeyen, barışçıl bir dil kullanan bir iktidara ihtiyaç var”
Toplumu bölmeyen, barışçıl bir dil kullanan bir iktidara ihtiyaç var. O iktidarın adı Millet İttifakı ve CHP’dir. Şöyle görüyor vatandaş, devlet kadrolarının kimlerin hangi torpillerle yerleştiklerini görüyorlar. Yaşıyorlar, kendi hayatlarında yaşıyorlar. Haksızlıkları görüyorlar, hak etmediği halde belli yandaşların belli görevlere getirildiklerini görüyorlar. Havuz medyası tam aksini söylese de vatandaşımız bunların tamamını biliyor. Yaşıyor da. 21. yüzyılın Türkiye’sinden bahsediyoruz. Bir kişinin hegemonyasında yürütülen Türkiye’de 3 milyon 449 binden fazla ailenin elektriği kesildi. Yaşıyor bunu vatandaşlar. Elektriğe gelen zamları geliyor. Bir insan gönüllü olarak ben faturayı ödemiyorum diyemez, parası varsa borcunu öder. Elektrik faturasını dahi ödeyemeyecek noktaya getiriyorlarsa, vatandaş bunu yaşayarak görüyor.
“Bu hanelerin sözcüsü olarak elektrik faturamı ödemiyorum”
Bu hanelerin, iş yerlerinin temsilcisi, sözcüsü olarak elektrik faturamı ödemedim ve ödemiyorum. 3,5 milyon hanenin sözcüsü kim olacak? Bu haksızlığı, insafsızlığı yapan iktidarı 84 milyona nasıl anlatacağız? Tarihi sorumluluğumuz var. Türkiye’yi buradan çekip çıkarmak zorundayız. Onurlu, üreten, güçlü yeni bir Türkiye’yi inşa etmek zorundayız.
Elektrik ödenmiyor ama bir1 milyon 93 bin hanenin doğalgazı kesildi. Kışın ortasında. İktidar sahipleri bunun ne kadar farkında? Biz halkın partisiyiz, biz halkın sözcüsüyüz, halkın dertlerini dile getirmek zorundayız. Adımız CHP. Her mağdurun yanında olmak bizim namus borcumuz, bunu yapacağız.
“Siz işsizliğin azaldığını benim külahıma anlatın”
İşsizlik azaldı diye talimat veriyorlar, siz onu benim külahıma anlatın. Açım, iş arıyorum, doktora yaptım işsizim diye feryat ediyorlar. Halkı kandırmaya çalışıyorlar. 60 temizlik işçisi için 53 bin kişi başvuruyor Şanıurfa’da. Hani beğenmiyorlardı? Bunların yönetme güçleri yok. Yönetme bilgileri de yok. Hazır para ile idare ettiler. Malları, sigorta şirketlerini, bankaları sattılar. Deniz bitti şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar. Şimdi de Türkiye’nin itibarını satıyorlar para pul için.
“Gerçekleri geniş kitlelerin öğrenmesini istemiyorlar”
Gazetecinin görevi gerçekleri yazmaktır. Bu kolay bir olay değildir. Riski üstlenmek demektir bugünkü koşullarda. Ergun Poyraz saldırıya uğradı, yoğun bakımda. Bugüne kadar saldırıya uğrayan gazeteciler dolayısıyla hapse giren oldu mu? Ama bir tweet nedeniyle insanlar hapse atıldı. Yoğun bakımda! Kendisine sağlıklar diliyoruz. Kimse moralini bozmasın, bu tür saldırılar olacaktır, hepimiz farkındayız, gerçekleri geniş kitlelerin öğrenmesini istemiyorlar.
“Bürokrasi namuslu ise bütün kapılarını açarlar”
TÜİK’e gittim ve açıklama yaptım. Böylece o kurumda namuslu bürokratlar seslerini çıkardılar, üst düzey yöneticiler kalmadı bazıları da istifa ettiler. MEB, sınav yapıyor, yazılı sınav KPSS’den torpil yok. Dereceye giriyorlar, sözlü sınavda hakları yeniyor. Nasıl milyonlarca işçinin, memurun, emeklinin hakkı için TÜİK’e gittiysem, haksızlığa uğrayan genç arkadaşlarımın haklarını aramak için de MEB’e gittim.
(Et ve Süt Kurumu) Bir kurumun başınaki kişi ‘kuyrukları bitirmek için ete zam yaptık’ diyorsa, bunu sıradan bir basın toplantısı yaparak kamuoyu ile anlatırsanız bu doğru olmaz. Oraya gitmelisiniz. Orada açıklamalısınız. Haksızlığın ne olduğunu söylemelisiniz. Yanlışları dillendirmelisiniz. Bazı enteller var ‘Kılıçdaroğlu gitti kapılar kapandı’. Ben kapılar açılsın diye değil, evlatlarımızın hukukunu ve hakkını korumak için oradayım, kapıyı açarlar veya açmazlar. Herkesin hakkını hukukunu korumak zorundasınız. ‘Bakandan randevu alsaydı’. Benim muhatabım bakan değil, Et ve Süt Kurumu! Gelir komisyonda bütün vekillere hesap verir. Ben hesap verecek organdan hesap sormak istiyorum. Devletteki çürümeyi görsün milletim, bürokrasideki korkuyu görsün. Yasa dışı talimat alan bir bürokrasi var. Bürokrasi namuslu ise bütün kapılarını açarlar.
“Sıradan bir basın toplantısı ile olmaz”
Siz bunu yapmazsanız AK Parti’nin devlette yarattığı çürümeyi anlatamazsınız. Sıradan bir basın toplantısıyla olmaz. Özellikle gecekondu bölgelerinde, fakir mahallelerinde Et ve Süt Kurumu’na gitmem, çocukların haklarını savunmam ciddi bir olumlu tepki doğurdu.
TÜİK her yıl şubatta kırmızı et üretim istatistikleri yayınlardı. En son 2020’de yayınladılar. Hangi gerekçe ile yayınlamıyorlar? Gerçekleri milletin bilmesini istemiyorlar. Bilgileri saklıyorlar. Bizim görevimiz buna dikkat çekmek. Et ve Süt Kurumu 2019’da görev zararı 32 milyon lira, 2020’de 422 milyon liraya çıkıyor. Tolga Şardan diye bir gazeteci arkadaşımız var. Kalemini satmayan, onurlu bir gazeteci. Et ve Süt Kurumu, soğuk hava depolarında belli miktarda et tutmak zorunda, tutuyor da. 70 bin ton… Fiyat ne kadar? Fiyatı 15 kuruş. Kilo başına 15 kuruştan özel sektöre ait olan depolarda parasını ödüyor, eti tutuyor. Birden bire yöneticiler karar alıyor, 15 kuruş olmasın, 45 kuruş olsun! Soğuk hava deposu sahipleri Allah Allah, ne oldu da 45 kr. oldu diyor. Zaten kâr ediyorlardı… Soygun düzeninin nerelere ulaştığını nasıl anlatacaksınız?
45 kuruş pahalı diyorlar, ben bunu 20 kuruşa yaparım diyorlar. “Hayır 45 kr vereceğiz.” diyorlar. Bu kararı kim aldı, parayı kimlere verdiniz siz? Bunu soracaktım! Bir kurum, yöneticileri tarafından bakanın da bilgisi dahilinde 200 trilyonluk bir soygunla karşı karşıya kalıyor. Sonra ne yaptılar? Bingöl’deki depoya 18 kuruştan, Denizli’dekine 15 kuruştan, Bursa, İstanbul, Ankara’daki depolara 11-12 kuruştan, Sivas’taki depoya da 10 kuruştan eti stokladılar. Demek ki bu kardeşiniz, CHP, vatanı millet için çalışan CHP, işte bu tür sonuçlara yol açıyor. Onların haklarını savunuyor.
“Kaçak çayları Rize meydanında yakacağım”
Rize’ye gittim, herkes şikayetçi. Arkadaşlarım çay kanunu hazırladılar. Genel Kurul’da görüşülecek. AK Parti ve MHP ret oyu verdi. Rizeli kardeşlerime söylüyorum, kesintisiz oy veriyorsunuz, sizin alın terinizi peşkeş çekiyorlar. Tonlarca kaçak çay geliyor. Rize’de söz verdim, onların da oyu ile iktidar olduğumuzda o kaçak çayları Rize meydanında yakacağım.
Diyorlar ki yöneteceğiz ama CHP yüzünden yönetemiyoruz. Ne yaptı CHP? Sen doğru düzgün kanun getirdin de biz karşı mı çıktık? Baktılar ki millet bunu yemiyor. Dış güçler baskı yapıyor, o yüzden yönetemiyoruz diyorlar. Dış güçler mi söyledi 128 milyar doları arka kapıdan sat diye. Attığınız her adımı biz takip ediyoruz. Ne derlerse desinler, yönetemedikleri çıkıyor ortaya.
“Beni üzen devletin itibarını satmaları”
Beni üzen devletin itibarını satmaları… İstanbul’da Suudi konsolosluğunda bir cinayet işlendi. Ses kaydı var, servis edildi, cinayetin burada olduğu belli. Her şey meydanda. Erdoğan, ‘Bunlar insanları enayi zannediyorlar, Suudi yöneticilerine sesleniyorum. Bu millet enayi değil, suçun işlendiği yer İstanbul, bunu İstanbul mahkemelerinin yargılaması gerekir.’ Doğru mu doğru. Destek verdi. Ne oldu? Bu davayı aldı Suudi Arabistan’a havale etti. Ben AK Parti’ye, MHP’ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Türkiye’de işlenen cinayeti, Türk milleti adına karar vermesi gereken mahkemenin itibarını, egemenlik hakkını Suudi Arabistan’a devrediyorsun. Enayi diyordu onlara, enayinin de sözünde durmayanın da kim olduğu ortaya çıktı. Devletin egemenlik hakkını Suudi Arabistan’a kimlerin devrettiği ortaya çıktı. Biz bu milleti kurarken, mücadele ederken para için mi yaptık? Egemenlik hakkını vereceksin, sen yargılaya diyeceksin. Ben yargılamıyor muyum? Para var işin ucunda. Bahçeli de buna evet diyecek. Nasıl milletçiyse ben anlayabilmiş değilim. Bir devletin egemenlik hakkı başka ülkeye devredilir mi ya?
“Kim israf yaparsa bürokraside kapının önüne konulacaktır”
Allah’ın izni milletin takdiriyle iktidarımız olduğunda, ilk yapacağımız şey devlette israfa son diyeceğiz. Arabalar, yatlar katlar uçaklar yok. Bunlar yok. İsraf yok. İsraf haramdır bize göre, onlara göre helaldir. Ne kadar israf yaparsanız itibar o kadar artar sanıyorlar. Adrese teslim ihaleler, kira saltanatları, 5 6 yerden maaş alanlar… Bir genelge ile bunları bitireceğiz. Bürokraside kim israf yaparsa kapının önüne koyacağız.
Bir devlet sağlıklı bir yönetim için planlama yapar. Yol mu, köprü mü, hastane mi yapacağız, nedir önceliklerimiz bizim? Stratejik planlama teşkilatını kuracağız. Devletin en iyi yetişmiş insanları içine koyacağız. Bakın kardeşim, bu devletin geliri, gideri, taahhütleri nedir, ortaya çıkaracağız.
“Çiftçilere elektriği bedava yapacağız”
Çiftçinin ve esnafın, bankalardaki kredilerini sileceğiz. Nefes alacaklar. Çiftçilere elektriği bedava yapacağız. Allah’ın güneşi bedava kardeşim. Enerjiye dönüştüreceksin vereceksin. Kimse endişe etmesin.
Döviz garantili işlemler… Biz milliyetçiyiz diyorlar ya. Sizin milliyetçiliğiniz, Türk Lirası’nı ayaklar altına al, ortada kalk gez, ben milliyetçiyim… Döviz garantili işlemlerin hepsini TL’ye çevireceğiz. Herkes görecek kim milletçi kim ülkücü kim vatansever.
“Devlette soygun düzeninin dişlileri liyakatsiz bürokratlardır”
Mahkemeden karar çıkarmışlar ‘Kılıçdaroğlu 5’li çete demesin’ diye. Sarayın savcıları, hakimleri ile yapıyorlar bunu. El ele vermişler, Kılıçdaroğlu’nu nasıl sustururuz… Sizin feriştahınız gelse beni susturamaz. Devlette soygun düzeninin dişlileri liyakatsiz bürokratlardır. Bunların tamamını bürokrasiden ayıklayacağız. İşi ehline teslim edeceğiz. Vatandaştan kim para isterse, kim yolsuzluk yaparsa onunla yollarımızı ayıracağız. Saraya sadık olanlar değil, vatanına milletine sadık olanlarla çalışacağız.
Türkiye’de herkes dert küpü. Anayasal bir kurum var. Ekonomik Sosyal Konsey. Çağıracağız memuru, sanayiciyi, emekliyi anlatın derdinizi diyeceğiz. Uzmanlara nasıl çözeceğiz diyeceğiz. Bu konseyi işlevli hale getireceğiz. Sorunu yaşayanla konuşacağız. Masa başında sorun çözülmez. Sorunu kim yaşayacaksa çağıracaksın. Yetkililer de orada olacak. Bilgi, birikimle çözeceğiz. Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesi olacak. Kimse, ‘ben kimsesiz kaldım’ demeyecek.
“Kamuda mali disiplini sağlayacağız”
Kamuda mali disiplini sağlayacağız. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bütçe paraları nerelere harcanıyor belli değil. Bütçede görünmüyor. Faizler ne kadar göstermiyorlar. Gizleyerek yolsuzlukları da gizleyeceklerini sanıyorlar. Varlık Fonu’nu kaldıracağız. Soygun düzenine son vereceğiz. Devletin bir bütçesi olacak, bütçesi şeffaf olacak. Herkes geliri gideri bilecek. Fonların tamamını 1-2’si hariç buraya alacağız.
En zengin de en yoksul da vergi ödüyor. Enflasyon da en adaletsiz vergi. Ulusal Vergi Konseyi olacak. Bunlar her yıl düzenli rapor yazacak, Resmi Gazete’de yayımlanacak. Merak eden herkes ödediği verginin nereye harcandığını görecek. Devlet vatandaşına hizmet eder noktaya gelecek. Kimlere ne kadar teşvik verildi bunları da uygulayacağız.
Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Meclis’te rüşvet alanın, üç kağıtçının, TÜGVA’nın hizmetkarlarlığını yapanların işi yok. Milletin temsilcileri olacak. İlk kanunlardan biri siyasi ahlak kanunu olacak. Siyasetçinin ahlaklı olması lazım. Rüşvet yiyen adamdan siyasetçi olmaz. Beytülmale el uzatan, torpil yapan adamdan siyasetçi olmaz. Buraya gelen milletvekili sarayın değil, büyük Türk milletinin temsilcisi olacak doğrudan.
“Suriyeli kardeşlerimizi özgür iradeleriyle kendi ülkelerine dönmelerine imkan sağlayacağız”
Dış politikayı 180 derece değiştireceğiz. Türkiye’nin itibarı üzerine inşa edeceğiz. Göçmenler, sığınmacılar geliyorlar. Bu millete söz verdim, Allah nasip ederse iktidarımızda en geç iki yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi özgür iradeleriyle kendi ülkelerine dönmelerine imkan sağlayacağız. Sığınmacılar geldiler Türkiye’de hapsedildiler, Avrupa istemiyor. Saray ve şürekası da onların korumasını yapıyor. 50 milyar dolar para harcandı, hangi Suriyeli rahat? 50 milyar dolar Suriyelilere verilmedi eminim, onu da iç ettiler, yediler. 50 milyar doları onlara versen hepsi han hamam sahibi olmuştu.
Suriyeliler nereye gidiyor? Fakir fukaraların oturduğu mahallelere gidiyorlar. Orada yaşamaya çalışıyorlar. Aynı evde 4 5 aile yaşıyorlar. Kalktılar, Jandarma Göç İdaresi güzelleme yapıyor, şiirler. Bir tweet attım, sorularım basit. Sığınmacıların eski kimlik bilgileri elinizde mevcut mu, tanıyor musunuz diye sordum. Oturuyor İçişleri Bakanlığı, taşraya yazı gönderiyor, listeyi veriyor bunları TC vatandaşı yapın diyor. Sen bunları tanıyor musun? Konuştuğum biri dedi ki, ‘Biz de tanımıyoruz, adamın böyle bir telefonu da yok, Türkçe de bilmiyor ama bize vatandaşlığa alın diyorlar’ dedi. Bahçeli duyuyor mu bunları? O da biliyor!
Kaçına vatandaşlık verdiniz, hangi soruşturmalardan geçirdiniz dedim. Tık yok. Cevap yok, hakaret var. Benim sorularım vatanını seven herkesin sorması gereken sorular oysa.
“Sınırlarımızın delik deşik edilmesini neden izliyorsunuz?”
Sınırlarımızın delik deşik edilmesini neden izliyorsunuz? Sabırla yanıt bekleyeceğim. Yanıt verirler mi? Veremezler arkadaşlar. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Kendi vatandaşının hakkını savunması gereken bir kişi başkalarının hakkını ve hukukunu bizim aleyhimize kullanarak hayata geçirmeye çalışıyor. Milletimiz de beklesin, neyin ne olduğunu birlikte göreceğiz.
Bahçeli de bilsin. Süleyman Şah Türbesini de götürüp yerine koyarak sağlayacağız ve bunu da gerçekleştireceğiz. Söz de bunları milletçi. Çıkar peşinde koşanlardan milletçi olmaz. Beytülmale el uzatmayandır milletçi. Ülkesinin büyümesini sağlayandır, her evde bereketin olmasını isteyendir. Milletçi devleti soymaz.
Hesap vermesini bileceğiz. Meclis iç tüzüğünü değişteceğiz, kesin hesap komisyonu kuracağız. Başkanı, ana muhalefetten olacak. Hesap vermekten korkmayacağız, haram lokma yemeyeceğiz çünkü. Ana muhalefet partisi diyelim ki Bahçeli mi oldu, Erdoğan mı oldu… Makamın orada hesap komisyonu başkanısın diyeceğiz, biz de yöneten idare ederek harcadığımız her şeyin hesabını vereceğiz diyeceğiz.
Tefeciler bitecek, malı götürenler bitecek. Üretim artacak, çiftçiye, sanayiciye destek verilecek. Devletin dili adalettir kuralı, ilkesini uygulayacağız. Kimsenin inancı, kimliği, yaşam tarzı ile uğraşmadan her evde huzur olmasını sağlayacağız. Türkiye nasıl helalleşiyor göstereceğiz.
Bahçeli hayat pahalılığı konusunda, ‘zamlar, hayat pahalılığı hepsi geçicidir, Müslüman’a karamsarlık haramdır’ demiş. İslam alemine fetva veriyor. Utanmasalar diyecekler ki bize oy vermemek haramdır. Bu beylere göre, çalmak, yolsuzluk yapmak, garanti ödemeleri adı altında bütçeleri peşkeş çekmek, 128 milyar doları iç etmek haram değil, karamsarlık haram. Millet para nereye gitti diyor, bu haramdır, oraya girme diyorlar. MHP’ye üzülüyorum, köklü bir partiydi. Böyle bir pozisyona düşmemeliydi.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***