Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

HDP’li Baluken: ‘İktidar ile muhalefetin HDP’ye yaklaşımı pek farklı değil’

HDP'li Baluken: 'İktidar ile muhalefetin HDP'ye yaklaşımı pek farklı değil'


Sincan F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Milletvekili İdris Baluken, iktidar ile muhalefetin HDP’ye bakışı arasında pek bir fark bulunmadığını söyledi.

Beş yıldır cezaevinde tutulan Baluken, ‘Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name’ isimli yeni kitabına da değindi.

 

Artı Gerçek’in haberine göre, Baluken kitabıyla ilgili şu yorumu yaptı:

 

“Kitap haline gelen çalışmanın en az mesai harcanan ve en hızlı karar verilen kısmı, isminin ne olacağı meselesidir. Bu çalışmanın kitap formatına kavuşup kavuşmaması adına epey tereddütler yaşadım. Çünkü metni kaleme almaya karar verdiğimde, teknik, öz ve biçem açısından tümüyle edebi türe uygun bir amaç içinde olmadım. Yani edebi mektubun sınırlarıyla kendimi kısıtlamadım.

 

Tam aksine, edebi duyarlılıkla birlikte siyasi, tarihi, felsefi, bilimsel, güncel anekdotları sıkça kullanmanın kolaylığını yaşadım. Amaç, samimi bir paylaşım, içten bir dertleşmeydi sadece. Bir nevi iç dökme diyebiliriz. Hem yazanı rahatlatacak hem de muhatabına iyi gelecek bir metin hedeflenmişti. Ve o hedef gerçekleştirildi. Biten çalışmayı tarafsız ve soğumuş bir gözle okuduğumda, bunun tam anlamıyla hasbihal notlarını içeren bir mektup olduğunu kanaatine vardım. Yayınevindeki kıymetli arkadaşların önerilerini dikkate alarak uzun süre bekletilmiş bu çalışmaya, hızlıca, böyle bir isimlendirme yapmakta sakınca görmedik.”

 

Kürt meselesi tartışmalarına da değinen Baluken şu yorumu yaptı:

 

“Kürt meselesi ile ilgili kısır tartışmaları, devletin veya yönetim erkinin gerçekle olan ilişkisi üzerinden değerlendirmek gerek. Gerçeğe ya yüzünüzü dönersiniz ya da sırtınızı. Sırt çevirerek ne sorunlarla yüzleşebilirsiniz ne de onu ortadan kaldırabilirsiniz. Yaşanan devasa yıkıcı, acı ve ölümcül deneyimlerden sonra, hâlâ Kürt meselesi var mıdır, yok mudur sorusunu tartışmak, trajikomik bir siyasi sefaletten başka bir şey değildir. Karın ortasında dikilip kışı inkâr etmek ne ise bunca acı ve yıkım arasında boy gösterip Kürt meselesini inkâr etmek de aynı şeydir.

 

Bunun normalle ilgisi olmayan bir patoloji olduğu kesindir. Tıpta patolojik olan ya tedavi ile fizyolojik sınırlara çekilir ya da tedavisiz kalarak bünyenin tüm gücünü eritir, zaman içinde de çöküşe götürür. Tıbbın bu kuralı, toplumsal bünye ve sosyoloji bilimi içinde geçerlidir. Bugün, her kim, nereye çekmeye çalışırsa çalışsın, çok iyi biliyoruz ki yaşanan yapısal veya kurumsal çöküşün asıl sebebi Kürt meselesinin çözümsüzlüğüdür. Keza, bu çöküş tablosunda, tüm toplumu, eşi benzeri olmayan bir sefalet ve çaresizliğe mahkûm eden sebep de açık ve nettir. İktidarın sorumluluğunda olan öteki bütün ihmal, yetersizlik, suç ve günahlar da böylesi bir gerçekliğin yan etkileri ya da tali komplikasyonları olarak belirtilebilir. 

 

Anlamamakta ısrar edenler için, bir kez daha, Kürt meselesi kördüğümünün çözülmesi durumunda hızla yaşanacak birkaç iyileşme başlığını özetleyerek toparlamaya çalışayım.

 

Kürt meselesinin çözümü demek, toplumsal uzlaşı ve barışın sağlanması, en büyük kutuplaştırma ve düşmanlaştırma aygıtının iktidar sahiplerinin ellerinden alınması demektir. Devletin demokratik dönüşümünün sağlanması, sivil siyasete alan açılması, ancak bu meselenin çözümü ile mümkündür. Şiddet ve savaş gerçekliğin ortadan kalkması, devletin ve toplumun güvenlik kaygılarından arınmasını beraberinde getirecektir.

 

Böyle bir gelişme, görünür veya derin mahfillerde yerleşmiş, her türlü suçu işlemeye meyilli kayıt dışı bütün gizli yapıların tasfiyesini gündemleştirir. Şeffaf, denetlenebilir ve demokratik işleyişi esas alan bir devlet yapısında ise yolsuzluklar başta olmak üzere hiçbir kirli ilişki ağı zemin bulamaz. Rahatlayan bir toplum ve devlette adalet duygusunun yeniden dirilmesi fazla zaman almaz.

 

Benzer şekilde, uluslararası ilişkilerin düzelmesi, insan hakları ve demokratikleşme kapsamında evrensel hukuk normlarının benimsenmesi, itibar ve onur üzerinden kaybedilen saygınlığı kısa sürede geri getirecektir. Özetle belirttiğim bu hususlar dahi, ekonomik iyileşme başta olmak üzere, toplumsal ve siyasal alandaki tüm sorunlarda düzelmeyi beraberinde getirecektir. Tüm bunlardan daha kıymetli olan ise akan kanın ve gözyaşının durmuş olmasıdır ki, bunun değeri hiçbir kriterle mukayese bile edilemez. Bahsettiğimiz bu pozitif gelişmelerden kaçınmak, bu ülkeye ve tüm topluma yapılabilecek en büyük kötülük demektir. Bu kötülüğün bir an evvel sonlanması ve rasyonel bir akılla dümenin iyiliğe doğru kırılmasını ummuş olalım.

 

Bugüne dek, altılı masanın başat aktörleri ile mevcut iktidar arasında HDP’ye yaklaşım ya da Kürt meselesinin çözümündeki samimiyet açısından pek fazla bir fark gördüğümü belirtemem. İki taraf da bu konularda adeta kendilerine bildirilmiş olan resmi görevin gereği olarak “iyi polis”, “kötü polis” rolünü oynuyor izlenimi veriyorlar. Dokunulmazlık oynamalarındaki tavırlara bakılabilir, bu konuda.”


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version