Savaş ortamı Türkiye’nin ithal ettiği gıdalardaki arz güvenliğini de tehlikeye attı. Sektör temsilcileri şu an tedarikte ciddi bir sorun olmadığını, ancak belirsizliğin raflara yansımaya başladığını belirtiyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi tüm dünya ekonomilerinde kendini hissettiriyor. Enerji fiyatları hızla yukarı tırmanırken değerli madenlerde ve gıda fiyatlarında da önemli yükselişler söz konusu.
İki ülke ile toplamda 40 milyar doları aşan ticaret hacmine sahip olan Türkiye de bu krizden en fazla etkilenen ülkeler arasında. İlk olarak enerji ve turizm gibi sektörler akla gelse de iki ülke Türkiye’nin gıda ithalatı ve ihracatı için de önemli konumda. Zira Türkiye, iki ülkeden önemli miktarda hububat ve yağ ithal ediyor. Ayrıca Türkiye’nin yaş sebze ve meyve ihracatında da Rusya çok önemli bir pazar.
Rus işgalinin devam ettiği her gün Türkiye’nin gıda tarafındaki endişeleri artıyor. Özellikle ham yağ, yağlı tohum ve buğday gibi ürünlerde Türkiye, Rusya ve Ukrayna’dan önemli ölçüde ithalat yapıyor.
Geçtiğimiz hafta gıda sektörü temsilcileri yaptıkları açıklamalarda buğday gibi ürünlerde Türkiye’nin kendi üretimini karşılayabilecek kapasiteye sahip olduğunu ancak krizin uzaması halinde gıda fiyatlarında bir artış yaşanacağını kaydetmişti.
Ancak gelinen noktada özellikle yağ ithalatında yeni sıkıntılar ortaya çıktı. Rusya ve Ukrayna’dan Türkiye’ye yağ getiren gemilerin limanlardan çıkışına Rusya tarafından izin verilmemesi bu konuda arz sorunu ortaya çıkardı. Geçtiğimiz ay 110-120 lira arasında satışa sunulan 5 litrelik sıvı yağ fiyatları market raflarında 160-170 lira bandını aştı.
Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile savaşın ayçiçeği tedarikinde oluşturacağı sorunların önüne geçmek amacıyla 30 Haziran gününe kadar soya, palm yağı, ayçiçeği tohumu, aspir veya pamuk tohumu yağları, hep, kolza, hardal yağı gibi ürünlerde gümrük vergisi sıfırlandı.
Belirsizlik ortamı oluştu
Piyasada oluşan belirsizlik ortamının girdi fiyatlarındaki artışla birleşmesi ile ani fiyat artışlarının yaşandığını söyleyen Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, “Rusya tarafından gemilerimizin çıkışına izin verilmemesi de bir şok etkisi yarattı. Biz aslında arz tarafında bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorduk. Bu konuda iç pazarın ihtiyacı olan miktarda ürün, hasat döneminin de yaklaşması ile kısa sürede temin edilecektir ama tedarik tarafında beklenmeyen gelişmeler fiyatlara yansıyabiliyor. Bu krizin uzun sürmesi fiyatlar üzerinde baskıyı artıracak ama bir orta yol bulunursa fiyatlar da normal seviyesine geri döner. Bizim gemilerimizin Türkiye’ye yağ getirmesi de bu panik havasını dağıtacaktır” ifadelerini kullandı.
Büyükhelvacıgil, uluslararası piyasalarda yağın ton fiyatının 1400 dolar seviyesindeyken önce 1900 dolara, ardından 2 bin dolara tırmandığı bilgisini verdi.
Bu noktada fiyatların hızla tırmanması Türkiye’nin de ithalatını etkileyecek. Zira Türkiye tükettiği ayçiçeğinin yaklaşık yüzde 35’ini ithal ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre dünyadaki toplam ayçiçeği ithalatının 3’te birini de Türkiye gerçekleştiriyor. Bu ithalatın yarısı tek başına Rusya’dan yapılıyor. En büyük ayçiçeği üreticisi ise yüzde 30,4 ile Ukrayna, onu yüzde 26,4 ile Rusya ve yüzde 18,2 ile AB ülkeleri takip ediyor.
Tedirgin olanlar mal vermeyebilir
Şu an itibari ile piyasada bir panik havasının görülmediğini anlatan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Hububat Bakliyat Meclisi Üyesi Tevfik Dinçer ise asıl problemin belirsizlik olduğunu vurguluyor.
Piyasadaki tüm aktörlerin şimdiye kadar istedikleri tüm ürünleri rahatça tedarik edebildiğini belirten Dinçer’in altını çizdiği konu bu belirsizliğin fiyatlama üzerindeki etkisi oluyor. Dinçer’e göre bu krizin ne kadar devam edeceğini kimse öngöremiyor, tedarikçiler bir süre sonra fiyatların daha da artacağı ve arzda sorunlar yaşanacağı düşüncesi ile piyasaya ürün vermekten kaçınıyor. Bu da yavaş yavaş market raflarında tüketicinin karşısına zam olarak çıkıyor.
Gıda sektörü çok hızlı etkileniyor
İstanbul Perakendeciler Derneği (PEDDER İstanbul) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güzeldere de raflardaki etikette yazacak olan fiyatın ne olacağı konusunda kimsenin bir şey bilmediğini söylüyor.
“Gerçekten büyük bir belirsizlik içerisindeyiz. Bazı ürünler hakkında yüksek fiyatları duymaya başladık. Ancak şu an ciddi bir artıştan söz edemeyiz. Böyle diyoruz ama pazartesi ne olacağını da bilmiyoruz. Gıda sektörü bu belirsizliklerden en hızlı etkilenen sektör” diyen Güzeldere, fiyatların ne olacağına savaşın gidişatı karar vereceğini söylüyor.
Özellikle bitkisel yağlarda ve hububat tarafında krizden kaynaklı fiyat artışlarının yaşanabileceğine dikkat çeken Güzeldere, aynı zamanda Türkiye’nin Rusya’ya ihraç edemediği yaş sebze ve meyvenin iç piyasaya sürülmesi ile bu ürünlerde de ciddi bir ucuzlama yaşandığını kaydediyor.
Fiyatlara çözüm üretime destekten geçiyor
Burada daha çok direkt olarak yaşanan bir arz sorunundan bahsedildiğini ifade eden Büyükhelvacıgil, savaşın enerji ve diğer girdi maliyetleri üzerindeki olumsuz etkisinin de fiyatlarda önemli ölçüde etkili olduğunu dile getiriyor. Diğer yağ gruplarındaki ithalat vergisinin sıfırlanmasının kısa vadede önemli bir çözüm olduğunu vurgulayan Büyükhelvacıgil, şöyle devam ediyor:
“Savaşın uzaması gıda tarafında hem arz hem fiyat sorunu yaratacaktır. Maalesef tüm dünya gibi Türkiye de bundan etkilenecektir. Umarız savaş kısa sürede biter. Ama bizim önceliğimiz kendi iç üretimimizi arttırmak olmalı. Bu konuda üreticiye verilen desteklerin arttırılması, teşvik mekanizmalarının daha verimli olması bizim gıda tarafında bu süreci daha az hasarla atlatmamıza neden olur.”
Ekilen ürünler değişir mi?
Önümüzdeki süreçte yaşanan sıkıntılara bağlı olarak üreticilerin de ekim alanlarındaki tercihlerini değiştireceğini söyleyen İTO Hububat Bakliyat Meclisi Üyesi Tevfik Dinçer’e göre geçtiğimiz yıllarda pirinç üretimine ayrılan alanların yarısı önümüzdeki dönemde ayçiçeği ekim alanı olarak kullanılabilir. Üreticilerin bu tercihlerinde piyasada oluşan ihtiyaç temek etken olacak.
Sektör temsilcilerinin ortak görüşü yağ ve hububat tarafında Türkiye’nin büyük bir kriz yaşamayacağı yönünde. Ancak burada açılan ortak bir parantez var. O da ne olursa olsun savaş devam ettiği sürece Türkiye’nin de dünyadaki fiyat artışlarından çok fazla etkileneceği. En çok vurgulanan konu ise akaryakıt fiyatlarının neredeyse her gün artış eğiliminde olması. Nakliye giderlerinin katlanması da fiyatlara hızla yansıyor.
Vadeler düştü, nakit isteniyor
Ticaret borsalarında 3 gün önce 4 lira 90 kuruştan satılan buğdayın fiyatının bugün 5 lira 50 kuruşa çıkmasını örnek gösteren Tevfik Dinçer, “Bu fiyat artışları, arz tarafındaki belirsizlik yeni sorunlar oluşturdu. Evet henüz biz ürün temin etmekte zorlanmıyoruz ama güçlenen bir belirsizlik var. Önceden 45 gün vadeli çalıştığımız ticari partnerler artık 10 gün vadeli çalışmak istiyor. Bazı firmalar sadece nakit çalışmaya döndü. Bunun en büyük sebebi savaşın getirdiği endişeler. İnsanlar ödeme alamamaktan korkuyor” diyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – EMRE ESER
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***