Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Akşener konuşmasına Muhsin Yazıcıoğlu’nu anarak başlarken, “2 gün sonra Türk siyasetinin dürüst evladı Muhsin Yazıcıoğlu’nun şahadetinin yıldönümü. Ruhu şad, mekanı cennet olsun” dedi.
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ TEPKİSİ
18 Mart günü AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı Çanakkale Köprüsü ile ilgili de açıklamalarda bulunan Akşener, “Ülkemizde taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun. Ancak biz bu taşın nasıl konulduğuyla da ilgileniriz. Biz projeye değil ranta karşıyız. Milletimizin helal parası haramzadelerin cebine giriyor. Bay kriz proje görünümlü tezgahlar üzerinden milyonlarca doları rantın beş atlısına bir çırpıda ödüyor. İşte bizim karşı olduğumuz şey bu soygundur. Bizim karşı olduğumuz şey bu adaletsizliktir. O rant devletin hazinesinden çıkıyor. Çalışanlarımız, emeklilerimiz, esnafımız, çiftçilerimiz pahalılıkla, yoklukla mücadele ederken bay kriz milyonlarca doları rantın 5 atlısına ödüyor. Bizim karşı olduğumuz şey bu soygundur” diye konuştu.
GEÇİŞ ÜCRETİNE TEPKİ
Akşener, köprünün 200 liralık geçiş ücretine de tepki gösterdi. “Törene katılan vatandaşlarımız pahalı dese de zamanında, emeklilerimize seyyanen zam yaparken, ‘iki yüz liraaa’ diyerek büyüttüğü rakamı, köprü geçişinde 200 ‘liracık’ ilan etti. Vatandaşa verirken ‘liraaa’, vatandaştan alırken ‘liracık’…” dedi.
FURKAN VAKFI MÜDAHALESİ
“Maalesef artık bugün, Türkiye’de ne modern bir devletten ne de eşit vatandaşlıktan bahsedemeyiz. Bunun çok acı bir örneğine geçtiğimiz günlerde Adana’da şahit olduk. Biliyorsunuz Sayın Erdoğan, başörtülü bacıları konusunda çok hassastır. Her fırsatta başörtülü kadınlarımızın hakkından, hukukundan bahseder. Biz sanıyorduk ki, Sayın Erdoğan için bu ülkenin tüm dindar kadınları birer kız kardeştir. Başı açık kadınlarımız için ne düşündüğü zaten İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla ortadadır. Meğerse işin aslı öyle değilmiş…
Meğerse başörtülü olmak, dindar olmak, Müslüman olmak, Sayın Erdoğan’ın bacısı olmak için, yeterli bir kriter değilmiş. İşte biz Adana’da, tüm çarpıcılığıyla aslında bu gerçeği gördük. Adana’da yaşananlar, bize gösterdi ki, Sayın Erdoğan’ın bacısı olmak için başörtülü olmaktan önce, kendisine tabi olmak gerekliymiş. Yani asıl mesele dindar olmak değil, yandaş olmakmış. Başörtülü kadınlarımızın hukuku, Ak Parti’ye oy verdikleri sürece kutsalmış… Yani, oyunu basarsan baş tacısın, itiraz edersen copu yersinmiş. Bu ülkenin dindar kadınlarının omuzlarında iktidara gelip, o kadınları coplatarak iktidardan çekip gitmek… Şu ironiye bakar mısınız? Gerçekten ibretlik. Hani bağırıyor ya boğazından ses çıkara çıkara ‘Kimler kimlerle berabermiş… İşte burada görüyoruz. Demek ki ettiğini görmeden ahirete gitmek yokmuş.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***