Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde kıdemli araştırma görevlisi Gallia Lindenstrauss, İsrail Cumhurbaşkanı’nın Ankara’yı ziyareti sonrası Akdeniz’de ortaya çıkan yeni denge arayışını Ekamitherini gazetesi için değerlendirdi:
Türkiye-İsrail ve Yunanistan-İsrail ilişkilerini birinin kazancı diğerinin kaybı olan bir oyun gibi gösterme ve dolayısıyla İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyaretini Atina’yı ilgilendirecek bir şey olarak görme eğilimi var. Bir ilişkinin diğerinin pahasına olması gerektiği şeklindeki bu basit tasvir, hem çelişkili olmayan birçok konuda işbirliğini hem de belirli konularda daha geniş bölgesel işbirliği ihtiyacını görmezden geliyor.
Ancak, stratejik boyuta odaklanılsa ve Türkiye ile İsrail arasındaki 2016 normalleşme anlaşmasına bakılsa bile ki Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasındaki ilişkilerin bu gelişmeden itibaren güçlendiği görülür. O, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’in üç devlet başkanı arasındaki üçlü mekanizmanın devreye girdiği yıldı. 2016’dan bu yana, devletler arasındaki ilişkileri güçlendiren sekiz üçlü Yunanistan-Kıbrıs-İsrail zirvesi gerçekleştirildi.
Türkiye’nin İsrail ve Yunanistan da dahil olmak üzere çeşitli bölgesel aktörlerle ilişkilerinde mevcut görünüşte taktik U-dönüşleri, uzun süredir devam eden stratejik bir gelişme haline gelirse, bu gerçekten de Yunan-İsrail ortaklığının bazı yönlerini zayıflatabilir. Böyle bir durumda daha ılımlı bir Türkiye, bölgesel aktörlerin tehdit algısının azalmasına sebep olacaktır.
Öte yandan Türkiye’nin U dönüşleri geçici bir gelişmeyse, İsrail-Yunanistan-Kıbrıs ilişkileri bugün olduğu gibi kalacaktır. İsrail, Ankara ile ilişkilerinde dikkatli davranıyor ve yakın zamanda gardını düşürmeyecek. Dolayısıyla Türkiye-İsrail yakınlaşmasının kısa ve orta vadede Yunanistan-İsrail ilişkilerine bir etkisi olmamalıdır.
Türkiye’nin İsrail ve Yunanistan’a karşı daha işbirlikçi yaklaşımı sürdürme şansını artıran bir diğer katman, Ukrayna’daki savaş ve sonuçlarıdır. NATO üyeleri olarak Türkiye ve Yunanistan’ın bu konuda tartışacakları çok şey var, ancak Türkiye ve İsrail’in Rusya ve Ukrayna arasındaki arabuluculuk çabalarının da koordine edilmesi gerekiyor. Üstelik bu savaşın küresel güç yapılarını etkileme biçiminin Türkiye ve Yunanistan’ı ve Türkiye ile İsrail’in işbirliğini daha ödüllendirici kılacak bir şekilde olacağına dair işaretler şimdiden var.
Ankara, Türkiye ile İsrail arasındaki mevcut yakınlaşmanın enerji alanında da işbirliğine dönüşebileceğini vurgularken, İsrail tarafından verilen yanıt kuşkucu oldu. Kudüs ile Ankara arasında doğalgaz ihracına ilişkin işbirliğinin sağlanması için Kıbrıs konusunda olumlu bir gelişme olmalıdır.
İsrail, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz sınırlarının sınırlandırılması konusundaki pozisyonlarını, bunlar Yunan ve Kıbrıs pozisyonlarıyla çeliştiğinde desteklemeyecektir. Türkiye’nin beklentilerinin aksine, İsrail’in gaz ihracatı için Mısır’ın sıvılaştırma tesislerine güvenmeye devam etmesi daha olası bir senaryo olacak.
Son olarak, iklim değişikliği hafifletme ve uyum mekanizmaları ve özellikle yenilenebilir enerji ile ilgili olarak Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail, Türkiye’yi ve diğer bölgesel aktörleri bu sorunları ele alacak bir şemaya dahil etmenin yollarını aramalıdır. Bunun Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu (EMGF) daha kapsayıcı hale getirerek mi yoksa yeni bir organizasyonla mı yapılabileceği daha fazla tartışılabilir, ancak böyle bir düşünceye acilen ihtiyaç vardır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***