İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi yazarı Ersin Çelik, doktorların hak arayışını köşesine taşıdı ve bazı uyarılarda bulundu.

‘Birçok doktorla konuştum, durum vahim!’ başlıklı yazısında ‘gördüğü tüm hocaların, hekimlerin geçim sıkıntısı yaşadığını dile getirdiğini’ belirten Çelik, “Doktor olmak, eğitim hayatından başlayan bir adanmışlık. Lisede doktor olmaya karar vermeyen bir kimse bu mesleğe son anda giremez. Böylesine meşakkatli bir sürecin sonunda, özellikle de kamuda çalışmaya başlayan doktorların, döner sermaye geliri dahil düşük maaşlara çalıştığını söylemek gerekiyor” dedi. Ardından bir hocanın şu örneği verdiğini aktardı:

“Bir hastanede 8 bin 500 lira maaş alan doktor da var, aynı hastanede 7 bin 500 lira alan temizlik personeli de.”

Söz konusu kıyaslamanın cımbızlanmaması gerektiğini, burada temizlik personelinin yaptığı işin küçümsenmediğini vurgulayan Çelik, “Fakat bu minik farklar doktorluk mesleğine olan ilgiyi azaltıyormuş. Mesele, günde yüzlerce hastayı tedavi eden uzman hekimler her şey dahil 11-12 bin lira maaş alıyorlar” ifadesini kullandı.

’10-15 SENE SONRA AMELİYAT OLMAK İÇİN DOKTOR BULAMAYACAĞIZ’

Yeni Şafak yazarının aktardığına göre, Hekim Hakları Derneği Başkanı Dr. Mustafa Şener, doktorların branş seçimlerine de dikkati çekti:

“Kadın doğum, genel cerrahi ve beyin cerrahisi artık seçilmiyor. Kadrolar bomboş. Tazminat davaları en fazla cerrahlara açılıyor. Şiddet vakası da cerraha oluyor. Türkiye birincisi; cildiyeci, fizik tedavi uzmanı, plastik cerrah olmak istiyor. Bu tercihlere yönelik önlem alınmazsa 10-15 sene sonra ameliyat olmak için doktor bulamayacağız.”

‘ÇÖZÜMSÜZ BIRAKMA LÜKSÜMÜZ YOK’

Bu değerlendirme üzerine Çelik, şunları kaydetti:

“Yani konunun doktorların kendi içlerinde birlik olarak çözmeleri gereken bir kısmı var, sağlık politikalarını ilgilendiren bir yönü var, toplumsal bir gayretle çözülmesi gereken (başta şiddet olmak üzere) yönleri var. Burada biz basına da görev düştüğünün farkındayız. Ya da farkında olmalıyız. Benzer şekilde sosyal medyanın domine ettiği krizlerin her kesime zarar verdiğini çok net bir şekilde gözlemlemiş olduk. Ortak bir sağduyu ile hareket edilmezse hepimiz için tehlike söz konusu olduğu da açık. Sağlık en hayati konumuz, bunu çözümsüz bırakma lüksümüz yok.”