Koronavirüs nedeniyle ilk kapatma önlemlerini ilan edişinden iki yıl sonra ABD’de günlük yaşam giderek salgın öncesi koşullara doğru açılıyor. Peki dünyanın diğer yerlerinde durum ne?
19 Mart 2020 tarihinde California eyaleti, vatandaşlarına “evde kal” talimatı verdiğinde, çoğunluk, yaşamın nispeten kısa bir süre sonra normale döneceğini düşünüyordu. Ama öyle olmadı.
24 ay sonra ABD ve diğer bir çok ülkede koronavirüs önlemleri adım adım gevşetilirken, insanlar nihayet tünelin ucunda beliren ışığı görebilmeye başlıyor.
Fakat bazı bölgelerde vaka sayıları bir kez daha rekor düzeylere çıktı ve henüz salgının sonunun gelmediği anlaşılıyor.
BBC, İngiltere, Hong Kong, Güney Afrika, Yeni Zelanda, Kanada, Peru ve ABD’deki muhabirlerinden kısaca son durumu anlatmalarını istedi.
Vakalar artıyor ama önlemler kaldırılıyor – İngiltere
İngiltere’de Covid’le ilgili son yasal zorunluluk olan, Covid testi pozitif çıkanların kendilerini izole etmesi mecburiyeti de Şubat sonunda kaldırıldı.
Bir ay öncesinde yani Ocak sonunda da hükümet, dükkanlar ve toplu taşıma araçları gibi kapalı kamusal mekanlarda maske zorunluluğunu ve mümkün olan durumlarda evden çalışma tavsiyesini kaldırmıştı.
Ama doğruyu söylemek gerekirse zaten İngiltere geçen yazdan bu yana Covid’le ilgili önlemler konusunda bir çok ülkeye nazaran çok daha hafif kuralları tercih ediyordu.
Aylar önce kaldırılan maske zorunluluğu ve evden çalışma tavsiyesi de, 2021 sonunda Omicron varyantının yol açtığı yeni vaka dalgası nedeniyle yeniden uygulamaya sokulmuştu.
İngiltere hükümetinin bu yaklaşımı, ülkede en büyük risk grubundaki 60 yaş üzeri nüfusun yüzde 95’inin artık güçlendirici aşılarını da olması ve aşıların iyi bir koruma sağlamasıyla gerekçelendiriliyor.
Omicron varyantının vaka sayılarında büyük artışlara yol açmasına karşın, hastalığın yol açtığı ölümler, kış aylarındaki normal ölüm oranlarının üzerine çıkmadığı görülüyor.
Rakamlar vakaların yeniden tırmanmaya başladığına işaret ediyor olsa da şu anda bu pek kaygı yaratmıyor gibi görünüyor.
Her şey eskisi gibi, maske hariç – Güney Afrika
Güney Afrika’da her şey büyük ölçüde salgın öncesi döneme geri dönmüş gibi.
Hükümet iki yıldır ilk defa Aralık ayında geceleri uyguladığı sokağa çıkma ve alkol satışı yasağını da kaldırdı.
(Güney Afrika 2020 yılında salgının en zirvede olduğu dönemde alkol satışını yasaklayan birkaç ülkeden biriydi.)
Bugün ülkenin çeşitli kentleri ve kasabalarında hayat normale dönmüş görünüyor. Sokaklar eskisi gibi kalabalıklaştı, insanlar işe gidip geliyor.
Yalnız Covid’in hala hayatımızda olduğunu hatırlatan bir şey var: Tüm kamusal alanlarda maske takmak zorunlu ve insanların çoğu bu kurala uyuyor.
Resmi rakamlara göre birkaç ay önce baş gösteren Omicron varyantının yarattığı dördüncü dalga ardından, vakalar yeniden düşüşte.
Okulların çoğu açık fakat hizmet sektörü kuruluşlarında çalışanlara aşı zorunluluğu konup konmaması konusunda tartışmalar sürüyor.
Ayrıca sosyalleşmeye ne ölçüde izin verilebileceği de belirsiz. Gece kulüpleri hala kapalı ama barbar ve tavernalar açık ve insanlar gece sokağa çıkma yasağının da kaldırılmasıyla artık geç saatlere kadar dışarda sosyalleşebilecekler.
Çok vaka, az ölüm – Yeni Zelanda
Neredeyse iki yıldır Wellington’daki Tasman’da yaşayan arkadaşım salgını pek umursamıyordu.
Bu hafta ise WhatsApp’dan öfkeli bir sesli mesaj yolladı: “Lanet olası kudurdu! Hepimiz bu Allah’ın belası Covid’e yakalandık!”
Çok sıkı kapatmalar ve hemen tam bir izolasyon ile ülke Covid salgını boyunca bir başarı öyküsü olarak örnek gösteriliyordu. Şimdi vaka sayıları hızla artıyor.
Ve bir çok Yeni Zelandalı hala ülkelerinin günde 1000’den az vakadan nasıl olup da bir kaç hafta içinde günde 20 bin vakaya çıkabildiğini anlamakta zorlanıyor.
Yakın zamana kadar Başbakan Jacinda Ardern hala sıfır tolerans politikası izliyordu.
Bu psikolojik şok karşısında hala içleri rahatlatan bir şey ise, salgının en başından bu yana, Covid’den ölenlerin sayısının toplam 120’nin altında olması. Bu da büyük ölçüde nüfusun küçük yaştaki çocuklar hariç yüzde 95’inin tam doz aşılarını olmasına bağlanıyor.
Vakalardaki artışa rağmen yine buna güvenilerek kısıtlamaların bazıları daha kaldırıldı ve Covid hastalarının izolasyon koşulları hafifletildi.
Fakat, bazı sektörlerde aşı olmayı reddedenlerin işlerini kaybetmesi anlamına gelen yasal düzenlemeler başkent Wellington’da üç hafta boyunca gösterilerle protesto edildi ve bu kural hala geçerli.
Yurt dışındaki Yeni Zelandalılardan iki doz aşısını olanlara artık karantinaya ya da izolasyona girmeden ülkeye giriş yolu açık. Sınırların iki yıldır kapalı olduğu düşünülürse bu çok önemli bir adım.
Aralarında ABD ve İngiltere’nin de ulunduğu 60 ülkeden Yeni Zelanda’ya gidecek kişiler de 2 Mayıs tarihinden itibaren bir negatif test sunmaları koşuluyla aynı özgürlüğe kavuşacak.
Çok vaka, çok fazla ölüm – Hong Kong
Omicron varyantı Hong Kong’a salgının tehlikelerini çok net bir şekilde gösterdi.
Hong Kong, Çin’in Covid’e karşı “Sıfır Tolerans” politikasını uyguluyor. Bu kapsamda ülkeye girişler çok sıkı kontrole tabi ve çok sıkı karantina kuralları uygulanıyor. Bu politika sayesinde bölge salgının ilk iki yılında virüsün yayılmasını büyük ölçüde engellemeyi başardı. 2021’in sonuna gelindiğinde bütün vakaların toplamı yalnızca 12 bin idi.
Bugün Hong Kong dünyada koronavirüs ölümü oranının en yüksek olduğu ülke. Ölenlerin çoğu aşısız ve ileri yaşta hastalar. Hastalığa yakalananların sayısı ise yarım milyonu geçti.
Virüs, sıkı sosyal mesafe önlemlerine rağmen hala yayılıyor. Restoranlar saat 18.00’den sonra içerde yemek servisi yapamıyor ve spor salonu, bar gibi kamusal yerler Ocak ayından beri kapalı.
İnsanlar kriz karşısında izlenen politikaları anlamakta güçlük çekiyor ve öfkeli.
Hükümet kaynaklarına atıf yapan yerel medya kuruluşları bir kent çapında tam kapatma ve 7,4 milyonluk nüfusun tamamına zorunlu test ihtimalinden söz ediyor.
Bu tür haberler karşısında paniğe kapılan halk alışverişe yöneldi ve marketlerin rafları boşaldı.
Fakat Hong Kong’un lideri Carrie Lam bu hafta herkese test yapmanın ilk öncelik olmaktan çıktığını söyledi.
Bu yıkıcı dalga elbette geçecek. Nüfusun çoğu ya hastalanarak doğal bağışıklık kazanacak, ya da aşılanmış olacak.
Fakat yine de insan şu soruyu sormadan edemiyor: Yerli şirketler büyük güçlük içine girer ve uluslararası yetenekler kenti terketmeye başlarken, Hong Kong hala “Sıfır Tolerans” stratejisini sürdürmeli mi?
Gözler daha çok siyasi krizde – Peru
Peru Covid-19 salgını başladıktan sonra en hızlı ve en sıkı kapatma önlemlerini uygulamaya koyabilen ülkelerden biriydi.
Çok sıkı sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Öyle ki salgının ilk dönemlerinde köpek gezdirmek bile mümkün değildi.
Fakat bu yine de Peru’nun salgından çok kötü etkilenmesine ve hastanelerin kapasitelerinin yetersiz kalmasına engel olamadı.
Özetle, bu fakir ülkede insanların çalışmaya devam etmek zorunda olması ile kamu sağlığı hizmetlerinin yetersizliği ve hazırlıksızlığı bir araya gelince salgın çok sayıda can kaybına yol açtı.
Fakat iki yıl sonrasına baktığımızda, ilk dönem çok korkunç görünen şeyler şimdi günlük yaşamın parçası haline gelmiş gibi.
Kısıtlamalar birer birer kaldırılıyor ve vakalar hala düşmeye devam ediyor.
Tabii ki pandeminin devam ettiğini hatırlatan şeyler de var. Birçok yerde hala maske takılıyor ve birçok yere girmek için aşı belgesi göstermek gerekiyor.
Yine de Peruluların şu anda muhtemelen sağlık sorunlarından çok ülkedeki siyasi krizle meşgul olduğunu söyleyebiliriz.
Devlet Başkanı Pedro Castillo son yedi ay içinde dördüncü hükümetini oluşturdu. Kendisinden önceki devlet başkanı Martin Vizcarra 2020’de azledilmişti.
Bahar geliyor, buzlar eriyor – Kanada
Baharın gelişi bu yıl Kanada’da sadece kışın değil Covid kısıtlamalarının da sonunu getiriyor.
Covid kurallarının çoğu federal hükümet değil eyalet yönetimleri tarafından konulduğu için henüz yumuşama tam olarak hayata geçmediyse de çoğu yerde rahatlama görüldüğünü söyleyebiliriz.
Ülkede restoranlar gibi iç mekanlara giriş için aşı belgesi kuralı koyan her eyalet ya da bölge, Nisan ayı itibariyle bu zorunluluğu kaldıracak. Ama aşı zorunluluğu bakım işleri gibi bazı sektörlerde çalışanlar için hala geçerli olacak. Maske zorunluluğu da okullar da dahil kaldırılıyor.
Ülke çapında federal hükümetin aldığı kararlara göre, hava ve demiryolu seyahati yaparken hâlâ maske takmak ve aşı belgesi göstermek gerekecek. Ayrıca hükümet Kanada vatandaşlarına test zorunluluğu kurallarını yumuşatmaya başlamış olsa da, şimdilik tüm aşılarını olmuş olanlar bile ülkeye girerken hâlâ test olmak zorunda.
Bu kararlar, ülkenin başkentinde haftalarda devam eden ve Kanada’nın en önemli ticaret yollarından birinin kapanmasına yol açan Covid önlemlerine karşı protesto gösterileri ardından alındı.
Önlemleri yumuşatma kararları resmi açıklamalarda gösterilerle ilişkilendirilmiyor ama kimileri federal hükümetin attığı bu adımları önlem karşıtlarının zaferi ya da hükümetin verdiği ödünler olarak görebilir.
Pandemi döneminin önemli bir kısmında Kanada çok sıkı önlemler uyguladı. Restoranlar ve spor salonları bir çok kentte aylarca kapalı tutuldu ve açıldıklarında da aşı pasaportu uygulaması getirildi.
Bazı Kanadalılar bu önlemlerin sürmesini istiyordu.
Yapılan anketler Kanadalıların çoğunun sınırlamaların sona ermesinden yana olduğunu gösterse de bazı bireyler ve işletmeler hala aşı belgesi ve maske zorunluluğunu uygulamayı tercih ediyor. Dolayısıyla bir çokları için salgın döneminin hâlâ devam ettiğini söyleyebiliriz.
Metrolar yine tıklım tıklım – ABD
Washington’daki Georgetown Üniversitesi’nde, bir zamanların kıymetli aksesuarı N95 maskelerinin ambalajlarında öylece durduğunu görmek bile, şehirde ve ABD’de, kuralların artık insanlara eskisi gibi davranma imkanı tanıdığına bir işaret.
Tabi ki bazı sınırlamalar nerede yaşadığınıza bağlı olarak farklı düzeylerde sürüyor ama genel tablo, özgürlüklerin geri döndüğü yönünde.
Cumhuriyetçilerin ağırlıkta olduğu iki eyalet Texas ve Florida’da maske zorunluluğu ya kalktı ya da çok sınırlı uygulanıyor.
Demokratların etkin olduğu ve bir dönem çok sıkı maske kuralları uygulanan eyaletlerde bile yasaklar Beyaz Saray tavsiyelerinin de ötesinde yumuşatıldı.
Örneğin New York ve New Jersey’de iç mekanlarda maske zorunluluğu artık yok. Bu politikalar büyük ölçüde kamuoyunun pandemi konusunda daha güvenli hissettiğini yansıtıyor.
Gerçi ABD hala nüfusa oranla en çok Covid ölümü yaşanan ülkelerin başını çekiyor ama günlük vaka sayısı 800 bin gibi akıl almaz bir düzeyden 36 bine kadar düştü.
Hastaneye yatanların sayısında da yüzde 75 düşüş var.
Bunun sonucunda da Washington’da bir sağlık politikası danışmanlık kuruluşunda çalışan Silicia Lomax’ın değerlendirmesine göre kamuoyunun morali görece daha yüksek ve insanlar normal gündelik hayatlarına dönmeye başladı.
Lomax, daha bir kaç ay önce metrolarda bir hayalet şehir görüntüsü olduğuna, neredeyse her vagona bir kişi düştüğüne ama şimdi toplu taşımanın yeniden kalabalıklaştığına dikkat çekiyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***