Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV), KONDA ve SAM işbirliği ile “Türkiye’de Bir Arada Yaşarız” adlı araşrıemanın sonuçları paylaşıldı. BAYETAV Bornova binasında yapılan etkinlikte BAYETAV Genel Koordinatörü Ferhat Kentel, araştımanın sunumunu yaptı.
Nicel ve nitel veri toplama teknikleri kullanılarak iki koldan yürütülen araştırma, 67 ilin merkez dâhil 286 ilçesinde 2132 kişiyle görüşülerek yapıldı. Sunumunda anket sonuçları hakkında bilgi veren Kentel, “Bir arada yaşmanın önündeki engellerin başında ‘üst dil’ tarafından, doğal hayatın ve toplumsal hayatın ana fikri olan çeşitliliğin hiçbir zaman tam olarak kabul edilememesinin yarattığı sorunlar var. Kutuplaştırıcı siyasal atmosfere rağmen, farklı bireylerin ve toplumsal grupların düşünceleri ve çabaları bir arada yaşamanın hem elzem hem de mümkün olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
“Bir arada yaşama” dilini görünmez kılan kutuplaşma dinamiklerini aşabilmek için öncelikle siyaseten konuşma imkânlarının serbestleşmesi gerektiğini ifade eden Kentel, “Buna dair adımların devlet tarafından atılması ama aynı zamanda toplumsal aktörlerin ve sivil toplum örgütlerin çaba göstermeleri gerekiyor” dedi.
‘YÜZDE 47 ANADİLDE EĞİTİM HAKKINI SAVUNUYOR’
Kentel araştırmada, “bir arada yaşama kapasitemiz nedir?” sorusuna cevap için “Almanya’da Türk çocukları için Türkçe ana dil hakkı” ve “Türkiye’de Kürt çocukları için Kürtçe anadil hakkı” üzerine yaptıkları değerlendirmeyi aktararak, “Her iki durumda anadilde eğitim hakkını savunanların toplamı yüzde 47. Bu kesim toplumun farklılıklarıyla birlikte, bir arada yaşama arzusunu ve kapasitesini taşıyor. Almanya’da Türk çocuklarının anadil hakkını kabul edip, Türkiye’de Kürt çocuklarının anadil hakkını reddeden kesim ise yüzde 16” ifadelerini kuallandı.
Evrensel’de yer alan habere göre; Kentel’in sunumu ardından ise KONDA Kurucusu Başkanı Bekir Ağırdır değerlendirmelerde bulundu:
“Bütün bu araştırmaların feryat olduğunu düşünüyorum. Bu ülkedeki insanların birden çok derdi var. Türkiye’deki kutuplaşma her zamankinden daha farklı. 2008’den sonraki görünür yüzeyi siyasi kutuplaşmaydı, bu toprakların kadim problemlerinden biri etnik aidiyet veya dini aidiyetle ilgiliydi. Ama şimdi son yıllardaki kutuplaşma hayat tarzlarına kadar uzanmış durumda.
Öte yandan pandemi ile birlikte hangi gelir grubundan olursa olsun herkes benzer bir kaygıyı deneyimledi. Türkiye’de evlerin büyük bir kısmında gelir giderden daha az. Her zamanki yoksulluktan farklı bir durum var. Her gün yeni burhan devam ediyor. Yeni bir denge kurulamıyor. Bu sayılar bir feryat. Bizim burada engel olarak tanımladığımız meseleler artık bir fırsat açıyor.”
“Yeni bir umut, hikâye koymamız lazım” diyerek konuşmasını sürdüren Ağırdır, “Umudu inşa etmekle ilgili bir derdimiz var. Arzulanan şeyin hayat bulması için gayret olması lazım. Gayretin önünde iki önemli engel var, biri siyasi alan daraltmak istenmesi. Siyasi alanı genişletecek diyalog yollarını çoğaltmalıyız. İkincisi de teması arttırmalıyız. O zaman toplumun önünde yeni fırsat alanları açıldığını göreceğiz” dedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***