Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Aykan Erdemir: Putin, Erdoğan’ın Möntrö kararından niye mutlu oldu?

Aykan Erdemir: Putin, Erdoğan’ın Möntrö kararından niye mutlu oldu?


Demokrasileri Koruma Vakfı kıdemli yöneticisi ve eski CHP milletvekili Aykan Erdemir, The Dispatch dergisine Ankara’nın Montrö Anlaşması’ndaki hesaplarını yazdı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden dört gün sonra, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ülkesinin Karadeniz’e sivil ve askeri geçişi düzenleyen 1936 Montrö Sözleşmesi uyarınca Rusya’nın da dahil olduğu savaş gemilerinin Türk Boğazlarından geçişini sınırlayacağını açıkladı. Dakikalar sonra, Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çavuşoğlu’na Ankara’nın anlaşmayı “uygulaması” nedeniyle teşekkür etti. 

Financial Times, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararını “Vladimir Putin ile yakın ilişkiler geliştiren bir liderin çarpıcı bir hareketi” olarak nitelendirdiğinde ve bunun “Türkiye’nin batı ile bağlarının yeniden ayarlanmasını” temsil edip etmediğini sorduğunda diğer birçok Batılı gözlemciyi yinelemiş oldu.

İlginç bir şekilde, Rusya da Türkiye’nin eylemini memnuniyetle karşıladı. Ankara’nın sözleşmeyi uygulamaya başlamasından iki gün sonra, Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Alexei Yerkhov, Moskova’nın Türkiye’nin anlaşmayı “korumasını” ve ona “uymasını” “takdir ettiğini” dile getirdi.

 Kremlin, Ankara’nın bu hareketinin düşmanca olduğunu düşünmüyor: 7 Mart’ta Moskova, Türkiye’yi “Rusya’ya karşı dostça olmayan eylemlerde bulunan” 48 ülke listesinden çıkarmakla kalmadı, aynı zamanda Türkiye’nin Perşembe günü yapılması planlanan bir toplantıya ev sahipliği yapmasını kabul etti. (Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile Ukraynalı mevkidaşı Dmytro Kuleba arasında). Türkiye’nin tatil beldesi Antalya’da yapılması planlanan toplantı, Kremlin’in Rusya’nın Kiev ile müzakerelerini kolaylaştırmak için Türkiye’yi hala tarafsız bir taraf olarak gördüğünü gösteriyor.

Ankara’nın Montrö Sözleşmesi’ni uygulaması, bazı Batılı gözlemcilerin iddia ettiği gibi Rusya’ya büyük bir darbe olduysa, Kremlin neden bundan rahatsız olmadı? Cevap, Erdoğan’ın 1936 Paktı’nı savaş süresince neredeyse tüm NATO gemilerine boğazları kapatacak şekilde uyguluyor oluşu… Bu Rusya için bir nimet.

Sözleşme, Türkiye’nin yalnızca savaşan taraflara ait savaş gemilerinin geçişini kısıtlamasını gerektiriyor, bu nedenle Erdoğan, Putin’e fiilen bir iyilik yaptı. Ancak Biden yönetimi Erdoğan’ı kendi safında tutmaya o kadar hevesli ki, yarım alınan önlemleri bile övüyor. Türk cumhurbaşkanının Ukrayna savaşında Rusya ile NATO arasındaki dengeleyici hamlesinin etkinliği burada yatıyor. Türkiye bir NATO üyesi, ancak Erdoğan’ın 20 yıllık yönetimi altında ülke Rusya ile enerji, ticaret ve savunma ortaklıklarını derinleştirdi. Biden yönetimi, Türkiye’nin NATO ilkelerine uymasında ısrar etmek yerine, sadakatsizliğini ödüllendirdi.

Tarihçi Howard Eissenstat, Ankara’nın son hamlesini, “riskini en aza indirirken Türkiye’nin önemini vurgulayan adımlar atmayı” içeren “gürültülü diplomasi” stratejisinin bir parçası olarak açıkladı. Türkiye bu krizde önemli bir uluslararası katılımcı rolünü oynamaya çalışırken, NATO’yu veya Rusya’yı düşman etmemek amacıyla mümkün olduğunca az şey yapmaya çalıştı.

NATO müttefiklerinin tam tersine, Erdoğan hükümeti savaşın başlangıcından bu yana Rusya’ya karşı cezai yaptırımlara karşı direndi. Türkiye, İran ve Venezuela’ya yönelik yaptırımlara karşı çıktığı gibi, bu ülkeye yönelik herhangi bir yaptırıma da karşı çıkıyor. Ankara, Avrupa Konseyi’nin Rusya’yı askıya almak için 25 Şubat’ta yaptığı oylamada çekimser kalarak Kremlin’e de yardım etti. Aynı şekilde Türk hava sahası da Rusya’ya açık kalan son NATO hava sahalarından birisi…

Ukrayna, 1936 Montrö Sözleşmesi uyarınca Türkiye’den Türk Boğazlarını kapatmasını istediğinde, Ankara’nın Rusya’nın işgalinin savaş oluşturduğunu kabul etmesi üç gün sürdü; bu, sözleşmenin transit kısıtlamaları getirmesinin ön şartı. Hükümetin, savaş gemilerinin Boğaziçi ve Çanakkale Boğazı’ndan geçişine ilişkin sözleşmenin kısıtlamalarını uygulaması bir gün daha aldı. Türkiye, Rusya’nın Gürcistan, Kırım veya doğu Ukrayna’daki daha önceki saldırganlığını savaş olarak adlandrımadığı için bu önemli bir hamleydi.

Ancak iş Erdoğan’ın Montrö Sözleşmesi’ni uygulamasına gelince, şeytan ayrıntıda gizli. 19. madde, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği gün olan 24 Şubat’tan itibaren Türkiye’ye savaş gemilerinin Türk Boğazları’ndan geçişini kısıtlama imkanı verecekti. Ancak Ankara, dengeleme hareketini ayarlarken 28 Şubat’a kadar beklemekle kalmadı, aynı zamanda bu kısıtlamaları hem Karadeniz’e hem de Karadeniz dışındaki ülkelere uygulayarak Karadeniz’i etkili bir şekilde NATO donanmalarına kapattı. Bu, anlaşmanın bir şartı değil, Erdoğan’ın bir seçimiydi.

Montrö Sözleşmesi’nin 19. Maddesi, Türkiye’nin savaşan taraflara ait savaş gemilerine geçişi kısıtlamasına izin verse de, Erdoğan hükümeti, “Türkiye kendisini pek yakın bir savaGş tehlikesi tehdidi karGşısında sayarsa,
diyen 21. Maddeyi de uygulamış görünüyor. 

Ankara, Karadeniz ülkelerinin gemileri için belirli istisnalar dışında, tüm savaş gemilerine geçişi reddedebilir. Buna Karadeniz’e girmek isteyen tüm NATO savaş gemileri dahildir. Jill Goldenziel’in Forbes dergisinde savunduğu gibi, “Türkiye yalnızca savaşan tarafın gemilerini veya Rus gemilerini kolayca bloke edebilirdi. Muhtemelen Rusya’ya karşı taraf tutuyormuş gibi görünmemek için tüm savaş gemilerini engellemeyi seçti.”

Montrö Sözleşmesi ayrıca, Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler için Erdoğan hükümetinin Moskova’ya yönelik hamlesini daha da kabul edilebilir kılacak özel hükümler de sağlıyor. 19. Maddeye göre, tüm Karadeniz ülkeleri, bu gemiler Karadeniz menşe üslerine döndükleri sürece, savaş gemilerini boğazlardan geçirmeye devam edebilirler. 

Bu, Rusya, Ukrayna ve NATO üyeleri Bulgaristan ve Romanya’nın üslerine geri dönerken savaş gemilerini Karadeniz’e getirmek için boğazları kullanmaya devam etmelerini sağlıyor. Başka hiçbir NATO üye devletinin Ukrayna’daki düşmanlıklar bitene kadar boğazlardan Karadeniz’e gemi gönderememesi Putin için bir kazanç.

Türk cumhurbaşkanının daha Montrö Sözleşmesini uygulama kararından önce dört Rus savaş gemisinin boğazlardan Karadeniz’e geçmesini engelleme kararı da Putin için kılık değiştirmiş bir başka nimet gibi görünüyor. Türk dışişleri bakanının da belirttiği gibi, Rusya’nın Karadeniz’e göndermek istediği dört gemiden üçü Karadeniz’deki üslere kayıtlı değildi. Erdoğan’ın Montrö Sözleşmesi’ni uygulamaya başlama kararından önce Karadeniz’e geçselerdi, bu üç gemi çatışmalar bitene kadar Karadeniz’de mahsur kalacaktı.

Yine de Rusya, Ukrayna’yı işgali uzun süreli bir savaşa dönüşürse Montrö’nün kısıtlamalarından zarar görecektir. Karadeniz limanlarına dönen Rus savaş gemilerinin, savaş bitene kadar boğazlardan Akdeniz’e çıkış hakları yok. Bu, Putin’in Rus Karadeniz Filosunun gemilerini kullanarak Suriye’deki Esad rejimine malzeme getirmesini önleyecektir. 

Kremlin, Baltık, Kuzey ve Pasifik filolarından gelen gemileri kullanarak bu tür tedarik misyonlarına devam edebilir, ancak Nicholas J. Myers’ın iddia ettiği gibi, “bu, önemli ölçüde daha uzun tedarik hatları ve muhtemelen bölgede daha kısa kalmalarını gerektirecektir.”

Erdoğan, uzun süredir arkadaşı olan Putin’in artan yayılmacılığının ve savaşçılığının yarattığı tehdidin daha fazla farkında gibi görünüyor. Yine de, Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarı sırasında Putin’in Türkiye’ye karşı ne kadar koz oluşturduğu düşünülürse, Türk cumhurbaşkanının Rusya’ya karşı somut adım atacak çok az yeri var. 

Montrö Konvansiyonu örneğinin de gösterdiği gibi, NATO ile Rusya arasında bir denge kurma ihtiyacı hissediyor. Bu arada Erdoğan, Batı’daki şüpheci olmayan gözlemcilerin, Rusya’ya yönelik sözde darbelerin, dik başlı ülkenin NATO’ya geri dönüşünü temsil ettiği şeklindeki dönüşe kapılacağını umuyor.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version