Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

ABD’nin ilk kadın Dışişleri Bakanı Madeleine Albright yaşamını yitirdi

ABD'nin ilk kadın Dışişleri Bakanı Madeleine Albright yaşamını yitirdi


Soğuk Savaş sonrasında Batı dış politikasına yön veren ABD’nin ilk kadın dışişleri bakanı Madeleine Albright öldü. Albright 84 yaşındaydı.

Ölümü, Albright tarafından kurulan küresel bir strateji firması olan Albright Stonebridge Group çalışanlarına gönderilen bir e-posta ile açıklandı.. CNN’in konuya ilişkin haberi şöyle:

Albright, Başkan Bill Clinton’ın yönetiminde merkezi bir figürdü ve ikinci döneminde ülkenin en iyi diplomatı olmadan önce ABD’nin Birleşmiş Milletler büyükelçisi olarak görev yaptı. 

NATO’nun genişlemesini savundu, ittifakın soykırımı ve etnik temizliği durdurmak için Balkanlar’a müdahale etmesini istedi, nükleer silahların yayılmasını azaltmaya çalıştı ve dünya çapında insan hakları ve demokrasiyi savundu.

Albright geçen ay Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden hemen önce New York Times’ta yazdığı bir yazıda, Rus lider Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgal ederek “tarihi bir hata” yapacağını savundu ve ülkesine yıkıcı maliyetler getireceği konusunda uyardı:

“Rusya’nın büyüklüğe giden yolunu döşemek yerine, Ukrayna’yı işgal etmek, ülkesini diplomatik olarak izole, ekonomik olarak sakat ve daha güçlü, daha birleşik bir Batı ittifakı karşısında stratejik olarak savunmasız bırakarak Putin’in kötü şöhretine katkıda bulunacaktır.”

Kendisi Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile 11 Eylül 2001 saldırılarının tetiklediği teröre karşı savaş arasındaki on yılda ABD dış politikasının bir yüzüydü. ABD, özellikle Irak ve Balkanlar’da, uluslararası koalisyonlar kurdu ve otokratik rejimleri geri döndürmek için zaman zaman askeri müdahalelerde bulundu.

Albright,  Clinton yönetiminin dış politikasını tanımlamak için “iddialı çok taraflılık” terimini kullanan bir diplomattı. 20. yüzyılın ortalarında Avrupa’da Naziler ve komünistlerden kaçan bir ailede büyümüş olmanın deneyimlerinden yararlandı.

Albright, dünya çapında demokratik değerleri savunmak için güç kullanımıyla desteklenen diplomasiyi kullanmaya geldiğinde ABD’yi “vazgeçilmez ulus” olarak gördü.

Belki de en dikkate değer olanı Balkanlar’daki şiddete bir son verme çabalarıydı ve Clinton’u 1999’da eski Sırp lider Slobodan Miloseviç tarafından etnik Müslümanlara karşı bir soykırımı önlemek için Kosova’ya müdahale etmeye zorlamada çok önemliydi. Clinton yönetiminin Bosna’daki soykırımı sona erdirme konusundaki başarısızlığının peşini bırakmadı.

1990’larda komünist Yugoslavya’nın Sırbistan-Karadağ, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Makedonya dahil olmak üzere birçok bağımsız devlete bölünmesi, kıtada II. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş vahşi kan dökülmesine neden oldu. “Etnik temizlik” terimi, Miloseviç’e sadık Sırp güçlerinin Sırp olmayan sivil nüfusu zorlayarak ayrı bir devlet kurmaya çalıştığı Bosna ile eş anlamlı hale geldi.

Clinton yönetimi, 1995’te Srebrenica’da Sırpların 8.000 Müslüman erkek ve çocuğu öldürdüğü ve bunun sonucunda ABD’nin aracılık ettiği Dayton Barış Planı’na yol açan katliama kadar müdahale etmedi. Ancak Miloseviç etno-milliyetçi planını Kosova’ya taşımaya çalıştığında, Clinton yönetimi onun Bosna’da paçayı sıyırdığı şeyi orada yapmasını engellemek için bir koalisyon topladı.

Albright, Miloseviç’i “bir grup insanı, yani Kosova’nın Müslüman çoğunluğunu yok etme arzusunda” “İncil boyutlarında bir dehşet” yaratmakla suçladı. O sırada Washington’da ateşli eleştirilere maruz kaldı, bazıları NATO hava saldırılarını “Albright’ın Savaşı” olarak adlandırırken, diğerleri onu Miloseviç’in kararlılığını yanlış değerlendirmekle suçladı. 

Bu amaçla 1999’da Albright, “Miloseviç’in yapmayı planladığı şeye seyirci kalmamanın bizim için gerekli olduğuna inanmaktan meslektaşlarımla birlikte tüm sorumluluğu alıyorum. İnsanlığa karşı suçları izleyemeyiz.” dedi.

Sonuç olarak, ABD liderliğindeki koalisyon Sırp saldırganlığını durdurdu ve Kosova 2008’de bağımsızlığını ilan etti.

Clinton’ın ikinci döneminin sonlarında Albright, İsrailliler ve Filistinliler arasında barışı teşvik etmek için başarısız görüşmelere katıldı ve bunu bölgede ikinci bir şiddet patlaması izledi.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version