Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yemen’den Güney Kore’ye bir çiçeğin yolculuğu

Yunus Emre Erdölen


2018 yılında çoğunluğu erkek 500 Yemenli, iç savaşta zorla savaştırılmamak veya savaşmadığı için de Suudi ajanı olarak görülüp Husilerce öldürülmemek için ülkesini terk etmek zorunda kalmış. Öncelikle gruplar halinde havayoluyla veya deniz yoluyla Malezya’ya gitmişler. Malezya’ya gitmelerinin sebebi, Malezya’nın maksimum 90 günlük ziyaretler için Yemenlilere vize muafiyeti uygulaması. Fakat Malezya, 1951 tarihli Mülteci Sözleşmesi’ni imzalamadığı için Yemenliler için uzun soluklu bir yaşam alanı olamamış. Bu nedenle, Malezya’dan uçağa binerek soluğu Güney Kore’nin Jefu adasında almışlar.

            Güney Kore basınına göre Yemenlilerin Jefu adasına gelmesinin iki sebebi var: vize serbestiyeti ve Malezya-Jefu arasındaki aktarmasız uçuşlar. Güney Kore hükümeti, Jefu adasına daha fazla turist gelmesini sağlamak amacıyla 2002 yılında maksimum 30 günlük ziyaretler için vize mecburiyetini kaldırmış. 2017 yılında da AirAsia şirketi, Malezya’dan Jefu adasına aktarmasız uçuşlara başlamış. Bu fırsatı kullanan Yemenliler, adaya iner inmez toplu bir şekilde Mülteci Sözleşmesi’ni imzalamış olan Güney Kore’ye sığınma talebinde bulunmuş. Toplamda 2000-3000 mülteciye ev sahipliği yapan Güney Kore, aynı anda 500 Yemenli’nin sığınma talebinde bulunması üzerine büyük bir şok yaşamış.

            Sonrası maalesef bildiğimiz gibi. 700.000 Koreli, Yemenlilerin sınır dışı edilmesi için imza toplamış, adada kadınların Yemenliler ve Çinliler tarafından kaçırıldığı, tecavüze uğradığına dair yalan haberler sosyal medyada yayılmış, başkent Seul’da feministler, gençler ve mülteci karşıtlarının ortak düzenlediği gösteriler düzenlenmiş. Müslüman mültecilerin ülkelerinde bulunmasına karşı çıkan Koreliler, “Neden Türkiye’ye gitmediler de Güney Kore’ye geldiler ?” sorusunu bile yöneltmiş (https://www.koregazisi.com/guney-koredeki-yemenli-multeci-krizi-buyuyor/).

Ellerinde “Sahte mülteciler defol!” pankartlarıyla gösteri yapan göstericilerin tepkisi, ülkede gerçeküstü bir “Yemenli Krizi”’ne sebep olmuş. Hükümet, sığınma başvurularını gelen tepkiler üzerine reddetmiş, sığınma mevzuatını değiştirmiş ve Yemenlilerin başvurularını reddetmiş. Fakat, 1 senelik bir insani vize vererek sadece Jefu adasına kalmalarına izin vermiş. Ayrıca Yemenlilere de tarım, balıkçılık ve lokanta sektöründe sınırlı olmak üzere iş imkanı sunulmuş. Yemenlilerin sadece bu üç sektörde çalışabilmelerinin sebebi ise, nüfusu yaşlanan Jefu’nun ağır koşullarda çalışacak işçi bulamaması. Jefuluların burun kıvırdığı ağır işlerde çalışan Yemenliler, işten kalan zamanlarında da önyargılarla mücadele etmiş.

            İşte Mohammed Amen de böylece bir balıkçı teknesinde sabah 8’den gece 12’ye kadar çalışmaya başlamış. Ağır koşullara dayanamayan Mohammed Amen, Jefu’da bir Arap lokantası açılacağını ve şef arandığını duyunca hemen iş başvurusunda bulunmuş. Lokantanın işletmeci Ha Min-Kyung ile ilk karşılaşmalarında birbirlerine aşık olmuşlar. Min-Kyung, Yemenli arkadaşlarının kendi yemeklerini yiyebilecekleri bir lokanta açmasına yönelik baskılara dayanamayıp bir Yemen restorandı açmaya karar veren genç Koreli bir kadın. Daha önce ne lokanta işletmeciliğiyle ne de Yemen kültürü ile bir alakası olmuş. Her şeyi öğrendiği yeni şef aşçısı Mohammed ile lokantanın menüsünü oluşturmuş, bu süreçte yakınlaşmış ve evlenmişler.

            Şimdi Güney Kore’nin Jefu adasında birbirine sırılsıklam aşık bu çift, “Wadah” adlı lokantayı işletiyor, oturma izinlerini her sene yenileyen, belirsizlik içinde yaşayan 500 Yemenli’ye humus, kebap ve kahve yapıyor. Tanımadıkları insanlardan ölesiyle nefret etmeyi değil, sevmeyi, anlamayı tercih eden çift yarı Arapça yarı Korece konuşuyor. Mohammed kaynanasıyla Kore yemekleri yaparken, Ha ekmeğini yemeğe bandırmadan önce “Bismillah” demeyi ihmal etmiyor.

Adadaki tek Arap lokantası olan “Wadah”, Arapça çiçek anlamına geliyor. Mohammed ve Ha’nın aşkı gibi bütün öfkeye, kötülüklere karşı inatla açan, rengarenk bir çiçek. Çift, renkleri soldurmak, her farklı çiçeği koparmak isteyen kalabalıklara karşı gülümseyerek bakıyor, el ele verip her gün lokantalarının kepenklerini açıp sevgiyle kebap pişirmeye devam ediyor. Çiftin hikayesinin anlatıldığı Pulitzer Center belgeselini izlemek için- https://www.youtube.com/watch?v=rzFKoo3M-p4

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version