HABER ANALİZ | YÜKSEL DURGUT
Ukrayna krizinde karşılıklı kılıçlar çekilmiş durumda. Bölgede gözle görülür jeopolitik değişiklik Rusya ve Çin’in daha da yakınlaşması. Batı koalisyonun içerisinde olası bir Ukrayna işgaline karşı nasıl bir karşılık verileceği yönünde farklı görüşler var. Yaşanan gerginlik Doğu-Batı kutuplaşmasını daha da arttırdı.
“Soğuk savaşın sıcak yüzü” başlıklı yazımda diplomasiye verilmesi gereken bir şanstan bahsetmiştim. Şu ana kadar dünya liderleri ABD ve Rusya arasındaki tansiyonu düşürmek için mekik dokuyorlar.
Bu krizin etkisi Moskova ve Pekin’i daha sıkı-fıkı ilişki içine soktu. Başkan Putin ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında Pekin’deki Kış Olimpiyatları’ndaki görüşme, güçlü dayanışma açıklamaları ve ABD’ye karşı birleşik bir cephe kurma kararlılığı ile sona erdi.
Xi-Putin toplantısından sonra yayınlanan 4 Şubat ortak bildirisi, ABD politikalarını kesin olarak reddetmesi, kapsamı ve özü bakımından bugüne kadar yapılan açıklamalarından farklıdır. “Dış güçlerin ortak komşu bölgelerinde güvenlik ve istikrarı baltalama girişimlerine karşı” ortak tutum içinde oldukları açıklamada, ABD’ye yönelik, “tek taraflı yaklaşımlar” ve egemen devletlerin iç işlerine müdahale reddedildi.
Rusya, Tayvan konusundaki desteğini yeniden teyit ederken, Çin, Rusya’nın NATO’nun genişlemesine karşı çıkması ve Batı ittifakına “ideolojik Soğuk Savaş yaklaşımlarını terk etmesi” çağrısında bulundu. Washington’un Hint-Pasifik stratejisini ve ABD, Avustralya ve İngiltere arasındaki üçlü güvenlik ittifakını (AUKUS) güvenliği baltalamak ve Asya’da bir silahlanma yarışı başlatmakla eleştirdiler.
Rusya ve Çin arasındaki büyüyen ittifakın aksine- çıkarları her zaman aynı noktada olmasa da- Batı koalisyonu, ABD’nin Avrupa’yı Rusya’ya karşı ortak bir cephe oluşturmaya yönelik çabalarının başarısız olmasıdır. Kıtanın Rus enerji kaynaklarına bağımlı olması ve birçok devletin Rusya ile önemli ticari bağları, Avrupalı liderlerin farklı görüşlere sahip olmasına neden oldu.
AB, doğalgaz ithalatının yaklaşık yüzde 40’ını Rusya’dan yapıyor. Gazının yarısından fazlası Rusya’dan gelen Almanya, daha sert bir çizgi izlemediği ve Ukrayna’ya silah göndermediği için eleştiri oklarının hedefindeki bir ülke. Ekonomik yaptırımlar konusunda da Avrupa ülkeleri farklı görüşlere sahip. Yaptırımların ciddi ekonomik yansımaları olacağını düşünüyorlar. Bu yüzden de yaptırımlar konusunda AB’nin 27 üyesi arasında görüş farklılığı var ve bu birlikteliğin sağlanabilmesi de kolay değil.
ABD ve Rusya liderleri cumartesi günü bir saat süren telefon görüşmesinin bölgedeki gerginliği azaltıp azaltmadığını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
ABD’nin liderliğindeki NATO ülkeleri ile Rusya arasındaki açmaz, Avrupa’daki güç dengesi ve güvenlik sorunları ile ilgili olduğu da apaçık ortada. NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin dalgalarına tanık olan Başkan Vladimir Putin, bu genişlemenin önüne geçmek istiyor ve bu konunun kırmızı çizgisi olduğunun altını çizdi. Putin, bu ilerlemenin Rusya’nın güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunu her fırsatta belirtiyor.
Diplomasinin şu ana kadar sonuç vermediği görüşmelerde, Ukrayna ve diğer devletlerin NATO’ya katılmasının yasaklanması, Ukrayna’da hiçbir stratejik silahın konuşlandırılmaması ve NATO’nun eski Sovyet ülkelerindeki varlığının sona erdirilmesi masada yer alıyor. ABD’nin bu talepleri reddetmesi iki ülke arasındaki görüşmelerin askıya alınmasına yol açıyor.
Rusya, Ukrayna sınırına on binlerce askeri yığınak yaptığında Washington, Moskova’yı işgal planlamakla suçladı. Ruslara baskı yapmayı amaçlayan sert ekonomik yaptırımlar uygulanmaya konurken, Rusya’nın hamlelerinin ciddi sonuçları olacağı konusunda uyarılarda bulunuldu. ABD Ukrayna’ya daha fazla askeri yardım ve silah gönderirken, NATO üyesi devletlerin orduları kırmızı alarma geçti.
Başkan Joe Biden, Amerikan vatandaşlarından ülkeyi terk etmelerini istedi, “acil bir tehdit” uyarısında bulundu ve “işlerin hızla çılgına dönebileceğini” ilan etti. Putin ise Batı’yı Ukrayna’yı savaşı kışkırtmak için bir “araç” olarak kullanmakla suçladı.
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Washington’a yaptığı son ziyaretle birlikte ABD, Rusya’ya karşı birleşik cephede yaygın olarak zayıf bir halka tanımından kurtularak bunu güçlendirmeye çalıştı.
Fransa’nın gerilimleri yatıştırmak için oynadığı diplomatik rol, Avrupa’nın krizi diplomatik yollarla çözme çabalarını yansıtıyor. Başkan Emmanuel Macron, Ukrayna’nın egemenliğini savunurken Rusya’nın güvenlik endişelerini ele alma konusundaki açıklamaları, bir Rus işgalinin yakın olduğu konusundaki ısrarlı açıklamalardan farklı bir duruma dönüşmüş oldu.
“Rusya’nın bugün jeopolitik hedefinin Ukrayna değil, NATO ve AB ile yaşama kurallarını netleştirmek olduğunu” savunan Macron’un, Putin ile Moskova’da yaptığı görüşmelerden somut bir sonuç çıktığı da söylenemez.
Kriz hala devam ediyor olsa da soğuk savaştan sıcak savaşa dönüp dönmeyeceği belirsizliğini koruyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***