Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sedat Ergin: Biden bu hadiseyi SDG ile işbirliğine bir dayanak olarak takdim edebilir

Sedat Ergin: Biden bu hadiseyi SDG ile işbirliğine bir dayanak olarak takdim edebilir


Hürriyet yazarı Sedat Ergin, ABD’nin IŞİD lideri El Haşimi el Kureyşi’yi Türkiye’ye yakın bir noktada öldürmesi hakkında bir yazı kaleme aldı. Öldürülen IŞİD liderinin Türkiye’ye yakın bir noktada olduğunu yazan Ergin, “DEAŞ’ın halef-selef lider kadrolarının Suriye’de Türkiye sınırının ne kadar yakınına sokulmuş olduklarına dikkat çekebilmek içindir.” dedi. Ergin, ABD Başkanı Joe Biden’nın QSD’yle ilgili ifadeleri içinse “Bu ifadeler, Biden yönetiminin önümüzdeki dönemde bu hadiseyi SDG ile işbirliğine bir dayanak olarak takdim edebileceğine işaret ediyor.” değerlendirmesini yaptı.

Ergin’in Hürriyet’te “ABD’nin DEAŞ operasyonu: İdlib’de yakın tarih tekerrür edince” başlığıyla yayımlanan yazısının bir kısmı şöyle:

DEAŞ’ın lideri Ebu İbrahim El Haşimi el Kureyşi’yi İdlib’de düzenlediği bir askeri operasyonla öldürdüğünü duyduğumda aklıma ilk gelen “Yakın tarih tekerrür ediyor” düşüncesi oldu.

Nasıl olmasın ki? ABD, 27 Ekim 2019 tarihinde, yani iki yıl üç ay kadar önce DEAŞ’ın bir önceki lideri, Kureyşi’nin selefi Ebubekir el Bağdadi’yi yine İdlib’de öldürmüştü.

İki operasyon tıpatıp aynıdır. Her ikisi de gece helikopterle intikal eden ABD özel harekât timleri tarafından icra edilmiştir.

Bu iki operasyonu karşılaştırdığımda şunu da gördüm. Bir önceki harekâtta, Bağdadi’nin öldürüldüğü ev, daha güneyde, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinin karşısında Türkiye sınırına kuş uçuşu 5.5 kilometre kadar uzaklıktaki Barişa köyü civarındaydı.

Önceki gün Kureyşi’nin yaşadığı eve düzenlenen baskının cereyan ettiği mevki olan Atme kasabasının Türkiye sınırına kuş uçuşu uzaklığı ise batıda 3 kilometre, güneyinde ise 1.5 kilometre kadar. Barişa ile Atme arası da kuzey-güney istikametinde 17 kilometre dolayındadır.

Her iki baskın da aynı bölgede gerçekleşmiştir.

DEAŞ İDLİB’İ HEP KORUNAKLI BULUYOR

Bu mesafeleri detaylı vermemin nedeni, El Kaide ile birlikte dünyanın en tehlikeli iki terör örgütünden biri olan DEAŞ’ın halef-selef lider kadrolarının Suriye’de Türkiye sınırının ne kadar yakınına sokulmuş olduklarına dikkat çekebilmek içindir.

Tabii, baskının iki yıl gibi kısa bir süre içinde aynı bölgede tekrarlanmış olması, DEAŞ’ın 2019 yılı ekim ayında, Bağdadi operasyonunda aldığı bütün ağır darbeye rağmen, İdlib’i hâlâ kendisine Suriye’deki en korunaklı yerleşme alanı olarak gördüğünü anlatıyor.

Türkiye sınırına doğru tepelerde ve bitişik düzlükte içgöçle yer değiştirmiş yüz binlerce insanın yaşadığı çadırkentin kurulu olduğu Atme, aynı zamanda yakın civarda DEAŞ’ın lider kadrolarına da ev sahipliği yapıyor.

Burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta var. Örgütün Suriye’de alan hâkimiyetini kaybettiği 2019 sonrasında DEAŞ’ın lider kadrolarının önemli bir bölümünün İdlib’e sızdıkları, uzun bir zamandır Birleşmiş Milletler raporlarında da sıkça vurgulanan bir olgu.

TÜRKİYE’NİN DE ÖNEMLİ ASKERİ GÜCÜ VAR

Meseleyi daha da zorlaştıran bir diğer yönü de içsavaş sırasında kuzeye doğru kaçan yüz binlerce insanın İdlib’de sığınmış olmasıdır. İdlib’in nüfusu 3 milyon dolayında tahmin edilirken, bu toplamın 2 milyona yakın bir bölümünün kamplarda ya da derme çatma yerleşme merkezlerinde yaşadığı tahmin ediliyor. Özellikle Atme, içgöçle yer değiştirmiş Suriyelilerin de en yoğun toplanma alanı. Buradaki sayıları 700-800 bin aralığında veriliyor.

Esad rejiminin hedeflerinden biri de Rusya’nın desteği ile İdlib’i burada üslenmiş silahlı muhalefetten geri almak. Ancak rejimin kuzeye doğru askeri bir harekâtının Türkiye sınırına doğru çok büyük bir göç dalgasını tetiklemesi de kaçınılmaz. Bu ihtimali önlemek isteyen Türkiye de rejimin böyle bir hamlesini caydırmak üzere İdlib’de çok kuvvetli bir askeri güç bulunduruyor.

TSK birliklerinin ağırlıklı bölümü, muhalefet ile rejim bölgesi arasındaki sınır hattına bitişik alanlarda yer alıyor. Resmen teyit edilmemekle birlikte, askeri gücün büyüklüğünün 10 bine yaklaştığı anlaşılıyor. Esad’ı İdlib’e girmekten caydıran bu askeri varlığı, Türkiye’yi İdlib’teki denklemin en önemli aktörlerinden biri yapıyor. Tabii, TSK ile birlikte ÖSO unsurları da var İdlib’de.

BEYAZ SARAY’DA SDG ÖVGÜSÜ

Ve herkesin merak ettiği soru, istihbaratın nereden geldiğidir? Kureyşi’nin Atme’de saklandığı duyumunun ABD tarafına geçen sonbaharda geldiği, ABD istihbaratının bu duyumun teyidini geçen aralık ayı başında aldığı anlaşılıyor. Beyaz Saray’da önceki gün verilen basın brifinginde teyidin ardından baskın operasyonunun planlamasının aralık ayı başından bu yana aralıksız bir şekilde yürütüldüğü duyuruldu.

İlginç bir nokta, Beyaz Saray’daki brifingde yönetim yetkililerinin istihbaratla ilgili bir soru üzerine Suriye’de DEAŞ ile mücadele amacıyla oluşturulan Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) bu alanda yararlandıkları hususunu dışlamamaları oldu. SDG dediğimizde, ana omurgasını PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG’nin oluşturduğu yapıyı anlamamız gerekiyor.

Üst düzey bir yönetim yetkilisi, son harekatta istihbarat bağlamında SDG’nin rolü olup olmadığına ilişkin bir soru karşısında, SDG’nin bu tür operasyonlar açısından temel bir rolü olduğunu belirtmiştir. Bu ifadeler, Biden yönetiminin önümüzdeki dönemde bu hadiseyi SDG ile işbirliğine bir dayanak olarak takdim edebileceğine işaret ediyor.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version