Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kılıçdaroğlu’ndan Bahçeli’ye ‘masa’ yanıtı: Masanın dört ayağı değil de on dört ayağı olsa ne fark eder, masa doğru mu doğru

Kılıçdaroğlu'ndan Bahçeli'ye 'masa' yanıtı: Masanın dört ayağı değil de on dört ayağı olsa ne fark eder, masa doğru mu doğru


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 6’lı muhalefet zirvesine yönelik eleştirilerine yönelik olarak, “Masanın dört ayağı değil de on dört ayağı olsa ne fark eder, masa doğru mu doğru” dedi.

“28 Şubat döneminde  fişlendi mi?” sorusuna Kılıçdaroğlu “Ailenin kökeni vs. anlatılmış. Fişleme. Bu kadar yalan, bu kadar iftira yanlış yazılır.” yanıtına verdi.

 

Kılıçdaroğlu, KRT TV yayınına katıldı. Kılıçdaroğlu,”Allah aşkına bunlar eleştiri mi? Ne söyleyeceklerini bilmiyorlar. Eleştirecekler ama ne diyecekler? Masanın dört ayağı değil de on dört ayağı olsa ne fark eder? Masa doğru mu, doğru. Masanın etrafında insanlar var mı, var. Ortak talepleri ne, demokrasi. Ortak talepleri ne, bu ülkede çocukların yatağa aç girmemesi. Ortak talepleri ne, adalet; adil bir düzen. Hep beraber bunları istiyoruz. Bunları eleştiremiyorlar, bunlara “Yanlıştır” diyemiyorlar. Bu taleplere “Biz kulak tıkadık” diyemiyorlar.” dedi. 

 

Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

 

Bu masanın özü adalet. Adalet bütün alanlara yansımasını istiyoruz. Zamlar zulme dönüşüyorsa, zamları zulme dönüştüren kişiye dünyada zalim denir. Zalimler devletleri yönetemezler.

 

Zalimler devleti yönetirse zulüm olur. Zulmü payidar etmemek bizim amacımız. Zulümden bu ülkeyi kurtarmaktır. Sadece sandığa giden vatandaş zulümlü karşılaşıyorsa bir çare arıyor, o masa bir çaredir aslında. Çare masası.

 

Hukuku inşa etmek zorundasınız önce. Hukuku nasıl inşa edersiniz? Parlamentoyu güçlendirirsiniz. Milletvekili gerçek anlamda milletin vekili olsun. Bir kişinin vekili olmasın. Vatandaş vergi ödüyor. Devleti yönetenler harcadıkları her kuruşu ceplerinden harcamıyorlar. Nereye gidiyor bu paralar?

 

 

HDP eleştirisine yanıt

 

Halkı kandırmak için yalan söyleme yetenekleri müthiş gelişmiş.  Masanın genişleyip genişlemeyeceğine ben karar vermem. Bir başka lider de tek başına karar vermez. Kendi adıma konuşayım, şu anda öyle bir talep yok. HDP zaten ayrı bir ittifak oluşturuyor. HDP’nin demokrasi konusunda özel bir vurgusu var. Demokrasiyle ilgili kararlar alacaksanız bizi gözardı edemesiniz diyorlar. Ben de şunu söyledim zaten HDP’yi de, masada olmayan diğer siyasi partileri de yok sayamayız. Her siyasi partiye saygı gösteriyoruz.  Masanın o akşam toplanmasının temel nedeni, daha önce altyapısı çalışılmış, güçlendirilmiş parlamenter sisteme son şeklini vermek. Hangi tarihte paylaşırız ona karar vermekti.

 

“Bu 28 Şubat’ta raftan demokrasiyi indireceğiz”

 

Kamuoyuyla paylaştığımız metnin her cümlesi çok değerlidir. Geçmiş 28 Şubat’ta demokrasi rafa kaldırılmıştı.Bu 28 Şubat’ta raftan demokrasiyi indireceğiz.  Bu 28 Şubat Türkiye’ye gerçek anlamda demokrasinin gelmesi için atılan temel adımlardan birisi olacaktır. Bir kişinin iradesine teslim edilmeyen bir Türkiye diyoruz. Yürütme, yasama, yargının birbirini denetlediği bir mekanizma diyoruz. Bugün denetlenmiyor, bir kişi ne talimat veriyorsa herkes ona uyuyor.  Bana dünyada bir ülkenin bir kişinin iradesine teslim edildiği bir yer gösterin. Osmanlı’da bile yoktu. Bunlara yasada bakan yazdığı için bakan diyoruz. Eski bakanların iradesi olur.

 

Çözüm var. Yasama organını bağımsız kılacaksınız. Bir kişinin ipoteği altında olmayacak. İki; yürütme organının yaptığı her harcamanın denetlenmesi lazım.

 

“Türkiye’ye güçlü bir yol haritası çiziyoruz”

 

Türkiye’ye güçlü bir yol haritası çiziyoruz aslında.  Erdoğan’ın avukatları ortalıkta gezemeyecek böyle.  Erdoğan’ın avukatları yargının üzerine çullanmışlar adeta. O avukatların servet beyannamesinde bulunması lazım. Yargı bağımsız, cumhurbaşkanı tarafsız olmalı.

 

Başbakanlık’ta o dönem Batı Çalışma Grubu vardı. Ben genel müdürdüm, benim de aleyhime o dönemde raporlar geldi. Milletvekili olunca o raporların olduğunu öğrendim. O dönem Gülen cemaatinin bir gazetesi vardı, 8 sütuna manşet… Bir sürü haksız iddia vardı, dava açtım. Dava açınca gazeteci dedi ki Başbakanlık’ın bu konuda raporu var. Ben de mahkemeye başvurdum, raporu istedik, gazeteciyi devre dışı bıraktım, Başbakanlık aleyhine dava açtım.

 

O dava uzun yıllar devam etti. Erdoğan, Başbakan’dı. 28 Şubat Batı Çalışma Grubu’nun hazırladığı rapora destek verdi. 28 Şubat sürecine avukatlarıyla destek verdi.

 

“28 Şubat’ta ben de mağdur oldum”

 

Başbakanlık avukatları gittiler benim haksız olduğumu, bu raporun doğru olduğunu söylediler. Elbette ki mağdurum. O dava benim lehime sonuçlandı. Mağdurların yanında değil zulmün yanında yer aldılar. Ben de bunun mağduruyum. Sonuçta davayı kazandım.

 

28 Şubat mağdurları var mı, var efendim. Hepimizin oturup helalleşmesi lazım. İntikam duygusuyla devlet yönetilmez. Devlet akılla, bilgi, birikimle yönetilir.

 

Doğru haber yazanı cezalandırıyorsunuz, erişim engeli getiriyorsunuz.  Erdoğan 28 Şubatçılara destekledi, avukatlarını gönderdi ama bu kardeşiniz tam tersine mücadele etti.

 

İnsanları kucaklayabilmektir önemli olan. İnsanı insan olarak değerlendireceksiniz. Farklı şeyler söyleyen hapse atılıyorsa, gözaltına alınıyorsa, insanlar ötekileştiriliyorsa bir sorunumuz var demektir.

 

“Diyarbakır Anneleri ile de Cumartesi Anneleri ile de helalleşeceksiniz”

 

Helalleşme illa hesaplaşma anlamına gelmiyor. Hatayı kabul etmektir aslında, özü odur. Roboski’de gencecik fidan gibi çocuklar öldürüldü. Hata, yanlış, kusur… Ne oldu, dosya kapatıldı. Ankara’nın dehlizlerinde bu olay kaybolmayacak denmişti. Biz onların haklarını teslim edeceğiz. Ölenleri elbette geri getiremezsiniz. Diyarbakır Anneleri ile de Cumartesi Anneleri ile de helalleşeceksiniz. Hata kim yaptıysa onların hellalleşmesi lazım.

 

Cumartesi Annesi, evladımın mezarını gösterin, başında bir Fatiha okuyacağım diyor. Biz ne yapıyoruz copluyoruz, dövüyoruz o anneleri. Gözyaşlarına engel oluyoruz. 21. Yüzyılın Türkiyesi’nde oluyor. Verilen sözün tutulması lazım.

 

Diyarbakır ziyareti

 

Diyarbakır Hapishanesi işkencelerin doruğa çıktığı yer. İnsanlara dışkı yedirilir mi! O hapishanelerde işkence görenlerle devlet helalleşti mi acaba? Bir haksızlık olduğunu biliyoruz. 

 

Toplumla helalleşeceğiz. Hepimiz bu ülkeye huzur gelmesini istiyoruz. Türkiye’de yönetilemiyor.

 

Ben hakimin kararına uymuyorum diyemezsiniz. AYM kararını alt mahkeme uygulamıyor. Zühtü Arslan konuşmasında söyledi. Kimse buna ses çıkarmıyor. Karara uymayan yargıcı terfi ettiriyorsunuz. Olmaz. Devletin temeli adalettir. Korku duvarı parça parça yıkılıyor.

 

Biz her evde huzur olmasını istiyoruz. Herkesin hayat standardının yükseldiği bir Türkiye inşa etmek istiyoruz. Herkesin kimliği farklı olabilir, bunlar kavga nedeni değil, bizim zenginliğimiz.

 

Demokrasi kazanımları kaybetme rejimi değildir.  Kazanımları koruyup yeni özgürlük alanı vereceğiz.

 

“İndirim yapılana kadar elektrik faturamı ödemeyeceğim”

 

İndirim yapılana kadar elektrik faturamı ödemeyeceğim. Durumum var, ödeyebilirim ama faturasını ödeyemeyecek insanlar var, onların sesini duyurmam lazım.  Elektrik bir kamu hakkıdır. Haksızlık, hukuksuzluk varsa onu kamulaştıracağız.”


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version