Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kanal İstanbul güzergahında bir köy bırakılmadı

Kanal İstanbul güzergahında bir köy bırakılmadı


Yüksek şehir plancısı Nuray Çolak’a göre Kanal İstanbul güzergahında kurulacak Yenişehir’e verilen imar onayı, kentte yaşamı daha da zorlaştıracak, gıdaya erişimin maliyetini artıracak.

Duvar’dan Hazal Ocak’ın haberine göre Uzmanların uyarılarına ve tüm tepkilere karşın süreci devam eden Kanal İstanbul projesinin çevresine kurulacak Yenişehir’in imar uygulamasının onaylanmasıyla yeni bir tartışma başladı. Peki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın onayı bölge sakinlerini nasıl etkiledi? İstanbul’un kalan son tarım alanlarının da imara açılması ne ifade ediyor? Tüm bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını yüksek şehir plancısı Nuray Çolak’a sorduk. Çolak’a göre son planlarla proje güzergahında artık bir köy kalmadı. Kanal İstanbul projesi yapılamasa bile Yenişehir uygulanabilir. En sonunda kazanan büyük parsel sahibi kişi ya da şirketler olacak;

 

Öncelikle bir şehir plancısı olarak Kanal İstanbul projesi kapsamında dev bir Yenişehir kurulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu şehri İstanbul kaldırır mı?

 

Ben 2008 yılında mezun oldum, 2006 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İstanbul Çevre Düzeni Planını onaylamıştı. O dönem çevre düzeni planı meslek odamız tarafından yeterince koruma önlemleri geliştirmediği için eleştirilmiş, hatta dava konusu edilmişti. Şimdi dönüp baktığımızda o planı arar durumdayız. Büyükşehir belediyesi tarafından onaylanan çevre düzeni planında içme suyu koruma havzası olarak belirlenen, kırsal hayatın ve tarımsal üretimin hatta organik tarımın geliştirilmesine yönelik karar, Çevre ve Şehircilik, yeni adıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca değiştirildi. Gerekçe olarak ise kentsel dönüşüm için gerekli olan rezerv alan ihtiyacı ve Kanal İstanbul projesi gösterildi. İstanbul’un nüfusunun artmayacağı, merkezdeki nüfusun çepere taşınacağı iddia ediliyor. Bugüne kadarki şehircilik deneyimimiz, yeni yerleşim alanlarının nüfus çektiğini göstermişti. Söylendiği gibi şehir içinde nüfus hareketi olacaksa dahi bu kararın sorunlu olduğunu düşünüyorum.

 

Yenişehir projesi ile 10 yıllık süreçte plan kararları doğrultusunda yapılan tüm yatırımlar sorgulanır hale geldi. Hem yerel yönetim – merkezi yönetim ilişkisi açısından, hem plan yapım tekniği bakımından yanlış bir karar olduğunu düşünüyorum. İBB’nin hesaplarına göre Yenişehir projesi olmasa dahi kentte planlı alanlarla 25 milyon nüfusa yetecek bir arsa üretimi mümkün, Yenişehir ile bu sayı daha fazla artacak.

 

İstanbul nüfusu ise 2009 yılında 13 milyon seviyesindeyken bugün 16 milyona dayanmış durumda. Yani zaten planlar ile kapasitenin çok üstünde alanı imara açmış durumdayız. İstanbul için öncelikli gündem küçülme olmalıydı.

 

İstanbul’un son kalan tarım alanlarına kuruluyor bu şehir. Bu durum İstanbul için gelecekte ne anlama geliyor?

 

Yenişehir projesi hem tarım alanlarını, hem kırsal yaşamın sürdüğü ve tarımsal üretimin devam ettiği köyleri hem de iki önemli su havzasını yok ediyor. Yeni havalimanı manda yetiştiriciliğinin yoğun olduğu Yeniköy’ü etkiledi. 2011’den beri devam eden arsa spekülasyonu ise bölgedeki tüm üretimi etkiledi. Üzerinden Kanal geçecek ya da imara açılacak yerde kimse tarımsal üretimi artırmak için yatırım yapmadı. Tarlalar el değiştirdi, ulusal ve uluslararası sermaye tarafından satın alındı.

 

Bu proje ile İstanbul’da tarımsal üretimin devam ettiği akslardan biri yok edilmek isteniyor. Bu bölgenin imara açılması diğer bölgelerde de örneğin Çatalca’nın kuzey köylerinde ya da Silivri köylerinde hatta Trakya’da yapılaşma baskısını artıracaktır. Anadolu yakasındaki köylerin Kuzey Marmara Otoyolu’ndan çok etkilendiğini, köylerde yapılaşma baskısını görüyoruz. İstanbul’un nüfusunun bu kadar artması, doğal alanlarının yok olması, her anlamda kentte yaşamın zorlaşması anlamına da gelecek. Halihazırda gıda büyük oranda dışa bağımlı, tarım alanlarının yok olmasıyla hem tarım ürünlerinde bağımlılık artacak hem de gıdaya erişimde maliyetler artacak.

 

Su havzalarının kirlenmesinin ise geri dönüşü mümkün değil, telafisi çok güç.

 

10 yıldır çılgın proje tanıtımı ile başlayan süreçte, tarımsal üretiminin devam etmesinin zorlaştığını söyleyebiliriz. Bugünden sonra bu projeden tamamen vazgeçilse bile verilen zararın da unutulmaması gerekir.

 

Üstelik Karadeniz kıyısında ve Marmara denizine dolgu yapılması planlanıyor. Yeniköy sahilinde bir lojistik liman ve bir büyük yat limanı inşa edilecek.

 

Kuzey Ormanları’nda derelerin baraja dönüşeceğini, daha fazla taş ocağı açılacağını, daha fazla emisyon üretileceğini ve hayatın daha pahalı ve zor olacağını da eklemek gerekir.


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version