Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Davutoğlu’ndan, Ahmet Hakan’a “küçük felaket” yanıtı: Acaba bu sözleri ben Başbakan iken kullanmış olabilir miydi?

Davutoğlu'ndan, Ahmet Hakan'a "küçük felaket" yanıtı: Acaba bu sözleri ben Başbakan iken kullanmış olabilir miydi?


Hakan, “Küçük felaket: Davutoğlu ile müttefik olmak” başlıklı bir yazı kaleme almıştı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ittifak görüşmeleri hakkında kendisi için “küçük felaket” ifadesi kullanan Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’a “Acaba bu sözleri Ahmet Davutoğlu Başbakan iken kullanmış olabilir miydi veya kullandığı sözler var idi ise o zamanki hangi güç parametreleri içinde kullanırdı?” diye yanıt verdi. 

 

Sunuculuğunu Cansu Canan Özgen’in yaptığı Blu TV’de yayınlanan 40 programına konuk olan Ahmet Davutoğlu oldu. Davutoğlu, gazeteci Ahmet Hakan’ın kendisi hakkında söylediği “Küçük felaket” sözlerine yanıt verdi.

 

Davutoğlu şunları söyledi:

 

“Sayın Ahmet Hakan’ın gazetecilik hayatındaki çizgi değişimlerine bakarsanız ben bütün eleştirilere saygı duyarım ama, bu kadar çok çizgi değiştirip iktidara göre bu kadar meyl etmiş kişinin, başkalarının felaketleri üzerine yorum yapması pek doğru değil. Dediğim gibi her gazeteci beni eleştirebilir, dediğim gibi, saygı duyarım.

 

Şu ana kadar hiçbir basın mensubuna gazeteciye niye beni eleştirdin diye soru sormadım ama, onların da nezakete özen göstermesi gerekir. Acaba bu sözleri Ahmet Davutoğlu Başbakan iken kullanmış olabilir miydi veya kullandığı sözler var idi ise o zamanki hangi güç parametreleri içinde kullanırdı? Bütün gazeteciler için bu geçerli bir sorudur. Beni özel hayatımla herkes tanır, benimle ilişkiye girenler de bilir, asla boy aynası veya bir kibir benim davranış kalıplarım içinde söz konusu değildir.

 

Ama herkes bilir ki ben girdiğim yola ciddiyetle girerim, biriyle yol yürüyeceksem samimiyet ve dürüstlük ararım. AK Parti’den ayrıldığımda bu samimiyet ve dürüstlüğü görmediğim için ayrılmıştım. Hayatta bu anlamda risk üstlenmekten hiç çekinmedim, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kendisinin genel başkanlık yaptığı bir partiden ayrılarak, ihraç edilerek, daha sonra ayrılarak o partideki en yakın arkadaşlarına karşı hakikati haykıran başka bir siyasi lider yoktur. Dolayısıyla, Sn. Akşener ve Sn. Kılıçdaroğlu’nu hafife almaktır bu ifadeler ve bu resmin doğurduğu rahatsızlıktır.

 

 Bu resmin doğurduğu rahatsızlık Ahmet Hakan da bu şekilde tecelli eder, başkalarında başka şekillerde ama, biz Türkiye’nin geleceği için ön yargılı bakan herkesi bu birlikteliklerle rahatsız etmeye devam edeceğiz, bizim aramızda oluşabilecek güven hissinden kimsenin rahatsızlık duymaması gerekir.”

 

Ahmet Hakan 22 Ocak’ta kaleme aldığı “Küçük felaket: Davutoğlu’yla müttefik olmak” başlıklı yazısında şunları kaydetti:

 

“Ahmet Davutoğlu’nun şu türden montolojik bir özelliği var, kendisine verilen kendisinin aldığını zanneder, yüzde sıfır beş ile yüzde yirmi beşin eşit olduğunu düşünür, daime alıngandır, daima haksızlığa maruz kaldığına inanır, kendi fikirlerinin en önemli fikirler olduğuna yüzde yüz emindir, Başbakanlık yapmış olmasını biraz fazla önemser, yani demem o ki millet ittifakı sırf Ahmet Davutoğlu kaynaklı krizleri yatıştırmak için daha çok buluşup yemek yiyecektir. İttifakın diğer parçalarına şimdiden sabr-ı cemil dilerim.” 

 

Sedef Kabaş açıklaması

 

(Sedef Kabaş’ın tutuklanması politik midir sizce hukuki midir? Türkiye kadınlarını koruyamıyor mu?)

 

“Türkiye’de kadına dönük her kısıtlama konusunda hepimizin ortak bir tavır sergilemesi lazım ama, buradaki konuyu Sedef Kabaş ile ilgili konuyu, saf kadın meselesi olarak ele almamak lazım. Aslında ben o tweeti gördüğümde gerçekten siyasi nezaket olarak, siyasi nezaketi zorlayan bir tweet yani. Hepimizin birbirimize eleştirsek de sert eleştiri yapsak da kişisel bir hakaret unsuru içermemesi özen göstermemiz lazım, ancak… Bu sebeple tutuklanmak, tutuklanmış olmak veya bunları tutukluluk sebebi olması, aslında siyasetçilerin olgunluklarının testidir aynı zamanda… Sn. Cumhurbaşkanına hakaretten on binlerce davanın yürüyor olması da doğru değil.

 

Biz siyasiler evet hakarete karşı tavır sergilemeliyiz ama, bir taraftan da topluma öncülük edecek şekilde bir tahammül ve eleştiriye karşı da bir ilkesel bir tahammül tavrını da ortaya koymalıyız. Görüşlerimizi, eleştirilerimizi nezaketle yapabilmeyi ve ola ki sert ve ağır eleştiri varsa bunu da demokratik özgürlük alanı içinde değerlendirmeyi bir gün başarırsak toplumsal barışı sağlayabiliriz. Kadınlarımızla ilgili ise hangi sebeple olursa olsun, herhangi bir kadın onuruna yönelik her saldırı karşısında ortak bir tavır sergilemeliyiz. Geçmişte siyasi mücadele etmiş olduğumuz Selahattin Demirtaş’ın eşine dönük bir sosyal medya kampanyası başlatıldığında da kendisini arayıp dayanışma sergilediğim gibi, bugün de her bütün kadınlarımız da özellikle bir kadın onuru bağlamında muhatap oldukları tavır konusunda dayanışma içinde olmalıyız.”


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version