Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yeniden Milli Mücadeleciler’in lideri Aykut Edibali hayatını kaybetti

Yeniden Milli Mücadeleciler’in lideri Aykut Edibali hayatını kaybetti


Yeniden Milli Mücadele isimli siyasi hasretin kurulmasına öncelik eden Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali hayatını kaybetti.

Aykut Edibali 13 Nisan 1942 tarihinde Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Yeniden Milli Mücadele isimli bir siyasi hareket başlattı. Bunun yanında Yeniden Milli Mücadele, Bayrak, Pınar, Çınar, Gerçek, Çağrı gibi dergilerde de yazılar yazdı. 1984 yılında Islahatçı Demokrasi Partisi kurdu ve genel başkanlık makamına getirildi. 1991’de üçlü ittifak olarak adlandırılan Refah Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi ile Islahatçı Demokrasi Partisi arasında yapılan koalisyonda önemli çalışmalarda bulundu. 19. dönemde Kayseri milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. Öte yandan Islahatçı Demokrasi Partisi’nin ikinci olağan kongresinde Birlik Barış Partisi, Bayrak Partisi ve Millet Partisi IDP‘ye katıldı. Daha sonra partinin yeni ismi Millet Partisi olarak belirlendi. Bunun yanında başkanlık görevine de Aykut Edibali seçildi.

Aykut Edibali: Siyaset, mümkünü yapma sanatıdır

Metin Toker ‘Sağın Dev-Sol’u’ demişti. Bir Aydınlıkçı daha da ileri gitti ve ‘Sağın Aydınlık’ı demek yanlış olmaz.’ dedi.

Yeniden Milli Mücadeleciler bir kadro hareketiydi. 70’lerden itibaren bakanlar, bürokratlar, generaller, yazarlar çıkardı. Cemil Çiçek, Melih Gökçek, Vehbi Hatiboğlu, Ahmet Taşgetiren, Hüseyin Gülerce o ocaktan yetişti. Mücadele Birliği kadroları her dönemde devletin kilit noktalarında görev yaptı. Hareketin ideoloğu, kurucusu, lideri Aykut Edibali ile Mücadele Birliği kadrolarının devlet hassasiyetinin kaynağını ve nasıl devşirildiklerini konuştuk.

AK Parti iktidarı MTTB ya da Mücadele Birliği çizgisinin siyasi mirasını taşıyor mu?

‘İlmi sağ’ fikri o dönemin şartlarında Türkiye’yi demokratikleşmeyi sağlamayı hedefleyen bir manifestoydu. Hâlâ da o hedeflere bağlıyız. 60 ihtilalinden sonra Milli Birlik Komitesi, öğrenci birliklerinin politize edilmesi yolunda karar almıştı. Milli Türk Talebe Birliği o dönemde tüm sağ gruplar için bir çatıydı. Bu iktidarın o siyasî miras ile ilgisi yok. Bunlar günübirlik yaşıyorlar.

Siz o dönemde MTTB’den ayrıldınız ve Mücadele Birliği’ni kurdunuz…

Biz MTTB’den bağımsız bir yol çizmek istedik. Siyasî görüşlerimizi örgütlemekti hedefimiz. Ayrıldık ve mütevazı bir organizasyon kurduk. İlk parasını da T. Bey’den aldık.

Ve o çalışmaların etkileri Türkiye için çok büyük oldu, yeni hareket doğdu…

Evet, çünkü bir kadro yetiştirdik. Başkaları da olabilir ama sağ gelenekte kadro yetiştirme konusunda uzak ara birinci Milli Mücadele çizgisiydi. Ne Erbakan ne de Türkeş yok o dönemde… Bir dost meclisinde Erbakan’a dedim ki ‘Sol değil gelen, komünizm diye bir şey var ve yükseliyor’… 1967-68’de. Erbakan bana ‘Genç dostum. Demirel gibi muktedir bir başbakanımız var, sorunları çözecek.’ dedi. Ben bunu kulaklarımla duydum.

MB İslamcı bir hareket miydi? Günlük siyasette nasıl pozisyon aldı?

Yeniden Milli Mücadele’yi bugünün şartlarında İslamcı olarak nitelemem. bu hareket bize oy toplama simsarlığı da öğretmedi. Hiç sarsılmayan, nereye giderse gitsin temel taşı olan insanlar çıktı bu hareketten…

Bu kadro devlette görev aldıktan sonra da ilişkileriniz devam etti mi?

Bu süre içinde yaşça büyük olduğumuz için bize ağabey diyenler oldu. Ya da biz hoca olduk onlar da öğrenci… Bu insanlara şunu söyledik. Mesela asker misiniz? Biz sizi TSK’ya emanet ediyoruz. Bir gün bir yerde buluşuruz. Başbakan oluruz, cumhurbaşkanı oluruz. Cumhurbaşkanı olarak, general olarak protokol çerçevesinde konuşuruz.

Aranızdan ayrılan bazı isimler, arkanızda devletin olduğunu iddia etti…

Keşke olsaydı. Keşke. Ben o devleti senelerdir arıyorum. Devlet bu mudur? Devlet anadır, babadır. Ben o devlete hayranım. Şimdi bir devlet enkazımız var ve onu devlet sanan baykuşlar, kurtlar üstüne üşüşmüş durumda. Devlet, devlet olsa bunlar olur mu?

Sizce 13 yıllık iktidarında İslamcılar devlet olmadı mı?

Hayır, devlet olmadılar sadece devlete tünediler. Onların kendilerini İslamcı olarak tanımlamaları onları daha fazla Müslüman yapmaz. Üstelik İslamcılık Müslümanlığa yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Dindarlar devlet olsaydı Ankara bugün İslam dünyasını aydınlatan güneş gibi olurdu.

Ama AK Parti ‘Bağdat’ın, Üsküp’ün kaderi bizim elimizde’ diyor.

Allah muhafaza eğer bunların elindeyse… Bu topluluk bedavacı bir topluluktur. Tayyip Bey yoktu MTTB’de. O zaman stadyumlarda top koşturuyordu. Ama belli ki çok hazırlandı ki önü açıldı.

Önü açıldı diyorsunuz ama AK Parti’de de çok Mücadele kökenli var..

Ben ‘Kadroların Vazifeleri’ diye bir kitap yazdım. Okuyan herkes kendisini Mücadeleci saydı. Bununla iftihar ederim.

Ama sizin rahle-i tedrisinizden geçen çok isim de var aralarında…

Doğrudur. Bakan, olabilir, bürokrat olabilir, asker olabilir, yazar olabilir. Ama kendileri açıklamak istemiyorsa ihbarcı durumuna düşmek istemem.

Mücadele Birliği kökenli olduğunu iftiharla söyleyen isimler de var.

(Eşi Filiz Hanım) Sayın başbakan iftiharla söylüyor mesela…

A.E- Bilmiyorum. Bazı kitapları okuduğunu söyledi.

Ankara’yı 25 yıldır Mücadele Birliği’nden gelen bir siyasetçi yönetiyor. Mücadele kökenli bir başka isim uzun yıllar TBMM başkanlığı yaptı.

Melih (Gökçek) Bey’i ve Cemil (Çiçek) Bey’i kast ediyorsunuz. Vatan ve devlet sıkıntıya düşerse bu insan kadrosu hizmet etmek için bir araya toplanacaktır. Buna iman ediyorum.

Milli Mücadeleciler, kritik dönemlerde ortak tavır alıyor. 2007 seçimlerinde eski arkadaşlarınızın Milli Mücadeleci cumhurbaşkanı girişimleri olduğunu biliyoruz.

Bunları duydum. Hem bu çok iyi bir şey…

Siz içinde değil miydiniz? Size danışmadan böyle bir şey yaparlar mı?

Hayır, içinde değildim. Bana sormadan böyle şeyler yapabilirler. Hâlâ kullanıyorlar bu hareketi. Mücadele Birliği kökenli olmayı fırsat sayıyorlar. Belli bir makama geliyor, adama ihtiyacı var ama bu ihtiyacı karşılayacak kadro yok. Nereden bulunur? Mücadele mektebinden… Rahmetli Özal’ın siyasete girmesini sağlayan insanlarla konuştum. ‘Adam bulamıyorum.’ demiş. ‘Adam çok yahu… Vatan millet Sakarya denilince gelecek bir insan kadrosu var.’ demişler. Kim onlar? Mücadele Birliği kökenliler. İnhisarcılık yapmadık ama bugün bu kadar da ucuz ve kolay olmaması gerektiğine kanaat getirdim. Bazı arkadaşlar tenezzüh yapıyorlar, piknik yapıyorlar… Havuzlu eğlenceler, 5 yıldızlı otellerde birbirlerini ağırlamalar.

Havuz eğlencelerini Milli Mücadeleci siyasetçi ve bürokratlar mı yapıyor?

Evet. Bu nedenle bu mekanizma adam ihraç etmekten kendi gücünü bulamadı. Özal’a öyle demişler. Cemil Bey’in yaptığı odur, Halil Bey’in yaptığı da odur, Melih’in yaptığı da odur. Kardeşim biz seninle bir yola çıktık, madem başka bir çizgi belirleyecektin, git oraya, niye bizim bütünlüğümüzü bozuyorsun?

Bu isimler siyasî gelecek görmedikleri için mi başka partilere gittiler?

Evet, bazıları öyle… Özal’ın yaptığı büyük bir ayıptır. Geldi bir kadroyu perişan etti. İçinden uygun bulduğu kelleleri aldı, götürmek için. Bu vicdansızlıktır. 70 arkadaşımız yargılandı. Lüzumsuz bir ihbarla.. Neymiş, şeriat devleti kuracaklarmış.

Özal bunu Mücadele Birliği’nin gücünü kırmak için mi yaptı?

Evet, çünkü 80’lerde Mücadele Birliği’nden yetişmiş insan sayısı, parti olarak bürokrat olarak çok yeterliydi. Hatta tekti diyebilirim. MHP yargılandı, Erbakan 3-5 sefer toslamış yargılanmış, önü açık olan kadro hangi kadro? Mücadeleciler. O zaman önleri nasıl kesilir? Özal geldi bazı arkadaşlarımızı aldı götürdü.

Özal’ın yakın çalışma arkadaşlarının çoğu Mücadeleciydi…

Neyse işte… Konuşmamamız lazım. Beni konuşturdunuz ne varsa…

(Filiz Hanım) Şöyle bir şey var. Bu kadroyu lideriyle birlikte muhatap alırsanız, kontrolünüze girmez. O kadrodan bir iki kişiyi götürür, başına da kendi adamınızı getirirseniz, işiniz kolay olur…

A.E- Zayıflatmanın yanında hem böylece o insan kadrosunun zaaflarından yararlanma imkânı buluyor, hem de onları bir süre kullanıyorsunuz. Düşünün ki, bizim aman uzak kalsın dediğimiz insan kadrosu, (Gökçek) mesela Ankara’da… Biliyorsunuz. Başka bulamadınız mı, bu kadar yıl orada kalıyor? Demek ki yok. Bakan diyorsunuz, hükümet sözcüsü diyorsunuz, başka da ağzı laf yapan adam bulamıyorsunuz.

AKP döneminde ANAP yıllarına benzer bir süreç mi yaşandı?

Özal döneminde yaşananlar aynen yaşandı. İktidarlar değişiyor ama bizim üzerimizde operasyonlar durmuyor. Rahmetli Bölükbaşı’nın dediği gibi… Diyorlar ki ‘Sayın Bölükbaşı, 60-70 vekil çıkarıyorsun, bunların çoğu gidiyor?’ ‘Ne bileyim yahu.’ diyor ‘Boş kâğıt aldım adamlardan, anam avradım boş olsun ki partiden ayrılmayacağım, yazdırdım. Ama Demirel bu adamları alıp götürüyor.’ Bu iş, mazbut bir aile yuvasındaki insanları kaş göz işaretleriyle aldatmaya, ayartmaya çalışan insanların işi. Bunların yaptığı alçakların işidir. İnsanların ahlaklarını kontrol edemezsiniz.

Milli Mücadele kökenli olup sizi yolda bırakanlara kırgın mısınız?

Yo. Hayır. Hz. Peygamber (sas) Ehl-i Beyt’ini bize emanet etmişti. Ama biz bir diktatörü İslam dünyasının başına musallat ettik. Saltanata izin verdik.

Ayrılanlar Milli Mücadele fikriyatını siyasete taşımak için mi gitti?

Hayır, hayır. Mücadele Birliği’nin ve o insan kadrosunun lideri benim. Elbette herkese imkân dağıtmak, devlet imkânı dağıtmak, kolay iş değil. Siz kadro yetiştiriyorsunuz. Geliyor ‘Sizin partiden bir şey olmaz. Gel burada imkân var’ diyor. Böyle diyen sözde muhafazakâr insan kadroları var. Bunları isim olarak söylemeye gerek yok. Çünkü herkes biliyor. Bu ahlaki değil. Buna adam harcamak denir.

Oy toplama profesyonelleri ciddi devlet adamı olamaz

Türkiye 90’lı yıllara geri döndü. Çatışmaların ardında erken seçim hesaplarının yattığı öne sürülüyor. Siz bir kontrollü bir iç çatışma endişesi taşıyor musunuz?

Allah korusun. Ama akıldan uzak tutulmaması gerekir. Süreç nedir? Önce problemi ortaya doğru koymak gerekir. Oysa Türkiye bilgisiz siyasetçiler, oy alma profesyonelleri tarafından yönetiliyor. Oy alma profesyonelleri oy için gerekirse tahrik eder, devlet adamı ise bugünün ve yarının problemleri ile uğraşır. Türkiye’yi etnik yığın olarak görmemek lazım. Birliği bozmaya çalışmak cinnettir. Çatışmanın iki tarafı vardır. Bu iktidar bunu anlamadı. Terörle mücadele böyle olmaz. Ne İspanya’da, ne İrlanda da böyle bir şey var.

İspanya ve İngiltere de terör örgütleriyle müzakere ettiler ama…

Elbette müzakere edersiniz. Yanlış olan müzakere değildi. Öcalan baktı ki Doğu Kültür Ocakları’nda ses duyurması mümkün değil ama terör sonuç veriyor, ona yöneldi. Teröristle konuşulur ama terörü devletin muhatabı haline getirmemek gerek. Oslo’ya ne diyeceğiz. Terörle anlaşma yaparsanız terör sizi teslim alır. Mutlaka bir hükümet kurulmalı. Bu mecburiyettir. 7 Haziran bir tablo çıkardı. Milli irade diyorlar ya. İşte milli irade bu… Bizim bazı yetişmiş talebeler yanlış anladı bunu. Siyaset, mümkünü yapma sanatıdır. 7 Haziran gösterdi ki, başkanlık sistemi yok. Türk milleti başkanlık istemiyor. 2. olarak tek parti de yok. Bu seçim Sayın Erdoğan ve etrafının dehşet verici hezimetidir. Tıpkı Özal’ın 2. seçimi gibi. Şehit cenazelerinin gelmesine neden olan mekanizmayı bertaraf etmek gerek.

PAZARTESİ KONUŞMALARI DOĞAN ERTUĞRUL
ZAMAN 10 Ağustos 2015

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version