Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Holokost Kurbanlarını Anma Günü – ‘Nazi avcısı’ Efraim Zuroff: ‘Bir toplu mezarın kıyısındaydım, büyük amcam onlardan biriydi’

Holokost Kurbanlarını Anma Günü - 'Nazi avcısı' Efraim Zuroff: 'Bir toplu mezarın kıyısındaydım, büyük amcam onlardan biriydi'


Nazilerin Avrupa’da Yahudi nüfusunu yok etmek için Holokost’un başlatmasından bu yana 80 yıldan fazla, bu toplu katliamın mimarlarından bazılarının yargılandığı Nürnberg davalarının sona ermesinden bu yana 75 yıl geçti.

Bu katliamda payı olup da hayatta kalan tüm suçlular artık yaşlandı.

 

Peki, uzun süredir “Nazi avı” yapan Dr. Efraim Zuroff’u onların izini sürmeye devam ettiren neydi?

 

Zuroff bunun birçok nedeni olduğunu söylüyor; ama hepsinden önemlisi, Nazilerin yaptıklarından dolayı üzüntü duymamalarına inandığını ve nedeninin bu olduğunu söylüyor.

 

İsrail’deki evinden BBC’ye konuşurken, “Bunca yıldır pişmanlık ifade eden ve kefaret isteyen hiçbir Nazi suçlusuna rastlamadım” diyor.

 

İsrail merkezli Simon Wiesenthal Merkezi’nin baş Nazi avcısı ve Kudüs ofisinin yöneticisi Dr Zuroff, Nazi suçlularının ileri yaşının hafifletici bir faktör olarak görülebileceği yönündeki ifadeler karşısında dehşete düştüğünü söylüyor.

 

Hâlâ kanundan kaçan birkaç yüz Nazi olduğunu tahmin eden Zuroff, onları adaletin karşısına çıkarmaya niyetli.

 

Bir gün kapının çalınması

 

Zuroff, “Bu çaba devam ettiği sürece, bu insanlar teorik olarak huzur içinde uyuyamaz ve bir gün kapılarının çalınmayacağından asla emin olamazlar” diyor.

 

Aradan geçen zamanın suç unsurunu hafifletmediğini ve iğrenç suçların cezalandırılması için yaşlılığın mazeret olmadığını savunuyor.

 

Başarılı bir kovuşturmanın, mağdurlara ve ailelerine adalet sağladığını ve gelecekteki potansiyel failler için güçlü bir caydırıcı görevi gördüğünü söylüyor.

 

Yasal zaferler

 

Son 40 yılda Dr. Zuroff, 20 ülkede yaşayan 3 binden fazla şüpheli Nazi suçlusunun izini sürmeye çalıştı, ancak bunların bazıları Zuroff onlara ulaşamadan öldü.

 

Sadece 40’a yakın dava fiilen yargılanma sürecine taşındı ve bunların sadece bir kısmı mahkum edildi. Ancak Zuroff, yasadaki bir değişiklikten dolayı çok iyimser:

 

“Geçmişte, 12-13 yıldan fazla bir süre önce, Almanya’da Nazileri kovuşturmak için bu kişinin belirli bir kurbana karşı belirli bir suç işlediğini ve motivasyonunun ırksal nefret olduğunu kanıtlamanız gerekiyordu.”

 

Bunun çoğu durumda neredeyse imkansız olduğunu söylüyor. Ancak yasadaki değişiklikle bu gereklilik ortadan kalkmış:

 

“Bugün tek yapmanız gereken, bu kişinin gaz odaları olan veya ölüm oranı yüksek olan belirli bir ölüm kampında hizmet ettiğini kanıtlamak. Dava başvurusu bu belgelerle yapılabilir.”

 

Momentum kaybetmek

 

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından birçok ülke Nazileri ve işbirlikçilerini tespit edip yargıladı.

 

Dr. Zuroff, “Nürnberg davaları buzdağının görünen kısmıydı” diyor ve ekliyor:

 

“Avrupa’nın her ülkesinde yüzlerce, hatta binlerce Holokost davası vardı. 1949’dan 1985’e kadar Batı Almanya’da 200 bin soruşturma, 120 bin iddianame düzenlenmiş, ancak 7.000’den az mahkumiyet verilmişti.”

 

Nazileri adalete teslim etme konusundaki ilk coşkulu girişimler 1960’lardan itibaren azaldı. Zuroff, yetkililerin bu konuya zaman ve kaynak ayırmamak için çok açık nedenleri olduğunu söylüyor.

 

“90 yaşındaki bir Nazi’yi bir seri katille karşılaştırın. Herhangi bir normal ülkede polis seri katili arar çünkü durdurulana kadar öldürmeye devam edeceklerdir. 90 yaşındaki bir Nazi’nin birini öldürme ihtimali nedir? Sıfır” diyor.

 

Yani Naziler adalete teslim edilecekse, bu zor işi Zuroff gibi Nazi avcılarının yapması gerekiyor ve bunun için zamana karşı bir yarış içindeler.

 

Zuroff girişimlerini hızlandırarak, Nazi suçluları hakkında bilgi için 25 bin dolar ödül vaadiyle on yıl önce “Son Şans Operasyonu”nu yeniden başlattı.

 

Başarılar

 

Dr. Zuroff’un bugüne kadarki en büyük başarısı, 1944’te günümüz Hırvatistan sınırları içinde yer alan Jasenovac toplama kampına komuta eden ve hayatta kalan son bilinen toplama kampı komutanı Dinko Sakiç’in mahkumiyetiydi.

 

Kampta 100 bine yakın insan öldürülmüştü. Zuroff’un çalışması sonucu Sakiç, 4 Ekim 1998’de 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

 

Zuroff, kararın ardından mahkeme salonundan çıkarken, kendisine yaklaşıp teşekkür eden bir adamın “Siz olmasaydınız, bu deneme asla gerçekleşmeyecekti” dediğini ve o zaman bu adamın kim olduğu hakkında hiçbir fikrinin olmadığını söylüyor.

 

Bu adam 1944’te kampta tutulan Karadağlı bir doktor olan Milo Boskoviç’in kardeşiydi.

 

Boskoviç, direniş faaliyetlerini cezalandırmayı amaçlayan Sakiç tarafından rastgele kampa gönderilmişti.

 

Zuroff, “Milo Boskoviç, Sakiç’e asılmak istemediğini söylemişti. Sakiç tabancasını çıkarmış ve kafasından vurmuştu. Onu katletti” diyor:

 

“Boskoviç’in kardeşinin demokratik Hırvatistan’ın, Dinko Sakiç’i mahkemeye çıkaracağını asla hayal etmediğini size temin edebilirim; ama bu oldu.”

 

Zuroff, Nazilerin işledikleri suçlara karşı pişmanlık duymama tavrı gibi Sakiç’in de pişmanlık göstermediğini söylüyor.

 

Olumsuzluklar

 

Dr. Zuroff’un ısrarı çoğu durumda işe yaramıyor.

 

Eski bir Macar subayı olan Sandor Kepiro’yu adalete teslim etmeye çalışmış ve yıllar süren yoğun çalışmaların ardından Kepiro 2011’de Budapeşte’de yargılanmıştı.

 

Zuroff, Kepiro’nun Ocak 1942’de 3 binden fazla insanın öldürüldüğü Novi Sad katliamına karışan 15 Macar subayından biri olduğunu iddia etti.

 

Kepiro ve diğer subaylar 1944’te yetki verilmediği halde operasyon düzenleme suçundan yargılanıp mahkum edilmişlerdi ancak haklarında herhangi bir işlem yapılmamıştı.

 

Zuroff, iddialarını kanıtlamak için bu duruşmanın tutanaklarına güvendi, ancak mahkeme bunu kanıt olarak kabul edemeyeceğini söyledi.

 

Zuroff bu dava için beş yıl çalışmış ve hatta hayatta kalanlarla buluşmak için Novi Sad’a gitmişti. Aldığı sonuç acı vericiydi.

 

“Ertesi gün İsrail’e dönmeyi beklerken ağlamaya başladım… Ama kurbanları, hayatta kalanları düşünüyorum. Onların yaşadıkları benim başıma gelenlerden çok daha kötüydü” diyor.

 

Kişisel motivasyon

 

Dr. Zuroff oradaki Yahudilere ne olduğunu araştırmak için Litvanya’ya gittiğinde, genel bir trajedi ve onun kendi yaşamındaki yakın bağlantısıyla yüzleşmek zorunda kaldı.

 

Zuroff’a, Litvanya’da haham olan büyük bir amcasının ardından Efraim adı verilmişti. Bu akrabası, Holokost’un ilk kurbanlarından biriydi.

 

Amcasının kaldığı daireye gittikten sonra, Litvanya’da 35 ve Belarus’ta beş ayrı toplu katliam bölgesini ziyaret etmişti:

 

“Her gün iki ya da üç toplu mezara gittik ve ölen kurbanlar için dua ettim. Bir zamanlar yüzlerce, hatta bazen binlerce ölüyle dolu olan büyük bir toplu mezarın kıyısında durduğumun farkındaydım.

 

“Büyük amcamın onlardan biri olduğunu biliyordum. Çok yoğun bir duygusal deneyimdi.”

 

Litvanya’da yaşayan 220 bin Yahudi’den 212 bininin Nazi işgali sırasında öldürüldüğünü söylüyor:

 

“Büyük amcam Haham Efraim Zar, 13 Temmuz 1941’de Vilnius’ta sakallı Yahudileri arayan bir grup Litvanyalı tarafından kanunsuz bir şekilde yakalandı. Lukoshkis Hapishanesi’ne götürüldü ve ya orada ya da 70 bin Yahudi’nin öldürüldüğü Ponar toplu katliam yerinde öldürüldü.”

 

Zuroff, “Katilleri bulamadım” diye yakınıyor.

 

Gelecek

 

Taş ocakları gibi, Nazi avcıları da yaşlanıyor.

 

Zuroff şimdi 73 yaşında ve 15 torunu var. Torunları yetişkinliğe erişmeden önce kalan Nazilerin muhtemelen ölüp gideceklerini biliyor.

 

Çalışmalarının Holokost’un anısını canlı tutmaya yardımcı olmasından gurur duyuyor ve Nazi avcılarının kullandığı yöntemlerin insanlığa karşı suç işleyen diğer kişileri adalete teslim etmek için kullanılabileceğine inanıyor.

 

Ancak bugüne kadar yaşadığı deneyim, mevcut adli çerçevelerin, soykırım mağdurlarına adalet sağlama kapasitesinden şüphe duymasına neden oluyor ve 1994’te soykırımdan sonra uzman tavsiyesi vermeye gittiği Ruanda örneğini veriyor.

 

Hapishanede 140 bin şüpheli olduğunu, ancak onları yargılamanın lojistiğinin çok zor olduğunu söylüyor:

 

“Ruanda’da yargıçların çoğu soykırım sırasında öldürüldü, mahkeme salonlarının çoğu yok edildi. Birinci dünya ülkesi bile böyle bir suça tam adalet sağlayamazdı – bu imkansız.”

 

Soykırım faillerini yargılamanın getirdiği hukuki, lojistik ve siyasi sorunlara çözüm bulmanın büyük bir zorluk olduğunu biliyor, ama pes etmeye hazır değil:

 

“Bunu kolay bir iş olduğunu düşündüğüm için seçmedim” diyor. “Öldürülen insanlara karşı bir sorumluluk ve yükümlülük duygusuyla seçtim.”

 

KAYNAK: BBC TÜRKÇE


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version