AKP milletvekilleri tarafından getirilen “Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifi” görüşmeleri Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda görüşmelerinde muhalefet Anayasa’ya aykırılık ve kanun teklifinin yetersizliği üzerinden eleştirdi.
Komisyonda söz alan HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, kanun teklifinde mesleğin tanımından haklarına kadar çok ciddi hak ihlalleri söz konusu olduğunu söyledi. Öğretmenlik mesleğinin tekçi, inkârcı ve asimilasyoncu politikalar nedeniyle âdeta bir suç işleme makinasına dönüştürüldüğünü kaydeden Bülbül, “Bu etnik ve inançsal kimlikler, cinsel kimlikler söz konusu olduğunda böyledir. İki, bu yasada kadının adı da yoktur, hakları da yoktur, kadın görülmemiştir, yok sayılmıştır. Kadına karşı çok ciddi bir ihlal ve giderek bir yok sayma söz konusu” dedi.
‘ASKERİ KIŞLA KANUNUDUR’
Kadınlara dair özel hakların yer alması gerektiğini dile getiren Bülbül, “Mesleğe hazırlıkla ilgili sadece bir aday öğretmenlik belirlemesi var; doğrudur, olabilir aday öğretmenlik ama asil öğretmenlik, uzman öğretmenlik, efendim, başöğretmenlikle âdeta askerî kışla kanunu ile istihbari takip modeli var burada, istihbari takip ve tetkik modeli var. Bu bir askerî kışla kanunudur, öğretmenlik meslek yasası değildir. Bakınız, kariyerler meslekte ilerlemeye dair ayrıştırıcı, ötekileştirici, karşı karşıya getirici bir durum söz konusu. Ekonomik haklar, ücret hakları, benzeri haklara dair somut hiçbir düzenleme yoktur; çalışma alanına dair yine aynı öyle” diye belirtti.
‘SENDİKALARIN GÖRÜŞLERİ ALINMADI’
Sözleşmeli öğretmenlere dair, ücretli öğretmenlere dair hiçbir düzenleme olmadığını da kaydeden Bülbül, ekledi: “KHK’yle ihraç edilen ve adı konmamış idam cezasına mahkûm edilen eğitim emekçileri, eğitim ve bilim insanları ne olacak? Öğretmenlerimize, örneğin kültürel olarak kendini geliştirmek, sanatsal geliştirmek ve bu anlamda kitap, tiyatro, sinema, müze, turizm gezisi ve benzeri gibi haklar bu yasada neden düzenlenmiyor? İletişim ve bilişim haklarına dair telefon, internetten yararlanma, bilgisayar, tablet kullanma gibi haklar neden bu yasada düzenlenmiyor? Bu yasada neden buna dair hiçbir şey söylenmiyor? Kurucusu ve yöneticisi olduğum, kurucusu olduğum nedeniyle 12 kez yargılanıp 8 kez ceza aldığım Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın ve diğer eğitim iş kolunda örgütlü sendikaların bu konuda görüşleri alınmamıştır.”
“Öğretmenliğe başlayan birisi sendikaya üye olabilecek midir?” diye soran Bülbül, “Ben otuz yıl, otuz iki yıl öğretmenlik yapmış, bunun hem lütfunu hem cezasını hem zahmetini hem de rahmetini, bütün süreçlerini yaşamış, sürgünlere tabi olmuş, okulu olmayan köyde okul yapmış, ders kitabı yazmış, bütün süreçlerine tanık olmuş bir eğitim emekçisi olarak konuşuyorum. Burada emekli öğretmenlerin durumu yok, özel okullarda çalışan öğretmenlerin durumu yok, rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenlerin durumu yok. Son derece muğlak, anlaşılmaz ve söylenen kavram doğru -hangi sendika, hangi eğitim ve bilim emekçisi söylemiş ise- dağ fare doğurdu bile burada yetersiz kalıyor. Doğuma ilişkin, kadınların özel durumuna ilişkin, kadın haklarına ilişkin, pozitif ayrımcılığa ilişkin özel durumların olması gerekiyor. Buna dair de maalesef herhangi bir şey söz konusu değil” diye belirtti.
45 MİLYON KİŞİYİ İLGİLENDİRİYOR
Yasa teklifinin yaklaşık 45 milyonu aşkın insanı ilgilendirdiğinin altını çizen Bülbül, “Bu bağlamda, bu ölçekte, bu kapsamda, bu globalitede bir bakış açısıyla tartışmak ve görüş ve öneri almak yerine Sayın Maviş veya adı anılan, şu anda hasta olan -çok geçmiş olsun- Sayın Vekilin önerisiyle ya da sizden 10 tane, 20 tane vekilin önerisiyle olacak şey değil. Bu teklife bu hâliyle kesinlikle ‘olur’ vermiyoruz. Bırakınız bir maddesini tartışmayı, bütünü kabul etmemiz kesinlikle söz konusu değil. Saydığım gerekçeler nedeniyle bu teklif geri çekilmeli, eğitimin paydaşları, siyasi parti temsilcileri ve Komisyonumuzun marifetiyle yeniden oluşturulmalı ve gündeme getirilmelidir” şeklinde konuştu.
AYM’NİN GEREKLERİ YERİNE GETİRİLSİN
CHP Milletvekili İbrahim Kaboğlu da “Siz 4 öğretmen kategorisi öngörüyorsunuz; aday, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen ama tanımı yok. Bu kadar önemli bir yasada, bu, madde 2 olarak ‘tanımlar’ şeklinde belirlenmeliydi” dedi.
AYM’nin daha önce verdiği iptal kararlarının gereklerinin yerine getirilmediği eleştirisini sıralayan Kaboğlu, “On dört yıl beklenmiş ama on dört yıl beklendikten sonra hiç değilse 21 sayfalık kararın asgari gerekleri yerine getirilmeliydi. ‘Her şey yönetmelikle olmaz’ dedi ama Anayasa Mahkemesi açıkça, özellikle görevin nitelikleri konusunda, yükselmede, göreve alınmada, belirli unvan verilmede objektif kriterler arıyor ve bunun için de ‘İdareye bu yetki verilmemeli’ diyor. Anayasa Mahkemesi bu nedenle bunu iptal etti ancak aynı hata burada da yapılıyor, birçok yerde yapılıyor. Sadece yasallık ilkesi açısından 128’inci madde değil, 7’nci madde -Anayasa’nın üstünlüğü- 11’inci madde, 10’uncu madde ayrımcılık yasağı, 13’üncü madde ölçülülük ilkesi açısından ve en önemlisi de Anayasa’nın 153’üncü maddenin gerekleri yerine getirilmiş değildir” diye konuştu.
Kaboğlu, sözlerini şöyle noktaladı: “Bakın, şu tırnak içerisinde bir cümle: ‘Türkiye’de fiilî bir durum vardır ve bu çözülmelidir. Ülke yönetimi yasa ve Anayasa’ya uygun değildir ve de suç işlenmektedir’ Tırnağı kapatıyorum. 16 Ekim 2016’daki bu sözler üzerine düğmeye basıldı ve 16 Nisan 2017’de Anayasa değişikliği yapıldı olağanüstü ortam ve koşullarda. Bunlar tabii ki hukuka ve Anayasa’ya uygun olmadan yapılan tasarrufların bizi getirdiği eşiktir. Biz de bunun için burada bulunuyoruz, bunun için titizleniyoruz. Yoksa sözlerimizin burada kayıtlara geçmesinin fazla bir anlamı yok.” (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***