Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözlerinin hatırlatılması üzerine, “Öcalan’ın Demirtaş’ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek” dedi.
Erdoğan, “Öcalan, Demirtaş’ın açıklamalarından rahatsız’ demiştiniz böyle bir bilgi mi var?” sorusuna “Var ki söylüyorum” yanıtını verdi.
NTV yayınına katılan Erdoğan, tartışmalara neden olan “Bütün bunların karşısında dimdik duracak olanlar sizlersiniz. Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir.” açıklamasına ilişkin olarak da, “Benim oradaki hitabımın muhatabı Sezen Aksu değildir” ifadesini kullandı.
“Tabii ben bu kar yağışını doğrusu bir bereket olarak görüyorum”
Erdoğan canlı yayında şunları söyledi:
“Ekranları başında bizi izleyen tüm milletime Çankaya’dan selam sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Tabii ben bu kar yağışını doğrusu ben bir bereket olarak görüyorum asla bi felaket olarak filan telakki etmiyorum. Zira kuraklıkların ülkemizde hakikaten ciddi manada toprağımızı tehdit ettiği ve birçok yerlerde artık bitki, meyve, sebze her şeyde sıkıntılar yaşadığımız dönemleri geride bıraktık.
“İstanbul’a yakışmayacak görüntüler ortaya çıktı”
Tüm tarımda yaşanan sıkıntılar ortada. Hep yağmur, yağmur diye bekledik. Şimdi de kar yağışı gelince farklı bir yaklaşım ortaya koymaya başladık. Tabii kar yağışını engellemek elimizde değil ama karın sebep olduğu özellikle ulaşım sıkıntılarına karşı gerekli tedbirleri almak elimizde. Burada idareyi elinde tutanlar kimlerse onlar tedbirleri almak durumunda. Ancak bu son kar yağışının etkileri anlamında maalesef az önce sizler de ifade ettiniz özellikle İstanbul’a yakışmayacak görüntüler ortaya çıktı. Tabi İstanbul’da belediye başkanlığı yapmış bir insanım. İstanbul’un neresinde ne var, sıkıntılar nelerdir, nasıl oluyor, onlar nasıl giderilir onları da bilen birisiyim. Tabi tuzlanmayan yollarda araçlar kilometrelerce kuyrukları oluşturursa herhalde bunun bir sorumlusu vardır veya sorumluları vardır. Vatandaşlarımız saatlerce yollarda mahsur kaldı. Üstelik önceki yılların altında bir kar yağışı söz konusuydu. Buna rağmen İstanbul’da bu sorun gereken yol tuzlama ve yol açma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklandığını ilçe belediyelerinden de dinledik.
“Siz kar yağdıktan sonra tedbir alamazsınız”
Tabii bunu yapmayanlar belli. Bu tam anlamıyla bir basiretsizliktir. Siz kar yağdıktan sonra tedbir alamazsınız. Kış mevsimine girerken tedbirlerinizi almalısınız. Maalesef daha önceki yürüyen uygulamaları bile devam ettiremeyen bir yönetim elinde şu an İstanbul. Biz İstanbul’umuzu kaderine terk edemeyiz. Nitekim çalışmaları koordine etmeleri için ben İçişleri Bakanımla Ulaştırma Bakanımı hemen o gece İstanbul’a gönderdim. Saat yarım civarlarıydı. Süleyman Bey’le, Adil Bey’le yaptığım görüşmeden sonra ‘Süratle siz İstanbul’a intikal etmelisiniz ve İstanbul’da yerinden buradan çalışmaları koordine etmelisiniz’ dedim. Sağolsun her iki bakanım da kendi altyapıları durumunda olan örneğin Ulaştırma Bakanımızın koordine ettiği hangi kurumlar var? Karayolları var. Karayolları büyük bir önem arz ediyor böyle bir durumda. Süleyman Bey’in aynı şekilde sadece polisi yok bir de jandarma teşkilatı var. Jandarma da devreye girdi. Benzini mi bitmiş bir aracın icabında benzin ulaştırma gayretine girdiler. Yiyecek noktasında sıkıntı mı var oralara yiyecek ulaştırma gayreti içerisine girdiler. Çünkü bütün bu adımları böyle bir zamanda atmak durumundasınız.”
“Bu hazırlıkların daha önceden yapılmış olması lazım. Karayolları Genel Müdürlüğü’müz Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile irtibatlı olarak değişen hava şartlarına göre sorumluluğunda bulunan yol ağında gerekli önlemleri aldılar. 2021-2022 yılı kış programı toplam 68 bin 960 kilometre yol ağımızda uygulanıyor. Kar ve buzla mücadele çalışmalarımız bu programa göre yapılıyor. Bu çalışmalar yurt genelinde 446 karla mücadele merkezinde gerçekleştiriliyor. Bunu basit bir daire içerisinde değerlendiremezsiniz.
“İstanbul’u tanımayan bilmeyen insanları belediyeye boca ederseniz ondan sonra böyle sıkışır kalırsınız”
10 bin 916 makine ve ekipman 12 bin 645 personel görev yapıyor. Siz kalkar da belediyelerinizde vesaire insanları dışarı döker onların yerine hiç İstanbul’u tanımayan bilmeyen insanları belediyeye boca ederseniz ondan sonra böyle sıkışır kalırsınız. Karla mücadele çalışmaları açılan kapanan yollar ve anlık trafik kameralarla takip ediliyor. Bu son yağışta ayrıca Karayolları Genel Müdürlüğü, AFAD, Kızılay ve valiliklerle koordineli müdahale edilerek insani ihtiyaçların karşılanması sağlanıyor. Ben mesela gece 3’e kadar işi takip ettim. Sürekli arkadaşlarımla irtibat halinde oldum. Karayolları’ndaki çalışmaları kendileriyle de bizzat koordine ederek izledim ve sağolsun arkadaşlarımızın da bizzat İstanbul’a vararak bizzat işin başında durmaları bizi rahatlattı.
“AK Parti, MHP ve diğer partilere mensup belediyelerin gelirlerine yapılan artış aynı orandadır”
“Burada söylemek istemem ama yalan söz konusu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi kalkıp Cumhurbaşkanlığı’ndan, Plan Bütçe Başkanlığı’ndan talepte bulunur. İncelemeler yapılarak gereken karar alınır. Ödenme süreçleri bellidir. Şehirlere hizmet etmek gibi dertleri, kabiliyetleri olmayanlar ‘engelleniyoruz’ diyor. Söyledikleri şey bu. Burada tüm milletime böyle bir şeyin olmadığını somut rakamlarla anlatmak istiyorum. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere muhalefet belediyelerine gelen 2019 yılından bu yana iki kat arttırılmıştır. AK Parti, MHP ve diğer partilere mensup belediyelerin gelirlerine yapılan artış aynı orandadır.
İBB 2019 yılında 13 milyar 848 milyon lira merkezi idareden pay alırken, bu rakam 2021’de 25 milyar 376 milyon liraya çıkmıştır. Düşmüş mü, artmış mı? Ankara Büyükşehir Belediyesi 4 milyar 606 milyon liradan 8 milyar 304 milyon liraya, İzmir Büyükşehir Belediyesi 7 milyar 274 milyon liraya yükselmiştir. Mesele genel bütçeden alınan rakamların haksız olması değildir. Gayet adil, hakkaniyete ve hukuka uygun bir dağılım söz konusudur. Mesele şehre vakti, enerjisi, kalbiyle sahip olup, olmama meselesidir. Bu inanca ve azme sahipseniz, hiçbir engel sizi projeleri hayata geçirmekten alıkoyamaz.”
“Kar kış kıyamet olacak Tayyip Erdoğan gidip yatacak? Yok öyle bir şey”
“Kar kış kıyamet olacak Tayyip Erdoğan gidip yatacak? Yok öyle bir şey. Biz karargâhımızı kurar, AKOM’dan izlerdik. Cumhurbaşkanı, CHP’li belediyeleri engelliyor iddiası koskoca bir yalandır. Yurt içi borçlanma veya kendi gelirleriyle proje yürütmek isteyen belediyeler kararını kendileri verir konunun hükümetle hiçbir ilgisi yoktur. İş yapmak istiyorsanız kimse sizin önünüzü kesemez. Ne Cumhurbaşkanlığı, ne AK Parti sizin önünüzde engel olamaz. İstanbul’da 2015-2019 arasındaki dönemde belediye meclisine 22 borçlanma dosyası gelmiş, CHP 20’sine hayır oyu gelmiştir. Dosyaların arasında şu anda yapılmakta olan tüm metro projeleri de vardır.”
“Biz kimseyi engellemiyoruz, onlar kendi beceriksizlikleri sebebiyle belediyeyi borç batağına sokmuştur”
“2019-2021 döneminde aynı mecliste CHP yönetimde 50 borçlanma dosyası getirmiş AK Parti Grubu bunun sadece 1’ine hayır oyu kullanmıştır. Ayakları yere basan hiçbir proje finansman sorunu yaşamaz. Siz avam proje ile ortada hazırlık olmadan niyetle çıkarsanız elbette sonuç alamazsınız. Burada mesele parti değil, kanun, usül meselesidir. Ülkenin ve şehrin kaynaklarını doğru kullanma hassasiyeti meselesidir. Biz kimseyi engellemiyoruz, onlar kendi beceriksizlikleri, kendi kötü yönetimleri, yanlış tercihleri sebebiyle belediyeyi borç batağına sokmuştur. Bunların kendi parti içinde iktidar kavgası vermekten başka maharetleri yoktur.”
“Marmaray’ı 3-4 yıl önce bitirecekken bu CHP zihniyetinden dolayı bu gecikmeyle bitirdik”
“Bunlardan eser ve hizmet beklemek beyhude bir gayrettir. Biz Marmaray’ı yaparken önümüze CHP zihniyeti çıktı. Biz 3-4 yıl önce bitirecekken bu CHP zihniyetinden dolayı bu gecikmeyle bitirdik. Şimdi kar, boran, fırtına herşey var. Marmaray’ı ücretsiz yapacağız dedik. Yolcularını ücretsiz taşıdı. Böyle bir zamanda Marmaray’ın önemi ne kadar insanımıza fırsat sağlıyor çok açık net ortada. Aynı şey Avrasya için de geçerli. Eser ve hizmet siyasetinin nerede nasıl yapılacağını bilmek önemli, bu da bizim maharetimiz.
“Rabbim 2024’e kadar İstanbul halkının yardımcısı olsun diyorum”
“Burada İBB’nin Mart 2019’daki borç tutarı 28,5 milyar liraydı. Fiili değil bilanço borcundan oluşuyordu. Bir cebinden al öbür cebine koy. Müteahhitlere 5.2 milyar liraydı. Kalan borç ise vadesi 30 yıla yayılmış, uygun şartlarda alınmış borçlardı. Kanuna göre borç limitinin gelirini yüzde 150’sini 32,3 milyar lirayı geçmemesi gerekiyordu. 2022 için bu rakam 73 milyar liranın üzerine çıkacaktır. Peki niçin böyle tablo ortaya çıktı? 2018 yılında belediye öz gelirlerinin toplam gelirlere oranı yüzde 32 seviyesinde ise bu rakam yüzde 14’e gerilemiştir. Merkezi idareden gelen kaynak 2018 yılında toplam gelirlerin yüzde 68’ini oluştururken 2022’de yüzde 86’ya yükselmiştir. Beceriksizlik yönetim sebebiyle öz gelirleri yok edilmiş, merkezi yönetimden gelen paralarla karşılanmaya çalışılmış, belediye hızla borç batağına saplanmıştır.
Batılı değerlendirme kuruluşları CHP’nin İstanbul, Ankara, İzmir belediyelerini finansal sıkıntılar nedeniyle riskli kategorisine çıkarmıştır. Rabbim 2024’e kadar İstanbul halkının yardımcısı olsun diyorum. Biz ilçelerde AK Partili belediyeler olarak İstanbul’a hak ettiği değeri vermeyi sürdüreceğiz.”
“Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi değiliz, İran’a borcumuz kesinlikle söz konusu değil”
Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi değiliz, İran’a borcumuz kesinlikle söz konusu değil. Bu iddialar yalandır. Cumhurbaşkanı ile yaptığımda kendisine söyledim. Onlar bir arızadan ötürü ‘Bu işi 10-15 gün erteleme durumumuz olacak’ dediler. Biz kendilerine bu işi Haziran’a kadar ertelemek suretiyle, biz de bu sert geçen kışı daha rahat şartlarda geçiririz, dedik. Şu anda da İran’da kış çok sert. Onlar da bundan dolayı bir sıkıntıların olduğunu ifade etti. En kötü şartlarda bir 10 gün burada esneme yaparsak, bu süreci atlatırız dedi sayın Cumhurbaşkanı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızdan, BOTAŞ’tan bir ekibimizi gönderdik. İnşallah 10 gün bilemediniz 15 gün içerisinde doğalgaz akışı devam edecek. Tedbirlerimiz var. Tuz Gölü’nün altındaki depolama çalışmamız, gemilerimizle gelen doğalgaz olayımız var. Gaz akışının sağlanması bir taraftan gerçekleşecek, bu kış ortasında vatandaşımızı birinci deredecede korumak durumundayız. Sanayide biraz kontrollü gitmek durumundayız. Gerek Enerji gerek Sanayi Teknoloji Bakanlarımız müşterek çalışmayla koordine ettiriyorlar.
“2021 yılında elektrikte yüzde 50, doğalgaz faturalarında yüzde 75 oranda devletimiz sübvansiyona gitmiştir”
“Salgın koşulları nedeniyle alınmış tedbir. Dünyada elektrik üretiminin ana hammadelerinden olan kömür fiyatlarında 5 kat, doğalgaz fiyatlarında 10 kat artışlar söz konusu. Enerji piyasalarının sürdürebilirliği için zorunlu düzenleme yapılmış olmakla birlikte fiyatlarda sübvansiyon hala mevcuttur. 2021 yılında elektrikte yüzde 50, doğalgaz faturalarında yüzde 75 oranda devletimiz sübvansiyona gitmiştir. 2022 yılında benzer sübvansiyonlar devam edecektir. Konut abonesinin aylık elektrik ve doğalgaz faturası için net asgari ücretin yüzde 47’sini oluşturuyordu. Aynı miktarda bu oran 2022’de yüzde 12,9 seviyelerine düştü. Kademeli tarife Türkiye’deki hanelerin tüketimi hesaplanarak 150 kilovat saat olarak belirlendi. Aylık 150 kilovat saatlik tüketim düşük tarifeden 150 kilovat saati aşan tüketimler daha yüksek faturalandırılıyor. 1 ay 30 gün varsayılarak günlük 5 kilovat saatin 30 güne tekabül eden miktarından hareketle oluşuyor. Elektriğin verimli kullanımını teşvik etmek. Dar gelirli vatandaşların kullandığı elektriğin sübvanse edilmesini sağlamak, uygulama yeni başladı. Önümüzdeki günlerde veriler netleşecek.”
“Türkiye 2013 yılında tarihinin en düşük faiz ortamını yakaladı; bir dizi iç ve dış olumsuz gelişmeyle bu süreç kesintiye uğradı”
“Uyguladığımız akılcı politikalarla kamu maliyesi, bankacılık sektöründe ciddi kazanımlar, güçlü bir duruş elde ettik. Faiz oranlarında tarihi düşük seviyelere yakalama başarısını göstermiştik. Türkiye 2013 yılında tarihinin en düşük faiz ortamını yakaladı. Bir dizi iç ve dış olumsuz gelişmeyle bu süreç kesintiye uğradı. Son 20 yılda altyapı yatırımlarında önemli mesafeler kat ettik. Güçlü bir teşvik sistemine sahibiz yatırımları desteklemekte. Devrim niteliğinde adımlar atıldı. Üretim odaklı, ihracat ve istihdamı arttırmak hep önceliğimiz oldu. Nihai amacımız olan dengeli ve sürdürülebilir büyümeye kesinlikle ulaşcağız. Dengeli büyüme, dış talep lehine oluşan bir görünüm. Sürdürebilir büyüme makro dengelerin korunduğu büyüme çerçevesine işaret ediyor.”
“Önümüzdeki döneme çok iyimser bakıyoruz”
“Önümüzdeki döneme çok iyimser bakıyoruz. Kamusal kaynakları, banka kredilerini etkin ve verimli şekilde üreimin arttırılması için kullanarak bu mücadelede başarılı olacağımıza inanıyorum. Ekonomimiz daha güçlü hale gelecek, manipülatif müdahalelerden daha az etkilenecektir. Bundan eminiz.”
“Özel bankaların hâlâ sömürü çarkını devam ettirme gayretinin olduğunu görüyoruz”
“Bu makas özellikle de özel bankaların bu konuda hala sömürü çarkını devam ettirme gayretinin olduğunu görüyoruz. Vatandaşlarıma sesleniyorum; diyorum ki kamu bankalarına gidin. Böyle bir sömürü çarkı içerisine girmeyin. Kamu bankaları bu konuda hassas. Vatandaşını kesinlikle yüksek faizle sömürme gibi bir gayretin içerisine giremez.Bundan rahatsız olacak özel sektör bankaları biliyorum ama bunu söylemeye mecburum. Bu ülkede tüketim ekonomisine destek vereceksek, sömürü yoluyla değil vatandaş temin ettiği kredisini gelsin sizinle kullansın. Uygun yeri veren kamu bankasına gidecek. Konut, araç kredisini buradan temin edecek. Faizden medet umulmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz. Bankalarımızın bu yaklaşımı benimsemeleri çok önemli. Benimsemedikleri takdirde bizim mücadelemiz devam edecektir.”
“Maliyet enflasyonu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkili oldu”
“Küresel emtia fiyatlarında bir artış yaşandı. Navlun fiyatlarında yükselişler oldu. Küresel tedarik zincirindeki bozulmalar açık ve net ortada. Maliyet enflasyonu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkili oldu. Yurt içi finansal piyasalarda bir dengelenme söz konusu. Dünyanın ekonomide en büyüğü Amerika enflasyonla mücadelede bu işi başaramıyorsa, batı ülkeleri bu işi başaramıyorsa kendi ülkemizdeki şartlara da buna göre bakmamız lazım.
Enflasyonla mücadele önceliğimizdir. Enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak, olumsuz etkilerini vatandaşlarımıza asgari düzeyde yansıtmak amacıyla gerekli adımlar atılıyor. Para ve maliye politikalarında güçlü koordinasyonumuz var. Rekabeti ve verimliliği arttırıcı yapısal reformları hayata geçiriyoruz. Fiyat İstikrarı Komitesi düzenli toplanıyor, fiyat hareketleri yakından izleniyor. Arz şoklarında alınacak tedbirler bütüncül bir bakış açısıyla gözden geçiriliyor.”
“Muhalefetin bugüne kadar iktidar olarak 20 yıl içerisinde hangi yaptığımıza doğru dediği vakidir”
“Muhalefetin bugüne kadar iktidar olarak 20 yıl içerisinde hangi yaptığımıza doğru dediği vakidir. Sağlık sisteminde şehir hastanelerini yaptık, Marmaray’ı yaptık, Yavuz Sultan Selim köprüsünü inşa ettik, Osmangazi köprüsünü yaptık, 26 havalimanını 56’ya çıkardık doğru mu dediler. Böyle bir şey yok. Ben şu şehir hastaneleri konusunda ‘bütçede yeri neresidir’ diyen mantığı anlamıyorum. O mantık bu ülkede SSK’nın başındayken hastanelerimizi rezil eden mantıktır. Onun döneminde hastanelerimiz sefil olmuştur. Hiçbir zaman bunlar kalkıp da bu güzelliklere hayırlı olsun demeyeceklerdir. TL cinsinden enstrumanlara güveni arttırmak, tasarruflarını TL’de değerlendiren vatandaşlarımızın kurdaki oynaklık karşısında mağdur olmaması için Kur Korumalı Mevduat sistemini gündeme aldık.”
“Kur korumalı TL mevduatların büyüklüğü 203 milyar lirayı aştı”
“Uygulamanın başlarında olmamıza rağmen vatandaşlarımızın kur korumalı TL mevduata katılımları muhteşem. Bu hesaplarda toplam büyüklük 203 milyar lirayı aşmış durumda. Bu neyi gösteriyor? Bu miktarın 58, 6 milyar lirası döviz hesaplarından dönüşen tutar. Gerçek kişilerin payı yüzde 92,5 düzeyinde. Tüzel kişiler yüzde 7,5 paya sahip. Kur korumalı mevduat ve katılım hesabına ek olarak fiyatlamada zorluk yaşayacak ihracat, ithalatçılarımıza döviz satım ihaleleri başladı. Devlet tahvillerinden elde edilen gelirlere stopaj oranını sıfırladık.
Bireysel emeklilik sistemine devlet katkısını yüzde 30’a çıkardık. Bazı yatırım fonlarından elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi de sağlanmış oldu. Önümüzdeki dönemde bireysel ve kurumsal yatırımcılara yönelik alternatif borçlanma enstrümanlar anlamında adımımızı atacağız.”
“KDV oranlarının sadeleştirilmesi, oran farklılıkların giderilmesi, Gelir İdaresi Başkanlığımız çözüm önerilerini alıyor”
“Ekonomi programamızda KDV’ye etkinlik, adalet, basitleştirmeyi sağlamak amacıyla çalışmalar yapılacağı yönünde karar almıştık. Kayıt dışı ekonomiyi azaltmak, iş ve yatırım ortamını iyileştirmek, ihracatı arttırmak gibi KDV konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığımız çalışmalarını yürütüyor. KDV oranlarının sadeleştirilmesi, oran farklılıkların giderilmesi, Gelir İdaresi Başkanlığımız çözüm önerilerini alıyor. Bu şekilde gelen talep ve değerlendirmeler etraflıca analiz edilip atılması gereken adımlar varsa o adımları gerçekleştireceğiz.”
“Benim oradaki hitabımın muhatabı Sezen Aksu değildir”
Burada çok açık net bir gerçeği ortaya koymakta fayda var. Benim oradaki hitabımın muhatabı Sezen Aksu değildir. Sezen Aksu Türk müziğinin önemli bir ismidir eyvallah. Şarkılarıyla insanımızın duygularına tercüman olmuş bir sanatçımızdır bu başka bir şey bunu kenara koyalım. Ama diğer taraftan ben ülkenin cumhurbaşkanı olarak insanımızın hangi inançtan olursa olsun dini değerlerine yani kutsalına laf edilmesine müsaade etmem. Kaldıki burada sadece Hz. Adem’le Havva validemiz değil aynı zamanda burada Meryem validemize burada hakaret var. Benim insanımızın kutsalına yönelik hassas bir duruşum var bunu da herkes bilir. Dilini koparma ifadesini bir kişinin şahsına yönelik değil kutsallarına karşı yönelik bir tavır olarak ifade ettim. Hatırlayın Demokrat Parti döneminde Atatürk’ü koruma kanunu çıkarıldı. Şimdi biz kutsallarımızı korumak için kanun mu çıkaracağız. Bu bir duruş, saygı bir kabullenme ve birlikte yaşama tecrübesi olarak hayata geçmeli. Özgürlüğün sınırları hakaret etmek, rencide etmek veya kutsallara kötü sıfatlar yakıştırmak değildir. Bizim dinimiz tüm peygamberlere kendi peygamberimize olduğu kadar saygı ve hürmeti emrediyor. Ne zaman birbirimize inançlarımıza değerlerimize saygı duyacağız? Ne zaman bu konularla gündem oluşturmaktan vazgeçeceğiz? Kimse toplumumuzu kutuplaştırmaya özellikle de tüm bu konulara yönelik görmezden gelmemizi beklememeli. Birlikte yaşamamızın teminatı birbirimize duyduğumuz saygıdır.Bu saygıyı ortaya koymaya mecburuz. Bu hassasiyetimin de ayrıca hiç isim vesaire zikretmeden ortaya koyduğum bir ilkenin kabulüdür. Bu ilkeyi de zannediyorum herkes kabul edecektir.
“Cumhurbaşkanlığı makamının hedef alınması burada söz konusu”
“Buradaki hakaret öncelikle şahsımla ilgili değil temsil ettiğim makama yöneliktir. Devletin, devleti yöneten cumhurbaşkanının ve cumhurbaşkanlığı makamının hedef alınması burada söz konusu. Biz cumhurbaşkanlığı makamını ve millet iradesinin izzetini korumakla yükümlüyüz. Bunu ben mi söylüyorum? Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi cumhurbaşkanına hakaret düzenliyor. Bu suç kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil devletin egemenlik alametlerine ve organların saygınlığına karşı suçlar bölümünde düzenleniyor. Ki devleti temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı saygınlığı korunsun. Bunun için bizim bunlara prim vermemiz söz konusu olamaz. Hukuk neyi gerektiriyorsa, sonucu ne olursa olsun burada gereği yapılacaktır. Bunun ifade özgürlüğüyle alakası yoktur. Siyasette elbette eleştiri olur ama bu temiz bir dille olmalı. CHP’nin cumhurbaşkanına hakaret maddesinin kaldırılması teklifi de tam bir garabet. Bunlar milletin bu makamlara kendilerini getirmeyeceğini bildikleri için bizim elde edemeyeceğimiz makamlara gelenlere herkes saysın sövsün istiyorlar. Bu makamların şerefini saygınlığını biz aziz milletimle birlikte koruyacağız. Öte yandan hemen hemen bütün ülkelerde cumhurbaşkanına hakaret etmek suçtur. Bu ülkenin seçilmiş iradesine de istediğiniz gibi hakaret etme lüksünüz olamaz. Bu ülkenin bir evladı olarak yüzde 52 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanıyım. Esasında bunların hakaret ettiği Tayyip Erdoğan nezdinde milletin kendisidir. Millete olan nefretlerini ortaya koyuyorlar. Milletin evi dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim merkezine ahır benzetmesi de tümüyle bu aziz millete hakarettir edepsizliktir. Muhalefetin de bu kadar ağır sözü ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı gibi göstermesi bunların edebini ve siyasi ahlakını gösteriyor.
Kabul etseler de etmeseler de Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin yüzde 52 ile seçilmiş Cumhurbaşkanıdır. Bu makama saygısızlığı kanunlarımızda karşılığı açıktır. Bu suç cezasız kalmayacaktır. Herhalde CHP merkezine ahır yakıştırması yapanlara CHP iyi gözle bakmaz. Biz onlar gibi hakarete başvurmuyoruz, adalete başvuruyoruz. AK Parti iktidarları demokrasi ve fikir hürriyetini adeta taçlandırmıştır. Bu konunun takipçisi olacağız. Bu yapılan bir anlamda nefret siyasetidir. Topluman önüne proje koyamayanlar nefret tohumları serpme inancındalar. Bu hakareti yapan ellerine ters kelepçe vurulmuş algıyı oluşturma çabasını da gördük. Toplumun bir kesimini nefretle donatanlar yaptıklarının cezasını hukuk çerçevesinde görecektir.”
“Öcalan, Demirtaş’ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız”
“Onu aslında Abdullah Öcalan’a sormak lazım. Öcalan’ın, Demirtaş’ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek. HDP’nin terörist elebaşıyla ilgili heykelini dikeceğiz vaatlerini hatırlayın. Terör örgütüne sırtlarını yasladıklarını nasıl açık açık söylediklerini hatırlayın. ‘Biz sırtımızı şuraya dayıyoruz’ diyenleri hatırlayın. ‘FETÖ’cüleri serbest bırakacağız’ diyenler bunlar değil mi? CHP değil mi? Allah’ın izniyle milletimizin feraseti ve sağduyusuyla böyle bir şey hiçbir şey gerçekleşmeyecek. Bu hanım terörist başının salıverileceğini zannediyor. Teröre, teröriste karşı tavizsiz mücadele ederken bu hanımefendinin böyle bir iftirada bulunması siyaset değil, yalandan medet ummasıdır. Gözleri var duymazlar, kulakları var duymazlar. Hanımefendinin işine HDP’ye verdiği sözler geliyor. Milleti aldatmaktan başka hiçbir şey yapmıyor.”
“Nuri Gökhan Bozkır şu anda ülkemiz yargısına hesap veriyor”
“İlk defa bu programda açıklayacağım. Merhum Hablemitoğlu FETÖ’nün devlet içerisindeki kadrolaşma çalışmalarını anlatan Köstebek isimli kitabını yayınlayamadan öldürülmüştü. MİT uzunca bir süredir bu suikastin katil zanlılarından olan Nuri Gökhan Bozkır’ın izini sürüyordu. Bu şahıs kırmızı bültenle aranıyor. 2015 yılından itibaren FETÖ medya organlarına verdiği röportajlarda ülkemiz aleyhine asılsız iddialarda bulunuyor. İstihbaratımız bu kişinin Ukrayna’da saklandığını tespit etti. Bu şahsın yakalanarak getirilmesi konusunda Zeleneksy’le konuştuk, ‘Bu ülkenizdedir, lütfen bize verin’ dedik. Bu kişi şu anda ülkemiz yargısına hesap veriyor. İstihbarat teşkilatımızın yakın markajı, muhataplarıyla olan sıkı diyaloglarla bu iş neticelendi. FETÖ ile irtibatı yanında DEAŞ terör örgütüne silah ve mühimmat temin ettiği bilinen isim. Bu şahsın ülkemize getirilmesi geçmişteki faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusundaki kararlılığımızdır.”
“Faili meçhul cinayetleri ortaya çıkararak kararlılığımız bakidir”
“Güvenlik meseleleri bizim için bir bütündür. Her türden terör örgütü ve suç şebekesi ile mücadelemizi sürdüyoruz. Faili meçhul cinayetleri ortaya çıkararak kararlılığımız bakidir. Burada kaçtıkları ülkelerde karanlık odaklarla işbirliği yapan hainlere seslenmek istiyorum; dünyanın neresine giderseniz gidin Türk adaletine hesap vermekten kurtulamayacaksınız. Son nefesinize kadar ensenizde olacağız.”
“Aralık ayında asgari ücreti yüzde 50’nin üzerinde net artış yaptık”
“Ekonomide önemli bir değişimi hayata geçirirken her kesimden insanımızın yaşadığı sıkıntıları bertaraf etmek için de kapsamlı sosyal politikalar uyguluyoruz. Aralık ayında asgari ücreti yüzde 50’nin üzerinde net artış yaptık. Yıllardır gündemde olan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen çalışanların ücretlerini asgari ücret seviyesindeki kısmını gelir ve damga vergisinden muaf tutulması uygulamasını başlattık. Yıllık enflasyon yüzde 36 oranında gerçekleştiği için memur ve emeklilerde buna uygun artışlara gittik. Gelirlerde yüzde 30 artış sağladık. Asgari ücrette vergi dışı kalmasıyla yaklaşık 300 liralık ilaveyle bu destek daha da yukarı çıkıyor.
67 liradan aldığımız 1500 liraya kadar çıkardığımız en düşük emekli aylığını 2 bin 500 liraya yükselttik. Kimi emeklilerimizin maaşındaki artış oranı enflasyonun çok üzerine çıkarak yüzde 60’ları buldu. Burada bir müjde de işçilerimizin toplu sözleşmede aldıkları zammın üzerine ortaya çıkan enflasyon farkı zaten eklenecektir. Buna memur sözleşmesinde yaptığımız gibi yüzde 2,5 ilave ediyoruz. Toplu sözleşme zammı üzerine yüzde 2,5 ilave ediyoruz. İşçilerimizin ücretlerine özellikle de ücretlerinde yüzde 28’i bulan artış sağlamış oluyoruz. Yaklaşık 700 bin kamu işçisini doğrudan ilgilendiren artış için gereken düzenleme kısa sürede yapılacaktır. Özel sektörün de benzer bir ilaveye gideceğine inanıyorum.”
“Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde güzel bir ivmeyi yakaladık”
Son dönemde Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde güzel bir ivmeyi yakaladık. Bölgede ortaya çıkan yeni dinamiklerin önemli rol oynadığına inanıyorum. Katar ile diğer bazı bölge ülkeleri arasındaki anlamsız ihtilafın çözüme kavuşturulması bölgede yeni bir işbirliği ruhu hakim oldu. Yeni bir döneme girildi. Yeni ortamda ülkemizin Körfez bölgesine yönelik ilkeli ve iyin niyetli tutumun daha iyi anlaşılmaya başlandığını görüyorum. Güçlü kültürel, beşeri ve ekonomik bağlarımız var. Körfez ülkelerinin güvenlik ve istikrarına verdiğimiz önemi öteden beri uyguluyoruz.
Bu ciddi işbirliği potansiyelini en iyi şekilde değerlendireceğiz. Körfez ülkelerin tümüyle farklı alanlarda kazan kazan esasına dayalı olarak gidiyor. Böyle yürüyecek. Bu birliğin tesisi için son derece elverişli ortam önümüzde. Karşılıklı faydaya, ortak çıkarlara dayalı bu yeni bölgesel işbirliği döneminin eşiğinde olduğumuza inanıyorum. 14 Şubat’ta inşallah özellikle Birleşik Arap Emirlikleri’ne yapacağımız ziyaret adeta yeni bir dönem olacaktır.”
Amerika burada kendisi için yapmış olduğu maliyet hesabı diyebilirim, menfaat hesabı diyebilirim, beklediğini görmeyince çekildi. Biz şu anda Libya ile yapmış olduğumuz anlaşmayla birlikte şu anda iş adamlarımızın önemli adımları var. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yok sayan hiçbir bölgesel projenin başarılı olması mümkün değildir. Boru hattı projesi ise teknik ve ticari fizibilitesi olmayan Rum-Yunan ikilisinin siyasi saiklerle ortaya attığı bizi ve KKTC’yi dışlamaya yönelik afaki projeydi. Biz Doğu Akdeniz’de kapsayıcı işbirliği ve hakça paylaşımdan yanayız. Bunun için kapsamlı Doğu Akdeniz konferansı önerdik. Ama buna cevap maalesef gelmedi. İsrail’in bu konuda bazı adımlar attığını görüyoruz. İsraille bu alanda her türlü adımı atmaya varız. Sayın Cumhurbaşkanı Herzog Şubat’ın başında bir ziyareti sözkonusu. Bu ziyaretle birlikte İsrail Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlayabilir. Bunu da olumlu gelişme olarak özellikle bu akşam ifade etmek istiyorum.
Bizim kimden ne alacağımızın kararını bizim dışımızda birileri vermeyecek yine biz vereceğiz. Çünkü S-400 tedarikimizin arka planı o bizde saklı olan bir anlayıştır. Biz savunmada ne yapacağız, taarruzda ne yapacağız bunları herhalde bizim bilmemiz lazım. Kimse bize sorarak kendi ülkesinin savunma sistemlerini oluşturmuyor. Biz de kendi savunma sistemlerimizi oluştururken herhalde kimseye sormayacağız. Göreve geldiğim zaman bizim savunma sistemlerimizde yüzde 20 yerli ve milli gücümüz vardı ama şu anda bu yüzde 80’e çıktı. Demek ki Türkiye yerinde çok daha farklı bir şekilde güçleniyor. Güçlenmeye de mecburuz. Başta Yunanistan olmak üzere, Fransa’dan birçok yerlerden bir şeyler alıyor. Bizse artık kendi kendimize yetmenin gayreti içerisindeyiz. Bu konuda da her halükarda güçlenerek yolumuza devam ediyoruz, devam edeceğiz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***