Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

TÜSEAD Başkanı: Önce aile işletmeleri gider, sonra biz kapıya kilit vururuz

TÜSEAD Başkanı: Önce aile işletmeleri gider, sonra biz kapıya kilit vururuz


Dolar kurunda yaşanan yaklaşık yüzde 40’lık düşüş yem fiyatlarına yansımadı. 4 lira 70 kuruşa çıkarılan çiğ süt fiyatı da yem fiyatlarındaki artışı karşılamadı. Küçük aile işletmeleri bu durumdan ilk etkilenen kesim olurken büyük işletmelerde de durum farklı değil. Sektör temsilcileri, süt fiyatlarının yeniden revize edilmesi için dün açıklama yaptı.

Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Genel Başkanı Sencer Solakoğlu, “Şu an da 700 binlere kadar düştü işletmeler. Milyonlardan buralara geldik. Önce aile işletmeleri gider, ondan sonra bizim gibi işletmeler kapıya kilit vurur. Ama nisan, mayıs ayı gibi bizlerin de çaresi kalmayacaktır. Bu sadece basit kur dalgalanması değil, yıllardır sağlıksız gelen tarım sektörünün artık dayanma gücünün kalmamasıdır” dedi. 

Süt sektörü temsilcileri, dün ortak bir açıklaması yaparak, yem fiyatlarının yükselmesiyle beraber Ulusal Süt Konseyi’nin belirlemiş olduğu 4 lira 70 kuruşluk fiyatın hayata geçmeden anlamını yitirdiğini belirtti. Sütü 4 lira 41 kuruştan satıp, yemi 4 lira 76 kuruştan alan üreticiler, süt/yem paritesine göre zarar ettiklerini ifade ederek Ulusal Süt Konseyi’nin yeniden toplanmasının gerektiğini kaydetti.

Ortak açıklamaya, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Tevfik Keskin, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Kamil Özcan, Türkiye Hayvancılık Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ahmet Ertürk, Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, KÖY-KOOP Merkez Birliği Genel Başkanı Eray Çiçek ve TÜSEDAD Genel Başkanı Sencer Solakoğlu imza koydu.

Bursa’da üreticilik yapan TÜSEDAD Genel Başkanı Sencer Solakoğlu, yaşanan bu sıkıntıların doğru bir tarım politikası uygulanmamasından kaynaklandığı belirtertti. Solakoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Türkiye’de özellikle süt ve et hayvancılığı yurt dışından gelen gıdayla ayakta duruyor. Kısmen tahıllar Türkiye’de de üretiliyor ama protein kaynakları yurt dışından ithal ediliyor; soya küspesi, ayçiçeği küspesi gibi. Dolayısıyla sektörün tükettiği yemin de yaklaşık yüzde 50’si yurt dışından geldiği için dolarla maliyet yapıp Türk lirasıyla satan bir sektör haline geldi.”

‘YEMCİ, ÖYLE ZARARLARA UĞRUYOR Kİ ‘İŞ YAPMAMAK BENİM İÇİN DAHA KARLI’ DİYOR’

Yem stoklarının mart ayına kadar üretimi devam ettireceğini, mart ayından sonra ciddi kırılmalar yaşanacağını söyleyen Solakoğlu, “Zaten üç seneden beri sektör kan ağlıyordu. Dolar Türk lirası karşısında değer kazanınca maliyetler müthiş derecede arttı. Yem firmalarının ciroları çok arttı. Bizim de yem satın almamız çok maliyetlendi. Sattığımız sütün fiyatı aynı kaldığı için birçok çiftlik kapattı. Öbür taraftan da protein ithalatında ciddi sekteler başladı. 20-25 bin tonluk bir gemi getirdiğiniz zaman 350 milyon liralar yapıyor. Yemci, sattığı yemin parasını dolara çevirdiğinde öyle zararlara uğruyor ki ‘Ben bu malları zararına getirmek istemiyorum. İş yapmamak benim için daha karlı bir duruma geldi’ diyor” diye konuştu.

Solakoğlu, “Türkiye’de yem üretilemiyor mu” sorusuna ise “Protein kaynaklarının başında soya küspesi yatıyor ve Türkiye’de soya fasulyesi yetiştirilmiyor. Fasulye yetiştirmeyi bizler biliyoruz. Ama devletin, bunun sanayi kısmındaki, alım-satım sözleşmelerindeki düzenlemeleri yapması gerekiyor. Toprak Mahsulleri Ofisi ‘Soya ekin. Ben alacağım’ demediği takdirde çiftçilerin soya ekimi yapmalarını beklemek mümkün değil” yanıtını verdi.

‘TÜRKİYE TARIM BAKANI’NIN ‘KEPEK EKİN’ DEMESİYLE BÜTÜN DÜNYA BİZİMLE DALGA GEÇTİ’

“Tarımda hiçbir şey anlık değil, sadece hayvan kesimi anlık. Kestiğiniz hayvanın telafisi olmuyor” diyen Solakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şu an ki bakanlığı düşünün. Bu adama ‘Kepek fiyatları çok arttı’ denince, ‘O zaman kepek ekin’ dedi. Türkiye Tarım Bakanı’nın ‘kepek ekin’ demesi, bütün dünyada yankı getirdi. Bizimle dalga geçtiler. Çok radikal kararların, çok fazla üzerinde vakit harcanmadan verilebiliyor olması gerçekten çok endişe verici. Tarım Bakanlığı’nın yapısal olarak sisteminin değiştirilip, işin ehli kadrolarının yeniden iş başına getirilmesi lazım. Şu anda Bakan Bey’in tarımla hiçbir alakası yok. Ne derdimizi izah edebiliyoruz ne karşılığında aldığımız cevap bizi tatmin ediyor. İş işten geçtikten sonra olukla para akıtıyoruz tarıma. Bir planlama yapılsa aynı bütçeyi çok daha verimli kullanma şansımız olur.”

‘2018’DE YAPILAN HAYVAN İTHALATI 2011-2017 ARASINDAKİ İTHALATA EŞ DEĞER’

2011-2017 arasından yapılan hayvan ithalatının 2018’de yapılan toplam hayvan ithalatına eş değer olduğunun altını çizen çiftçi Solakoğlu, “Çünkü öngörü yok. ‘Açın kapıları getirin’ dendi. 2018’den bugüne kadar da çiftçiler zarar ettiği için, ithalat edenler hayvanlarına baktılar. Yerli hayvan almaz oldular. Şu an da yerli hayvanları üreten süt çiftlikleri kapandığı için hayvan bulamaz duruma geldiler” dedi.

‘TARIMIN BEL KEMİĞİ AİLE İŞLETMELERİ, BORÇ BATAĞI İÇERİSİNDE DEDEDEN KALMA METOTLARLA TARIMSAL ÜRETİM YAPIYORLAR’

Solakoğlu, hayvancıların yaşanan krizde ilk yaptıkları şeyin yemi kesmek olduğunu, bu nedenle Türkiye’deki yem satışlarında yüzde 25 bir azalma görüldüğünü belirterek şunları söyledi:

“Çünkü ineğe yem vermiyorlar. Şu an da yemini nakit alabilen küçük aile işletmesi sayısı çok azdır. Tarımın bel kemiği olan aile işletmeleri, uzun senelerdir borç batağı içerisinde teknolojiye hiç yatırım yapamadılar. Dededen kalma metotlarla hala tarımsal üretimle yapmaya çalışıyorlar. Diyorlar ki ‘Tarlan varsa yetiştir, hayvanına yedir.’ Bugün adam eğer tarlasında yonca yetiştiriyorsa ve 1 ton yoncanın fiyatı 2 bin 500 liraysa, buradan tonunda 500 lira para kazanıyorsa, ineğine yedirip zarar edeceğine bu yoncayı dışarıya satmak daha mantıklıdır. Adam o yoncayı dışarıya sattığında daha çok para kazandığını gördüğü zaman, hayvan bakmak yerine yonca yetiştiriyor. Ne oluyor? Bir aile işletmesi daha bu işten çıkmış oluyor. Kapanan aile işletmeleri de çizmeyi bir daha ayağına takmıyor.

‘BU BASİT KUR DALGALANMASI DEĞİL, YILLARDIR SAĞLIKSIZ GELEN TARIM SEKTÖRÜNÜN ARTIK DAYANMA GÜCÜNÜN KALMAMASI’

Şu an da 700 binlere kadar düştü işletmeler. Milyonlardan buralara geldik. Her gün de erimeye devam ediyor. Bu insanlar çocuklarını artık şehre gönderiyorlar. Köyde artık kız vermiyorlar. Bu aile işletmelerini ayakta tutmanın tek sebebi, bu insanların para kazanması. Bunu da devlet desteğiyle yaparsanız yine yanılırsınız. Çünkü devlet destekleri, verimsizliği devam ettirmenin başka bir yöntemi oluyor. Onların paradan daha çok bilgiye de ihtiyaçları var. Önce aile işletmeleri gider, ondan sonra bizim gibi işletmeler kapıya kilit vurur. Ama nisan, mayıs ayı gibi bizlerin de çaresi kalmayacaktır. Bizim de yapabileceğimiz tek şey, içerideki hayvan varlığını minimuma düşürmek, zaten şu anda azaltıyoruz. Bu sadece basit kur dalgalanması değil, bu yıllardır sağlıksız gelen tarım sektörünün artık dayanma gücünün kalmamasının sonucunda geldiğimiz nokta.” (ANKA)

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version