Babası bir ekonomi profesörü, dedesi ise Chirac’ın kızının anoreksiya hastalığını tedavi eden saygın bir psikiyatrist. “Cumhuriyetçi gelenekten yetiştim ve ‘sosyal de Gaulle’cü’ olarak büyüdüm” diyor.
Siyasetinin formülünü “1/3 Thatcher, 2/3 Merkel” olarak veren Valérie Pécresse, geçtiğimiz hafta sonu muhafazakâr Cumhuriyetçi Parti’nin adaylık yarışında ipi göğüsleyen isim oldu ve kamuoyu yoklamalarında büyük bir yükseliş trendine girdi.
Birçoklarına göre artık Macron’un asıl rakibi Le Pen veya Zemmour değil, Valérie Pécresse. Öyle ki, olası bir ikinci tur anketinde Macron’un tam 4 puan önünde gözüküyor.
Seçim canavarı, buldozer, savaşçı
Siyasete, “Jean-Marie Le Pen ve aşırı sağın 90’lardaki yükselişine karşı mücadele etmek için girdiğini” söyleyen Pécresse, kariyerine Elysée Sarayında eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın danışmanı olarak başladı ve seneler içinde, parlamento ve eyalet seçimlerindeki beklenmedik zaferleriyle “buldozer” diye anılır oldu.
2002’de, Yvelines bölgesinden, kimsenin tanımadığı 25 yaşında genç bir kadın olarak girdiği ilk parlamento seçimlerinde ünlü bir generali yendi. 9 ay süren öğrenci protestolarının ayyuka çıktığı bir dönemde Sarkozy kabinesinde kimsenin oturmak istemediği Yüksek Öğretim Bakanlığı görevini üstlendi.
Ve son olarak 2015’te, sol kanadın hüküm sürdüğü, Fransa’nın en kalabalık ve en zengin bölgesi Ile-de-France’da sağı zafere taşıdı.
Pécresse, geleneksel olarak merkez sağın ılımlı tarafında görülse de başkent Paris ve çevresindeki banliyöleri kapsayan Ile-de-France Paris bölgesini yönettiği dönemde “asayiş” konusunda çok katı bir tutum sergiledi. Kamuya açık alanlarda haşemayı yasakladı, başlangıçta ılımlı bir tutum sergilediği eşcinsel evliliğe sonrasında seçmen baskısıyla karşı çıktı.
Neler vaat ediyor?
Pécresse, eski cumhurbaşkanı Chirac’la.
Pécresse, Cumhuriyetçi Parti’den aday gösterilmesinin ardından başlattığı kampanyanın ilk mitinginde, AB’nin ABD gibi federal bir devlet olmasını değil, ulus-devletlerin bağımsızlıklarını korumasını istediğini söyledi:
“Alman ortaklarımızdan bazılarının Avrupa Birliği’nin federal bir devlete dönüşmesi gerektiğini önerdiğini duydum. Buna kibarca ama kararlılıkla ‘hayır’ diyeceğim.”
Pécresse ayrıca Fransa’nın ABD’ye bağımlı olmasını ve İngiltere gibi başka bir ülkenin daha AB’den çıkmasını istemediğini, sol çoğunluğuna rağmen Scholz hükümetiyle çalışacağını söyledi:
“Onunla beraber çalışacağız çünkü Almanya en önemli müttefik. Ama benim için dostluk dürüstlük olmadan yürümez.”
Pécresse, Paris’te sokak ortasında Cuma namazı kılınmasına karşı düzenlenen bir protestoda (2017).
Siyasal yaşamında yargı ve emniyeti “sertleştirmekten”, göçü engellemekten ve kamu sektörünü küçültmekten yana tavır alan Pécresse, aday seçilmesinin ardından yaptığı ilk konuşmasında “Şiddetin ve İslamcı ayrılıkçılığın yükselişi karşısında kendilerini aciz hisseden, değerlerinin ve yaşam tarzlarının kontrolsüz göç tarafından tehdit edildiğini hisseden insanların öfkesini anlıyorum” dedi.
AB dışı ülke uyruklu göçmenler için oturma izinlerinin sayısını yarıya indirmeyi vaat eden Pécresse, göçmenlik kotaları getirmek için bir referandum düzenlemek istiyor. Ayrıca emeklilik yaşını 65’e yükseltme, kamu sektöründe 200 bin memuru işten çıkarma ve daha fazla nükleer reaktör inşa etme sözü veriyor.
Peki ya Türkiye?
Valérie Pécresse İstanbul’da (2010).
Pécresse, 2010’da Yüksek Öğretim Bakanlığı görevindeyken Türkiye’yi ziyaret edip Galatasaray Üniversitesi’nin Chirac’a verdiği fahri doktora ödülünü almış, gazeteci Abbas Güçlü’ye verdiği röportajda Türk öğrencileri övmüş, onları Fransız devlet üniversitelerinde ücretsiz okumaya davet etmişti.
12 yıl aradan sonra Pécresse, geçtiğimiz hafta Le Monde’a yazdığı makalede açıkça Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı olduğunu belirtti; önceki gün (13 Aralık) yaptığı bir konuşmada da görmek istediği Fransa’yı “Ne ABD’ye bağımlı ne Türkiye tarafından rehin alınmış ne de Avrupa’da ikinci bir role sahip” diye tarif etti.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***