Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Mehmet Altan: Gece Yarısı Gazetesi

Mehmet Altan: Gece Yarısı Gazetesi


Mehmet ALTAN


Bugünkü Resmî Gazete’nin büyük babası olan Takvîm-i Vekâyi için bir yazımda şöyle yazdım:

 “Bu bizim coğrafya, dünyada müzik değişse de ritmini bir anda hızlıca değiştiremiyor… Dünyanın ritmi bir yanda, buranın değişmeyen yeknesak ve köhnemiş salınması diğer yanda kalıyor.

Batı dünyasında günlük gazeteler, 1600 ile 1650 yılları arasında sanayileşmenin çiçek açmaya başlamasıyla birlikte pıtrak gibi ortalığı sarıvermiş.

Osmanlı’da ise, Batı’da gazetelerin doğumundan iki asır sonraya, 1850’lere gelindiğinde bile henüz sadece iki gazete yayınlanmakta…

 Bunlardan biri devletin resmî gazetesi Takvîm-i Vekâyi, diğeri Ceride-i Havadis…

 Bir de Vakayi-i Tıbbiye Dergisi.

 Tüm matbuat budur.”

***

Bir başka yazımda bu bilgileri daha da detaylandırmıştım:

“Takvim-i Vekâyî yayınlandığında reformcu bir padişah olan 2. Mahmut tahttaydı.

 Osmanlı’da ilk Türkçe gazete olan Takvîm-i Vekâyi, sanayileşme çalkantıları içinde ve burjuva sınıfının önderliğinde yol alan Batı’dan neredeyse iki yüz yıl sonra çıktı. Üstelik de toplumsal bir ihtiyaca cevap olarak değil, çare arayan Islahat Meclisi’nin önerisi olarak.

‘Dağılma dönemine’ girilmişti, modernleşme hareketleriyle bu dağılmaya çare aranıyordu. Batı, sanayileşmede, yenileşmede çok önde koşmaya başlamış, Osmanlı teknolojik bir değişimi başaramadığı için savaşları ve toprakları kaybetmeye koyulmuştu.

Reform yaparak, reformun yaya kaldığı süreçlerde de durumu dünya dengelerine göre idare etmeye çalışarak varlığını sürdürme gayretine düşmüştü.

İlk yayınlanan gazete olan Takvîm-i Vekâyi devlet desteğiyle yayınlandığı için basın tarihi içinde sayılmaz.

Bu nedenle Agâh Efendi tarafından 1860 yılında çıkarılan Tercüman-ı Ahval ‘milat’ olarak kabul edilir.”

***

Türkiye’nin en yaygın izlenen “gece yarısı” gazetesi Resmî Gazete’nin basın tarihi ile yakın ilişkisi var…

Kişisel tarihimde de yeri olacağını doğrusu pek düşünemezdim.

29 Ekim 2016 gecesi, Silivri’deki hücrede plastik masanın üzerindeki küçük televizyondan geçen alt yazıdan Resmî Gazete’de yayınlanan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 30 yıldır hocası olduğum İstanbul Üniversitesi’nden Bakanlar Kurulu kararı ile atıldığımı okudum.

KHK ile atılmam sadece Anayasa’nın 130. Maddesine aykırı bir işlem olarak kalmadı.

Daha sonra açtığım mahkeme sürecinde, İstanbul Üniversitesi tarafından hakkımda hiçbir soruşturma açılmadığı İstanbul Üniversitesi’nin yazılı beyanı ile atıldığım anlaşıldı.

KHK ile ihraç işlemine onay veren OHAL Komisyonu üyelerinin de “hakkımda idari soruşturma olduğu” yolunda yalan söylediği kayıt altına alınmış oldu.

Ankara 21. İdare Mahkemesi’nin üç üyesinin bu rezaleti görmezden gelmesi de bir başka rezaletti.

***

Meğer Resmî Gazete’nin kişisel tarihimde yer almasının tek örneği bu olmayacakmış…

Daha sonra karakola bile çağrılmamam gerekirken tutuklanmamın hak ihlali olduğunu söyleyen AYM Genel Kurulu kararı da “karar Resmî Gazete’de yayınlanmadı” gerekçesiyle İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin başkanı ve bir üyesi tarafından uygulanmadı.

Hoş, yayınlanınca da uygulanmadı. HSK da o hâkimleri hâlâ korumakta…

***

Basın tarihi açısından konuya geri dönersek…

II. Abdülhamid devrinin büyük bir kısmında Takvîm-i Vekâyi yayımlanmadı.

İlk yayın kesintisi 1878 yılında oldu ve 1891’e kadar sürdü.

1891’de yeniden çıkmaya başlayan Takvîm-i Vekâyi’nin basımı, 1892’de yeniden durduruldu. 1908 Jön Türkler sonrasında yeniden yayın hayatına geçti.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Takvîm-i Vekâyi’nin görevini Resmî Gazete devraldı. Günümüzde de galiba Türkiye’nin en yakından izlenen ve okunan gazetesi oldu.

Herhalde ileride Resmî Gazete’nin en dikkatle izlenen gazete olmasının medya açısından ne anlama geldiği daha derinliğine incelenecek.

*Bu yazı ilk olarak P24‘te yayımlanmıştır

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version