Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hababam’ın ‘Kalem Şakir’i: Sinemadan para kazanamayınca mobilyacılık yaptım

Hababam'ın 'Kalem Şakir'i: Sinemadan para kazanamayınca mobilyacılık yaptım


Rıfat Ilgaz’ın eserinden sinemaya yönetmen Ertem Eğilmez tarafından uyarlanan “Hababam Sınıfı” filmleri, çekimlerinin üzerinden geçen yıllara rağmen popülaritesini kaybetmiyor. 

Her dönem izlenmeyi başaran nadir yapımlardan Hababam Sınıfı serisi, günümüzde de dijital platformlarda milyonlarca kez izlendi. Filmin bu kadar ilgi görmesi yeniden yapımlara yol açsa da, sonradan çevrilen hiçbir film orijinali kadar ilgi görmedi. 

Hababam Sınıfı serisinin 3 filminde rol alan ve şimdilerde Antalya’da emeklilik hayatı yaşayan Bülent İğdiroğlu, nam-ı diğer “Kalem Şakir”, yeniden çevrilen filmlerde ve genel olarak Türkiye sinemasındaki komedilerde o dönemin ruhunun olmamasını şöyle açıklıyor:

‘KOMEDİ ADI ALTINDA TÜRK SİNEMASINDA BİR YOZLAŞMA VAR’

“Gerçekten irdelenmesi ve incelenmesi gereken bir konu. Bir defa Türk sinemasında bir Ertem Eğilmez yok. Bana göre sinemanın dahisiydi. O günkü teknolojiyle çekilen filmleri, bugünkü teknolojiyle çekseydi inanıyorum ki dünya sinemasında çok iyi yerlerde olurdu. Vizyonu çok genişti. Hayal bile edemeyeceğimiz şeyleri o çok önceden görüp sahneleyebiliyordu.

Yeşilçam, bugün bir yerlerde ise Arzu Film’in ve Ertem Eğilmez’in etkisi büyüktür. O zamanlar amatör ruhla ve çok daha büyük zorluklarla filmler çekiliyordu ama ortaya çok güzel işler çıkıyordu. Bir dönem Yavuz Turgul ve Şener Şen filmleri çok iyiydi. Bugün ise; Türk filmlerinin hepsine haksızlık ve saygısızlık etmek istemiyorum ama birçok filmi inanılmaz kötü buluyorum. Türk sinemasına damga vuran filmlerdi. Salt komedi ve gişe için bir şeyler yapılmamalı.

Bugün ‘Hababam Sınıfı’ 46 yıl geçmiş hala izlenebiliyor. Türkiye’de ailece oturup izlenebilecek birkaç filmden bir tanesidir. İnsanları hem güldürür, hem hüzünlendirir, hem de düşündürür. Komedi adı altında Türk sinemasında bir yozlaşma var. Ben böyle yapımlara karşıyım.”

‘BEN TÜCCAR DEĞİLİM, EĞİTİMCİYİM’ SÖZLERİ HER ZAMAN DUYGULANDIRIR’

Habertürk’ten Aytekin Teker’e konuşan İğdiroğlu, Hababam Sınıfı’nda kendisini en çok etkileyen sahneyi ise şöyle anlatıyor:

“Etkilemeyen sahne yoktu ki… Bunda çok samimiyim… Yalnız bunların içinde Münir Özkul’un kalp krizi geçirmeden önceki, ‘Ben tüccar değilim, ben eğitimciyim’ diyalektiği beni her zaman duygulandırır.”

22 yaşındayken Hababam Sınıfı’nda rol almaya başladığını söyleyen İğdiroğlu, rol teklifinin nasıl geldiğini “O yıllarda Tevfik Gelenbe Tiyatrosu’nda oynuyordum. Çocuk tiyatrosundaydım. ‘Hababam Sınıfı diye bir film çekilecek rol almak ister misin?’ dediler. ‘Olur’ dedim. Arzu Film’den çağırdılar. Ben de teklifi geri çevirmedim. İyi ki de kabul etmişim…” sözleriyle anlattı. 

’20 YIL MOBİLYA DEKORASYON MESLEĞİYLE UĞRAŞTIM’

İğdiroğlu, sinemaya neden devam etmediğini ise şöyle anlattı:

“‘Hababam Sınıfı’ndan sonra tiyatroya devam ettim. 3-4 filmde Ertem Eğilmez ile çalıştım. Reji asistanlığı yaptım. Ardından Beşiktaş Halk Tiyatrosu’nda görev aldım. O dönemlerde Türkiye’de çok büyük bir jön patlaması vardı. Yakışıklılık çok önemliydi. Tabi karakter oyuncuları da vardı ama bunların bile çok zor rol aldığı bir zamandı. Bir de o dönem para kazanılmıyordu sektörde. Başka işler yapmaya başladım. Çünkü belli bir yaşa gelmiş ve evlenmiştim. 20 yıl mobilya dekorasyon mesleğiyle uğraştım. İlerleyen zamanda otel müdürlüğü yaptım sonrasında da emekli oldum.”

‘İSTANBUL BENİM İÇİN ŞİMDİ DAHA GÜZEL; ÇÜNKÜ 3 GÜNLÜK’

“Şimdilerde Antalya’da yaşıyorum. Eşim ve çocuğumla emekliliğin tadını çıkarıyorum” diyen İğdiroğlu, İstanbul’dan neden ayrıldığını ise şu sözlerle anlattı:

“Kaostan kaçtım. Eski İstanbul, İstanbul’du… Uzun yıllar Erenköy Bağdat Caddesi’nde yaşadım, ne şimdiki kalabalık, ne de trafik vardı. İstanbul çok değişti… Neredeyse 20 milyon yaşıyor.  Arkadaşlarıma, ‘Allah bir an önce sizi kurtarsın’ diyorum. Artık yaşanılacak değil, gezilecek bir şehir oldu. Arada 3 günlüğüne geliyorum. Kadıköy’de sosislimi yiyorum, vapurla karşıya geçerek Boğaz keyfimi yapıyorum. Eminönü’nde balık ekmeğimi, sütlü nuriyemi yiyip Antalya’ya dönüyorum. İstanbul benim için şimdi çok daha güzel; çünkü 3 günlük…”

Söyleşinin tamamı için tıklayın

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version