Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Eren Keskin: Bin 605 hasta tutuklu ATK raporunun kaderine terk edilmiş durumda

Eren Keskin: Nefret suçu tam olarak budur


İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, İnsan Hakları Haftası’na ilişkin TÜMBEL SEN Genel Merkez binasında panel gerçekleştirdi. İHD Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Sevinç Koçak’ın moderatör olduğu panele, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Gazeteci Ali Duran Topuz ve Gazeteci Yazar Gökçer Tahincioğlu konuşmacı olarak katıldı. Panelin yapıldığı salona, “İnsan hakları mücadelesi baskılar ve yeni arayışlar” pankartı asıldı.

İHD Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Sevinç Koçak, son süreçlerde ciddi bir sıkışma yaşandığını söyleyerek, her alanda yoğun baskılara maruz kalındığını belirtti. Koçak, panelde bu baskılardan sonra’ ne yapılması gerek’ sorusunun önemli olduğuna vurgu yaparak, panelin iki ayrı konu şeklinde gerçekleşeceğini aktardı.

‘SOYKIRIM COĞRAFYASI BURASI’

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, ilk olarak söz alan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İnsan Hakları Haftası’nda, çok sayıda insan hakları ihlalleriyle karşılaşıldığını belirtti. Devlet zihniyetinin hiçbir zaman değişmediğini söyleyen Keskin, “Bir devlet hiç mi değişmez diyorsunuz, maalesef hiç değişmiyor. O değişmediği için bizim mücadelemiz de değişmiyor ve artıyor. Kendimi bu kadar kıstırılmış bir süreç hiç hatırlamıyorum” ifadelerini kullandı. Keskin, Türkiye’nin bir soykırım coğrafyası olduğunu belirterek, “1915 ve 1938 olarak iki soykırımı yaşamış ve bunların konuşulması yasak olan bir coğrafya burası. Hatta muhalefetin bile gündemine girmeyen bir coğrafya burası. Bu nedenle bizim işimiz çok zor” dedi.

Serbest Görüş:

‘90’LAR BİTMEDİ DEVAM EDİYOR’

1990’lı yıllardaki fiziki saldırıların, günümüzde ifade özgürlüğüne yönelik saldırılara dönüştüğüne dikkati çeken Keskin, “Devlet aklı aynı dememin nedenini şöyle örneklendirmek istiyorum, Dargeçit Kayıpları davasında 7 kişi birden gözaltına alındı bunlardan bir tanesi küçük yaşta bir çocuktu ve sadece onu gözaltından bıraktılar. Çünkü o çocuk komutanın oğlunun arkadaşıydı. Oğlu babasından çikolata almak için para almaya geldiğinde, arkadaşının asılı olduğunu gördü ve babasına ‘O benim arkadaşım neden burada’ diye sordu. Komutan bunun üzerine sadece o çocuğu bıraktı. Ve bu katliamı gerçekleştiren komutan, Bodrum Gümüşlük’te Belediye Başkanı olarak karşımıza çıktı. Bunu gerçekleştirenler, CHP’den belediye başkanı olarak karşımıza çıktı. Yani biz katillerimizle iç içe yaşıyoruz. Aslında 90’lar bitmesi ve devam ediyor. Hiçbir katil işkenceci yargılanmadı ceza almadı, o nedenle hiçbir şey değişmedi diyorum” diye konuştu.

‘HAKKIM ÖLDÜKTEN SONRA SORULACAK’

Keskin, Kandıra Cezaevi’nde yaşamını yitiren Garibe Gezer ile ilgili ise şöyle konuştu: “Garibe Gezer’in aile olarak çok korkunç hikâyesi var. Kardeşlerinden biri sokak ortasında katlediliyor, abisi onun akıbetini öğrenmeye giderken vuruluyor, diğer abisi ve kendisi de daha sonra tutuklanıyor. Tutuklandığı günden bugüne hep itiraz ediyor. o kadar çok mektup yazmış ki her yere izolasyona itiraz ederek. Sadece itiraz etmiş Garibe. Garibe öldüğü için bugün garibe üzerinden konuşuyoruz. Birçok mahpus var bu durumda olan. Garibe çok güçlü ve kavgacı bir kızdı. Sonra bize de mektuplar yazdı, o mektuplardan birinde ‘aileme sormuşsunuz psikolojik sorunları var mıydı diye hayır ben bilinçli bir şekilde yaptım çünkü benim hakkım öldükten sonra sorulacak’ diyordu. Ve öyle de oldu.”

Serbest Görüş:

‘YARGININ DIŞINA İTİLDİK’

İnsan Hakları Haftası içerisinde 4 tutuklunun yaşamını yitirdiğini belirten Keskin, “Hem tecrit hem de ATK raporları bu ölümlere neden oldu. Türk yargısında işkencenin belgesinde çok büyük sorunlar var. Hakimler ve savcılar işkencenin belgelenmesinde sadece ATK’yi delil olarak görüyor. Cezaevlerindeki hasta mahpusları da çok yakından ilgilendiriyor bu durum. Hepsine ATK cezaevinde kalabilir raporu veriyor. Bu raporlarla birlikte ne yazık ki ölüm haberleri almaya başladık. Bin 605 hasta mahpus ATK raporunun kaderine terk edilmiş şekilde yaşıyor. Biz savunma olarak yargının tamamen dışına itilmiş durumdayız. Garibe yaşamını yitirdiğinde biz cezaevinden önce otopsiye girme talebinde bulunduk. 90’larda biz çok rahat bir şekilde otopsiye girdik, ama şu an hiçbir yasa hükmü yokken bizi engelliyorlar. Geleceğiz dememize rağmen Garibenin otopsisini ve cenazesini bizden kaçırdılar. Mardin Belediyesi cenaze aracı vermedi. Bu aile bu kadar ırkçı yaklaşımlarla karşı karşıya kaldı” şeklinde konuştu.

‘BU KADAR KİN NASIL BİRİKİYOR?’

“Biz devleti tanıyoruz ama muhalefetin çifte standartlarını kıramadığımız sürece çok yol alamayız” diye sözlerine devam eden Keskin, “Aysel Tuğluk’un ailesi geldi geçen gün, birtakım görüşmeler yapmak istediğini söyledi. Abisi bazı gazetecilerle, yetkililerle görüşmek istedi. İsmail Saymaz’la görüşmek istedi ve ben Saymaz’ı aradım. Saymaz Halk TV’de yayın yaptı, vaktiniz olursa bakın o yayının altına yazılanlara. o kadar korkunç şeyler yazılmış ki, bu kadar kötü nasıl olabilir bu toplum bu kadar kini nasıl biriktiriyor ben alamıyorum. Biz maalesef egemenimize benziyoruz. Kendi kurduğumuz örgütlerde egemenine benziyor. Biz kendimiz aşamıyoruz daha devletten nasıl değişmesini bekleyeceğiz. Kendi içimizde acilen bu tartışmaları başlatmamız ve önce kendimizi değiştirmemiz gerekiyor. Ben kendi kurumumuzu ve herkesi eleştirerek söylüyorum. Mesela bu coğrafyada bir savaş yaşanıyor, emekçinin ekmeği çalınıyor ama bu kadar ağır savaş yaşanırken bir kere olsun savaşın karşısına barış için genel grev yapılamıyor” ifadelerini kullandı.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version