Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdal Doğan: Aysel Tuğluk’un infazı çoktan ertelenerek tahliye edilmeliydi, çünkü en temel hakkı

Erdal Doğan: Aysel Tuğluk’un infazı çoktan ertelenerek tahliye edilmeliydi, çünkü en temel hakkı


Gazete Karınca yazarı Erdal Doğan, Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski DTP Eş Genel Başkanı ve HDP Grup Başkanvekili Aysel Tuğluk’un sağlığının kötüleşmesi nedeniyle infazının durdurulması için çağrıda bulundu.

Doğan’ın Gazete Karınca’da “Mutsuzluk, umut ve hak” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Çok değil şurada dünyadaki son 10 yılımızı kabaca merceğe aldığımızda sanırım ilk sırada; vahşi kapitalizmin sebep olduğu iklim değişikliğinin doğa ve insan yaşamında yarattığı tahribatların giderek artışı, özelde Orta Doğu genelde tüm Dünya’da İŞİD’in yarattığı vahşet zinciri ve ona bağlı zorunlu göçler, göçlerde ölümler, ekonomik ve siyasi bunalımlar, ülkelerde yeniden güç bulan tek kişi ve totaliter iktidarlar, devam ededuran Covid-19 pandemisi gibi ilk çırpıda akla gelenler dünya üzerine şiddetli bir mutsuzluk yağmurunu boca ettiği şüphesiz. Ülkemizde bu sayılanlar listesine girecekler çok olmakla beraber daha derin ve etkin hissedildiğini de söylersek pek abartmış olmayız. Aynı zamanda daha fazla artan mutsuzluk oranını ve gelecek kaygısını da.. Gün geçmiyor ki çivisi çıktı bu işlerin dediğimiz bir olay yaşanmasın. Halbuki çoktan beri çivisi olan bir düzlem bile yok ki çivisi çıksın diyebilelim. Ağız alışkanlığı İşte.. Eskisinden daha feci bir yargılama sistemi, ortadan kaldırılmış parlamenter sisteme rağmen geride bırakılmış fonksiyonsuz bir Meclis, denetimi olmayan tek kişilik bir cumhurbaşkanı hükümet sistemi yanında öngörülemez bir ekonomik gidişat..

Türk Lirası, dünya para birimleri karşısında değer kaybettikçe yarattığı tsunami de öylesine yıkıcı olmakta ki bazen gün içinde halk bir kaç kez fakirleşme dalgalarıyla boğuşmakta. Gün içinde yüzbinlerce kişinin gözü kulağı döviz endekslerinde, haliyle yaşam ve iş kaliteleri bozulmakla kalmamakta kişisel ve ailesel ruhsal durumları da bozulmakta. Bu kara tabloya eklenecek o kadar çok şey var ki ne okura bu gerek ne de yazana çünkü bu satırların okuru tablodan çıkmak ister. Çıkmak için de mücadele eder. Ve mücadelede en büyük gücünü de doğanın kendisine bahşettiği umuttan alır. Evet o umut ki en büyük yaşama gücüdür. Bu satırı yazan ben de gücümü aynı şekilde en temel hakların gerçekleşmesi savunusu ve şiarıyla umuttan alırım.

Bu yazıda da yeniden cezaevlerindeki tüm hasta mahpusların (yargılaması devam ediyorsa tutukluluğunun kaldırılması hükümlüyse de infaz ertelemesinin bir an önce yapılarak) tahliye edilmeleri hakkındaki temel mahpus haklarını ele almak isterim. Tüm hasta mahpuslar için kuşkusuz bu talep vurgu. Ama ben izin verirseniz özel olarak yakından tanıdığım, takip ettiğim ve gün gün yok olmakta olan bir kadın meslektaşımın durumunu tekrar ele almak isterim.

28 Aralık 2016 tarihinden bu yana Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde mahpus olarak tutulan avukat arkadaşım Aysel Tuğluk’un hastalığının geldiği aşamaya rağmen halen mahpus tutuluşunu. Çünkü Aysel Tuğluk’un hastalığının geldiği aşama çekilmez bir işkenceye dönüşmüştür ve derinleşerek de sürmektedir. Çokça yazıldı, dillendirildi ben de Gazete Karınca’da “Cinayet içinde cinayet, mahpus içinde mahpus, işkence içinde işkence!” başlıklı ve 2 Kasım 2021 tarihli yazımda yine vurgulamıştım. Fakat aradan haftalar geçmiş ve Aysel Tuğluk’un cezaevindeki işkenceli mahpus hali maalesef devam etmektedir. Tekrar kısa hatırlatmakta yarar görmekteyim. Tuğluk mahpusken annesini kaybetmişti. Tuğluk’un annesi Ankara’da mezarlığa defnedilirken tabutuna adlandırmakta halen zorluk çektiğim ve insanlık tarihinin en vahşi, ırkçı, faşizan saldırılarından birine maruz kalmış ve oradan annesinin tabutu alınarak Dersim’de köyüne götürülerek defnedilmişti. Ölü bedene yapılan bu vahşi saldırının o bedenin geride kalan yaşamdaki kızına yaşattığı travma ve yıkımın ne etkisi tarif edilebilir ne de telafisi mümkündür denilebilinir.

Aysel Tuğluk, yıllardır bu yıkım ve travmanın kendine has yarattığı o hücrede sağlığı giderek bozuldu. Yani mahpus içinde tek kişilik hücrede.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı raporu da tüm bu sürecin Aysel Tuğluk’ta demans hastalığının gelişmesine yol açmış olduğunu vurgulamıştır. Raporda ayrıca Tuğluk’un hayatını sürdürmek için ikinci kişilerin yardımına ihtiyaç duyduğu da belirtilir. Aysel Tuğluk’un bu durumuna rağmen avukatının ve kamuoyunun defalardır infaz erteleme talebi ise maalesef henüz karşılık bulamamıştır. Şimdi bu en temel hakkı Aysel Tuğluk’a vermeyerek annesine yapılan o zulme ortak olunmuyor mu? Çünkü o zulmü az olsun dindirmek için de olsa Aysel Tuğluk’un infazı çoktan ertelenerek tahliye edilmeliydi.. Çünkü en temel hakkı.. Çünkü talep edilen lütuf değil hakkı..

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version