Ekmeğin ortalama fiyatını 15 yılda 1,19 liradan 9 liraya çıkaran nedenlerden biri de buğday ithalatı. Yıllık ithalatta 10 milyon tona yaklaşan Türkiye’de çiftçinin buğdayı 2 bin 250 liraya alınırken, ithal edilen firmaya üç katı ödeniyor.
“Size yemin ediyorum, gün 24 saatse bunun 23 saati parasızlığı düşünüyorum. Çok fena psikolojim bozuldu. Tuvalet kağıdı zammından bahsetmeden 3 dakika sohbet edemez oldum.”
Bir Twitter kullanıcısının serzenişi yukarıdaki.
Ya da Türk Lirası’nın dolar karşısında bir yılda yüzde 50’den fazla değer kaybetmesinin Twitter aynasındaki yansıması.
Bir gün gündemimiz, 32’li tuvalet kağıdının 100 lira üzerine çıkması, başka gün ise benzin zammı gelmeden depolarını doldurmak isteyenlerin benzin istasyonları yakınında oluşturduğu metrelerce kuyruk.
Ekmek de bu gündemlerden bir tanesi. Gramajı da düşürülen ekmek, artık 2 liradan değil 2 ila 3,5 lira arasında fiyattan satılıyor.
Vatandaşın arasına peynir koyup (şayet peynire 50 liranın üzerinde bir para verebildiyse) açlığını bastırdığı, kırdığı yumurtaya bandığı düz beyaz ekmekten bahsediyoruz.
Yeni dönemin karabuğday, tam buğday, siyez unlu ekmeklerine daha gelemedik bile.
Hâl böyle olunca benzin istasyonları dışında bir kuyruğu da halk ekmek önlerinde görmeye başladık.
250 gramlık normal ekmeği 1,25 liradan almak isteyenler bazen 10, bazen 25 dakika halk ekmek önlerinde bekliyor. Bir kişinin bazen beş ekmek aldığını düşünürsek, her sırada bekleyen de ekmeğe ulaşamıyor.
Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, kasım ayının başında yaptığı açıklamada 2021 yılında ekmeğin kilogramının 10 lira olduğunu ve bunun 12 liraya çıkabileceğini söylemişti.
Balcı’ya göre bunun nedeni ekmeğin hammaddesindeki artışlar.
Balcı, maya fiyatlarının beş yılda yüzde 300, işletme giderlerinin yüzde 200 arttığını, hatta un fiyatlarının dört aylık sürede bile 135 liradan 220 liraya çıktığını (yüzde 65 artış) söylemişti.
Her şeyin en başına, bu artışların temelindeki sebebe yani ekmeğin de unun da geldiği yere dönelim: Buğdaya.
Tüm dünyadaki buğday ihracatından yüzde 3’lük bir paya sahip Türkiye, buğdayı kendisi de üretiyor. Ancak ciddi miktarda bir meblağ da ithalata gidiyor.
Aşağıda daha detaylı şekilde okuyacağınız rakamlara göre pandemi yılı 2020’de 2,9 milyon ton buğday ihracatı yapılırken, ithalat 10 milyon tona yaklaştı.
“Devletin yapması gereken şeyi ben yaptım”
“Buğday her kalemin önünde tutulması gerek. Neden? Çünkü insan, açken çalışamaz. Ne siz o masanın başına geçip soru sorabilirsiniz ne ben fabrikada çalışabilirim, ne pilotumuz uçak uçurabilir ne de vatandaş arabasını kullanabilir” diyor konuştuğumuz Mardinli bir çiftçi.
Kendi tabiriyle “traktör bu ülkeye girdiğinden beri” çiftçilik yapıyor ailesi.
Buğday da yetiştiriyor, pamuk da mısır da…
Hatta, pek çok bölgede bir dönümden ortalama 500 kilogramlık buğday alınırken, kendisinin 752 kilograma kadar çıktığını söylüyor.
Ancak bu emeğine hak ettiği değer verilmediği için dertli.
Böyle hissetmesinin nedenlerinden biri “2012’de gelecek” denilen suyun hâlâ Mardin Ovası’na ulaşmaması.
“GAP’tan gelecek su, Kızıltepe’ye kadar ulaştı. Biz hâlâ kendi suyumuzu kendimiz çıkarıyoruz 65 metreden 2007’den bu yana tüm arazileri damla sulamaya çevirdim. Devletin yapması gereken şeyi ben kendim yaptım. Suyun bu topraklarla buluşması, gayrisafi hasılanın burada biri bine katlaması engelleniyor” diyor.
Gübrenin kilogramı 15 liraya çıktı
Su, onun için maliyetlerden yalnızca biri.
Gübrenin kilogramının 15 liraya, akaryakıtın litresinin 15 liraya çıktığını hatırlatıyor Mardinli çiftçi.
Bir dönüm buğday için iklim koşullarına göre 6 ila 20 kilogram arası gübreye ihtiyaç duyulabiliyor.
Çitçinin derdi su ve diğer girdilerle de bitmiyor. Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) de kırgınlar.
İsmini vermek istemeyen Mardinli çiftçinin açıklamasına göre, yaklaşık 85 yıl önce hububat piyasasını düzenlemek için kurulan TMO, kendilerinden düşük fiyata buğday alırken, çok yüksek fiyatlardan ithalat yapıyor.
“‘Çiftçiye yüzde 30 destek verin’ dedik, vermediler”
“Buğdayın acilen kısa, orta ve uzun vadeli bir planlamaya ihtiyacı var” diyen çiftçi, şöyle anlatıyor Bakanlığa yaptıkları başvuruyu:
“Bugün Rusya dahil tüm dünyada buğdayın hasadının başladığı dönem, mayıs sonu, haziran başı. Ağustos sonuna kadar da hasadı bitirmiş oluyoruz. Hasattan önce TMO, bizim buğdayımızı almak için bir fiyat teklif ediyor.
Bu seneki fiyat 2 bin 250 liraydı. Haziranda arz çok olduğu için buğday fiyatı dip yapıyor.
O dönem biz Bakanlığa şu öneriyi yaptık: Vereceğiniz fiyat ne olursa olsun yüzde 30 oranında da çiftçiye destekleme verilsin. Çünkü çiftçinin girdi maliyetleri çok yüksek.
Bize 2250 lira üzerine yüzde 30 destek verilse bir şekilde bu maliyetler karşılanabilirdi.
“Yüzde 30 destek verirseniz, çiftçi de gelecek sene buğdayda kalır” dedik. Vermediler. “
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre 2018 yılına kadar destekleme fiyatı anlamında çok fazla bir değişim yoktu.
2016 yılına kadar ayrı kalemlerde verilen gübre ve mazot destekleri, 2016 yılında kilogram başına 0,04 lira olmak üzere tek bir kalemde verildi.
2019 yılında buğday üretiminde mazot desteği dönüm başına 15 liradan 19 liraya, gübre desteği 4 liradan 8 liraya yükseltildi.
2014 yılında buğdayın bir kilogramına verilen toplam destek miktarı 0,12 TL iken 2020 yılında bu miktar, 0,26 TL oldu.
“Çiftçi buğdaydan kaçarsa, Türkiye kendini besleyemez”
60 yaşını deviren Mardinli çiftçinin açıklamasına göre girdiler pahalılaştıkça ve devletin desteği bu ağırlığı karşılayamadıkça çiftçi de buğdaydan kaçıyor.
Gelecekte buğday sıkıntısı olabileceğini söyleyen üretici, “Bu, yine ithal buğdayın tercih edileceğini, global bir krizde Türkiye’nin kendini besleyemeyeceğini ve çok sıkıntı çekileceği anlamına geliyor” diyor.
“Üretici, TMO’ya satmak istemiyor”
Çiftçinin buğdayını sattığı tek yer TMO değil. Tüccarlar da bu işin müşterisi.
Mardinli üretici, 2020 yılında TMO’nun daha da düşük bir teklif vermesi üzerine çiftçinin malını satmadığını, diğer alıcılara yöneldiğini söylüyor. Böyle olunca buğdayın satıldığı fiyatlar, 3000 liraya kadar çıktığını ifade ediyor.
Bu durum çiftçi için iyi gibi gözükse de TMO’nun buğday depolarını etkiliyor, TMO’yu daha fazla ithalata yöneltiyor, buğday ürünlerinin fiyatlarını vatandaş için daha da artırıyor.
TİGEM’in sattığı buğday 3 bin 300 liradan 5 bin 218 liraya çıktı
Independent Türkçe’ye konuşan Mardinli üreticiye göre işin bir de Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) kısmı var.
TİGEM, 1984 tarihli “Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” hükümlerine tâbi olarak tarım ve tarıma dayalı sanayinin ihtiyacı olan her türlü mal ve hizmetleri üretmek amacı ile kurulmuş bir iktisadi devlet teşekkülü.
Bitkisel üretim yaptığı gibi, hayvan da yetiştiriyor ve buğday gibi ürettiği ürünleri piyasaya satıyor.
60 yaşındaki çiftçi, TİGEM’in kendi yetiştirdiği buğdayı satmak için 10, 18 ve 25 Kasım’da üç ihale gerçekleştirdiğini söylüyor.
10 Kasım’da Şanlıurfa’da 10 bin 435 ton buğday için gerçekleşen ilk ihalede fiyat, 3750 liraya kadar çıktı. Ki bu rakam, daha önce 3 bin 300 liraydı.
18 Kasım’da Adana’da gerçekleşen ikinci ihalede fiyat, 4 bin 750 liraya kadar yükseldi.
25 Kasım’da yapılan ihalede ekmeklik buğday ton başına 5 bin 320, makarnalık buğday ise ton başına 5 bin 218 liradan satıldı.
Yani, bir yandan TMO, çiftçiye 2 bin 250 lira fiyat belirlerken, diğer yanda başka bir devlet kurumu, 5 bin liralardan bahsediyordu.
“İç piyasanın fiyatlarını TİGEM yükseltirken, dış piyasanınkini TMO yükseltiyor”
Bu duruma çiftçilerden itiraz geldi.
TİGEM’in buğdayını TMO’ya satması, böylelikle TMO’nun ithal buğday almaması gerektiği belirtildi.
İtirazlar üzerine TİGEM’in 30 Kasım ve 2 Aralık’taki satım ihaleleri iptal edildi. TİGEM, elindeki buğdayı olduğu gibi TMO’ya devretti. Ancak TMO’nun dışarıdan ithalatı devam ediyor.
Mardinli çiftçiye göre “iç piyasanın fiyatlarını TİGEM yükseltirken, dış piyasanınkini TMO yükseltiyor.”
Çiftçiye 2 bin 250 lira verilip ithal buğdaya 6 bin 300 lira ödeniyor
Türkiye Mahsulleri Ofisi, son olarak 25 Kasım’da bir buğday ithalatı ihalesi gerçekleştirdi.
İhaleye giren firmalar arasında ABD’li Cargill, İstanbul’da da bir ofisi olan Rusya merkezli Aston, Avustralyalı Grain Star, Dubaili hububat şirketi GTCS, Ulusoy Un’un bağlı ortaklığı İsviçreli Rolweg ve Türkiye merkezli Yayla Agro da vardı.
İhaleyi kazanan firmalar, Derince, İskenderun, Mersin, İzmir, Bandırma, Tekirdağ, Samsun ve Trabzon limanlarına sevkiyat yapıyor.
TMO’nun Türkiye’nin her yerine buğday gönderebilmesi için dokuz farklı limanda siloları var:
Örneğin Güneydoğu’ya gönderebilmesi için İskenderun Limanı dağıtım yeri. Orta Anadolu’ya gitmesi için ise Mersin Limanı. Amaç navlundan tasarruf.
TMO, 25 Kasım’daki ihalede 384 dolardan (Bugünkü kurla 6305 lira) ekmeklik buğday ithal etti. Alınan buğdayın sevkiyatı ocak ayında gerçekleşecek.
TMO, hasat başladıktan sonra ilk ihalesini 30 Haziran’da yapmış, ton başına ortalama fiyat 260 dolara olarak belirlenmişti. (Bu miktar limana ve şirketlere göre değişiyor. Örneğin, merkezi Dubai’de yer alan, Türkiye, Ukrayna, Rusya, Etiyopya, Cibuti, Pakistan, Hindistan ve Vietnam’da ofisleri bulunan Agrozan, Mersin limanı ticareti için 264,45 dolar fiyat biçmişti)
Hazirandaki ihale öncesi, TMO’dan şöyle bir açıklama gelmişti:
“Bilindiği üzere, üreticilerimizin ürün arzının devam ettiği hasat döneminde TMO tarafından ilke olarak ithalat ve satış gerçekleştirilmemektedir. Ancak kuraklık nedeniyle içinde bulunduğumuz olağanüstü dönem, olağanüstü önlemleri gerekli kılmaktadır.
Bu nedenle Kuruluşumuz tarafından, hububat ve yem piyasalarında istikrarı sağlamak ve ürün arzında oluşan açığı kapatmak üzere ihtiyacımız olan hammaddenin bir kısmı dış alımla tedarik edilerek uygun fiyatla piyasaya arz edilmesi ve gıda enflasyonu riskinin önüne geçilmesi planlanmaktadır.
Bu doğrultuda ilk etapta 320 bin ton arpa ve yaklaşık 400 bin ton buğday ithalat ihaleleri için iş ve işlemler başlatılmıştır.”
İlk ve son ihale arasında 124 dolar fark var
Haziran sonrası ikinci ihale 13 Temmuz’da gerçekleşti. Burada fiyat 257 dolar seviyesinde belirlenirken, 4 Ağustos‘ta açılan ihalede bu değer ortalama 299 dolara kadar çıktı.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin 2 Eylül’de yaptığı 300 bin ton ekmeklik buğday ithalat ihalesinde yüzde 11,5 protein oranlı buğday için ton başına ortalama 327,72 dolar, yüzde 12,5 protein oranı buğday için 336 dolar fiyat verilmişti.
“Peki benim Türk çiftçinin ne suçu vardı?” diyor Mardinli üretici, çiftçiye 2250 lira sunan TMO’nun ithal buğdaya 6 bin liradan fazla ödüyor olmasına içerleyerek.
Hâl böyleyken fırıncılar, ekmeğe zam istemeye devam ediyor.
Ancak temel besin ekmekteki zam, devlet kontrolüne tâbi.
Dolayısıyla devlet, piyasa fiyatı 300 küsur liraya çıkan unun neredeyse yarı yarıya satılması konusunda üreticiden taahhüt istiyor.
Konuştuğumuz üretici durumu şu şekilde açıklıyor:
“Ben 50 kilogramlık un çuvalını haziranın sonuna kadar 130 liradan veriyorum. Şu anda 310 liraya çıkmış durumda. Bu fiyat Orta Anadolu ve Konya’da 380-400 lira aralığına kadar çıktı.
Ancak devlet müdahale etti. TMO, pahalıya aldığı buğdayları ucuza, yarı fiyatına işletmelere, fabrikalara vermek zorunda.
Yani, ithal ettiği 6 bin küsur liralık buğdayı içeride 2700 liraya satıyor fabrikalara.
Bizden de kampanyalı un vermemiz için taahhüt alıyor. Yani o 300 liralık unu, 180-190 liradan verme sözü alıyor bizden.
Sonrasında Toprak Mahsulleri Ofisi görev zararı gösteriyor. Madem zarar edecektin, neden vaktiyle çiftçine daha fazla vermedin? Bu soruyu sormak lazım.”
“TMO’nun deposunda buğday yok” iddiası
Independent Türkçe’ye konuşan kaynaklar, TMO’nun stoklarında buğday olmaması nedeniyle ithalata fahiş fiyatlar ödendiğini iddia ediyor.
Kaynaklar, üreticinin buğdayını Lisanslı Depoculuklarda yani halk dilindeki adıyla LİDAŞ’larda (Lisanslı Depoculuk Anonim Şirketi) tuttuğunu söylüyorlar.
LİDAŞ, fiyatların düşük olduğu hasat döneminde üreticilere, ürünlerini satmak yerine depoya koyarak fiyatların yükseldiği dönemi bekleme imkanı sunmak amacıyla kuruldu.
“Devlet diyor ki sen buğdayını erken satma ve buraya getir” diyen Mardinli üreticiye göre devlet, nakliye ve kirayı ödüyor, yüzde 75’ini para desteği olarak sunuyor, geri ödemesini ise çitçi 6 ila 9 ayda satış yaptığında istiyor.
Bu depoların TMO’ya ait olmadığını söyleyen çiftçi, firmaların LİDAŞ’ları kötüye kullandığını ifade ediyor.
Pakdemirli: Türkiye’nin gıda stokları yeterli
19 Kasım’da Osmaniye’yi ziyaret eden Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye’nin gıda stoklarının yeterli olduğunu belirterek, “Türkiye’de kimse sentetik olarak veya gereksiz bir yere gıda stoklarıyla alakalı spekülasyon yapmaya kalkmasın” demişti.
Pakdemirli, “Buğday, mısır ve arpa bu üç ürünü hem sanayiye hem de yetiştirici ve besiciye tedarik ediyoruz, uygun fiyatlardan veriyoruz” açıklamasını yapmıştı.
TMO: Mayıs fiyatları ile bugünü karşılaştırmak yanlış
Independent Türkçe’ye konuşan Toprak Mahsulleri Ofisi Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Ahmet Güldal, öncelikle çiftçiye verilen 2 bin 250 liralık alım fiyatını değerlendirdi.
Bu fiyatın 17 Mayıs’ta verildiğini ve o dönem dolar karşılığının 269 ABD doları olduğunu hatırlatan Güldal, dünyanın en büyük buğday ihracatçısı Rusya’nın alım fiyatının 246 dolar olduğunu aktardı.
Kuraklık etkisi, rekolte kaybı gibi nedenlerle dünya gıda fiyatlarının arttığını, Türkiye’de buna kur artışlarının da eklendiğini belirten TMO Başkanı, “Bugünkü fiyatlar ile hasat dönemi fiyatlarının karşılaştırılması uygun değil” dedi.
Un ile ilgili olarak da bir fiyat regülasyonu uygulandığını aktaran Güldal, TMO’nun piyasaya 2 bin 650 liradan buğday satışı yaptığını, fırıncı ve ekmek üreticilerinden bir çuval unu 185-200 lira aralığında satma taahhüdü aldıklarını doğruladı.
Güldal’ın aktardığı bilgiye göre kasımda 380, aralıkta 360 firma, Toprak Mahsulleri Ofisi’ne taahhüt verdi.
“Bu taahhütler yazılıdır ve gerek TMO tarafından gerekse Ticaret İl Müdürlükleri tarafından sıkı şekilde denetlenmektedir” diyen Ahmet Güldal, taahhüt veren firma listelerinin Fırıncılar Federasyonu, Valilik, Ticaret İl Müdürlükleri ve Esnaf Odaları ile paylaşıldığını vurguladı.
Neden ithalat ihalesi açılıyor?
Bunun yanı sıra TMO, 3 Aralık’ta yaptığı yazılı açıklamada mevcut sezondaki üretimin iç tüketimi karşılayamayacak seviyede olduğunu, “tüketiciyi korumak görevi” nedeniyle hasatla birlikte ithalata başlandığını söyledi ve şu ifadelere yer verildİ:
“TMO tüm ithalatlarını açık ve şeffaf ihaleler yoluyla gerçekleştirmekte, bu ihaleler kanun ve yönetmelikler çerçevesinde yürütülmektedir.
İthalat ihalelerimiz, rekabeti tesis etmek üzere yerli ve yabancı tüm isteklilere açık olarak azami sayıda katılımla gerçekleştirilmektedir.
TMO’nun tabi olduğu mevzuatın yanında şeffaflık, hakkaniyet, eşitlik ve rekabetçilik ilkeleri gereği firmalar arasında ayrım yapılması söz konusu olamaz.
İthalat ihalelerinde yerli firmaların dışarıda bırakılması, rekabetçi fiyat alma imkânını ortadan kaldıracağı gibi ilgili mevzuata da aykırıdır.
İhalelerimize teklif veren yerli ve yabancı firmaların neredeyse tamamının yine gıda sektöründe imalat faaliyetleri de bulunmaktadır.
Bu kapsamda ihalelerde en düşük fiyat teklifini vererek üzerine ihale bırakılan yerli bir firmanın yine yurt içindeki başka bir faaliyeti nedeniyle TMO’dan ürün almasının önüne geçilmesi kanunen mümkün değildir.”
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre 2020’de 447 milyon lirayla TMO, en çok görev zararı oluşan ikinci kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) oldu.
Birinci sırada 1 milyar 101 milyon lirayla Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu vardı.
Bir TMO hikayesi…
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) geçmişi Birinci Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor.
Buğday başta olmak üzere hemen her tarım ürününün tedariğini sekteye uğratan savaş bittikten, sınırlı da olsa normalleşme başladıktan sonra iş gücünün ilk yöneldiği alan tarımdı.
Çiftçiliğe talep, üretimi hızlandırdı. Bu durum arz fazlalarına ve ürünlerin fiyatının gerilemesine neden oldu.
Halkaya Büyük Buhran’ın da eklenmesiyle her ülke için tarım ürününü korumak gerekliliği hasıl oldu.
1938’e kadar çiftçiden hububat alımı görevi Ziraat Bankası’ndaydı.
Ziraat Bankası, hem üreticiden ürettiği malı alıyor, hem de çiftçiye kredi sağlıyordu. Ancak “alıcı” sıfatına sahip, sadece bu konuda uzmanlaşmış başka bir devlet kurumuna ihtiyaç vardı.
Bu nedenle 13 Temmuz 1938 tarihinde kurulan Toprak Mahsulleri Ofisi, 8 Haziran 1984 tarihinde çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile tüzel kişiliğe ve faaliyetlerinde özerkliğe sahip, sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü oldu.
TMO’nun görevleri
Bugün TMO’nun görevleri arasında;
– Hububat fiyatlarının üreticiler yönünden normalin altına düşmesini
– Tüketici aleyhine anormal derecede yükselmesini önlemek,
– Bu ürünlerin piyasasını düzenleyici tedbirler almak,
– Üreticilerinden ürününü satın almak ve bunları iç ve dış pazara sürmek,
– Gerekli stok tesisini ve muhafazasını sağlamak
– Gerekli görülen yerlerde un ve ekmek fabrikası kurmak
– Afyon ve uyuşturucu maddelere konulan devlet tekelini işletmek yer alıyor.
1938’de buğday alım-satımı için kurulan TMO’nun faaliyet alanı, yıllar içerisinde arpa, yulaf, çavdar, mısır, pirinç, bitkisel ve hayvansal yağlar, et ve balık, yonca tohumu ve bakliyat, son olarak 2006’da fındığa kadar genişledi.
Bugün hububat ürünlerinin iç ticareti Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yanı sıra, özel sektör de denilen tüccarlar ve sanayi kuruluşları tarafından da yürütülüyor.
Fiyatı 15 yılda yüzde 660, son bir yılda bile yüzde 30 artan ekmeğin hammaddesi buğdayın TMO’daki serüvenine bakalım:
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin hazırladığı bu tablonun tamamına bakıldığında, ilk göze çarpan şey, buğday ekilen alanların azalması.
1938’de 3,8 milyon hektar ile başlayan ekim alanları, 9,8 milyon hektar alanla en geniş dönemine 1993-1994 senelerinde erişti.
2006’da 9 milyon hektar altına düşen ekili buğday alanı, bugün 7 milyon hektarın da altında.
Elde edilen yerli üretime baktığımızda ise onda da bir gerileme görülüyor.
TMO’nun ilk kurulduğu yıl 4,2 milyon buğday üretimine ulaşan Türkiye Cumhuriyeti, en yüksek üretimi 22,6 milyon ton ile 2015’te gerçekleştirdi.
Bu miktar, 2020’de 20 milyon 500 bin tondu ki, bu değere 1988’de de ulaşılmıştı.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçiden aldığı buğday miktarı da verime, stoka ve ekonomik koşullara bağlı olarak yıldan yıla değişiklik gösterdi.
TMO’nun en yüksek alım yaptığı yıl 5 milyon 158 bin 863 ton ile 1990 yılıydı. Bu yılda 20 milyon tonluk üretimin yüzde 25’ten fazlasını TMO satın almıştı. Bu orana bir daha 1998 senesinde yaklaşıldı. Ancak sonrasında gerileme gözlemlendi. 2008 Küresel Finans Krizi’nin olduğu yıl TMO, üretimin yalnızca yüzde 0,4’ünü alabilmişti.
TMO’nun belirlediği alım fiyatları ise şu şekilde:
Türkiye’de buğday tüketimi 19 ila 20 milyon ton.
Bunun yüzde 80’i gıda, yüzde 11’i yem sanayisinde, yüzde 6’sı ise tohumluk olarak tüketiliyor.
Dünyanın en büyük buğday ihracatçısı Rusya. Türkiye de Rusya’nın müşterilerinden biri.
Türkiye’nin buğday ithalatının yüzde 64,6’sını Rusya oluşturuyor. İkinci sırada ise yüzde 13,4 ile Ukrayna var.
Dünya ihracatında yüzde 3,3’lük paya sahip Türkiye’nin en fazla buğday sattığı ülkeler: Irak, Venezuela, Yemen, Somali, Angola ve Suriye
Yıllara göre ithalat ve ihracat rakamları ise şu şekilde:
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’nin buğday ithalatı, 2011’de 4,7 milyon ton, ihracat ise 3,8 milyon tondu. Aynı yıl yurt içi buğday üretimi 8 milyon ton seviyesindeydi.
İhracatın 7,5 milyon tona çıktığı 2019’da ithalat ise çoktan 9,8 milyon tona yükselmişti.
Pandemi yılı 2020’de Türkiye’nin buğday ihracatı yarıdan fazla azaldı ancak ithalattaki düşüş sınırlı oldu.
2020’de yurtiçi buğday üretimi ise 2011’deki 21,8 milyon ton seviyesinden 20,5 milyon tona geriledi.
İthalat tüketim için yapılmıyor
Türkiye’de buğday ihracatı, sanılanın aksine yine “buğday” şeklinde olmuyor. Yüzde 90’ı aşan kısmı işlenmiş buğday mamulü şeklinde yurt dışına veriliyor.
Eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, 2014’te yaptığı açıklamada bu durumu, “Türkiye kendi tüketimi için ithal etmiyor, işleyip ihraç etmek için buğday ithal ediyor. Biz müdahale etmemiz gereken noktada müdahale ediyoruz” diyerek açıklamıştı.
TMO’nun verilerine göre ihraç edilen buğday ürünleri: En yüksek oranda un, daha sonra makarna, bulgur, irmik ve bisküvi.
2020’de toplamda ihraç edilen 5,3 milyon tonluk buğday mamulünün 2,9 milyon tonu undu. Makarna ise 1,4 milyon ton.
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – GÖKÇEN TUNCER
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***